TARİH 12 Aralık 2024
8,9b OKUNMA     28 PAYLAŞIM

Avrupa Siyasetinin Kaderini Değiştiren İsim: Otto von Bismarck

Demir Şansölye olarak anılan Otto von Bismarck, Avrupa siyasetini kökünden değiştiren stratejik bir deha olarak tarihe geçti. Alman Birliği'nin mimarı olan Bismarck, diplomasi ve güç politikasıyla kıtanın dengesini yeniden şekillendirdi.

almanya'daki dağınık prensliklerin prusya'nın önderliğinde bir alman birliği oluşturmaları, hem genel siyasi tarih hem de türkiye açısından son derece mühim sonuçların hasıl olmasına sebebiyet vermiştir. mevzubahis birliğin mimarı olduğuna dair kimsenin şüphe duymaması gereken isim ise prusya başbakanı otto von bismarck'tan başkası değildir.

kuzey almanya'nın gelenekçi tarım soylusu aileleri junkers'e mensup olan bismarck, bu zümrenin özellikle erkek çocuklarına gösterdiği ihtimamdan mütevellit son derece disiplinli ve iyi bir eğitime tabi tutulur ancak mizacından ötürü otto'nun öğrenim yaşamı pek de parlak geçmez. göttingen üniversitesi'nden ayrılmak zorunda kaldıktan sonra yüksek öğrenimini berlin'de tamamlayan bismarck, bilahare adliye bakanlığı'nda adliye katibi olarak devlet hizmetine başlar. belirli bir zaman zarfının akabinde devlet memuriyetinin yeknesaklığından da sıkılan otto, önce gönüllü olarak askere yazılır ve bu hizmetini tamamlamasının ardından da ailesinin topraklarını yönetmeye başlar.

girizgahtan da anlayabileceğimiz üzere otto'nun gençliği oldukça dengesiz ve tam anlamıyla bir "arayış" içerisinde geçmiştir ve bu arayış, otto'nun 1847 yılında temsilci olarak diyet meclisi'ne girmesi ile son bulur.

"anayasa gibisinden bir kağıt parçasının tebaa ile kral arasına girmesine razı olamam. zaten devleti, liberaller ve liberalizm yıkmaktadır. liberaller rüya gören adamlardır. parlamento belki ingiltere için yararlı bir kurum olabilir fakat prusya için zararlıdır."

1848 devrimleri öncesi kritik dönemde bismarck'ın parlamento kürsüsünden yaptığı bu tarz sert çıkışlar, onun siyaset anlayışını tüm çıplaklığı ile sergilemektedir ve bu süreçteki çalışmaları salt mecliste verdiği söylevler ile sınırlı kalmaz. örneğin 1848 yılında berlin'de işçiler ayaklandıkları zaman, isyanları bastırmak adına çiftçilerden oluşan bir gönüllü müfrezesi toplanması için parlamentoya teklifte bulunur. otto'nun kafasındaki birleşik almanya, anayasal alman parlamentosunun çatısı altında değil; prusya çekirdeği çerçevesinde ve hohenzollern hanedanı başkanlığı altında gerçekleşmelidir. ancak bismarck'ın prusya imparatorlarına olan bağlılığını 4. friedrich wilhelm'in ya da birinci wilhelm'in karakterlerine duyduğu saygıyla bağdaştırmak da pek doğru olmaz. zira onun karakteri, kendinden başka kimseye hayran olmaya veyahut bağlanmaya müsait değildir. bismarck'ın nokta-ı nazarında imparator, ulusun başıdır ve bu çerçeve içerisinde toplumun lidere olan tabiiyeti mutlak olmalıdır. otto'nun siyasi tutumuna eleştirel bir bakış açısıyla yaklaşmamız gerekirse; onun, kalabalık ve liberallerle dolu bir meclis ile uğraşmak yerine daha kolay bir biçimde manipüle edebileceği tek bir kişiyle yani imparator ile çalışmak istemiş olması da ihtimaller dahilindedir. ayrıca şunu da belirtmek de fayda var ki; bismarck'ın ailesi prusya devleti'ne olan hizmetleri ve hohenzollern hanedanına olan yakınlıklarıyla nam salmış bir ailedir ve prusya tarihindeki hemen hemen tüm savaşlara bismarck ailesinden bir fert muhakkak iştirak göstermiş durumdadır. örneğin otto'nun dedesi süvari albayı august friedrich 1742'de bohemya'da gerçekleşen bir muharebede hayatını kaybetmiştir. bunun yanı sıra otto'nun annesi wilhelmine wecken, kral üçüncü friedrich wilhelm'in özel kalem müdürünün kızıdır ve saraya yakınlığının bir sonucu olarak 4. wilhelm friedrich'in çocukluk ve oyun arkadaşıdır.

