İslam Dünyasında Bir Deprem Etkisi Yaratan Hadise: Kerbela Olayı

Yaşandığı tarihin üzerinden neredeyse 1400 yıla yakın bir zaman zarfı geçmiş olmasına rağmen günümüzde hala dünya politikasını etkilemeyi sürdürüyor Kerbela Olayı.
İslam Dünyasında Bir Deprem Etkisi Yaratan Hadise: Kerbela Olayı

yaşandığı tarihin üzerinden neredeyse 1400 yıla yakın bir zaman zarfı geçmiş olmasına rağmen günümüzde hala dünya politikasını etkilemeyi sürdüren kerbela olayı, sahip olduğu trajik hüviyetiyle büyük bir dini hizipleşmenin de temelini oluşturmaktadır. söz konusu elim hadisenin bugüne dek süren etkilerini doğru bir şekilde analiz etmek için ise trajedinin cereyan ettiğini ana dek yaşanan olaylar silsilesine bakmak gerekir.

"yiğitçe savaşan, bilgece öğüt veren, güzel konuşan, dürüştçe arkadaşlık eden ve düşmanlarına karşı bile dostça davranan ali, hem müslüman asaletinin ve cömertliğinin mükemmel örneği hem de adına sayısız şiir yazılan, deyişler söylenen, vaazlar verilen ve öyküler anlatılan arapların süleyman'ı oldu."

tarihçi philip hitti'nin yukarıdaki ifadeler ile hz. ali'yi tanımlarken okuyucunun gözünde canlanmasını istediği portresi kanımca, onun sahip olduğu faziletleri göstermesi açısından daha doğru ve yerinde çizilemezdi. gerçekten de islam'ın 4. halifesinin haiz olduğu üstün nitelikler göz önüne alındığında onun kaybı, hem önderlik ettiği cemaatin hem de temsilcisi olduğu amentünün ahvali açısından olumsuz sonuçların doğmasının ve geri dönülemez kopmaların yaşanmasının miladı olarak tanımlanabilir. nitekim ali'nin suikasta kurban gitmesinin akabinde yaşanan iktidar mücadelesi, yazımızın konusu olan kerbela olayı'nın ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir.

ilk olarak ali'nin ölümüyle beraber iki oğlu hasan ve hüseyin kaçınılmaz bir şekilde halife adayı haline gelirler. peygamberin her iki torunu da ümmet tarafından cemaat önderi yani imam olarak görülmektedir ve bu konjonktürde imam hasan, bağdat'ın doğusunda yer alan ve hz. ali'nin karargahının da bulunduğu kufe kentinde destekçileri tarafından halife ilan edilir. ancak sıffin savaşı'nda gerçekleştirdiği hile ile ali tarafından yok edilmekten kıl payı kurtulan suriye valisi muaviye, aradan geçen 4 yıllık zaman zarfı içerisinde mukavemetini tekrardan toparlamış ve ali hayatta iken bir şansının olmadığını idrak etmesinden mütevellit doğru zamanı beklemeye koyulmuştur ve hasan'ın halifeliğini ilan etmesiyle beraber zamanının geldiğine kanaat getirir. binaenaleyh suriye, filistin ve kuzey arabistan'dan topladığı 60.000 kişilik ordusuyla şam valisi, hasan ile kozlarını paylaşmak üzere kufe'ye doğru kentten ayrılır. muaviye'nin ordusuyla beraber hareket halinde olduğunu öğrenen hasan da, madain yakınlarında mevzilenmek üzere ana kuvvetleriyle beraber kufe'den yola çıkar.

