irlanda'nın galway ilçesi'nin tuam kasabasında faaliyet gösteren st mary's anne ve bebek evi, bon secours tarikatına bağlı rahibeler tarafından işletilen bir kurumdu. 2012 yılında sağlık bakanlığı denetmeni, evdeki 1.000'e yakın çocuğun, annelerinin rızası olmadan yasa dışı evlat edinme amacıyla amerika birleşik devletleri'ne gönderilmiş olabileceği konusunda endişelerini raporladı.

bu raporu okuyan yerel tarihçi catherine corless evin tarihini belgeleyen bir makale yayınladı. 1926-1961 yılları arasında doğan 796 bebek ve küçük çocuk için ölüm belgesini bulduğunu bildirdi ancak mezar kayıtları eksikti. araştırması medyanın ilgisini çekti ve kısa süre sonra irlanda hükümeti anne ve bebek evleri hakkında bir soruşturma başlattı. kurulan bağımsız komisyon belgeleri inceledi ve tanıkları dinledi. sonuç korkunçtu. bon secours tarikatına bağlı rahibeler yıllardır gözetimleri altında ölen bebek ve küçük çocukların cesetlerini evin arka tarafındaki foseptik tankına koyuyorlardı. adli tıp, çukurda 796 çocuk cesedi tespit etmişti!

irlanda 1922'de britanya'dan bağımsızlığını kazandı ve katolik kilisesi kadın bakım evi gibi kurumların kontrolünü ele geçirdi. o zamanlar nüfusun yüzde 94'ü katolik inancına mensuptu, bu nedenle din adamlarının cinsel ahlaksızlık ve kadınların kilisenin gözünde nasıl davranması gerektiği konusundaki öğretileri son derece etkiliydi. evli olmayan hamile bir kızın tüm aileye utanç getireceği düşünülüyordu bu yüzden çoğu kadın isteyerek ya da zorla evini terk etti.

katolik kilisesi bu tesislerin kadınlara bir sığınak sağladığını savunsa da gerçekte kadınları kontrol altında tutan bir tür hapishane gibiydiler. buraya alınan kadınlar yıllar boyunca burada tutulabiliyorlardı, tutuldukları sürede de çeşitli işlerde çalıştırılıyorlardı. irlanda'da 1953'te evlat edinme yasal hale gelince, evde doğan çocukların neredeyse tamamı evlatlık verilmişti. bu katolik bakımevleri, kurumlarına aldıkları birçok genç kadının ailesinden de onlara bakmaları karşılığında kayıt dışı paralar istemişlerdi.

foseptik çukurunda bulunan çocukların kimlikleri çok yoğun incelemeler ve dna testleri sonucunda tespit edilebildi. hükümet, yargı komisyonu raporunun ardından 2021'de resmi bir özür diledi.