SİYASET 21 Şubat 2024
13,2b OKUNMA     229 PAYLAŞIM

Hastalıklı Bir Azınlığın Yönetimi Ele Geçirerek Halkı Mutsuz Ettiği Yönetim Biçimi: Patokrasi

Patolojik bir azınlığın yönetimin başına geçtiği durumu inceleyerek görece yeni bir terim icat etmiş psikiyatrist Andrzej Lobaczewski. İnceleyelim.

ilginç bir hikayeyle giriş yapalım bakalım; komünist bir ülkede psikoloji tehlikeli bir meslek olabilir mesela. her görevde olduğu gibi, uzmanlığınızı devlet propagandası hizmetinde kullanmayı reddediyorsanız, otoritelerle ters düşme tehlikesiyle karşı karşı karşıyasınız demektir. polonyalı psikolog andrzej lobaczewski, araştırmasının odak noktası ise siyasi güç ve bu gücün nasıl kötüye kullanılabileceği olduğu için özellikle sert bir şekilde zulme uğradı…


hemen hikayemizi biraz genişletelim bakalım

lobaczewski, aşamının ilk dönemlerini naziler ve ardından stalin'in sovyet yönetimi altında acı çekerek geçirdi. en başa dönecek olursak polonya'nın eteklerindeki bir taşrada doğup büyüyen lobaczewski. nazi işgali sırasında aile çiftliğinde çalışıyordu, arılara ilgisi olduğun arıcılık yapıyordu, daha sonra büyüdüğünde direnişe katıldı ve polonya yeraltı direniş örgütünün üyesi oldu. savaşın sonlarında polonya'nın sovyet geçmesinden sonra aile mülküne el konuldu ve lobaczewski ailesiyle birlikte evlerinden sürüldü.

muhtemel çektiği bütün bu acılardan dolayı insanları anlamak için psikoloji dalına yöneldi. yaptığı çalışmalarda acımasız ve rahatsız bireylerin güçlü bir şekilde siyasi iktidara yöneldiğini ve çoğu zaman devletlerin başına geçip hükumetlerini oluşturduklarını fark etti.

bundan kaynaklı güç ile psikopati gibi kişilik bozuklukları arasındaki ilişkiyi incelemeye başladı ve bu olguyu tanımlamak için patokrasi terimini icat etti. onun yaptığı tanıma göre patokrasi: küçük bir patolojik azınlığın normal insanlardan oluşan bir toplum üzerinde kontrolü ele geçirdiği bir tür hükumet sistemidir.

biraz daha açacak olursak...

toplumlar mutlu zamanlar ile mutsuz zamanlar arasında gidip gelir. mutlu zamanlarda ayrıcalıklı sınıf olarak tabir ettiğimiz topluluk refahın tadını çıkarır ve iktidar içindeki koridorlarda psikopatolojik olayları ya da olumsuzluklara ilişkin bilgileri bastırır. bu bastırılmışlık ya da üzeri kapatılmışlık duygusu, ayrıcalıklı sınıfların refahı veya mutluluğu için diğerlerinin ezilmesi veya sömürülmesine bağlı olabileceğinden, bu dönem ahlaki açıdan çöküşe doğru bir yol alır.

toplum hükümetlerin veya başkanların düzensiz bir lider figürü olduğunu anlayamaz bu da güven için narsisizm; korkusuzluk içinse umursamazlığı ortaya çıkarır. bu bozulmanın ardından kısa süre sonra psikopatik özelliklere sahip başka insanlar ortaya çıkar ve güç ve nüfuz kazanma fırsatını hissederek kendilerini patokrasiye bağlarlar. bu durum olurken aynı zamanda da sorumlu ve ahlaklı insanlar ya istifa ederek ya da acımasızca ihraç edilerek hükumetten yavaş yavaş uzaklaştırılır.

kaçınılmaz olan bu süreçte, göz açıp kapanana kadar tüm hükümet patolojik bir empati ve vicdan yoksunluğuna sahip insanlarla dolar. psikolojik olarak normal insanların çoğunluğu üzerinde güç sahibi olan bu kişilik bozuk güruh aslında ilk baştaki narsisist ve kişilik bozukluğu olan azınlığın üyeleri tarafından içeriye sızmıştır.

yani kısacası çok geçmeden hükumetin patolojisi genel nüfusa yayılır. lobaczewski'nin yazdığı gibi, siyasi iktidar konumundaki bir kişi psikopatsa, aslında psikopat olmayan kişilerde de bir psikopatolojik bir salgını yaratabilir ve toplumda çürüme olur.

kaynak: 1 / 2 / 3 / 4