iki ordu karşı karşıya geldiğinde, tarihte örneklerine sıkça rastladığımız bir hadise cereyan eder ve hasan'ın askerlerinden bir kısmı muaviye'nin tarafına geçer. daha sonra kendilerini hariciler olarak tanımlayan kesim de muaviye'ye destek vermeye karar verince şam ordusu, hasan'ın kuvvetlerine karşı sayıca bariz bir üstünlük sağlamış olur. emrinde yalnızca 4000 asker kalan ve durumun umutsuz olduğuna kanaat getiren hasan, muaviye'ye barış teklifinde bulunmak durumunda kalır. mutabakatın akabinde kufe'ye girerken "ben islam'ın ilk kralıyım" dediği rivayet edilen muaviye'nin temellerini attığı emevi hanedanı işte bu şekilde tesis edilmiş olur. bütün bu gelişmelerin ardından ömrünü ibadet ederek geçirmek isteyen hasan, medine'de inzivaya çekilir ancak muaviye, onun hala hayatta olmasının kendi iktidarı için bir tehdit oluşturabileceğini düşünerek hasan'ı zehirleyerek (kimilerine göre suikastı gerçekleştiren kişi, muaviye tarafından aklı çelinen hasan'ın karısı eş'as bin kays kızı cude'dir. muaviye ona, hasan'ı öldürdüğü takdirde oğlu yezid ile evleneceğini vaat etmiş ancak hasan'ın vefatnın akabinde böyle bir evlilik gerçekleşmemiştir) öldürtür.

muaviye, 19 yıl iktidarda kaldıktan sonra kendisinden beklenileceği üzere verdiği söze riayet etmez ve hilafeti saltanata dönüştürmeyeceği; bunun yerine istişare ile ardılının seçilmesine izin vereceği şeklinde hasan ile anlaşmış olmasına rağmen oğlu yezid'in yerine geçmesini vasiyet ederek ölür. iktidarı devralan yezid, ivedilikle medine valisine buyruk göndererek hüseyin'in kendisinin egemenliğini tanıdığını bildirmesini ister. muaviye'nin ardından kendisine halife olacağı sözü verilmiş olan hüseyin de bu usulsüzlüğe bir tepki olarak davasına destek bulmak amacıyla ailesini de yanına alarak medine'den kufe'ye doğru yola çıkar. bu gelişmeyi haber alan yezid, hüseyin ile taraftarlarının kufe'ye ulaşmasını önlemek amacıyla 4000 kişilik bir kuvveti onların üzerine yollar ve hüseyin'in yürüyüşü kufe'ye 40 kilometre uzaklıktaki kerbela ovası'nda yezid'in kuvvetleri tarafından durdurulmuş olur.

ibni sad komutasındaki yezid kuvvetleri, hüseyin ve ailesinin suya ulaşım imkanını ekarte edebilmek adına fırat kıyılarını kontrol altında tutacak şekilde konuşlanır ve imam hüseyin'i yanında bulunan 72 kişiyle beraber çember altına alır. akabindeki süreçte pazarlıklar başlar ve görüşmeler 8 gün sürer. ibni sad görüşmeler esnasında hüseyin'e yezid'in halife olmasının kaçınılmaz olduğunu ve hüseyin'in buna rıza göstermekten başka çaresinin olmadığı telkininde bulunur. bu sırada şam'dan yani yezid'den ibni sad'a hüseyin'in direncinin kırılacağına ve onun grubundan herhangi birinin kesinlikle fırat'a nehrine ulaşmaması ve su temin etmesine izin verilmemesi gerektiğine dair bir mesaj gelir. günler geçtikçe hüseyin ve yakınlarının su ihtiyacı artar. bu gereksinimi gidermek adına hüseyin'in küçük kardeşi abbas, fırat nehri'ne yönelik cesur bir huruç harekatı gerçekleştirir ve birkaç kırba su ile geri dönmeyi başarır. ancak bu geçici çözüm nihai sona yaklaşmakta olan hüseyin ve kafilesi adına kaçınılmaz olanın geciktirilmesinden ibarettir. nitekim hüseyin, yandaşlarını toplayarak hepsine teşekkür eder ve onlara karşı minnetinin sonsuz olduğunu ifade eder. akrabalarına ve yandaşlarına gitmelerine yönelik defaatle telkinde bulunsa da hiçbiri bunu kabul etmez. bunun üzerine hüseyin, 10 ekim 680'de sabaha karşı bazıları daha 14 yaşında olan taraftarlarını savaş düzenine sokar. ancak ne yazık ki hüseyin'in yandaşları cesurca direnmelerine rağmen sayıca çok üstün olan yezid kuvvetleri tarafından bir bir katledilir. hüseyin'in daha bir bebek olan oğlu bile bu vahşetten kurtulmaz ve babasının kucağında boynuna isabet eden bir ok ile yaşama veda eder. ölmeden önce sayısız yara alan imam hüseyin'in akıbeti ise yaşanan insanlık dramının final perdesinden başka bir şey değildir. başı kesilen ve vücudu atların nalları altında çiğnetilen hüseyin'in ailesinden geriye sadece birkaç savunmasız kadın ve ağır yaralı büyük oğlu ali zeyn kalır. onlar da muhafızlar tarafından yakalanarak şam'a gönderilir...

