"bir insana vakit ayırıp hikayesini öğrenmek, o hikayenin ilgi çekici olması için yeterlidir. sadece on dakika yaşamış olsan bile yazacak çok şeyin olabilir. birçok farklı duyguya kapılabilir, birçok şeyin farkına varabilirsin. insanlar gerçekten kaleydoskobik. bir şarkıya koyamayacağınız hiçbir şey yok. bu yüzden her şey hakkında yazmaya çalışıyorum."

waltz #2

"herkesin kendi problemleri var. ama eziyet çekmiş biri olduğum için müzik yapmıyorum. yapıyorum çünkü hoşuma gidiyor. çünkü (güler), çünkü kulağa gerçekten harika geliyor. tanıdığım hiç kimseden daha üzgün değilim. ayrıca tam olarak katılmıyorum, şarkılarımda üzücü şeyler var ama amaçları bu değil. insanlar mutluluğu gözden kaçırıyor. tamamen bakış açınıza bağlı. sizi üzen şey bir başkasının mutlu hissetmesini sağlayabilir. çünkü hislerine tercüman olunmuştur. insanlar milyonlarca farklı şekilde hissedebilir."

between the bars

"yaptığın şey insanların dikkatini çektiğinde (iç çeker), seni koymaya çalıştıkları küçük kutuya karşı savaşman gerekir. ama ben kendime güvenmeye alışkınım. kavgalara girdim ve insanlara karşı kötü bir tutum içinde oldum. ama bu, kişiyi kine sürüklüyor. en büyük iki düşman (sırıtır); kin ve moda. bu ikisinden kurtulabilirsem mutlu bir adam olacağım."

miss misery

"bağımlılığın birçok türü vardır. bir insana bağımlılık, veya uyuşturucuya, veya... insanlar çok... içlerine bakınca çok kaotiktirler. ama bu kaos bazı filtrelerden geçtiğinde, bir şarkı yaparken olduğu gibi, anlaşılabilir hale gelir. kaosu tasvir etmek zordur, veya bir şeyin yokluğunu. var olan bir şeyi veya durumu tasvir etmek çok daha kolaydır. insan kaos olabilir ama bunu kendi yaptığı yaratıcı bir eserin içine sığdırması zordur. gerçekten zor."

say yes

"insanlar ne kadar kasvetli olduğum hakkında konuştuklarında kötü hissediyorum. hiç kimse iç karartıcı olarak tarif edilmek istemez. bazen depresifim, bazen değilim. herkes gibi. şarkılar genellikle -sadece benim şarkılarım da değil- belirli zamanları doğru anlatır, her zaman nasıl hissettiğinizi değil."

needle in the hay

"demek istiyorum ki; hüzünlü bir filme gidip onda bir güzellik bulabilirsiniz. salondan üzgün ayrılmazsınız, ilham verici olabilir."

everything means nothing to me

"ünlü insanlar gibi ünlü değilim. ama sahip olduğum küçük miktar bile insanı garip hissettirebilir. yine de şikayet edemem, o zaman mızmızlanmış olurum. yani, insanların yaptıklarımı sevmesi harika. bu beni iyi hissettiriyor."

angeles

"genellikle yaptığım şarkıların yarısını, daha yazdığımın ertesi günü beğenmiyorum. çok şarkı yapıp daha sonra hoşuma gidip gitmeyeceklerine bakıyorum. fazla özenli olursam hayal gücüm kayboluyor ve yerini baskıya bırakıyor. sadece yazıp, bir süre sonra baktığımda hala beğendiğim şarkıları saklıyorum."

somebody that i used to know

"bukowski'yle çok fazla ilgilenmiyorum. beckett ve dostoyevski ve birçok rus yazarı seviyorum. bukowski çok amerikan ve sürekli zaten bildiğim şeyleri anlatıyor."

everything reminds me of her

1998 john robinson röportajı ve 1998 barney hoskyns röportajından derlenmiştir.

Bonus: Rick and Morty'deki Elliott Smith sahnesi

Bu içerikler de ilginizi çekebilir