PSİKOLOJİ 19 Şubat 2024
13,2b OKUNMA     244 PAYLAŞIM

Bir Uzmandan, Güncel Yorumlarla Birlikte: Erik Erikson'un Psikososyal Gelişim Kuramı

Erikson'un belki de en ünlü çalışmasını bir algı yönetimi uzmanı, güncel koşullar altında yeniden değerlendirerek aktarıyor. Özellikle öğretmenler ve ebeveynler için faydalı bir okuma, buyrun.

ön not: sevgili dostlar, özel bir proje için yazdığım bir çalışmadır. eğitimciler ve ebeveynlere faydalı olabilir diye paylaşıyorum efendim: erik erikson'un psikososyal gelişim teorisi: dijital çağ ve kültürel farklılıkların eleştirel incelemesi.

giriş

erik erikson'un psikososyal gelişim teorisi, bireyin yaşamı boyunca karşılaştığı psikolojik ve toplumsal sorunları inceleyen önemli bir modeldir. bu teori, toplumsal ve bireysel gelişim üzerine yaptığı kapsamlı analizlerle psikoloji literatürüne önemli katkılar sağlamıştır. bu analizler farklı bilim insanları tarafından sahada da incelenmiş ve pek çok defa geçerli sonuçlar alınmıştır.

ancak benim düşüncem, içinde bulunduğumuz 21. yüzyılın dijital çağı ve kültürel çeşitliliği, teorinin bazı unsurlarını güncelleme ihtiyacını ortaya koymuştur.

eriksonun teorileri içinde bulunduğu çağın sosyo kültürel yapısıyla sınırlıdır. şimdi ise hızla dijitalleşen bir dünyadayız. üstelik erikson ister istemez ait olduğu batı kültürü odaklı analizler yapmıştır ama yaptığı gözlemlerin bir kısmı başka kültürlerde karşılığı olmayan kavramlardır.

bu yazımda, erikson'un psikososyal gelişim evrelerini dijital çağ ve kültürel farklılıkların getirdiği zorluklar perspektifiyle ele almaya çalışacağım. önce teorinin her evresinin kısa bir açıklaması ardından kültürel farklılıklar ve djital çağın getirdikleri karşısındaki olası zorlukları gündeme getireceğim.

1. temel güven karşısında güvensizlik (0-1,5 yaş)

genel açıklama: bu evre, çocuğun ebeveynleri veya bakıcılarından gelen tutarlı ve sevgi dolu ilgiye bağlı olarak, çevresine karşı bir güven duygusu geliştirmesini kapsar.bebeğin ihtiyaçları doğru şekilde karşılanırsa bebeğin gelecek karşısında tutumu daha güvenli ve pozitif olacaktır. bu evrede yapılacak hatalar bebeğin onu ilerki yıllarda etkileyecek temel bir güvensizlik yaşamasına sebep olabilir.

kültürel değişkenler: farklı kültürel bağlamlarda, aile yapısı ve bakım sorumlulukları toplum geneline yayılabilmekte, bu durum çocuğun sadece ebeveynlerine değil, geniş bir sosyal çerçeveye güven duymasını sağlayabilmektedir. yani bazı kültürlerde çocuğu bakım sorumluluğu sadece anne babaya verilmez. bu konuda bazı örnekler şunlardır.

afrika kültürleri

afrika kıtasında, özellikle kırsal bölgelerde, çocukların bakımı genellikle sadece anne ve baba tarafından değil, aile büyükleri, teyzeler, dayılar gibi geniş aile üyeleri tarafından da üstlenilir. örneğin güney afrika'nın zulu kabilesinde, çocukların bakımı için topluluk genellikle kolektif bir sorumluluk taşır. yani çocuğun ebeveyni tüm bir kabiledir aslında.

doğu asya kültürleri

japonya, çin ve kore gibi doğu asya ülkelerinde, çocuğun bakımı büyük ölçüde geniş aile tarafından yapılır. özellikle büyükanneler, çocuğun günlük bakımında aktif rol alır. bu, çocuğun sadece ebeveynlerine değil, aynı zamanda diğer aile üyelerine de güven duymasını sağlar. bu ülkelerde büyükanneler bazen anne ve babadan çok daha fazla çocuk üstünde etkilidir. bu da çoğu zaman çatışmalara yol açabilir.