hz muhammed'in ailesinin kerbela'da katledildiğinin haberi, islam dünyasında tabiri caizse bir deprem etkisi yaratır. katliamdan sonra yezid, hüseyin'in ağır yaralı şekilde ele geçirilen oğlu ali zeyn'i bir devenin arkasına bağlar ve büyük bir ganimet kazanmışçasına onu kufe sokaklarında dolaştırır. bununla da yetinmeyen yezid, "otoritesini pekiştirmek adına" hüseyin'in kesik başını halk arasında gezdirmeyi de ihmal etmez ... bu vahşi ve insanlık dışı gösteri, muhalefeti gidermek şöyle dursun isyan ve iç savaşın çıkmasına sebebiyet verir. hariciler, iran ve arabistan yarımadası'nda bağımsızlıklarını ilan eder. kufe halkı ayaklanır ve kentin önde gelen isimlerinden bazıları emevi iktidarını tanımadıklarını dile getirirler. islam topraklarının parçalanmanın eşiğinde olduğunu farkına varan yezid, zaman kaybetmeden kuvvetleriyle mekke ve medine'yi kuşatır. müslümanların kutsal şehirleri uzun süre emeviler'e karşı dirense de belirli bir zaman zarfının akabinde teslim olmak durumunda kalır.

kerbela olayı'ndan dört yıl sonra kendilerine tevvebun yani "tövbekarlar" diyen bir grup müslüman, hüseyin ve ailesinin yasını tutmak üzere katliamın gerçekleştiği yerde toplanırlar. niyetleri hem imam'a bağlılıklarını göstermek hem de hüseyin ve ailesi katledilirken kufe'den çıkıp onların yardımına gelmemelerinden ötürü çektikleri vicdan azabını dindirmektir. toplu halde dövünmeleri ve kurban yoluyla kefaret ödeme çabaları, zaman içerisinde şiilik mezhebinin en önemli öğeleri haline gelecektir. hüseyin'in ve yakınlarının yaşadığı trajedi, pek çok kültürde ve muhtelif toplumların algısında tiranlık ve zulme karşı verilen mücadelenin simgesi haline gelmiştir.

kerbela ovası, hüseyin'in ölümüyle beraber kutsal bir yer haline gelir ve imam'ın gömüldüğü yere bir türbe yaptırılır. şia itikadının takipçileri, kerbela olayını andıkları aşure bayramı'nda 10 gün süreyle yas tutarlar ve bu zaman zarfı içerisinde kötü yezid'in iyi hüseyin karşısında galebe çalmasının yasını tutarak göz yaşı dökerler. yine bu dönemde kerbela katliamını anlatan temsiller düzenlenir ve 10. gün, muhammed'in torunu imam hüseyin'in aldığı yaraların anısına kendilerini zincirler ile döven ve bazen de bıçaklarla kesen oruçlu erkeklerin oluşturduğu cenaze alayının geçişiyle bayram sona erer.

konuya dair daha fazla bilgi edinmek isteyenlere abdülbaki gölpınarlı'dan tarih boyunca islam mezhepleri ve şiilik, farhad daftary'den şii islam tarihi ve laurence louer'den sünniler ve şiiler / bir ihtilafın siyasi tarihi adlı eserleri tavsiye ediyorum.