Almanya'nın Göç Konusunda Biraz Abartıldığını Söyleyen Bir Yazarın Gerekçeleri

Almanya'nın nitelikli yaşama ulaşma konusunda Türkler tarafından biraz abartıldığını söyleyen bir yazara kulak veriyoruz.
Almanya'nın Göç Konusunda Biraz Abartıldığını Söyleyen Bir Yazarın Gerekçeleri
iStock

almanya, eskisi gibi çekici ve popüler bir göç ülkesi olmaktan her geçen gün uzaklaşıyor

kendindeki nitelikli iş gücünü, almanya’dan daha nitelikli ülkelerde kullananlar çok daha vizyoner bence.

göç etmek, çoğu kesim için sadece “yaşadığı ülkeden kaçmak” olduğundan, göç etmeyi bilmeyen göçmenlerle dolu gelişmiş ülkeler. almanya çok ideal bu konuda. türkiye’ye yakınlığı, herkesin muhakkak bir tanıdığının olması, iş bazlı sebepler, hak, hukuk, adalet, vs. pek çok kişinin ortak olarak almanya’yı tercih etmesindeki motivasyon çoğu zaman aynı düz sebepler. ne zaman detaylara iniyorsunuz, işler değişiyor.

farkındaysanız, almanya elit nitelikli göçün merkezi değil. hiç olmadı. sadece çok kullanışlı bir göç ülkesi. insanlar buraya gelmek istiyor, çünkü göç denildiğinde aklına ilk almanya geliyor.

elit nitelikli göçten kastım doktorlar, yazılımcılar değil. yani tabii onlar; ama elit olmak için yaptığın mesleğin kalitesi yetmiyor. bunlar sadece nitelikli kesim. kendi ülkesindeyken de elit bir hayat yaşayan, vizyon sahibi nitelikli insanları kastediyorum. amaçları sadece ülkeden kaçmak değil, daha kapsamlı bir göç etmek olanlar.


almanya’da hayata entegre olmak kolay; ama nezih karakterin ve kariyer başarılarına rağmen kabul görmenin müthiş zor olduğu bir ülke burası. ömrünü mücadele içinde geçiriyorsun. hiç mecbur olmamana rağmen rüştünü ispat için çabalamaya devam ediyorsun sürekli.

türkiye’de yaşamaktan daha mı kötü? muhakkak değil; ama yeni zelanda mı, almanya mı? bariz farkla yeni zelanda.

almanya’nın insana illallah ettiren bürokrasisi, ırkçılığı ve diğer şeyleri birleştirince, burayı seçmek için ciddi kişisel sebepleri olması gerektiğini düşünüyorum. kendi ülkesindeki siyasi bıkkınlık yetmezmiş gibi bir de burada neonazi ırkçı faşist parti başa gelmesin diye savaş veriliyor. gerçekten bizi rahatsız eden her şeyden kaçmak için seçilen ülke bu mu? 2023’te devletle hala mektuplaştığımız bir ülkeden bahsediyoruz. dumanla haberleşmeyi bırakmış olmalarına duacıyız.

bu ülkenin sunduğunu (ve daha fazlasını) sunacak çok ülke var. avustralya, yeni zelanda, kanada, iskandinav ülkeleri vs. orada yaşayan insanların mutluluğu almanya’dakileri günde üç öğün döver bence. onların da hak, hukuk, adalet, çalışma şartları vs çok gelişmiş durumda. üstelik bürokrasileri daha temiz, kolay. onların da pasaportları güçlü ve ırkçılık bariz farkla daha az. misal yeni zelanda, etnik yapısını %70’i göçmenlerin, %20’si de yerel halkın, gerisini de çeşitli grupların oluşturduğu bir ülke. ırkçılığı kim, kime, neden yapacak?

şu şekilde bir veriler var

(yazının tamamı)

almanya, öğrencilik dönemi hariç, insanların en çok göç etmeyi tercih ettiği ülkeler arasında ilk 15 arasında bile değil.

Orada yabancılara nasıl davranıyorlar peki?

almanya: kötü olmayan ama gereksiz yere övülen vasat ülke. sınırsızı kaptıktan sonra ülke değiştirmeyi düşünüyorum.

evet türkiye ile karşılaştırdığında türkiye'den iyi ama dünya türkiye'den ve orada yaşadıklarımızdan ibaret değil. hükümet her ne kadar göçmenlere dostça yaklaşsa da halk düşmanca yaklaşıyor. bu arada bu muameleyi görenler gerçekten eğitimli, düzgün insanlar.

bundan bahsettiğimizde biri çıkıp "bana niye düşmanca yaklaşmıyor" gibi ukala cevap verebilir. benim de çok ciddi deneyimlerim olmadı. ama daha çok denk gelmedi. ülkeye mavi kartla daha yeni gelen başka bir arkadaşımın almanca konuşmamasını sert bir şekilde eleştirdiler mesela toplum içinde azarlayıp ve o karşılık verince de diğer insanlar tepki gösterip ağzına lafı tıktılar. adamın da en ufak bir suçu yoktu. evet benim başıma gelmedi. gelmeyeceğinin hiçbir garantisi yok.

ben esmer değilim diye sanırım dikkat çekmiyorum. ama esmer bir arkadaşımla küçük bir şehre gittik işimiz vardı. birden insanlar dönüp ters ters arkadaşıma bakmaya başladı. "burada yabancılardan hoşlanmayız" tarzı bir atmosfer oluştu. ben bile gerildim. ona hep daha sert uyarılar yapıldı mesela. benimle konuşurken daha kibarlardı almancam iyi bile değil.

benim gözlemim şudur: gurbetçiler entegre olmadığı için almanlar onları sevmemezlik yapmıyor. gurbetçiler istenmediklerini bildikleri ve "auslander" oldukları hep yüzüne çarpıldıkları için kendi içlerine kapanıyor ve birbirlerine yakın ev tutma eğiliminde oluyorlar. çünkü bir süre sonra özgüvenlerini yitiriyorlar.


gurbetçilerden nefret eden ve "bize onlar yüzünden kötü davranıyorlar" diyen insanın sadece 2 yıl dayanıp gurbetçilerin olduğu mahalleden ev kiraladığını gördü bu gözler. ülkeye dönenler de oldu tabii. ülke değiştirenler de...

çok severek gelmiştim ama beni bile daraltmaya başladı burası. kalabilene ve sevebilene saygı duyuyorum. türkiye'den koşarak geleni de çok iyi anlıyorum. ama belli bir şeyleri aştığında burası huzur veren bir yer olmaktan çıkıyor. seçimlerde bir şeyler değişirse türkiye'ye bile dönebilirim. burada ömür geçmez.

ekleme: sınırsız oturum olmaz vatandaşlık olur o da olur. ki artık sınırsız oturum veya vatandaşlıktan bile emin değilim. takıldığınız yer burası olmasın arkadaşlar.

ayrıca "bana çok iyi davranıyorlar sizle alakalıaaağ" diyenlerden daha çok alman ve kuzeyli arkadaşım olduğunu söyleyebilirim. ama dünya sadece bizim etrafımızda dönmüyor. ve almanya bizim kısıtlı çevremizden ibaret değil. yoksa türkiye'de de suriyeli seven insanlar bulabilirsin, nefret edenler de... dış perspektiften bakabilin biraz insanlar bir şey anlatırken. kendi yarattığınız fanusunuzdan çıkarsanız fazlasını görürsünüz.