yerli amerikan kültürleri

yerli amerikan kültürlerinde, çocuk bakımı topluluk içinde gerçekleşir. çocuğun rehberliği ve eğitimi, klanın veya kabilesinin yaşlı üyeleri tarafından da sağlanır. kabile yaşlıları çocuğun nasıl yetiştirileceğini anne babasından çok daha fazla şekilde belirleyebilir.

güney asya kültürleri

hindistan, pakistan ve bangladeş gibi güney asya ülkelerinde, çocukların bakımı genellikle geniş aile tarafından üstlenilir. özellikle kız çocukları, anne veya büyükanne tarafından yetiştirilirken, erkek çocukları için babalar ve büyükbabalar daha fazla sorumluluk taşır. yani buralarda çocuğun cinsiyetine göre yetiştirme sorumluluğu kadınlara veya erkeklere yüklenir. bazı durumlarda bir anne erkek çocuğu üzerinde büyükbabadan daha az etkiye sahiptir.

orta doğu kültürleri

orta doğu'da da, özellikle arap ve türk kültürlerinde, aile ve toplum, çocuğun bakımında aktif rol oynar. burada da büyük aile yapısı hakimdir ve çocuklar, geniş aileleri tarafından büyütülür. son zamanlarda özellikle türkiyede daha çekirdek aile yaygınlaşsada çocuğun büyümesinde halen geniş aile çok etkilidir.

bu kültürel çeşitlilik, erikson'un temel güven duygusu oluşumu üzerine olan teorisini, geniş bir sosyal ve kültürel bağlamda yeniden değerlendirmemiz gerektiğini göstermektedir. standart batı merkezli psikolojik yaklaşım bazı kültürlerde aynı şekilde uygulanmayabilir.

dijital çağ yansımaları

bebek monitörleri ve kamera sistemleri

yüksek teknolojiye sahip bebek monitörleri ve kamera sistemleri, ebeveynlerin çocuklarını uzaktan izlemelerini kolaylaştırır. bu durum, ebeveynlerin çocuklarına fiziksel olarak daha az zaman ayırmalarına yol açabilir. çocuk, ebeveyninin fiziksel varlığı yerine bir ekrana bakarak büyüdüğünde, temel güven duygusunu tam anlamıyla geliştiremeyebilir. fiziksel annenin yerini kameradan bakan bir anne yüzünün alması büyük ihtimalle çocuğa aynı sıcaklığı vermeyecektir.

gelişen teknoloji sayesinde kullanılan bebek monitörleri ve kamera sistemleri, ebeveynlerin fiziksel olarak yanında olmadan çocukları izlemelerine olanak sağlamaktadır. bu sanal durum çocuğun temel güven duygusunun zayıflamasına yol açabilir. örneğin kamera sistemiyle bebeğini iş yerinden bile sürekli izleyen bir anne kendi açısından alaka gösterdiğini düşünürken bebek aslında fiziksel olarak tamamen yalnızdır.

mobil uygulamalar ve akıllı oyuncaklar

özellikle çalışan anneler çocukları sakinleştirebilmek için giderek daha fazla oranda mobil uygulamalar kullanmaktadır. çocuğun dikkatini çekecek mobil uygulamalar ve akıllı oyuncaklar, ebeveynin rolünü giderek zayıflatmakta . örneğin, bir tablette heyecanlı bir çizgi film izleyen veya bir akıllı oyuncakla oynayan çocuk, ebeveynleriyle kaliteli zaman geçirmeyecektir.

sosyal medya ve ebeveynlik

sosyal medya platformlarında popüler hesaplardan verilen ebeveynlikle ilgili bilgiler ve tavsiyeler, ebeveynlerin alışılmış çocuk yetiştirme pratiklerini değiştirebilir. ancak bu platformlar,çoğu zaman yüzeysel ve doğrulanmamış bilgilerle doludur üstelik sosyal medyada dikkat çekmek için doğru bilinenlerin tam tersi öneriler verilebilir.ebeveynler bu tür kaynaklara fazlasıyla güvenirse, çocuğun temel güven duygusunun oluşumunu olumsuz etkileyecektir.

sanal asistanlar ve sesli komut sistemleri

akıllı ev sistemleri ve sesli komut sistemleri (örneğin, siri, alexa ve chat gpt) çocuğun erken yaşlardan itibaren bir makineye güven duymasına yol açabilir. özellikle yapay zekaların sesli özellikleri sayesinde çocuğuna masal dinleten ebeveynler görülmeye başlanmıştır. bu ilginç durum, çocuğun ebeveynlerine ve diğer insanlara olan güven duygusunu olumsuz etkilerken yapay zekayı ebeveynin yerine koymasına sebep olabilir.

