Freelance Çalışmaya Başlayacaklara Birbirinden Değerli Tavsiyeler
freelance çalışmak 9-5 hayatı bakış açısından görüldüğü kadar kolay ve rahat değildir
- kendinin patronu olmanın aynı zamanda kendinin sekreteri, satışçısı, tahsildarı, ofis boyu olmak da anlamına geldiği genelde ya bilinmez veya hafife alınır.
- aynı işi maaşlı yapanların çoğundan daha bilgili ve (kalite ve/veya işi hızlandıran puştluklar babında) daha becerikli olmak bir ön koşuldur. yoksa işi neden dışarıya yani size yaptırsınlar üstüne para versinler, değil mi?
- sabah erken kalkma mecburiyeti olmaması mütemadiyen saat 11-13 gibi kalkılabildiği anlamına gelmez. servise yetişmek için 6-7 gibi kalkmak gerekmese de genelde müşterileriniz saat 9'da işbaşı yapmaktadır, saat 10:30'da uykulu bir sesle telefonu açmak kadar "unprofessional" intiba bırakan hareket az bulunur.
- arkanızdan toplayan sekreteriniz, çalışmanız için baskı yapan bir müdür/patronunuz olmadığı için dağılmak ve işten kopmak pek kolaydır. insanın kendine disiplin uygulaması da zordur, çünkü kayırırız hep kendimizi (buna kendini kandırmak da deniyor). bu soruna standart bir çözüm maalesef yok, herkes kendi ayrı yöntemini bulmak durumunda.
- ağzı az-çok laf yapamayan ve diplomatik davranamayan, kolay sinirlenip üstüne belli de eden veya tam tersi çok yumuşak başlı olan kişiler serbest çalışırken epey acı çekerler, bunu buraya baştan yazayım bir kenarda bulunsun.
(mini not: kendini mülayim zannedenlerin bir kısmı üçüncü toplantıda içlerinde yatan aslanı aniden keşfedebilirler, böyle bir olasılık mevzubahiştir, yaşanmıştır)
- bilindiği üzere bir iş güvencesi bulunmuyor, iyi para kazandığınız zamanlarda her daim kazanmayacağınız zamanları hesaba katmanız gerekiyor. unutmayın her aybaşı maaş gibi bir garantiniz yok, yol harcamalarından telefon giderine, isteğe bağlı sigortasından upgrade bedeline hepsi cep turizm. kendi patronu olmanın bir yan etkisi işte.
işlerin içeriği müşteri ile yüz yüze gelindiğinde değişir
- tüm işi kendi başınıza yaptığınız için bir iş bölümü çoğu zaman yoktur (ortak proje değilse). yani satışçı gibi davranıp dünyaları söz veremezsiniz, çünkü bunları gerçekleştirmek durumunda olan kişi de bizzat sizsiniz.
- size paslanan işler çoğunlukla pası veren firmaların kendi bünyelerinde çözemedikleri zor/pis işlerdir, yine huylarıdır çoğunlukla yumurta göte dayanmadan da aramazlar. yani zor işleri kısıtlı zamanda yetiştirmeniz gerekir, ve işi yetiştirememek -eğer müşteri bulmaya devam etmek istiyorsanız- opsiyonlar arasında yer almaz. proje için sabahlamak sabaha kadar sözlük gezmeye benzemez.
- işlerde süreklilik çok önemlidir. her aldığınız iş için isminizi ve şöhretinizi ortaya koyarsınız, asla ve asla aldığınız işi yetiştirmezlik etmeyin. eliniz doluysa bunu söyleyerek işi reddedin bırakın başkası yapsın veya iş yapılmasın, yeter ki sizin elinizde patlamasın. bir işi başka bir nedenle yapmak istemiyorsanız (sıkıcı/eğlencesiz/zor vs) reddetmek yerine yüksek fiyat çekmek makbul bir yöntemdir (mesela genel raiçin x2 - x4 aralığında). bu sayede hem yaptığınız işlerin piyasasını yükseltmeye katkıda bulunur sevaba girersiniz hem de kabul edilirse yapmak için motivasyonunuz olur.
- müşteri her zaman işine gelen kısmını hatırlar, işine gelmeyeni hatırlamaz. kızmayın bir faydası yok, mümkün mertebe yazılı/kayıtlı çalışarak (sözleşme - toplantı notu - email vs) kendinizi korumaya gayret edin.
