SPOR 12 Haziran 2018
96,1b OKUNMA     1105 PAYLAŞIM

Henüz 27'sinde Günümüzün Satranç Büyükustası Olabilen Genç: Magnus Carlsen

Norveçli Carlsen bu unvanı yeni edinmedi, uzun süredir elinde bulundurmakta. Karpov'u daha 13 yaşındayken yenen Carlsen bugüne kadar neler yaptı, neden "satranç büyükustası" şeklinde anılıyor, bir bakalım.

1999'ta, en küçük yaş kategorisinde Norveç satranç şampiyonu olan Magnus Carlsen, 2000 yılına gelindiğinde satranç çevrelerinde bilinir olmuştu.

Bu zamanlarda, satranç için kullanılan FIDE sisteminde 2000 elo puanına merdiven dayadı.

Carlsen, dünya çapında adını ilk defa 13 yaşındayken bir başka usta satranççı Anatholy Karpov'a şok bir mağlubiyet yaşatarak duyurdu. 


2009'da ise dünyaca usta olarak kabul edilmeye başlanacağı Londra Chess Classic turnuvasını, Vladimir Kramnik ve Hikaru Nakamura gibi isimleri yenerek kazandı.

 Bu, onu FIDE sıralamasında 19 yaşındayken bir kez daha tepeye yerleştirdi.

Ocak 2013 FIDE derece listesine göre, Carlsen 2861 elo'ya ulaştı ve tarihin en yüksek derecesini elde etti.

Yine 2013'te Adaylar Turnuvası'nda Viswanathan Anand'ı 6.5-3.5 yenerek 22 yaşında, kesin ve net olarak "Dünya Şampiyonu" unvanını kazandı.

Bu unvanı kısa süreliğine almadı, Aralık 2014'teki dünya satranç şampiyonluk maçında Anand'ı yine yenerek unvanını korumayı başardı.


2016'ya gelindiğinde ise başarısı devam ediyordu. Aralık 2016'da gerçekleştirilen FIDE Dünya Satranç Şampiyonası, onun ustalığını bir kez daha kanıtladığı yer oldu.

Mart 2016'da Moskova'da düzenlenen Adaylar Turnuvası'nı kazanan Sergey Karjakin'le yüzleşen Carlsen, 12 maç sonunda 6-6 beraberlik nedeniyle eşitlik bozma oyunlarına giden karşılaşmada 2.5-1.5 skorla Karjakin'i de geçerek "Dünya Şampiyonu" unvanını korudu.

Carlsen, Haziran 2018 itibariyle FIDE sıralamasında 2843 elo puanıyla hâlâ zirvede ve daha uzun süre de orada olacak gibi duruyor.


Carlsen'in 2013'teki şampiyonluğu üzerine güzel bir analiz

magnus (samimiyetimizden ötürü ilk ismiyle hitap ederim kendisine, hatta magnusçuğum diyeceğim ama agglutinative (sondan eklemeli mi diyorsunuz siz türkler?) diller hususunda iyi midir bilmiyorum. tabi bu işin şakası...) son zamanlarda hiç olmadığı kadar müthiş bir üstünlükle kazandı 2013 şampiyonluğunu. anand'ın aylar boyunca hazırlık yapmasına rağmen magnus'tan korktuğu çok bariz belli oldu pek çok oyunda.

magnus'u diğer şampiyonlardan ayıran birkaç özellik var. bir kere, zeka gerektiren hangi işe el atsa başarılı olacakmış izlenimi verdiren bir görünümü mevcut. sıkılgan, asosyal ve konsantre olma zorluğu çeken bir "dahi" imajı çiziyor. öyle olmayabilir; ama dışa akseden görüntü "klasik bir prototip" ile karşı karşıya olduğumuz izlenimini uyandırıyor. dolayısıyla sanki zaten dahiymiş de satrancı seçmiş ve her an cayıp başka bir alana kayacakmış gibi duruyor.

ikincisi, kendisi nadir bulunan bir tip olduğu için (norveçli, genç, yakışıklı sayılabilecek bir dahi çocuk) yüklü sponsorluk anlaşmalarının altına imza atıyor. satranç gibi, oynayanı çok izleyeni az olan bir spor için ender bulunan bir örnek teşkil ediyor magnus. bu da bir bakıma beni rahatlatıyor; zira sponsorlukların devam etmesi için magnus'un satranç oynaması gerekiyor. yani en azından şimdilik sıkılma lüksü yok.

