TARİH 6 Aralık 2023
18,2b OKUNMA     293 PAYLAŞIM

Antik Dönemin Süper Güçlerinden Olan Pers Devleti: Ahameniş İmparatorluğu

MÖ 550 - MÖ 329 yılları arasında İran, Anadolu ve Suriye'ye hükmeden, oldukça geniş sınırlara ulaşan bir devlet Ahameniş İmparatorluğu.

"söylenenlere göre kral, susa ya da ekbatana'da gözlerden ırak, altın, fildişi ve kehribar ile parlayan devasa duvarların yükseldiği ve aralarında kilometrelerce mesafe bulunan burçlar ve bronzla takviye edilmiş giriş kapılarıyla çevrelenmiş görkemli bir sarayda saltanatını sürdürüyor.

sarayın ileri gelenleri, kralın özel hizmetlileri ve muhafızları olarak görev alanların dışında, dış savunma duvarlarının güvenliğinden sorumlu muhafız alayı ve kralın [...] her yerde gözü ve kulağı olmasını sağlayarak onu olan bitenden haberdar etmek ile yükümlü askeri denetçiler de saraydaki hiyerarşik önem sırasına göre yerlerini alırlar. bunların dışında ordu komutanları, av sorumluları, armağan kabulünden sorumlu hazine memurları ve mali işleri yürüten üst denetçiler de saraydaki mevkilerine göre sınıflandırılmışlardır. diğer görevleri üstelenen, benzer bir memur ve hizmetli sınıfı da saray hiyerarşisinin parçasıdır.

bütün asya'nın yönetimi [...], büyük kralın köleleri olarak görülen generaller, satrap ve krallar arasında bölüştürülmüştür. bunun yanı sıra muharebe subayları, kurye ve ulakları, emir erleri ve işaret istasyonlarını denetleyen öncü birlikleri vardır. özellikle imparatorluğun en uç kesimlerinden, susa ve ekbatana'ya kadar, birbiri ardına yakılarak işaret vermeye hazır durumda bekletilen ateşlerden oluşan sistem, kralın asya'da patlak veren her nevi ayaklanmadan aynı gün içerisinde haberdar edilmesini sağlayan ve saat gibi işleyen bir düzenektir."

yaşamının bir bölümünü pers imparatorluğu'nda geçiren ve bilahare büyük iskender'in eğitimini üstlenen stagiroslu aristoteles, evren üzerine adlı (iskender'e ithaf ettiği) eserinde ahameniş krallığı'nın yönetimini yukarıda aktardığımız şekilde anlatmıştır.

herodotos kimi zaman gerçeklik ile söylence arasında kesin sınırlar koymakta zorlansa da, az sayıdaki muhtelif kaynaklar ile karşılaştırıldığında pers imparatorluğu'nun kuruluşu ile alakalı bizi en çok aydınlatabilen tarihçidir ve aktardığı bilgilerin doğruluk payı, bugün elimizde olan veriler ile mukayese edildiğinde bir hayli yüksektir. onun anlatısına göre krallığın kurucusu, mö 559-530 yılları arasında yaşamış olan büyük kyros'tur. imparatorluğun merkezi coğrafyasını teşkil eden iran'ı kurmasının yanı sıra kyros, anadolu'nun batısındaki lidya'yı kontrolü altına almış ve günümüzde ırak, suriye, lübnan ve filistin topraklarına tekabül eden bölgede hüküm süren babil krallığı'nı da fethetmiştir. kyros'un ardından ise (535 yılında mısır'ı aldıktan 3 yıl sonra yaşamını yitiren) oğlu kambyses tahtı devralmıştır.

herodotos eserinde kambyses'in ölümün ardından hasıl olan iç savaştan söz etmese de ardılı birinci dareios'un ahameniş hanedanı mensubu olduğunu ve binaenaleyh kyros ile kan bağı bulunduğuna değinir. krallığın sınırlarını bugünkü libya, ukrayna ve pakistan'a ardı ardına düzenlediği seferler sonrası genişleten dareios mö 486 yılında öldüğünde imparatorluk, o zamana dek sahip olduğu en geniş sınırlara ulaşmış durumdadır. persepolis'te bulunan nakşı rüstem'deki lahdini süsleyen rölyeflerde kazandığı zaferler ile tasvir edilen dareios, söz konusu eserde egemenliği altındaki halkları temsil eden 28 elçi tarafından taşınan bir tahtın üzerinde resmedilmiştir. mezar taşında ise şu ifadeler yer almaktadır:

"merak eder de, dareios kaç ülkenin halkına hükmetti diye kendinize sorarsanız, tahtı taşıyan kazınmış figürleri sayınız. o zaman pers'in mızrağının en uzaklara ulaştığını anlarsınız ve pers'in evinden çok uzaklarda savaştığını bilirsiniz."