2. bağımsızlık karşısında utanç ve şüphe (1-3 yaş)

genel açıklama: bu evrede çocuk, temel yeteneklerini ve bağımsızlık duygusunu kazanmayı amaçlar. buradaki temel mesele çocuğun belli bir özerklik duygusu kazanması ve kendi iradesini kullanmaya başlamasıdır.

kültürel değişkenler: bağımsızlığın teşvik edildiği batı kültürleri ile aile bağı ve toplumsal uyumun önemsendiği doğu kültürleri arasında belirgin farklılıklar görülmektedir.

örneğin amerikan kültüründe bireyselleşme ve kendi kararlarını verme bir çocuktan beklenen gelişim sürecindeyken çin ve japonya gibi kültürlerde bireyin gruba uyması ve grubun iradesine kendi iradesini teslim etmesi beklenir. türkiye gibi ortadoğu ülkelerindeyse ufak gruplar dışında ailenin rolü çok baskındır. aile çocuğun iradesine hükmetmek ister. hatta ailenin üzerinde bile mahalle ve yerel kültür baskısı bulunmaktadır. böyle bir kültürel yapıda ister istemez çocuğun bağımsızlık duygusu geliştirmesi ve özerklik duygusu kazanması istenen bir davranış olmayacaktır.

dijital çağ yansımaları: eğitici uygulamalar ve tabletler, çocukların bağımsız öğrenme süreçlerini hem desteklemekte ancak bazen de fiziksel dünya ile olan bağlantılarını zayıflatabilmektedir. örneğin bir program üzerinden kendi kendine bir takım bilgileri öğrenebilen veya tablet üzerinden kendi kendine keşif duygusu yaşayabilen bir çocuğun özerklik duygusu gelişebilir ancak bu tür teknolojilerin farklı etkileri de olacaktır. mesela kalem kağıt kullanmak yerine tablet üstünden resim çizen bir çocuğu motor becerileri ve beyin el bağlantıları yeterince gelişmeyebilir. ya da tüm vaktini telefon başında geçiren bir çocuk kendi yaşıtlarıyla yüz yüze oynamayacaktır ve bu da sosyal becerilerinde sıkıntı üretecektir. ya da ev dışına çıktığı zaman etrafındaki dünyayı keşfetmek yerine elindeki tabletteki bildik dünyasına yoğunlaşacak ve bu da aslında özerklik duygusunu geliştirebilmesini zorlaştıracaktır.

3. girişimcilik karşısında suçluluk (3-5 yaş)

genel açıklama: bu evrede, çocuklar etraflarını keşfetme ve anlamlandırma çabası içindedir. merak ve saldırganlık dürtüleri olacaktır. özellikle cinsel merak artar.

kültürel değişkenler: batı kültürlerinde girişimcilik ve risk almak teşvik edilirken, kolektivist kültürlerde toplumsal uyum ve aidiyet daha önemli görülmektedir. örneğin batı toplumunda çocuğun cinselliğe merak duyması kendi cinsiyetini keşfetmesi cesaretlendirilirken bir doğu toplumunda bu şiddetle cezalandırılması gereken “sapkın” bir eylem olarak görülebilir. örneğin bir çocuğun ebeveynlerine soracağı “nereden geldim ?” sorusu batılı bir aile tarafından son derece gerçeğe yakın bir şekilde cevaplanabilirken doğu toplumlarında “daha bu soruları sormak için küçüksün veya seni leylekler getirdi” şeklinde geçiştirmeli cevaplar verilebilir.

aynı şekilde batı toplumlarında çocuğun farklı deneyimler yaşaması çeşitli kültürel ve sportif etkinlere girmesi desteklenebilirken doğu toplumlarında bu tür deneyimleri bireysel değil toplumsal şekilde yaşaması örneğin satranç oynamak isterken kendi yaş grubundaki herkes futbol oynadığı için futbola gönderilmesi veya kız çocuklarının bazı spor dallarında “açık saçık” giyinebileceği türden bir önyargıyla sportif faaliyetlere gönderilmemesi o toplumun “normali” olabilir.

