TELEVİZYON 17 Aralık 2021
29,9b OKUNMA     450 PAYLAŞIM

Barney Stinson, How I Met Your Mother'ın En Gerçekçi Karakteri Olabilir mi?

2005-2014 yılları arasında yayınlanan efsane dizinin eğlenceli çapkını, günlük hayatta karşılaşması imkansız özelliklerine rağmen dizinin aslında en gerçekçi karakteri olabilir mi? Kabul etmesi zor bir HIMYM gerçeği...

barney stinson, how i met your mother'ın en gerçekçi karakteridir

diziye ne zaman başladığımı hatırlayamıyorum. bitirmem 2020 mayısını buldu. bu uzun arayı iyi ki bırakmışım diyorum şimdi. çünkü barney stinson gibi muhteşem bir karakteri şu anki ruh halimle yeniden keşfetmek benim için çok güzeldi.

yeniden başlayıp kısa sürede bitirdikten sonra dizinin komik yanı bir yana, zamanın insanın üzerinden silindir gibi geçip gitmesine tanık olmak buruk bir hoşluk yarattı. ikili ilişkiler, arkadaşlıklar, aile bağları -ya da kopuklukları-, verilen kararlar, nedenler, sonuçlar falan derken aslında ince ince işlenen pek çok temaya tanık olurken, barney'nin karşılaşmayı tercih edeceğim tek insan olduğuna karar verdim.

barney stinson ilk başlarda sadece eğlencesine bakan, kendinden başka kimseyi önemsemeyen, eğlencenin de hakkını veren bir karakterken, zaman geçtikçe kırıklıkları, beklentileri, kalbi daha net görülebilen bir insan oluyor. yavaş yavaş açıyor kendini. bu durum hayatınızın belirli bölümlerinden tanıdık gelmiştir size de mutlaka.

hep eksik büyüyen, eksiğini kendince tamamlayan ve her zaman "awesome" olan, bunun için de sürekli yalan söyleyen ama aslında dizideki en dürüst karakterlerden biri. birlikte olduğu kadınlar neyse tam olarak onu veriyor. kadın aptalsa barney de aptal, evlilik düşünen biriyse ve barney istemiyorsa anında uzaklaşıyor ve umut vermiyor. evlilik fikri mantıklı geliyorsa deniyor. aşkı da ne ted mosby gibi takıntı boyutunda ne de marshall eriksen gibi manipüle edilebilen cinsten. evliliğe bakışı da aynı şekilde. marshall gibi "evliliğin doğruluğu" veya ted gibi "yaşım geçiyor çoluk çocuğa karışmam lazım" gibi bir anlayışı yok. gerçekten sevdiği biriyle birlikte olduktan sonra evlilik/bekarlık çok da önemli olmuyor. sadece o insanla olmak istiyor.


sorumluluk almaktan korksa da bundan kaçınmıyor

sevdiği kişi için ülke ülke gezip, aslında kendi standartlarının çok altındaki şartlarda yaşayabiliyor. ya da nora olayında olduğu gibi ihanetinin mide bulandırıcı olduğu gerçeğiyle yüzleşebiliyor. gerçekten sevdiği tek kadından bunu göremediğinde bile vazgeçmiyor. kırılsa da zaman tanıyabiliyor, duygularında değişme olmadığını kabullendiği zaman savaş vermekten çekinmiyor. cesareti hakikaten takdir edilesi.

aşkı için karşısındakini değiştirmekten ziyade kendi yanlışlarını düzeltmeye çalışıyor, bunu da karşısındaki kişiyi elde etmek için değil, onunla mutlu olmak için yapıyor. örneğin robin'e yalan söylememeye söz verdiği için boşanma kararı aldıklarında "seni seviyorum ama..." diyerek dürüstçe ayrılmayı seçiyor. ayrılığı bile kolaylaştırıp güzelleştirebiliyor. barney stinson karakterinin "elde etmek" gibi sorunu yok biliyorsunuz. kaybetmemek uğruna yıpranmış bir ilişkide kan kaybetmektense, sevgiye zarar vermemeyi seçiyor.

karakterin bu kadar başarılı yansıtılması hiç şüphesiz neil patrick harris'in oyunculuğuyla ilgili

benim için barney'i diğer karakterlerden ayıran iki önemli an var. birincisi 7. sezonun 10. bölümünde barney nora'yı robin'e olan aşkı için terk etmiş, robin'in de erkek arkadaşından ayrıldığını sanarak barda buluşmak için belirledikleri saatte beklemektedir. robin ayarlanan saatte ekiple gelir, sevgilisi de onlarladır. barney robin'e kısa bir bakışla sorar, robin'in cevabı olumsuzdur. harris o anki yıkımı öyle bir canlandırmış ki diziye dair asla unutamayacağım sahnedir. kin, nefret, pişmanlık gibi kötü hislerden tamamen uzak, çocuksu bir hayal kırıklığı. bu çok değerli bir sahne bence. marshall veya ted'den gelse çok alışılmış bir tepki olacaktı. ama onlardan böyle bir reaksiyon göremeyiz, çünkü bunu görebileceğimiz tek karakter barney'dir.

ikinci an ise kızıyla ilk konuşması. her şeyim senin derken o kadar gerçekçiydi ki barney'nin bundan sonraki yaşamını kızına seve seve adayacak olmasında hiç şüphe duymuyor insan. zaten robin'den sonra gerçekten sevebileceği tek kadın kendi kızı olacaktı. ellie çok şanslı.


çok yaratıcı yalanlar söyleyebilmesine, istediği an istediği kişiyi manipüle edebilmesine rağmen önemsediği kişilere dürüst davranmayı seçiyor. bağlılıkları yok gibi görünse de o grupta arkadaşlığa en fazla önem veren, bunu yitirmenin fikrine bile dayanamayan, herkesi bir arada tutmaya çalışan, zor zamanlarda arkadaşlarına yardım etmek için kendi işini bile tehlikeye atabilen, çok iyi bir arkadaş barney stinson.

ikili ilişkilerde veya arkadaşlıklarda kazanan/kaybeden yoktur ama bence barney stinson, o ekibin gerçekten tek kazananı olmuştur.

son olarak; kendisi literatürüme "erkeği bir de takım elbiseli görmek lazım" kalıbını yerleştirmiştir. bunu da atlamamak lazım :)