1851 yılında diyet'e tekrar seçilen bismarck, 1854'te büyükelçi unvanıyla saint petersburg'a atanır. 1857'de ise bir sonraki durağı paris olur. burada görev yaptığı süre boyunca üçüncü napolyon ile yakın ilişkiler kurar ve bilahare ona karşı kullanacağı zaafları konusunda fikir sahibi olur. 1861 yılında 4. friedrich wilhelm'in ölümü üzerine prusya tahtına, halihazırda 1849'dan beri ülkeyi naip sıfatıyla yönetmekte olan birinci wilhelm geçer ve 1 yıl sonra bismarck'ı başbakanlık görevini ifa etmesi için berlin'e çağırır. 1862 itibariyle 47 yaşındaki otto artık avrupa ve dünya siyaset sahnesinin başrol oyuncuları arasındadır.

iktidara gelmesiyle birlikte bismarck'ın kafasında kuşkuya yer bırakmayacak şekilde her şeyden önce alman birliği'nin oluşturulması ve bu birliğin dünya siyasetinin düzenleyicisi olması düşünceleri vardır. 

otto'nun bu amaca yönelik siyasetini de beş ana başlıkta toplamamız gerekirse

1) güçlü bir ordu oluşturulması.

2) beynelmilel alanda güçlü bir konum elde edilmesi ve bilhassa küçük prensliklerin topraklarının egemenlik altına alınmasıyla beraber hakimiyet alanın genişletilmesi.

3) uygun bir fırsat hasıl olduğu takdirde avusturya ile çatışılması ve avusturya'nın alman birliği'nin dışında tutulması.

4) alman birliği'nin prusya'nın öncülüğünde kurulması.

5) kurulacak almanya'nın avrupa politikasının egemeni ve düzenleyicisi olması.

danimarka savaşı

bismarck'ın başbakanlığının ilk yılları parlamento ile sürekli bir savaşım içerisinde geçer. bilhassa ordunun güçlendirilmesine yönelik olarak milli savunma bütçesinin arttırılmasına meclis tarafından şiddetle karşı çıkılmaktadır. bismarck evvela ordunun büyütülmesine yönelik tüm girişimlerin sorumluluğunu üzerine alır ve bilahare danimarka savaşı çıkana ve büyük başarılar elde edilene dek yani dört yıl boyunca bütçeyi parlamentoya sunmadan kararnameler üzerinden yürütür. bu süreçte prusya'daki askerlik süresi de iki yıldan üç yıla yükseltilmiş ve her yıl silah altına alınanların sayısı 40.000'den 63.000'e yükseltilmiştir. ancak ordunun savaş kabiliyetinin de denenmesi gerekmektedir. mevcut şartlarda askeriyeye yönelik büyük yatırımlarda bulunmuş olsa prusya; ne avusturya, ne fransa ne de rusya'ya karşı hamle yapabilecek güçtedir. ahvalin bu şekilde hasıl olduğu bir ortamda bismarck, aradığı fırsatı danimarka'ya bağlı prensliklerde bulur. gerçekleştirilecek olan hareket öncesi doğu sınırını güven altına almak isteyen bismarck, rusya'ya bir elçi göndererek halihazırda lehistan'da ruslara karşı gerçekleşen isyanda kendilerini destekleyeceklerini bildirir. bu gelişmenin akabinde de olağan bir biçimde rusya ile prusya arasında saldırmazlık antlaşması imzalanır. bismarck ilk hedefine tabiri caizse zahmetsiz bir şekilde ulaşmış ve doğu sınırını güvence altına almıştır.