dijital çağ yansımaları: online oyunlar ve dijital platformlar, çocuğun girişimcilik kapasitesini sanal bir dünyaya taşımakta, bu da psikososyal gelişimini farklı yönlere çekebilmektedir. bu yönlerin olumlu veya olumsuz yönleri vardır. örneğin çocuk oyunlar sayesinde son derece yaratıcı ortamlar üretebilir “minecraft” türü oyunlar buna iyi bir örnektir. buna benzer şekilde oyunlar üzerinden farklı çocuklarla arkadaşlık kurabilmesi mümkündür üstelik bu arkadaşlar bambaşka ülkelerden olabilir. başka bir avantajda oyunların yüksek düzeyde cihaz kullanma becerileri verebilmesidir. ancak burada kritik nokta merak duygusunu ınternet ve oyunlar üzerinden gidermeye çalışan bir çocuğun gerçek dünyadan giderek kopması, sanal arkadaşlıkları gerçek arkadaşlıklar yerine geçirmesi ve ebeveynlerinin kontrol etmedikleri durumlarda kötü niyetli platformlara çekilebilmesidir.

4. üretkenlik karşısında küçük görülme-aşağılık duygusu (5-11 yaş)


genel açıklama

bu evre, erikson'un psikososyal gelişim teorisi kapsamında incelendiğinde, çocukların yeteneklerini ve becerilerini keşfetmeye ve bunları üretken bir şekilde ifade etmeye başladığı dönemi ifade eder. ilk öğretim çağına denk gelir ve çocuk artık kendine özgü şekilde üretmeye başlar. çocukların kendilerine belli rol modeller edinmeye başladığı dönem de bu dönemlerdir.

kültürel değişkenler

farklı başarı odaklı kültürler: örneğin, doğu asya kültürleri genellikle akademik başarıya büyük önem verir. çocuklar, matematik ve fen gibi derslerde yüksek performans göstermeye teşvik edilir. ancak belli kültürlerde akademik başarıdan çok pratik başarı önemlidir. bilgiye ve sanata bakışta kültürden kültüre değişebilir. örneğin resim yapmaya yetenekli bir çocuk fransada övgüyle karşılanırken resim yapmanın günah olarak görüldüğü bir doğu toplumunda bu beceri köreltilmeye çalışılacaktır. ya da bireysel üretim yapmak bir batı ülkesinde önemli bir başarı olarak görülürken, toplumsal normların dışında üretmenin ayıplandığı bir toplumda çocuğun üzerinde baskı oluşabilir.

manevi ve ahlaki odaklı kültürler: bazı orta doğu ve güney asya kültürlerinde manevi ve ahlaki değerler ön plandadır. çocuklar, aile değerlerini koruma ve toplumsal uyum sağlama üzerine yetiştirilir. örneğin çocuğun ilgi duyduğu alan veya kendine rol model aldığı kişiler toplumun genel değerlerine aykırı görünüyorsa bu ilgiler bastırılmaya çalışılacaktır.

dijital çağ eleştirisi

tüketici kültürü: tiktok, youtube ve diğer sosyal medya platformları, çocuklara hemen hemen sınırsız bir içerik sunar. ancak, bu tür platformlar çocukları içerik üretmekten çok içerik tüketicisi yapabilir. örneğin, bir çocuk maket uçak yapmak yerine, maket uçak yapılış videolarını izleyebilir. yani dijital kolaylıklar çocuğu üretmekten çok tüketmeye yönlendirebilir.

başarı algısı: sosyal medyada "beğeni" ve "takipçi" sayısı gibi metrikler, çocukların başarı algısını deforme edebilir. kendi yaratıcı projelerini geliştirmek yerine, beğeni ve takipçi sayısını artırmaya odaklanabilirler. örneğin çocuğun yaratıcı projesi kendi akranları tarafından sosyal medya üzerinde yeterli ilgiyi görmez veya ağır şekilde eleştirilirse yaratıcı özelliklerini saklamayı tercih edebilir.

sosyal karşılaştırma: sosyal medya, çocukların başkalarının hayatları ve başarıları ile kendi durumlarını karşılaştırmalarına yol açabilir. bu, aşağılık duygusunu körükleyebilir. aşağılık duygusu kıyaslamaya oluşur dijital çağ öncesi sadece yakın çevresiyle kendini kıyaslayan bir çocuk artık neredeyse tüm ülke hatta dünyadaki kendi yaş grubuyla kendini kıyaslayacaktır. kendini becerili hissettiği bir alanda kendini tüm bir sosyal medyayla kıyasladığı zaman hızlı bir şekilde yetersizlik duyguları hissedecektir.

