Kadınların Erkeğin Evinde Gerçekten İz Bırakma Çabası Olabilir mi?
Düzen ve konfor
her kadın kendi düzenini kurar aslında eli değer her yerde. kendi evinde, işinde, zaman geçirdiği adamın evinde. düzen kadının doğasında vardır ve en spontane yaşayan kadın için bile ev mabettir.
mesela yemek yaparken sevgilisinin evinde, eşyaları kendi kullanım kolaylığına göre yerleştirmek ister ya da temizlik yaparken sevdiği adamın evinde, eşyaların yerlerini kendi zevkine göre değiştirip ve hatta kenarda köşede kullanım dışı olarak bekleyen halı, koltuk ya da dekoratif bir eşya ile mevcuttakileri değiştirir.
tamamen kendi kullanım rahatlığı ve kişisel zevki ile alakalıdır. diş fırçası, iç çamaşırı, ped ve diğer kişisel ihtiyaçlar ise tamamen tedbir ve erkeğin evinde geçirilen zamanın çokluğu ile alakalıdır. temiz bir kadın her gün en az bir kere külot değiştirir. sabah kalktığında ağzı temiz olsun ister. zamansız regl olduğunda koşarak ped almaya gitmek yerine elini uzattığında bulmak ister.
uzun lafın kısası, iz bırakmak için değil tamamen kendi konforu içindir.
Temel ihtiyaçlar
kadınların erkeğin evinde iz bırakma çabası erkeklerin hayal ürünüdür. köpekler gibi bize ait olanı işaretlemeye çalıştığımızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. sık sık gittiğim eve (ki arkadaşımın evi dahi olsa) her geldiğimde yanımda getirmeyi unuturum korkusuyla diş fırçamı bıraktığım oldu. ki herif sevgilimse evine taşınıp duruyorsam en temel eşyaları sürekli yanımda taşıyacağıma orada bırakırım. yok eğer yeni tanıştıysam öylesine biriyse aksine hiçbir şeyim kalmasın diye evi tavaf ederim. sonuçta evin orta yerine uzay mekiği bırakmamıştır hiçbir hatun. tokayla tarakla diş fırçasıyla da iz bırakılmaz. alıp çöpe atman 17 saniyeni alır.
Ufak bir hikâye
bazen erkeklerin boş yere ümitlenmesine neden olur bu çaba. günlerden bir gün tanıştığım birinin evine gitmiştim. biraz çakırkeyiflik de var. neyse takıldık ettik, uyuyakalmışız. benim de ertesi sabah dersim vardı. bir uyandım ki dersin başlamasına 1 saat var. gitmem gereken yol da ortalama 45 dakika sürecek. bir hışımla kalktım hazırlandım çıktım.
yalnız laf aramızda arkadaşı da pek beğenmemiştim sonradan sonraya. hem evi pisti hem de biraz fazla düşkündü bana. yani bir gece içinde tanıdığın insanı ne kadar sevebilirsin ki sonuçta? neyse diyorum belki adamın kız düşürme taktiğiydi bu belki de yalnızlıktan sıkılmıştı düzenli bir ilişkisi olsun istiyordu. sebep neydi bilmiyorum ama bu kadar ilgi bana fazla gelmişti. evden çıkarken bir daha da görmem ben bunu diye düşünüyordum.
ertesi günü bana kendisinden bir mesaj geldi. oo bakıyorum sahiplenmişsin beni tarzında. ne oldu dedim. kolyeni burda bırakmışsın, gerek yok böyle bahanelere görüşelim desen yeterdi bana dedi. ne diyeceğimi bilemedim o an. tabi ki salak ben sabah kendimi yırtarcasına hazırlanıp çıkarken kolye gibi görece gereksiz bir aksesuarı almayı unutmuştum. nasıl kıvırdım o konuşmayı, nasıl ikna ettim çocuğu kolyeyi gelip sonra alacağıma bilmem.
sonuç: yaklaşık 3 yıldır gidip de kolyeyi almadım. o da atmıştır zaten artık muhtemelen.
Final yorumu
takdir ettiğim çaba. görüyor ve arttırıyorum. mesela ben mutlaka sevgilim olan adamın evine gidince evin tüm kapılarına gamalı haç çizerim, banyoya epilatör-ağda bırakırım ve üzerine bir iki kıl-tüy serperim, televizyonun üzerine dantel örterim, evdeki bütün kitapların arasına "oşkom sönü sövüyorum" yazılı notlar bırakırım, var olan bütün pornoları bizim sevişme görüntülerimizle değiştiririm, tüm duvar diplerine işerim, yastık kılıflarına adımızın baş harfini işlerim, bütün gömleklerin yakalarını öpüp ruj iz bırakır, bütün tersanelerine girer, bütün ordularını dağıtır ve evinin her köşesini bilfiil işgal ederim.
ancak son dönemde daha pratik bir yöntem buldum. adamın çüküne kızgın demirle harf işliyorum, böylece evdeki detaylarla uğraşmama gerek kalmıyor. her çüke bir harf. bütün eski sevgililerimi sırasıyla yan yana dizince "itörnıl sanşayn of the sıpotlıs maynds" yazacak. çünkü ben çılgın bir romantiğim ^_^