Basmakalıp Diğer Godzilla Filmlerinden Kalitesiyle Sıyrılmayı Başaran 3 Godzilla Filmi

godzilla serisi denince akla iki tür film gelir: gerçekten derdi olan, bir şey anlatmaya çalışan yapımlar ve “godzilla vs bilmem ne” diye giden ciddiyetsiz kaiju dövüşü filmleri. kırk küsür filmi olan bu külliyatta ne yazık ki ilk grupta ise yalnız üç film var. godzilla (1954), shin godzilla ve godzilla minus one. diğer tüm godzilla filmleri eğlencelik, hatta çoğu için artık komedi filmi diyebileceğimiz kaiju güreşi yapımlar olduğu için onlara değinmeye gerek yok. amerikan yapımı godzilla filmlerinden de bahsetmeyeceğim çünkü hollywood’un "büyük canavar, büyük patlama, büyük gişe" kafasında çektiği, derinlikten uzak blockbusterlar.
Godzilla (1954)
orijinal godzilla (1954), hiroshima ve nagasaki’nin yarattığı nükleer korkunun sinemadaki ilk ve en güçlü yansımalarından biri. filmde godzilla, insanlığın nükleer silahlarla oynayarak yarattığı doğal bir felaket olarak gösteriliyor. gerçek hayatta da savaşın bitiminden sadece dokuz yıl sonra, japonya'nın hâlâ enkazın içinde olduğu bir dönemde çekildiği için filmde büyük bir umutsuzluk hissi var. şehirlerin yıkım sahneleri kusursuz bir şekilde hiroshima ve nagasaki’nin atom bombası sonrası görüntülerini andırıyor. godzilla burada sadece bir canavar değil, doğanın insanoğlundan aldığı korkunç bir intikam. insanlar ne yaparsa yapsın, onu durduramıyorlar. bilim insanı dr. serizawa’nın oxygen destroyer icadıyla godzilla’yı yok etmesi de aslında bilimsel gelişmelerin ne kadar tehlikeli olabileceğine dair bir sorgulama. serizawa’nın icadını insanlığa teslim etmeyip kendisiyle birlikte yok etmesi, “insanlar bunu tekrar kötüye kullanır” korkusunun bir yansıması. film son derece karanlık, ciddi ve ağır bir atmosfere sahip. kafa dağıtmalık bir kaiju filmi olmaktan çok, savaş sonrası japonya’nın psikolojisini anlatan bir trajedi.

Shin Godzilla (2016)
ilk filmin ardından altmış sene süren "godzilla bilumum diğer canavarı dövüyor" furyasından sonra 2016 yılında vizyona giren shin godzilla ise köklerine dönüp bambaşka bir şey yapıyor. burada godzilla, 2011’de yaşanan fukushima nükleer felaketi ve japon hükümetinin kriz yönetimindeki beceriksizliğinin bir metaforu olarak karşımıza çıkıyor. film boyunca en büyük düşman godzilla değil; hükümetin aşırı yavaş, bürokratik ve gereksiz formalitelerle dolu işleyişi. filmdeki neredeyse tüm diyaloglar hükümet yetkilileri arasında geçiyor ve arka planda godzilla tokyo'yu yerle bir ederken yetkililer arasında sürekli “bu kararı almak için şunları beklemeliyiz”, “bunu yapmak için önce şu onaylanmalı” gibi saçma sapan bahanelerle olaylar uzuyor. bu da japon halkının fukushima sonrası yaşadığı hükümetten umudu kesme hissiyatını doğrudan yansıtıyor. bu yüzden shin godzilla, özellikle japon seyircisi için fazlasıyla vurucu bir film. diğer godzilla filmlerinde olduğu gibi sadece bir doğal felaketi değil, aynı zamanda japonya’nın kendi içindeki çürüklüğe dair sert bir eleştiri içeriyor.
Godzilla Minus One (2023)
son film olan godzilla minus one ise çok daha insani ve karakter odaklı bir film. film 1945 yılında, japonya’nın zaten savaştan harap olmuş, halkın açlıkla boğuştuğu bir dönemde geçiyor. godzilla burada savaş sonrası travmanın vücut bulmuş hali. ülke zaten her şeyini kaybetmişken, bir de üstüne godzilla’nın ortaya çıkması “biz zaten sıfır noktasındaydık, ama şimdi iyice eksiye düştük” fikrini anlatıyor. filmin ismi de buradan geliyor. yukarıdaki iki filmde de olduğu gibi burada da anlatılan şey bir canavarın gelip ortalığı yıkması değil; savaşın insanlar üzerinde bıraktığı psikolojik yıkım. ana karakterimiz, savaş sırasında kaçıp hayatta kalmayı seçmiş bir kamikaze pilotu. ama bu hayatta kalma seçimi onun üzerinde büyük bir vicdan azabı yaratıyor çünkü "kahraman" olamamış, kaçmış ve şimdi bununla yüzleşmek zorunda. bu açıdan bakıldığında godzilla minus one, aynı zamanda insan psikolojisini de işleyen bir dram. diğer godzilla filmlerinde olduğu gibi bilim insanları ya da hükümet yetkilileri odakta değil, büyük oranda bireysel bir hikaye anlatılıyor. bu yüzden godzilla minus one, klasik godzilla anlatılarından farklı olarak daha içsel bir film.
üç film de kendi dönemlerinin ruhunu ve japonya’nın yaşadığı travmaları yansıtan güçlü yapımlar. godzilla (1954), nükleer dehşetin ve savaş sonrası korkunun en saf hali; shin godzilla, hükümetin kriz yönetimindeki beceriksizliğine sert bir eleştiri; godzilla minus one ise savaşın bireyler üzerindeki yıkıcı etkisini ve insanın kendini affetme mücadelesini anlatıyor. her biri godzilla’yı sadece bir canavar olarak değil, bir metafor olarak kullanıyor ve tam da bu yüzden diğer ciddiyetsiz kaiju kapışmalarından ayrılıyor. amerikan godzilla filmleri gibi bol patlamalı, içi boş hollywood eğlenceleriyle kıyaslanamayacak kadar derin, anlamlı ve izleyiciye bir şeyler hissettiren yapımlar.