Asist Denince Spor Branşı Fark Etmeksizin Akla Düşen Müthiş Sporcular
John Stockton
kendisi en iyi yıllarını çok önce yaşadığı için yaptıkları gözümüze çok batmıyor. halbuki bu abinin kırmış olduğu asist rekoru apayrı bir seviyededir.
bunun sebebi, bu yüksek performansı çok uzun yıllar boyunca devam ettirmek gerektiğidir. stockton 1504 maç oynamış, ve bu maçlarda asist ortalaması 10.5. en yakın aday rajon rondo'nun ise asist ortalaması 7.4 . yani yakalaması için ya bu ortalamada 1500'den çok daha fazla maç oynayacak, ya da asist ortalamasını maç başına 3 falan arttıracak, ki arttırsa bile bu tempoyu yaklaşık 12 yıl falan götürmesi gerekiyor.
dile kolay, ama o kadar fantastik bir şey ki. 19 yıllık kariyerinin 9 yılında asist ortalaması 5.1-8.7 arasında (ki bu bile büyük bir sayı), geri kalan 10 yılda ise asist ortalaması en az 10.5 . 87-88 ve 96-97 sezonları arasına tekabül eden bu 10 yılda hele ki 14.5 asist ortalamasıyla oynadığı bir 89-90 sezonu var ki, hakikaten akıl almıyor.
günümüzde 2-3 kişinin üzerinden basan guardlar yerine bu adamın milimetrik paslarını ve gösterişsiz oyununu izlemeyi her zaman tercih ederim.
Lionel Messi
tarih messi'yi altın harflerle yazacak yazmasına da ender bulunan bir yöntemle. çünkü tarih hep golcüleri yazdı ve görüntüledi. oysa messi golcülüğünden çok asistleriyle tarihte en büyük olacak belki de. o yüzden messi vs. maradona yapılamayacak.
Jason Williams
bu adamın asistleri istatistikleri hesaplanırken 2 ya da 3 asist yerine geçmeli kesinlikle. basketbolda seyir zevki diye bir şey varsa jason williams gibi adamlar yüzünden var ve kıytırık bir bounce pass ya da break pass'a verilen değerden daha fazlasını hak etmeli diye düşünüyor insan.
Alex De Souza
futbol için fiziğin olduğu kadar aklın da önemli olduğunu kanıtlayan bir futbolcudur. çok fazla koşmaz çünkü defansif rolü üstlenemez. çok koşmaz çünkü ofansif oyunda zaten koşmasına gerek kalmadan topu istediği yere götürür ya da pozisyonun nerede biteceğini bilerek orada olarak asist yapar ya da gol atar. o yüzden büyük futbolcudur. aklının yanında diğer büyük yeteneği topu istediği yere gönderebilmesidir.
Milos Teodosic
muazzam bir pas yeteneği olan basketbolcu. no look pasları, sahanın öteki ucuna nokta asistleri, keza şutu da iyi. tam siz havaya girmişken öyle bi asist yapıyor ki moraliniz yine düşüyor. ben başarılı olmasını çok istiyordum bu adamın nba'de. an itibarıyla biraz zor gibi görünüyor.
Mesut Özil
2010-2011 sezonunda 33 adet asist ne demek lan? biri bana bunu izah etsin. hayattan bezmiş ve her an futbolu bırakacakmış gibi olan koşusu ile olur olmadık anlarda öyle öldürücü paslar atıyor ki real madrid maçlarını izlerken bu adama sanatçı demekten başka bir şey gelmiyor aklıma.
Jason Kidd
nba yakın tarihinden efsane oyuncu. yaptığı muazzam asistlerin en az yarısını ilk izleyişte anlayamazsınız. bir sihirbazdan tek farkı videosunu yavaşlatarak izlediğinizde ya da mükerrer izlemelerde hilenin görünmesidir.
top kidd'de ise sen de koş gerideki adam. çünkü büyük ihtimalle sayıyı sen atacaksın.
basketbolun boş kaleye gol attıran abisidir o. 90'ların sonundan 2000'lerin ortalarına kadar gece gece uyanır bu adamı ders diye izlerdim. özledik reis, bizden büyüktün, abimizdin. şimdiki çocuklar senin verdiğin zevki vermiyor. ellerinden öper, yengeye hürmetlerimi sunarım.
Kevin De Bruyne
nisan 2018 itibarıyla benim gözümde dünyanın en iyi futbolcusudur. defansif anlamda iyidir, güçlüdür adam kovalar, alan da savunur. ofansif özelliklerinin ise tarifi yoktur, dribblingi var, dar alanda bileğe hakim olmak var, ayrıca ayağına çok hakimdir her an 50 metreden asist yapabilir ya da iğne deliğinden asist yapabilir, şutu da var. sonuç olarak adamda her şey var, mükemmelliğin tanımıdır.
Steve Nash
beyaz tenini, terden alnına yapışmış saçını, anthony kiedis'e benzeyen suratını, etrafındakilere oranla hayli küçük bedenini görüp de kim bu adamın bir zamanlar nba'i domine ettiğini düşünür.
aklın hükmü her daim öndedir. rucker park'a bile sokulmayacak o tipiyle kariyeri boyunca çam yarması kas yığını adamları maymun etti yaptığı asistlerle. john stockton'ın bıraktığı yerden bugüne taşıdı o bayrağı. onun bıraktığı yerden kim devam edecek? muamma.
özellikle sakatlıklarla geçirdiği son birkaç yılda kendisiyle ilgili var olan güzel anılar tazeliği yitirmiş olabilir ama 2000'lerin ortasında belki de tarihin izlemesi en keyifli takımı olan phoenix'e oynattığı o muazzam basketbol ne olursa olsun asla unutulmayacak.
Xavier Hernandez
sanırım 2 değil, 7 gözü falan var. her yönü bu kadar iyi görüp, hangi oyuncunun nerede olduğunu, baskı altında olup olmadığını ve bir sonraki asistimi kime yapsam diye derinlemesine 34 metrelik enfes bir pas atmanın başka bir açıklaması olamaz.
Chris Paul
oyun kurucu lafının, tam anlamıyla hakkını veriyor. maçın şekli neyse, ona göre rol alıyor. rajon rondo gibi, "ben pasımı atarım polemiğe girmem" modunda değil, kobe bryant gibi, "en çok bana soracaksınız" modunda da değil. kendi oynaması greken yerde oynuyor, takımı oynatması gereken yerde, xavier hernandez gibi, guti hernandez gibi asistler yapıyor.
çok büyük oyuncu.