üçüncüsü, sahip olduğu sponsorluklar ve medya ilgisi kendisini şu andan itibaren sürekli olarak başarılı kılmak zorunda kalacaktır. bu da ayrı bir baskı unsuru ve nihayetinde dezavantaj olabilir. şampiyon olmak zor olmadı; çünkü zaten bekleniyordu; ama bundan sonra şampiyon olarak kalmak daha zorlu bir süreç gerektirecek. kendisinin akranı veya kendisinden birkaç yaş büyük olan aronian, caruana, nakamura, karjakin, grischuk, vachier-lagrave gibi yeni nesil oyuncuların yanı sıra, başta "devrik" şampiyon anand olmak üzere, kramnik, topalov, gelfand ve hatta çılgın ivanchuk gibi oyuncular o ünvanı alabilmek için magnus'u epey rahatsız edeceklerdir.

veritabanı teknolojisini bilhassa çok iyi kullanan yeni nesil satranççılar magnus'u yenmek için bilgisayarlardan epey bir yardım alacaklardır. bu noktada tek tesellim, magnus'un inanılmaz bir "spontane hamle" repertuarına sahip olması. atak oynadığı maçlarda bazen öyle hamleler yapıyor ki, bilgisayarlar bile ilk başta yüksek puan vermiyor o hamlelere. fakat oyun sonuna gelindiğinde birden ortaya çıkıyor magnus'un muazzam avantajı. zaten anand gibi açılış ansiklopedileri ezberleyen birisi değil magnus. gerçi hafızasında 10 binden fazla oyun olduğunu bir belgeselde bizzat izledim. hatta o oyunlardan bir tanesinin oyun ortasındaki pozisyonu kendisine gösterildiğinde magnus o pozisyonun hangi maça ait olduğunu direkt söyleyebiliyor. belgeseli izlemediyseniz izlemenizi tavsiye ederim:

satrancın mozart'ı - magnus carlssen


peki magnus'u ne yapacağız, neyeye koyacağız?

tek isteğim içindeki hırsın sönmemesi. aksi halde bobby fischer gibi büyük bir satranç dehasının daha bizi apansız bırakmasıyla karşı karşıya kalacağız. işin tuhaf yanı, futbol veya basketboldaki gibi 35'ine gelince "hadi artık yavaştan yavaştan bırakmanın vakti geldi" sözünün geçerli olmadığı bir spor satranç. hatta 35-40, olgunluk çağı olarak bile görülebilir pek çok yönden. dolayısıyla şu an 27 yaşında olan magnus'un 20-30 sene daha sahnede kalma isteği ve hırsı olacak mı bilinmez.

tek bildiğim şu ki, "saf (pure) yetenek" olarak daha iyisi gelmedi. ne kasparov, ne fischer, ne de tal. zira şunun gibi iddialı bir sözü (ki mütevazı biridir magnus) hiçbir şampiyon henüz söylemedi:

"maç içerisinde kazanılacak hamleleri zaten buluyorum. geri kalan bütün vakit, o hamlelerin doğru olup olmadığının sağlamasını yapmakla geçiyor."

edit: millete tek tek mesaj atacağıma şunu söyleyeyim. geçmiş şampiyonların hepsi botwinnik okulu vb. birçok satranç okulunun (rus ekolü çoğunlukla) "ürünleri" olup çok ciddi disiplinli çalışmanın neticesinde şampiyon olmuşlardır. carlsen ise "muhteşem norveç ekolü"nün (var mı öyle bir ekol?) bir ürünü olması hasebiyle "raw talent" (ham yetenek) olarak benzersizdir.