tüm şartların olgunlaşmış olduğuna kanaat getiren prusya, danimarka kralı 9. christian'ın, ülkesinin anayasası'nı elbe dükalıkları'na dayatmasını bahane ederek danimarka'ya savaşa ilan eder. bismarck, yukarıda da bahsini geçirdiğimiz üzere bir süredir ordunun gücünü test etmek istemektedir ve iskandinav ülkesi bu konuda tabiri caizse biçilmiş kaftandır. ancak bismarck'ı bu harekata yönlendiren tek sebep bununla da sınırlı değildir. holstein sınırları içerisinde bulunan kiel limanı da prusya'nın baltık denizi üzerindeki çıkarları açısından ehemmiyet taşımaktadır. prusya'nın almanya'yı ilgilendiren böylesi bir soruna bu denli yürekten eğilmesi tabii olarak avusturya'nın da dikkatinden kaçmaz. keza avusturya, almanya ile ilgili konularda ve kararlarda mütemadiyen "prusya'yı yalnız bırakmama" ilkesi ile hareket etmektedir. velhasıl prusya, pek istekli olmasa da, danimarka'ya karşı avusturya ile beraber hareket etmeyi kabul eder.

prusya ordusu biraz da deneyimsizliğinin etkisiyle bu savaşta büyük taktiksel hatalar yapar ancak subaylarının basiretsizliğine karşın piyadelerinin ve bilhassa topçu kuvvetlerinin azmi sayesinde danimarka'yı yenilgiye uğratmayı başarır. 14 ağustos 1865 yılında imzalanan gastein antlaşması'na göre schlesweig'i prusya alırken holstein, avusturya'nın egemenliği altına girmektedir. ayrıca lauenburg da avusturya tarafından prusya'ya satılır.

bu savaşın sonucunda prusya, hem askeri gücünü gösterme fırsatını yakalamış hem de ordusunun savaş konusunda deneyim kazanmasını sağlamıştır. bismarck artık sıranın yavaş yavaş avusturya'ya geldiğinin bilincindedir.

avusturya ile savaş ve kuzey alman federasyonu'nun kurulması

prusya, her ne kadar topraklarını bir ölçüde genişletmiş olsa da alman birliği'nin sağlanmasının yolunun salt toprak ediniminden değil; avusturya'nın germen federasyonu'nun dışına itilmesiyle gerçekleşeceğinin farkındadır. zira aynı birlik içerisinde iki güçlü devletin olması, küçük prensliklerin bu ikisi arasındaki denge politikasından yararlanarak varlıklarını sürdürmeleri anlamına gelmektedir. bu nedenle bilhassa prusya nezdinde avusturya ile çatışmak kaçınılmaz olmasının yanında aynı zamanda ideallerini gerçekleştirmek açısından zaruridir. ancak evvela bismarck'ın bu politikayı hayata geçirebilmek için ülkesi adına uygun koşulları yaratması gerekmektedir.