bu ifadelerden "mızrağın", pers emperyalizminin bir sembolü olduğu açıkça görülmektedir. bilahare büyük iskender de mevzubahis sembolü hükümranlığı boyunca sahiplenecektir.

dareios'un hükmettiği halklar arasında ionlar ya da bir diğer deyişle yunanlar da yer almaktadır ve batı anadolu'da ikame eden iyonlar, asya'da yaşadıkları zaman zarfı boyunca kyros'un egemenliğini tanıyıp "haraç" ödemişlerse de avrupa'da yani yunanistan'da yaşayan soydaşları bağımsızlıklarını korumuştur. 499 yılına gelindiğinde ise asyalı iyonlar, ani bir dizi saldırı düzenleyerek bölgedeki pers garnizonlarını dağıtmış ve atina'dan gelen savaşçıların da yardımıyla sardes satraplığı'na bağlı muhtelif yerleşim yerlerini yok etmişlerdir. dareios'un nezdinde bu eylem; barbar bir kabilenin gerçekleştirdiği sıradan bir eşkıyalık değil, bilakis yüz kızartıcı ve egemenlik unsurlarını hiçe sayan bir hakaret hüviyetindedir. bütün bu gelişmelerin akabinde pers kralı, bölgede asayişin yeniden sağlanmasının ancak imparatorluk ve denizaşırı yunan devletleri arasında oluşturulacak bir tampon bölgeyle mümkün olabileceğine kanaat getirir ve bu doğrultuda mö 492 yılında 20 yıldır ahamenişler'e haraç ödeyen makedonya'da yeni bir satraplık tesis edilmesi için avrupa'ya bir ordu gönderir. iki yıllık bir zaman zarfının ardından persler, tanrıları ahura mazda'ya eşdeğer tuttukları apollon'a kurban kestikleri kutsal delos adası da dahil olmak üzere bütün ege adalarını istila etmiş durumdadır. bir sonraki adım ise atina'ya bir cezalandırma seferi olacaktır ve pers donanması, zaman kaybetmeden atinalıları abluka altına alır. hatta eş zamanlı olarak pers süvarileri batı anadolu'da bir misilleme hüviyetinde sardes'i de yağmalamışlardır. ancak yunanistan'daki ablukanın altıncı gününde persler denize açıldığında iyonlar, saldırıya geçerek düşmanlarına büyük kayıplar verdirirler. nitekim elde edilen bu başarı bugün dahi yunanlar tarafından "marathon zaferi" (bkz: maraton savaşı) olarak kutlanmaktadır.

480 yılına gelindiğinde ise dareios'un halefi kserkses, iyonlar'dan babasını intikamını almak için tekrar harekete geçer. makedonya'dan güneye doğru yol çıkan kserkses'in komutasındaki üstün teçhizatla donatılmış ordu öylesine kalablıktır ki, gereken mühimmat ve erzak tedariki için ayrı bir sevkiyat filosu mevzubahis birliklere eşlik etmektedir. kserkses büyük bir direniş ile karşılaşmadan teselya'yı istila eder ve orta yunanistan'ı geçerek thebai ve atina'yı topraklarına katar. ancak iyon filosunu atina liman bölgesinden geri püskürtme amacıyla harekete geçen pers donanması, yunanlar karşısında büyük bir hezimete uğrar. (bkz: salamis deniz savaşı) beklenmedik bu yenilgi karşısında birliklerini batı anadolu'ya yani sardes'e çekmeye karar veren kserkses, burada salt batı cephesini kontrol altında tutmakla kalmayıp gözünü uzun süredir çatışmaların ardı arkasının kesilmediği bir başka yere, babil'e diker. 479 yılın yaz aylarında çıkan samas - eriba isyanı, pers kralı'na aradığı fırsatı vermiş olur ve kserkses ivedi bir şekilde harekete geçerek bölgede tekrardan hakimiyetini tesis eder. 478 yılına gelindiğinde ise kserkses artık, getirisinden çok götürüsü olan, sapa ve gözlerden ırak yunanistan topraklarından vazgeçmenin, üzerinde hak iddia etmekten çok daha akla yatkın olacağına kanaat getirmiş durumdadır. iyonlar gibi halihazırda kendi aralarında bölünmekte olan ve kayda değer bir tehlike potansiyeli arz etmeyen halkları kaderleriyle baş başa bırakmak makul olandır. ancak bu düşüncenin ne kadar yanlış bir akıl yürütme olduğu kısa bir zaman zarfının akabinde ortaya çıkacaktır ...