5. kimlik kazanımı karşısında kimlik karmaşası (12-19 yaş)

genel açıklama: ergenliğin hemen öncesi ve ergenliği kapsayan dönem. duygusal ve fiziksel hızlı değişimler yaşanır. bu dönemde bireyler kimlik edinme hedefiyle hareket eder. o güne kadar edinilen alışkanlıklar, hayata bakış açısı, inanç ve düşünceler değişebilir; sorgulanabilir. bu dönemde aykırı davranışlar da görülebilir ancak zaman içerisinde toplum normlarına uygun, sağlıklı ve doğru kabul edilen davranışlar oturmaya başlar.

kültürel değişkenler

batı toplumlarında güncel durumda bir gencin farklı kimlikler üzerinde karmaşa yaşaması cinsel veya etnik aidiyet konularında araştırmalarda bulunması normal karşılanabilirken bu alanlarda farklı tercihlerin ciddi baskı altına alındığı kültürlerde ciddi sorunlar yaşayacaktır.

dijital çağ eleştirisi

markalaşma ve kimlik oluşumu: instagram, tiktok gibi sosyal medya platformları, gençlerin sadece kendilerini değil, aynı zamanda bir "marka" oluşturmayı hedeflemelerine neden olabilir. yani, kişisel kimlik yerine daha fazla beğeni ve takipçi elde etmeyi hedefleyen bir "online kimlik" oluşturabilirler. bu da sanal dünyada oluşturduklar “yapay” kimlikle gerçek kimlikleri arasında bir çelişki oluşturacaktır. bu çelişki çocuğu sürekli sanal dünyadaki “yapay” kimliğini yaşamaya ve tüm zamanını sanal dünyada geçirmesine sebep olabilir.

filtreleme ve gerçeklik algısı: bu platformlar aynı zamanda gençlerin fotoğraflarını filtrelemelerine, yani kendilerini 'idealleştirmelerine' imkan tanır. bu, gençlerin kendi fiziksel görüntülerine dair gerçekçi bir algı oluşturamamasına yol açabilir. kendi filtreli ve montajlı resimlerini gerçek olarak algılayan ve gerçek dünyadaki fiziğinin buna uymadığına inanan çocuk gerçek fiziğini sanal fiziğe dönüştürmeye çabalamasına ve bu hedef doğrultusunda cerrahi müdaheleler arayışına girmesine sebep olabilir.

sosyal karşılaştırma ve özsaygı: "mükemmel yaşamlar"ın sergilendiği bu platformlar, gençlerin kendi yaşamlarını ve başarılarını diğerleriyle sürekli olarak karşılaştırmalarına yol açar. bu durum, kimlik karmaşası yaşamalarına ve özsaygılarının düşmesine neden olabilir. sanal dünyadaki “mükemmel” yaşamlarla kendi “sıradan” yaşamını sürekli karşılaştıran genç depresyon veya anksiyete türü tepkiler geliştirebilir.

yüzeysel ilişkiler ve sosyal beceriler: sosyal medya, gençlerin yüzeysel ve geçici ilişkiler kurmalarını kolaylaştırır. bu durum, derin ve anlamlı ilişkiler kurma becerilerini olumsuz etkileyebilir. sosyal medya üzerinden iletişim kurmaya alışmış bir genç gerçek dünyadaki ilişkileri yönetemeyecektir.

zaman yönetimi ve öncelikler: "marka" oluşturma çabası, gençlerin zamanlarını ve enerjilerini çoğunlukla sanal dünyada harcamalarına yol açar. bu, gerçek dünya becerilerini ve ilişkilerini geliştirmek için gereken zaman ve enerjiden çalar. sosyal medya “fenomeni” olmak için tüm zamanını harcayacak genç gerçek dünyadaki derslerini veya sınavlarını “gereksiz” olarak niteleyebilir.

