EKONOMİ 9 Ağustos 2018
83,2b OKUNMA     1067 PAYLAŞIM

Ekonomik Çözüm Olarak Dile Getirilmeye Başlanan Sabit Kur Rejimi Tam Olarak Nedir?

Sabit kur rejimi nedir? Sabit kur rejimine geçilirse ne olur? Ülkemizin zor ekonomik zamanlarında bunları incelemek ve artı-eksilerini görmek yerinde olur.
iStock


basitçe açmak gerekirse

kur farkı iki paranın piyasadaki arz ve talebine göre şekillenir. mesela şu an dolara ihtiyaç var ama dolar az (dolarını daha önce türkiye'de tutan insanlar alıp başka ülkeye yatırıyor ve bankaların dolar rezervleri düşüyor) ancak türk lirası daha fazla. fakat dolara ihtiyaç var bu sebeple de dolar gittikçe yükseliyor. 

dolara ihtiyaç var; çünkü özel sektör bazında son 10 senede dolar cinsinden en çok borçlanan ikinci ülke türkiye (çin'in ardından).

ülkenize dolar sokmanın yollarından biri yatırılan paraya yüksek faiz vermeniz (ki adam gelip doları getirsin, tl'ye çevirsin ve faize koysun, vade bittikten sonra geri çevirip alsın gitsin-faiz ödüyorsunuz bu durumda), diğeri de yabancıların ülkenin politik durumunu sağlam görüp özel sektöre yatırım yapmaları (uzun vadeli, kalıcı para, iyi olanı bu; ancak türkiye çalkalandığı için güvensiz bir ülke ve kaçıyorlar), son olarak da ve en önemlisi sizin bir şeyler üretmeniz, ve ihracat yapıp ülkeye dolar kazandırmanız (bu yoksa her şey nafile, ve bizde bu yok).

sabit kur demek şudur

bir ülkenin merkez bankası'nın piyasadaki dolar (döviz) miktarı ile oynayarak yerel para birimi ile döviz arasındaki kur farkını sabit tutmaya çalışmasıdır (aslında herhangi bir para birimine karşı yapılabilir, ancak dünyadaki geçerli rezerv para birimlerinden en çok işlev gören dolar olduğundan dolar dedim).

velhasılı kelam; türkiye'nin kur farkını düşürmesi için piyasaya dolar sürmesi lazım ama bu rezervleri etkileyecektir. sizin (yani merkez bankanızın) piyasaya sürekli dolar vermesi, dolar rezervlerinizi eritecektir ve bu tehlikeli seviyelere geldiğinde ülkenin hiçbir b planı kalmaz, yüksek faizli borç verecek dış kurumların kucağına düşersiniz ("merhaba kriz" diyebiliriz buna). aslında bu bir asırdır olan bir şey (bkz: kur savaşları). develüasyonlar, ya da tam tersi olarak kurun kasten değerini düşürmeler ülkelerin yaptıkları uygulamalar.


mesela bizim tam tersimiz durumda olan çin halk cumhuriyeti

o kadar yüksek ihracat yapıyor ki, ülkeye o kadar dolar giriyor ki merkez bankası dünyanın en büyük dolar rezervine sahip merkez bankasıdır. 

çin, ihracattaki fiyat avantajını korumak için ülkesine dolar girdikçe yükselmesi gereken yuan'ı, maliyetleri (işçilik+faaliyet) artırıp ihracat avantajını düşürmemesi için sürekli develüe ediyor. yani piyasadan dolar çekip sürekli dolar alıyor. bu şekilde git gide dolar rezervleri devasa büyüdü (direkt güzel bir şey diyemeyiz, hepsinin artıları ve eksileri var).

fark: onların sabit kur amacı kendi para birimlerini düşük tutmak. bizim amaçlama ihtimalimiz ise para birimimizin değerini yükseltmek. eğer çin bir gün türkiye gibi üretmeyen, sürekli gereksiz, bir daha gelir getirmeyecek (hatta gider getirecek) ama oy kazandıracak harcamalar (köprü, yol) yaparsa bizim durumumuza düşebilir. ve o zaman merkez bankaları devasa döviz rezervleri ile piyasaya dolar verip kurlarını yükseltebilir. ancak atalarımızın bir lafı var biliyorsunuz: hazıra dağ dayanmaz.

ama çin neden bizim yaptığımızı yapsın?

çin üretiyor, çin ürettiği için parasının değerinin yükselmesini istemiyor. maliyetleri düşük olarak sürekli üretip satmak istiyor. bu avantajı korumak istiyor. piyasaya döviz vermez, döviz toplarlar. topluyorlar da. ancak bunun da dezavantajları var. 2016 başında yaşanan borsa krizi çin merkez bankasının bu kadar çok kurla oynamasından kaynaklandı diyebiliriz. sabit kur uygulamak, acil durumlar haricinde sürekli piyasaya müdahale etmek yabancı yatırımcıyı rahatsız eder ve ülkeden kaçırır. bu da borsa düşüşüne, yatırımların kaçmasına sebep olabilir.

tüm bu sebeplerle sabit kur çin gibi ne yaptığını bilen bir ülke için bile tehlikelidir ve çin bu sebeple bu politikasını biraz daha terk etmeye, biraz daha sosyal harcamaları artıran (çin'de ilk defa 2015'te hizmet sektörü gdp'nin 50%'sine ulaştı), haliyle sırf üretim odaklı olmayan bir ülke haline gelmeye başladılar (bunun altında ekonomik haricinde birçok sosyolojik sebep de yatıyor ama konu şu an bu değil), bu da tabii bir anda alınan bir karar değil, senelerdir süren ve uzun yıllar da sürecek bir politika.


ancak türkiye gibi üretmeyen, hiçbir b planı olmayan, vizyonsuz politikalar belirlenen bir ülkenin böyle don kişot'luklara girişmesi ülke için çok tehlikeli. ancak günü kurtarmayı ve kısa vadede gerçekleşmesi beklenen (oy alınması gereken) politik amaçları gerçekleştirmeyi bekleyen birilerinin gerçekleştireceği bir uygulama olabilir. (ne hükümetin, ne de ona bağlı merkez bankasının (n.ş.a.'da bağımsız olması gereken) böyle bir işe girişeceğini hiç zannetmiyorum, onu da belirteyim.)

üretmeyen, üretim yerine din işleri bakanlığına (diyanet) para ayıran, ar-ge yerine eğitime diye ülke ekonomisine sıfır katkısı olan ve katma değerli üretim için vazgeçilmez olan yaratıcılığı öldüren dini eğitime yüksek bütçe ayıran bir ülke ne yaparsa yapsın hep pamuk ipliğine bağlı bir ekonomiye sahip olacaktır. ancak sonra finans varyasyonları denenebilir.

Paranın Evriminin Son Halkası Bitcoin'in Yükselişi Neden Durdurulamaz?