kserkses'in halefi birinci artakserkses'in hükümranlığı döneminde atinalıların verdiği huzursuzluk yeniden rahatsız edici boyutlara ulaşmış durumdadır ve atina'nın önderliğinde kurulmuş olan delos birliği, bilhassa anadolu ile doğu akdeniz'de persler çıkarlarına büyük bir tehdit oluşturmaktadır. pers iktidarının mevzubahis bölgelerdeki varlığı ve devamlılığı, iyonların bölünmüş olmasına bağlıdır ve bunun farkında olan artakserkses, batı cephesinde tekrar aksiyon almaya karar verir ancak bu sefer izleyeceği yöntem, seleflerinkinden farklı olacaktır. büyük kral, atina ile savaşın eşiğinde olan yunan şehir devleti sparta'yı büyük meblağlar karşılığında kendi saflarına çekmeyi başarır. ardından bir diğer yunan şehir devleti thebai'nin de bu ikiliye katılmasıyla birlikte atinalılar bozguna uğrayabilecekleri riski karşısında 449 yılında artakserkses'in egemenliği altındaki bölgelerde hiçbir surette müdahil rol oynamayacakları yönünde taahhütte bulunmak durumunda kalırlar. ancak atina bir süre sonra verdiği sözü tutmayarak 414 yılında pers imparatorluğu'nda cereyan eden amorges liderliğindeki bir isyana destek verince artakserkses'in halefi ikinci dareios, spartalılara yeniden mali destek vermeye başlar. aldığı desteğin akabinde sparta, vakit kaybetmeden atina ile arasında gerçekleşen mücadelenin şiddetini arttırır ve 404 yılında atinalıları büyük bir yenilgiye uğratarak peleponnes savaşları'nı nihayete erdirir.

pers aleyhtarı politikanın bu vesileyle sona erdiğini zanneden ikinci dareios, kısa süre sonra ne kadar yanıldığının farkına varacaktır. bozguna uğrayarak köşesine çekilen atina'nın yerine şimdi de sparta, ahamenişlere rahat vermemektedir. ilk olarak pers tahtı için kardeşiyle mücadeleye girişen lidya satrapı kyros'a asker desteği veren spartalılar, gittikçe daha saldırgan bir hüviyete bürünürler. bunun üzerine büyük kral, spartalılara verdiği mali desteği keser ve bu sefer de bir denge sağlamak amacıyla mağlup atinalıları (tekrar ihya olması için) desteklemeye başlar. ancak ahamenişlerin takip ettiği böl ve yönet politikasının bir noktada sona ermesi gerekmektedir çünkü iyonlar aynı zamanda pers ordusuna paralı asker temin eden en önemli kaynak durumundadır ve gözünü budaktan sakınmayan bu korkusuz askerler, pers askeri yapısı için vazgeçilmez bir konumdadır. binaenaleyh bütün bunları göz önünde bulunduran pers imparatorluğu, ikinci artakserkses iktidarında yani 387 yılında batılı komşularıyla bir barış antlaşması imzalar. buna göre spartalılar artık büyük kral'ın batıdaki idari temsilcisi konumundadırlar ancak her zaman olduğu gibi bu durum da çok uzun ömürlü olmayacaktır. nitekim 366 yılında susa'da düzenlenen barış konferansından çıkan sonuca göre yeni gölge iktidar, bir diğer yunan şehir devleti olan thebai olacaktır ...

buraya kadar aktardıklarımızdan anlaşılacağı üzere pers kralı; atina, sparta ve thebai'yi çıkarları doğrultusunda birbirine düşürmekte ve satın almakta pek zorluk çekmemektedir. ayrıca batılı komşularını bilhassa onlardan asker tedarik ederek zayıf düşürmektedir. ancak bu strateji dördüncü iyon devletinin yükselişi ile birlikte kökünden değişecektir. pers imparatorluğu mö 338 yılından itibaren makedon istilasının önünü kesecek yetkinlikte bir geri püskürtme hareketi gerçekleştirmesini olanaksız kılan büyük bir karışıklığın içerisindedir ve bu durumdan mütevellit iskender'in babası olan philippos'un iktidarının güçlenmesine de seyirci kalır. nitekim büyük iskender'in pers imparatorluğu'nu çökertebilmesini sağlayan salt unsur da askeri dehası değildir. ahvalin bu şekilde hasıl olmasında pers kralının yukarıda da bahsini geçirdiğimiz üzere ikinci (kör) philippos'a karşı uzun süre direniş gösterememesi nedeniyle makedonların giderek daha fazla tehlike arz eden hasımlara dönüşmesinin de önemli ölçüde payı söz konusudur. velhasıl dünya tarihinde örnekleriyle sıkça karşılaştığımız üzere pers imparatorluğu da barbar istilalarından dolayı değil; barbarlara, tehlikeli hasımlara dönüşme fırsatı verdiği için yıkılmıştır. (bkz: roma imparatorluğu)

ahameniş imparatorluğu'na dair daha fazla bilgi edinmek isteyenlere josef wiesehöfer'den antik pers tarihi, herodotos'tan tarih ve j. m. roberts'tan dünya tarihi adlı eserleri tavsiye ediyorum.