siyasi kariyeri boyunca hiçbir zaman tedbiri elden bırakmayan, mütemadiyen planlı ve programlı hareket eden bismarck, aynı danimarka savaşı öncesinde olduğu gibi avusturya'ya karşı da aksiyon almadan önce sınırlarını herhangi bir dış tehdide karşı koruma altına almak ister ve bu bağlamda bismarck'ın ilk hamlesi, "eski dostu" 3. napolyon ile görüşmek olur. 1865 ekim'inde biarritz'de yapılan görüşmede bismarck, fransa'nın tarafsızlığını sağladığı gibi italya'yı prusya ile anlaşmaya zorlama ödününü de koparır ve nihayetinde 1866'da berlin'de italya ile prusya arasında avusturya'ya karşı bir ittifak antlaşması imzalanır. ancak bismarck diplomatik anlamda ülkesi adına istediklerini elde etmiş olsa da prusya'nın germen konfederasyonu içerisindeki konumunu zayıflatmıştır. zira konfederasyon anayasası, üye devletlerden herhangi birinin bir başkası aleyhine konfederasyon dışı bir devlet ile anlaşma imzalamasını kesinlikle yasaklamaktadır. ancak bismarck, halihazırda gelebilecek tepkileri hesaplamış ve kafasındaki terazide avusturya'ya karşı alınabilecek her türlü desteğin olduğu kefe daha ağır basmıştır. artık geriye yalnızca avusturya'ya karşı açılacak savaş için bir bahane yaratmak kalmıştır ve aranan fırsat, holstein'de başlayan karışıklıklar ile kendini gösterir. bismarck, ülkesinin böyle bir hakkı olmamasına rağmen viyana'ya bölgedeki huzursuzluğun sona ermesi için nota verir ve tabii olarak prusya'yı ilgilendirmeyen bir mesele için avusturya bu ültimatoma herhangi bir cevap vermez. bunun üzerine prusya, gastein antlaşması'nın sona erdiğini ilan ederek holstein'i işgal eder. avusturyalılar konuyu konfederasyon meclisine getirmek ister ancak prusya, germen konfederasyonu'nun dağılmış olduğunu ifade ederek meclisten ayrılır. bütün bu gelişmelerin sonucunda konfederasyon kuvvetleri prusya'ya karşı seferberlik ilan eder ve 14 haziran 1866'da bismarck'ın çok istediği avusturya savaşı resmen başlamış olur.

prusya'nın 350.000 kişilik ordusuna karşılık olarak avusturya ve müttefiklerinin 850.000 civarında askeri bulunmaktadır ancak prusya ordusu nicelik bakımından geride olsa da nitelik ve yönetim açısından rakiplerinin çok ilerisindedir. nitekim 3 temmuz 1866'da königsreatz'da gerçekleşen nihai savaşta avusturya, geride 40.000 ölü bırakarak geri çekilmek durumunda kalır ve viyana'ya doğru ilerleyen prusya ordusu karşısında üçüncü napolyon'dan yardım ister. işin bu aşamasında prusyalı generaller ile bismarck arasında bir anlaşmazlık hasıl olur. imparatorun da generalleri desteklediği mevzubahis anlaşmazlık, viyana'ya girilip girilmeyeceğine dairdir ve bismarck, öngörülü bir şekilde (ve planları doğrultusunda) ileride çıkması muhtemel olan fransa / prusya çatışmasında avusturya'nın fransızların yanında yer almasını istememektedir ve binaenaleyh viyana'ya girerek avusturyalıların gururunun kırılmasına şiddetle karşı çıkmaktadır. velhasıl nihayetinde bismarck, wilhelm'i ikna etmeyi başarır ve 26 temmuz 1866'da nikolsburg'da ateşkes, ardından da 23 ağustos'ta prag'ta avusturyalılar ile barış antlaşması imzalanır. prag koşullarına göre avusturya, alman konfederasyonun dağıldığını ve yapılacak olan yeni düzenlemede yer almayacağını kabul etmektedir. ayrıca danimarka savaşı'nın ganimetleri olan schleswig - holstein üzerindeki tüm haklarından da prusya lehine feragat eden avusturyalılar, 20 milyon taler tutarındaki savaş tazminatını da ödemek zorunda kalırlar.

prag barışı'nı izleyen aylarda bismarck'ın aktif diplomatik girişimleriyle main nehri'nin kuzeyinde kalan tüm topraklarda bir kuzey almanya birliği oluşturulur. ilk parlamentosunu 1867'de berlin'de prusya'nın önderliğinde toplayan söz konusu birlik, 25 milyon nüfuslu büyük bir almanya'ya tekabül etmektedir ve hız kaybetmeden sürekli şekilde büyüyen bu yeni güç, aynı zamanda fransa için tehlike çanlarının çaldığına da delalettir ...