- fiyat belirlemek her zaman zordur. raiç denen meret de pek oynaktır, yok pahasına da, ateş pahasına da çalışan insanlar her daim vardır. burada pek yardımcı olamayacağım, hala deneme yanılma yöntemi uyguluyorum. bir rule of thumb olarak projenin değeri ve katkı miktarınızı veya tahmin ettiğiniz çalışma saati x kafadan belirlediğiniz saat ücretinizi (farzımahal $20-$50/saat) başlangıç noktası olarak önerebilirim.
- "biz sizinle sürekli çalışmayı düşünüyoruz" veya "bu iş gibi başka işler gelecek" standart yalanına _kanmayın_. bu tamamen bir fiyat kırma ve adam sömürme tekniğidir. böyle cümleler işittiğinizde ya kaale almayın veya proje bazında çalıştığınızı, işin sonunda karşılıklı memnun kalındığında zaten bunun kendiliğinden olacağı gibi laflar sarfedin, fiyat düşürmeyin. size girer, tecrübeyle sabittir.
- her iş ilk göründüğünden daha zordur. ayrıca müşterilerin ar duygusu yoktur, istekleri ve kaprisleri bitmez tükenmez. bu yüzden *asla* ucuza iş yapmayın. hem kendi piyasa değerinizi düşürürsünüz, hem de aynı piyasadan ekmek yiyen meslektaşlarınızın ve kendinizin uzun vadede ağzına zcarsınız. (burada bir de yukarıdaki iş güvencesi maddesine tekrar bakınız.)
- hep fiyat ve paradan bahsettim, ama istisnalar müstesnadır: epeydir ilgi duyup öğrenmek istediğiniz bir konuyu içeren bir proje varsa, veya işin sonucunun sizce hayırlı bir amaca hizmet edeceğine inanıyorsanız cüzi ücretlere çalışmaktan çekinmeyin (ama mümkün mertebe bedava yapmayın - muhtelif yanlış anlamalara müsaittir, ciddiye alınmayabilirsiniz).
- işler her ne hikmetse dalgalar halinde gelir - yani ya aynı anda üç iş birden kapınıza dayanır, veya bir hafta (veya kimi zaman, ay) boş oturabilirsiniz. bu yüzden boş zamanlarınızın değerini bilin, ya tatil yapıp gevşeyin veya oturup ders çalışın, kendinizi geliştirin eğitin. teknoloji durmuyor meret, öğrenecek şey de bitmiyor. kendinize özel proje belirleyin, adım adım çizelgesini çıkarın, küçük lokmalara bölün, her fırsatta üzerinde çalışın. haz verir.
böylece yazımızda iş zamanı dışı zamanlara geldik
- molalar bünye için gereklidir. ara vermez iseniz veriminiz ciddi sekteye uğrar. bu zamanlarda mesleğiniz ile ilgili veya alakasız sosyal aktivitelere katılın, spor yapın, yatın uyuyun, beyni dinlendirin. resetlemek iyidir, yapmayan kafayı yer.
- freelance çalışmak bir tür yalnız kovboyluktur, sağa sola koşturmak veya toplantılara gitmek dışında pek insan yüzü görmezsiniz. bu da kahve molanızın yalnız olduğu anlamına gelir, ofis tayfası ve iş arkadaşları olayı, çıkışta bir bira yuvarlayalım olayı yoktur. emesen geyiğini de asla sosyalleşmekten sayamıyorum, afedersiniz. eğer benim gibi alkol tüketen bir insansanız barlarda karaciğerinizi gerektiğinin ötesinde hırpalamamaya dikkat etmenizi, onun ötesinde arkadaş ziyaretlerini ve muhtelif partileri ihmal etmemenizi salık verebilirim.
yukarıda sıraladığımız dertler baki, ama kişisel çözümünüzü bulduysanız da pek keyifli olabiliyor serbest çalışmak
- kendinden sorumlu ve kendine hesap verir olmak, patron olmaması hem korkutucu, hem heyecan vericidir. acı çekmez iken yaşam enerjisi ve mutluluk verir, bildiğim başka şeye benzemez. kariyer delisi olmayan insanların yaptıkları işten mutluluk ve gurur duyabilmesini sağlayan nadir fırsatlardan biridir.
