BASKETBOL 22 Kasım 2023
25,7b OKUNMA     395 PAYLAŞIM

Esat Yılmaer'in Hala Gerçek Olup Olmadığı Anlaşılamayan Fantastik Chicago Bulls Röportajı

Gazeteci Esat Yılmaer, 1998 yılında Bulls oyuncuları ile ilginç bir röportaj yapıyor ancak detaylar gerçeğe ne kadar yakın, bilemiyoruz. 8 Haziran 1998’de Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan bu röportajı inceleyelim.

Önce röportajı görelim

8 haziran 1998'de hürriyet gazetesi'nde yayınlanan, esat yılmaer'in chicago bulls oyuncularının takıldığı barda onlarla yaptığı (!) sohbeti aktaran, okuyanı yerlere düşüren, karnına ağrılar sokan efsane haberi:

ibo jordan'ı şaşırttı

nba şampiyonluğu için utah jazz'la final serisi maçlarına çıkan c. bulls'lu yıldızlar, türkiye'deki transfer rakamlarına inanamadı.jordan, ibrahim kutluay'ın aldığı transfer ücretini duyunca, ‘‘dalga mı geçiyorsun’’ derken yüksek rakamları eleştirdi.

bulls'un uğur merkezi

yer: chicago drake otel. burası, bulls'un karargahı. otelin alt katında blues bar var. ve burası chicago bulls oyuncuları için uğur merkezi. ‘‘ne zaman bir maçtan önce buraya gelirsek kazanıyoruz’’ diyorlar. ve bu otele basın mensuplarının girmesi yasak. ancak büyük tesadüf, türkiye'den rezervasyonumuzu buraya yaptırmışız. çaresiz bizi kabul ediyorlar. tek şartları var; fotoğraf çektirmemek. ‘‘tamam’’ diyoruz.

yine mi efes?

blues bar'da, michael jordan, scottie pippen, toni kukoç luc longley, jud buechler, steve kerr birarada. ve sonra güzel bir sohbet başlıyor. önce avrupalı toni kukoç geliyor. ve ilk sorusu, ‘‘türkiye'de kim şampiyon oldu, gene mi efes?’’ diye soruyor. ‘‘hayır’’ diyorum, ‘‘ülker oldu bu sene.’’ ‘‘değişiklik iyi’’ diyor kukoç ve ekliyor, ‘‘ama ülker bir türlü avrupa'da iyi yerlere gelemiyor.’’

avrupa, ilkokul

biz kukoç'la avrupa'daki basketbolu konuşurken scottie pippen araya giriyor, ‘‘siz neyi konuşuyorsunuz? avrupa hala bizim ilkokulumuz’’ diyor. kukoç dönüp ona cevap veriyor, ‘‘ama ben avrupa'dan geldim’’. başta jordan olmak üzere diğerleri takılıyorlar, ‘‘hala ilkokuldasın.’’ sonra ‘‘türkiye'yi tanıyor musunuz’’ diye soruyorum.

jordan'ın yorumu

hepsinde ufak tefek bir imaj var. ama en iyi bilgiyi kukoç veriyor. ‘‘biliyor musunuz, türkiye'de ortalama bir oyuncu yılda 2 milyon dolar kazanıyor.’’ işte burada basketbolun efsanevi adamı michael jordan lafa giriyor, ‘‘yanlış yapıyorsunuz. dışarıdan oyuncu alarak, para vererek, onları transfer ederek hiçbir yere varamazsınız. kendi ürününüzü kendiniz yetiştirmeniz gerekir.’’

postacı'dan yılın itirafı

utah jazz'ın ‘‘postacı’’sı ve büyük silahı karl malone, kaybedilen ikinci maçtan sonra bir basın toplantısı düzenledi. malone şunları söyledi: ‘‘bütün jazz taraftarlarından özür diliyorum. kazandığımız ilk maçta da, kaybettiğimiz ikinci maçta da son derece kötü oynadık. eğer ben bu kadar kötü oynarsam, biz bu seriyi kazanıp şampiyon olamayız.’’ bu açıklamalar amerikan basınında, ‘‘yılın itirafı’’ olarak değerlendirildi.