6) yakınlık karşısında yalnızlık (20-30 yaş)

yetişkinlik evresidir. geniş bir zaman aralığını kapsar. kimlik arayışları zamanla azalmış artık sosyal ilişkileri kurma önem kazanmaya başlamıştır.

kültürel değişkenler

evlenme yaşı ve kariyer odaklılık: gelişmiş ülkelerde, özellikle batı kültürlerinde, evlenme yaşı giderek yükselmekte ve bu da yakınlık ihtiyacını etkilemektedir. özellikle kariyerine odaklanan bireyler, sosyal ve duygusal yakınlığı erteleme eğilimindedir. batı ülkelerinde artık evlilik kurumu giderek önemini yitirmekte ve belli kesimlerde yalnızlık artmaktadır.

bunun tersine örneğin, doğu toplumlarında genellikle evlenme yaşı daha düşük olabilir ve aile bağları daha güçlüdür. bu da bireyin yakınlık ve yalnızlık dinamiklerini farklı şekillerde yaşamasına yol açabilir. çok küçük yaşlarda evlenen ve kendi ailesini kuran gençlerin sosyal ilişki kurma dinamikleri batılı ve bireysel bir topluma göre farklı olacaktır.

dijital çağ eleştirisi

online arkadaşlık ve yüzeysellik: giderek yalnızlaşan bireylerin ilgi gösterdiği online arkadaşlık platformları, daha fazla insanla "lafta tanışmayı" kolaylaştırırken, bu tanışıklıklar çoğunlukla yüzeysel kalabilir. uygulamalar genellikle hızlı ve geçici ilişkilere yol açar. çok fazla insanla tanışıp yüzeysel ilişkiler kurar ama gene kendinizi yalnız hissedersiniz.

sosyal medya ve fomo (fear of missing out – dışlanma korkusu): sosyal medya, bireylerin sürekli olarak başkalarının hayatlarına göz atmalarını sağlar. bu da fomo'ya yol açabilir ve bireylerin yalnız hissetmelerine, dolayısıyla da gerçek yakınlık arayışını olumsuz etkileyebilir. sosyal medyada sürekli değişen trendlere yaşamında uyum sağlayamayan örneğin tüm arkadaşlarını gördüğü pahalı bir restorana gidemeyen kişide ciddi bir yalnızlık ve dışlanma korkusu gelişecektir.

dijital iletişim ve duygusal bağ: mesaj ,sohbet uygulamaları gibi dijital iletişim araçları, yüz yüze iletişimin yerini alabilir ama duygusal derinlik ve bağ oluşturma konusunda genellikle yetersiz kalır. örneğin sadece sosyal medya üzerinden veya whatsapp aracılığıyla iletişim kurduğunuz yüzlerce insan olmasına rağmen bu kişilerle derinlemesine bir bağ kurmanız imkansız olacaktır. bugün işyerlerinde toplantılar ve eğitimler bile zoom üstünden online yapılmakta ve bu insanlar arasında normal duygusal bağlar kurulmasını engellemektedir.

7) üretkenlik karşısında durağanlaşma (30-60 yaş)

genel açıklama: bu bir geçiş dönemidir aslında. kişi üretmeye devam eder ama artık bireysel gelişim daha ağırlıklı olabilir. eskiye göre belli bir durgunlaşma söz konusudur. yaşamdaki amaçlar ve hedeflerin çoğu gerçekleştirilmiş olabilir. monotonluk ve sıradanlık kaygısı başlar. eskisi kadar kolay heyecanlar duyulmaz. burada üretkenlik ve durağanlık arasında bir denge kurulmaya çalışılır.

kültürel değişkenler: bu dönemde kariyer değişimleri gözlenebilir. özellikle batı toplumlarında yıllardır bankacılık yapmış birinin ani bir kararlar müzisyenliğe başlaması veya tecrübeli bir doktorun hayatının belli bir döneminde yaşam koçluğuna merak salması garip karşılanmaz hatta cesaretlendirilir. ama mesleki kimliklerle bireysel kimliklerin iç içe olduğu bir doğu toplumunda bu tür bir değişim başta aile ve yakın çevre olmak üzere tepkiyle karşılanacak hatta “garip” bir davranış olarak nitelendirilecektir.

dijital çağ eleştirisi: sosyal medya platformları üzerinden farklı meslek gruplarından insanlarla iletişim içine giren insanlar kendi hayatlarını olduğundan daha monoton ve “heyecansız” görebilirler. üstelik mesleki ve hayat doyumları bir türlü tatmin olmayabilir. müzisyenliğe başlayan bankacı hem eski işinden hem yeni başladığı meslekten sosyal medya kıyas mekanizmaları sebebiyle çabuk soğuyabilir ve bir tür “tatminsizlik” sarmalına savrulabilir.