- hafta sonu/hafta arası (ve bayramlar vs) kavramlarının yapaylığını keşfetmek de eğlencelidir. herkes gibi hafta sonu gezme zorunluluğunu hissetmemek, cumartesi gecesi taksim, pazar günü boğaz trafiğine girmemek güzeldir. yine herkes mecburen 9-6 yaparken haftanın ortasında bisikletle adalara gidebilmek veya sultanahmet'te nargile fokurdatırken turistlerle geyik çevirebilmek fastercard reklamında dendiği gibi priceless'tır. merak etmeyin, cuma akşamı dışarı çıkmanın tadı kalıyor, ona nasılsa bir şey olmuyor.
- normalde ofis çalışmasının günlük kemiksiz verimli çalışma süreci yaklaşık 1.5-2 saattir (bunu açıklayabilirim ama şu anda üşendim). halbuki serbest çalışırken doğru motivasyonla bunun üzerine çıkmak pek kolaydır.
- yoldu, yemek saatiydi gibi dertleriniz olmaz. bu acayip bir şeydir, hemen alışılır. 9-6 çalışan arkadaşlarınız gıptayla bakar, siz normal karşılarsınız çünkü onlarınki anormal gelir (normal kavramını çoğunluğun belirlemesine rağmen bu böyle).
- zafer duygusu: proje zamanı önemli bir finale çalışmaya benzer. kolay olabilir, zor olabilir. ama hakkıyla teslim edilmiş işin verdiği haz anormal gaz verir. iş biter, yorgunluk ve stresten kuluncunuza giren ağrı bir anda buharlaşıverir, ayaklarınız yere değmez. sosyal hayatı pozitif etkiler. o denli yani.
lafı toparlamaya çalışayım
serbest mızrakçılık işinde düzen ve huzur arayanları başka kapılara yönlendirmek insaniyet borcumuzdur. inişli çıkışlı bir iştir. hareket=bereket lafının anlamı ve doğruluğu üzerinde kafa yordurur. dengede tutmak da zordur, ya batıp/vazgeçip 9-6'cılar veya işsizler kervanına katılınılır, veya işi büyütüp şirketleşilir - ömür billah freelance yapıp hayat sürdüren ve aile geçindiren insanlar hem ballı hem de idoldürler, buradan saygı ve hürmetlerimi sunuyorum.
evet, neye göre kime göre diyerek lafı bağlayayım.
- şahsi reklamınız için bir internet sitesi oluşturun. sade olsun, net olsun. çıkabilecek tipik işlere örnekler koyun, ancak her işinizi koyma derdine girmeyin, fikir vermesi yeterlidir. unutmayın orası bir vitrin.
- (eğer tasarımvari bir iş yapıyorsanız) yaptığınız işi sanattan çok zanaat olarak görün. çoğu iş eğlenceli ve güzel değildir, ne olursa olsun amaca uygun ve temiz iş çıkarmaya bakın. süresi olan ve keyifli işlerde uçarsınız.
- sizinle aynı işi yapan insanları arayın bulun - (üç beş hıyarın dışında) çabucacık kaynaşırsınız, çünkü aynı dertlerden muzdariptirler. sıkıştığınızda yardım isteyeceğiniz veya iş paslayacağınız kişileri tanımış olursunuz.
- döneri çok olan işte "güvenilir" ünü edinin. unutmayın, siz tek kişilik bir şirketsiniz, isminiz markanız. bu ünü edinmenin önemli kısmı işinizi vaktinde hakkıyla teslim etmekten, gerisi de iş esnasında pozitif intiba bırakmaktan geçer (telefona vaktinde cevap vermek, toplantıda dakik olmak, iyi giyinmek, efendi olmak ama silik olmamak vs).
- zor işler yapıyorsanız belli bir konuda uzmanlasın. başarıyla kendinizi pazarlayabilirseniz bir süre sonra işleriniz arasındaki süre artmasına rağmen gelen işlere dilediğiniz fiyatı biçebildiğinizi görürsünüz. bu yürümek için ince bir çizgidir, çünkü hem uzmanlık dalınızın zamanın gerisinde kalmamasına, hem de süreç boyunca gelirinizin artmasına dikkat etmenizi gerektirir. en sağlamı uzmanlık dalınızı önde bir "marka" olarak tutarken (ve etinden sütünden faydalanırken) diğer "yan" becerilerinizi bilemeye devam ederek işinizin sürekliliğini sağlama almaktır.