dalga geçiyorsun?

bu arada, ibrahim kutluay'dan bahsederek devreye giriyorum, ‘‘bir türk oyuncu, bir başka kulübe yaklaşık 10 milyon dolara transfer oldu’’ diyorum. cevap hemen geliyor, ‘‘o zaman niye nba'e gelmedi. nba'de 10 milyon dolarlık transfer yok.’’ ibrahim'in 3 yıl için 5.5 milyon dolar alacağını söylüyorum, ‘‘dalga geçiyorsun’’ diyip devam ediyor:

para vermelisin

‘‘bu parayla nba'den takımı avrupa'da kupalara taşıyacak oyuncular alırsınız, doğru düşünün. basketbol parayla oynanmaz. elbette para kazanılır. ama önce oyuncu basketbol oynamayı istemeli. işler paraya geldi mi belirli bir noktadan sonra olmalı. yani benim gibi. attığım adım para. sana şimdi bunları söylüyorum, bunlar da para olmalı.’’

denge gerek

bu sırada scottie pippen devreye giriyor, ‘‘türkiye'nin yükseldiğini duyuyorum. ama ne olduğunu bilmiyorum. fakat bu paralar çok. önce dengeyi kurmak gerek’’. ve sonra yeniden nba'e dönüyoruz. hepsi, ‘‘biz utah'ta bir maç kazanmamız gerektiğini biliyorduk. onu yaptık ve bundan sonra da işi bitireceğiz’’ diyorlar.

Ekşi Sözlük'ten bazı yorumlar da şu şekilde

bu röportajın en ilgi çekici tarafı ise şurası bence:

"bu arada, ibrahim kutluay'dan bahsederek devreye giriyorum, ‘‘bir türk oyuncu, bir başka kulübe yaklaşık 10 milyon dolara transfer oldu’’ diyorum. cevap hemen geliyor, ‘‘o zaman niye nba'e gelmedi. nba'de 10 milyon dolarlık transfer yok.’’ ibrahim'in 3 yıl için 5.5 milyon dolar alacağını söylüyorum, ‘‘dalga geçiyorsun’’ diyip devam ediyor"

michael jordan 97-98 sezonu için chicago bulls'dan aldığı para 33 milyon dolar...

bir de şey havası yok mu, sanki tüm basketbolcular esat'ı bekliyor. gelince hemen ayağa kalkıyorlar adeta "oooooo kanka hoş geldin" diye. chicago kıraathanesi zaten drake otelinin lobisi de... böyle 2 metrelik adamlar okey oynuyorlar, taş çalınca kavga filan çıkıyor di mi...

fazla kesin konuşmamak lazım aslında; belki ufak bir karşılaşma olmuştur ve bir kaç kelime etmiştir yazarla sporcular. ancak yazıda bulls'lu oyuncularla "röportaj" devam ederken karl malone'nun da -alakasız bir şekilde ve birden- itirafıyla araya girmesi "olayı" tam anlamıyla bitirmiş!

röportajın en güzel yanı michael jordan'ın kendisinden para isteyen oğluna yaptığı babacan konuşma lezzetindeki üslubu, adeta hulusi kentmen tadı var jordan abimizde. "elbette para kazanılır. ama önce oyuncu basketbol oynamayı istemeli. işler paraya geldi mi belirli bir noktadan sonra olmalı."

bu "ben sana adam olamazsın dedim" tandanslı cümleden sonra olay bambaşka bir boyuta geliyor, "yani benim gibi. attığım adım para." cümleleri. acaba jordan bunları ingilizce'de hangi cümlelerle ifade etti. hani esat yılmaer de kendini frenlemeseymiş "trink para, tak, anadın mı?" diye ifadeleri de yedirecekmiş röportaja.

"sana şimdi bunları söylüyorum, bunlar da para olmalı," cümlesi ne demek oluyor, onu hiç anlamadım.