Carlsen'in oyun taktiğine dair

satranç gibi, insanların hamle yapmadan önce genellikle uzun uzun düşünmeyi sevdiği bir oyunda rapid adında, sadece 10 dakika süren ve karar alma mekanizmasını epey zorlayan bir maç türü var. daha sonra rapid’den daha rapid olan (hehe) blitz adındaki, sadece 5 dakika süren maçlar gelir. çok hızlı düşünüp karar almanın gerektiği bu tür maçları oynamak bayağı zevk verir. ama satrancın en hızlı oynanan türü blitz bile değil. 2 dakika ve altındaki sürelerde oynanan oyunlar bullet olarak nitelendirilir ve satrancın en çılgın halidir bu oyunlar.

bu girişi yapmamın sebebi, dünya şampiyonu carlsen'in geçen günlerde lichess'te drdrunkestein nickiyle bir hyper bullet (1 dakikalık bullet'lardan bahsediyoruz burada) turnuvasına katılması ve maçın zaten sadece 60 saniye sürüyor olması yetmiyormuş gibi kendi 30 saniyesinden vazgeçip tüm rakipleriyle berserk diye adlandırılan bu akıl almaz modda oynaması ve neredeyse bir buçuk saat boyunca önüne gelen herkesi tarumar etmiş olması.

bir insanın 90 dakika boyunca ve her defasında süre bakımından dezavantajlı olduğu halde bu kadar üstün bir odaklanma ile sürekli galip gelebilmesi bana insanüstü geliyor açıkçası. nasıl bir zihin kapasitesidir bu? teknolojinin gelişmediği bir dönemde oynansa ve kayda geçirilememiş olsa "şehir efsanesi" der geçer ve içimizi rahatlatırdık ama videosu da var:


edit: ekşi sözlük'te kendisinin başlığını şukela modunda okurken gördüm ki oyun açılışlarına çok şeyapmadığı için henüz bir kasparov değil diyenler olmuş. yapmayın etmeyin gençler. okuduğum entry’de söylenenin aksine, carlsen’in yaptığı şey övgüye layık bişidir ve kasparov’la aralarındaki fark buradan kaynaklanıyorsa açılışları umursamayan carlsen daha kötü değil, daha büyük bir oyuncudur. zira satranç oynayan herkesin bildiği üzere, oyun açılışları zekanın değil, çalışmanın ürünüdür ve yeterli vakit ayıran herkesin ustalaşabileceği bir alandır. middle game ve özellikle de endgame denen oyunun sonraki safhalarında ise mental yetenekler kendini gösterir, zeka öne çıkar.

işte carlsen, oyun açılışlarını yeteri kadar bildiği halde hiçbir açılışa sadık kalma korkaklığını göstermeyip birçok maçta bilgisayarlara göre onu geriye düşüren hamlelerle başlar. zira bilir ki oyunun sonraki bölümleri onun hakimiyeti altında oynanacaktır ve telaşa mahal yoktur. sayısız drawish (tam türkçe karşılığı yok, berabere gözüken diyebiliriz) görünen maçı son kısımda söküp alması da bunun göstergesidir ve bu bağlamda kasparov’dan da tarihteki diğer efsanelerden de öndedir.

carlsen, 2013'teki şampiyonluğunu böyle kutlamıştı.


final yorumu

anand-carlsen 2013 serisini analizleriyle birlikte takip etmiştim. anand, satranç tarihinin en büyük aktif atak ustalarından biri ve oyun 9 hariç akılda kalan bir tane atak oyunu oynayamadı. onda da son beş dakika ne yapacağını resmen şaşırdı ve satranç tarihine geçen biçimde oyunu kaybetti.

carlsen, gerçekten muhteşem dizayn edilmiş, çok iyi bakılan ve ilgilenilen saf bir dahi. dahilik, genelde pop kültürde abartılan bir müessesedir. ancak carlsen'de görüyoruz ki doğru metodolojiyle bir deha, insan standartının ötesine geçebiliyor.

carlsen, dehası kadar biraz da dönemin avantajlarının yardımıyla kariyerinin sonunda gelmiş geçmiş en büyük grandmaster olacak.

Bonus: Epey hızlı geçen Magnus Carlsen - Bill Gates maçı


Bu içerikler de ilginizi çekebilir