8. benlik bütünlüğü karşısında umutsuzluk (60+ yaş)

genel açıklama: psikososyal gelişim evrelerinin son aşaması olan bu aşamada genelde huzur ve pişmanlık arasında bir çatışma vardır. önceki evreleri sağlıklı tamamlayan kişi bu aşamada göreceli bir huzur halindeyken önceki aşamaları tam anlamıyla geçemeyen kişiler bu aşamada “keşke”lerle dolu huzursuz ve mutsuz bir yaşama sahip olabilirler.

kültürel değişkenler: sosyal imkanların geniş olduğu zengin batı toplumlarında 60 yaş artık “yaşlı” olarak kabul edilmemektedir. bu teorinin üretildiği dönemde belki 60 yaş bir yaşlılık çağı olarak algılanmış olabilir ama bugün bu yaş görece daha genç algılanmaktadır bu yaşta batı toplumlarındaki bireyler yeni hobiler edinmeye, yeni sosyal çevrelere girmeye hatta yeni kariyerlere başlamaya teşvik edilir. tıbbi imkanların yaygın olması ve sosyal güvence ağının sağlamlığı bunu destekler. ama batı toplumları kadar zengin olmayan ve imkanların kısıtlı olduğu toplumlarda 60 yaş halen yaşlı ve artık dünyadan elin eteğin çekilmesi gereken bir zaman olarak algılanmakta ve bu yaşta yeni deneyimler yaşamak isteyen bir kişi toplum tarafından “ayıplanmakta” ve “yaşına uygun davranmamakla “ suçlanmaktadır.

dijital çağ eleştirisi: sosyal medya artık bu yaşlardaki bireylere daha geniş sosyalleşme ve yeni iletişim ağları kurma imkanı vermektedir. ancak burada belli bir yaş sonrasındaki insanların dijital okur yazarlık kapasitelerinin düşük olması sebebiyle bu platformları yeterince kullanamamaları ve kendilerini toplumdan izole hissetmelerine sebep olabilir. aynı şekilde en basit banka işlemlerinden en sıradan alışverişin bile dijital platformlar üzerinden gerçekleşmesi bu gelişmelere uyum sağlayamayan bireylerin kendilerini olduklarından yaşlı ve huzursuz hissetmelerine sebep olacaktır. önceki aşamalarını sorunsuz geçen bir birey dahi bu teknoloji şokları sebebiyle bu aşamada “mutsuz” olabilir.

sonuç

erikson'un teorisi oluşturulduğu dönemin sosyal ve kültürel yapısına son derece uygun olabilir. hatta sonraki dönemde de geçerliğini sürdürmüş olabilir. ancak genel olarak bakıldığında teori batı kültürü merkezli bir bakışa sahiptir ve farklı kültürlerde benzeri geçerlilik taşıyıp taşımadığı tartışmalıdır. zaten bu eleştiri teorinin ilk çıktığı günlerden beri dile getirilmektedir.

ama dahada önemlisi ve bence yeterince tartışılmayan kısım son otuz sene içinde katlamalı olarak gelişen djitital teknolojinin ve bunun getirdiği büyük kültürel gelişimin yeterince tartışılmamış olmasıdır.

örneğin “sosyal medya fenomeni” olmak gibi bir etki bundan yirmi sene önce bilinmiyordu.

bireylerin kimlik oluşturma süreçleri bu yeni dönemde çok farklılaştı ve erikson teorisinde buna bağlı olarak yüzeysel değil bence son derece temel değişiklikler yapılması lazımdır.

her tür teori zamanın getirdiği değişimlere karşı adaptasyona açık olmalıdır. hiçbir teori “kutsal” değildir.

zaten değişime adapte olamayan teoriler zaman içinde geçerliliklerini yitirecek çünkü günümüzü açıklama becerileri azalacaktır.

bu sebeple psikoloji alanında çalışan akademisyenler ve fikir insanlarına da büyük görevler düşmektedir.