fransa ile savaş ve alman imparatorluğu'nun kurulması

kuzey almanya birliği anayasası'nın getirdiği sistem, tabiri cazise bismarck'ın eseridir ve ikili meclisten oluşan bu sisteme göre halkın oyuyla seçilen temsilcilerden oluşan reichstag'ın yetkileri son derece kısıtlıdır. buna karşılık birlik üyesi devletlerin gönderdikleri temsilcilerden oluşan bundesrat neredeyse yetkilerin tümünü elinde toplamaktadır. bismarck'ın nihai hedefine ulaşması için yani birlik dışında kalan güney alman prensliklerini de büyük almanya'nın şemsiyesi altında toplamak adına önünde aşması gereken tek bir engel kalmıştır: fransa.

muhtelif kaynaklar tarafından birinci wilhelm'in ems'ten başbakanı bismarck'a gönderdiği ve ispanya'daki veraset savaşı ile ilgili gelişmeleri aktardığı meşhur ems telgrafı, fransa ile prusya arasında gerçekleşen savaşın asli nedeni olarak gösterilmektedir. hadise, ispanya'da kraliçe isabella'nın düşürülmesinin akabinde boşalan tahta hohenzollern hanedanının katolik kanadından prens leopold'un aday gösterilmesi sonucunda prusya ve fransa arasında büyük bir gerginliğin hasıl olması ile başlar. fransa, leopold'un tahta geçmesi durumunda ispanya'nın prusya'nın politikalarını destekleyeceğini ve iki ateş arasında kalacağını düşünmektedir. binaenaleyh hohenzollern hanedanından herhangi birini ispanyol tahtında görmek istememektedir. prusya tarafında ise bismarck, tahtta pek de gönlü olmayan leopold'u ikna etmek için büyük bir enerji harcamaktadır. son kertede wilhelm neredeyse leopold'un tahttaki iddiasından vazgeçmesini kabul etmiş durumdadır ancak fransa'nın almanya büyükelçisi benedetti'nin kendisine karşı takındığı ukala üslup, konuya dair fikrinin değişmesine sebep olur ve ardından veraset görüşmelerinin yapıldığı ems şehrinden bismarck'a yeni gelişmeleri aktarmak için telgraf çekilmesini emreder. bu şekilde aradığı fırsatı elde etmiş olan bismarck da gizli kalması gereken telgrafı basına servis ederek olayların fitilini ateşler. nitekim bu koşullar altında fransa parlamentosu 19 temmuz 1870'te prusya'ya savaş ilan eder.

fransa tam anlamıyla hazır olmadan almanya üzerine yürüyerek ölümcül bir hata yapmıştır ve seferberliğini tamamlamamış olduğunu düşündüğü prusya'yı kısa sürede saf dışı bırakmak için çabuk hareket etmek isteyen fransızlar, ağustos aynın ikinci haftasında kendilerini anavatanlarını korurken bulurlar. birkaç hafta sonra yani 1 eylül 1870'te ise sedan'da yapılan büyük savaşta üçüncü napolyon, 80.000 kişilik ordusuyla birlikte prusyalılara esir düşer. yenilgi haberi paris'te duyulduğu zaman toplanan parlamento, son 100 senede geçirdiği devrimlerin kazandırdığı soğukkanlılık ile savaşa devam kararı alır ve üçüncü cumhuriyeti ilan eder. ancak bu cesur hamle, savaşı birkaç ay uzatmaktan başka bir işe yaramaz ve ulusal savaş hükümeti 23 ocak 1871'de teslim olur. versailles sarayı'nın meşhur aynalı salonu'nda güney almanya prensliklerinin de katılımlarıyla alman imparatorluğu tüm dünya kamuoyuna ilan edilirken birinci wilhelm de almanların imparatoru sıfatıyla taç giymektedir.

otto von bismarck'ın faaliyetlerine ve almanya'nın siyasi birliğini nasıl sağladığına dair daha fazla bilgi edinmek isteyenlere jonathan steinberg'ten bismarck adlı eseri tavsiye ediyorum.