EKONOMİ 3 Eylül 2019
31,1b OKUNMA     558 PAYLAŞIM

Kişi Başı Milli Gelirin Belli Bir Seviyede Takılı Kaldığı Ekonomik Sıkıntı: Orta Gelir Tuzağı

Türkiye'nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkelerin bir noktada yakalanmasının yüksek ihtimalli olduğu kapanı açıklayalım.
iStock

Nedir, ne değildir?

orta gelir tuzağı, kişi başı milli geliri belli bir seviyeye ulaşan gelişmekte olan bir ülkenin ar-ge yoksunu üretim stili ve geleneksel iş yapış modellerine bağlı kalması nedeniyle kısırdöngüye girmesi ve kolay kolay gelişmiş ülke kategorisine ulaşamamasıdır.

son kırk yılda japonya ve güney kore dışında bu tuzağa düşmeyen hiçbir gelişmekte olan ülke yoktur. tayland, filipinler, malezya, brezilya ve arjantin kişi başı milli gelir bakımından belli çıtaları aşamadan orta gelir tuzağına düşen ülkeler olarak sıralanabilir.

son on yıla bakıldığında, devletin maliye politikasına çeki düzen vererek faizlerin düşmesinde etkili olması, buna bağlı olarak artan gayrimenkul fiyatları, krediye ulaşımın kolaylaşması gibi sebeplerle türkiye on bin dolar kişi başı milli gelir eşiğine gelip dayanmış bulunmakta. bundan sonrası için katma değeri yüksek üretim, nitelikli işgücü ve üst düzey bir yönetim kalitesi gerekiyor bu ülkeye. oyunun ikinci perdesi merakla beklenmekte.

konuyla ilgili bir makale için: http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/20889140.asp

Konuya dair derinlikli bir inceleme

aslında orta gelir tuzağı, ekonominin kişi başına düşen gelir seviyesinin belli bir değerde saplanıp kalması değildir, döngüsel olarak belli bir aralıkta gidip gelmesidir. çünkü uluslararası piyasalardaki likidite miktarı, zamanla sürekli artıp azaldığı bir döngüye girmektedir.

bu döngünün periyodu eskiye oranla giderek uzamaktadır, çünkü döngüsel olarak kapitalizm'e, kapitalin biriktiği (yüksek faiz dönemi) ve zamanla bu biriken kapitalin yatırıma girerek katma değer eklenme sürecini (düşük faiz/parasal genişleme dönemi) yarattığı dönemler gerekir. bu döngülerin daha uzun olmasının iki nedeni var, aslında ikincisi birincisinin bir sonucu.

küreselleşme dediğiniz olgunun gerekliliği, kapitalizme gereken pazarları yaratmaktı. döngülerin uzamasının nedeniyse, biriken kapitalin tüm dünyaya yayılması sonucu geri dönmesinin uzun sürmesiydi. bir odanın içindesiniz, elinizde metal bir tesbih var, o tesbih o odanın içindeki toplam servet. ipi keserek odadaki bütün parçacıkları, ve merkez bankasının katma değer üretimi olmadan eklenen diğer birkaç parça tesbihle birlikte odaya saçıyorsunuz. böylece sağa sola dağılan tesbih taneleri, tesbih sahibi olmayanların bile harcama yapabilmesini sağlıyor.

o oda, yakın zamana kadar abd'den ibaretti. artık globalleşme nedeniyle ortaya saçılan tesbihler evin diğer odalarına kadar hızlıca gitmeye başladı. bu yüzden saçılan tesbihin, saçıldığı odadaki hızlı hareketleri de ve o tesbih tanelerinin geri çekilmesi de oldukça uzamaya başladı. bu iki nedenden ilki, dünya'daki rezerv paranın abd doları olması, ikincisi ise doların neredeyse ülkedeki her yere elini kolunu sallayarak girip çıkabilmesidir. takdir edersiniz ki diğer odalara dağılmış tesbih tanelerini geri toplamak daha çok zaman alır, çünkü hızlı yapmaya kalkarsanız daha güçlü bir mıknatıs kullanarak çekmeniz gerekir ama mıknatısın kaynağı (fed) kendi odanızın abd içinde olduğu için kendi dengelerinizi de sarsarsınız. tesbih tanelerini bu yüzden yavaş yavaş saçıp yavaş yavaş geri toplamanız gerekir.


tam da bu nedenle, orta gelir tuzağına düşmüş ülkelerde kişi başına düşen gelir tek bir noktada takılıp kalmaz. ileri-geri bir bantta amerikan ekonomisinin gidişatına göre sürekli salınıp durur. bu salınımların en keskin etkisi de hatta direkt gdp yerine ppp'de satın alma gücü paritesinde kendini belli eder. çünkü ppp kura karşı daha hızlı tepkiler verecektir. dolar endeksinin genel trendine bağlı olarak, ortalama büyüme rakamlarını kur kadar dikkate almadan iner çıkar.

enflasyon, en kısa tanımıyla paranın değer kaybını ifade eder. peki o değer kaybı neye göre hesaplanır, şu meşhur enflasyon sepeti. toplumların zenginliği, yani üst gelir grubundan alt gelir grubuna veya tam tersi yönde, değiştikçe o enflasyon sepetinin içeriği de değişir, değişmek zorundadır. niteliksiz emekle yapılan üretim nedeniyle hızlıca ekonomi büyümeye başlar.

bu noktada da, sürdürülebilir büyüme kavramı ise demokles'in kılıcı gibi orta gelir tuzağı adayı gelişmekte olan ülkeminizin üzerinde sallanmaya başlar. niteliksiz üretimle büyüme başlarsınız, büyürsünüz de ama sürdürülebilir büyüme oranınız sürekli azalmaya başlar. çünkü yukarıdaki paragrafta da dediğim gibi, pastanın büyümesi için katma değer üretmek zorundasınız. niteliksiz üretim karbonhidrat ve yağ gibidir, çok açken karnınızı doyurur ama doydukça yemek istemezsiniz, bünye artık protein ister çünkü alabileceğiniz kadar kilo almışsınızdır artık.

gelişmekte olan ülkeler, bu proteini toplum tabanına yayamamışlardır. az da olsa, üretilebilen katma değer ülkeyi ancak orta değer tuzağının sınırına dayayabilmiştir. o sınırda kalınca da, bütün ekonomik göstergeler fed'in politikalarına yani amerikan ekonomisinin göstergelerine göre bir aşağı bir yukarı oynar durur ama hiçbir zaman o sınırı aşamaz. dolar da enflasyona uğradığından dolayı, bugün 12.500 $ olan sınır 10 yıl sonra başka bir sayı olur, ama sonuç değişmez.

Şu Sıralar Çin'in ABD'ye Karşı Kullandığı Ekonomik Savaş Aracı: Kur Savaşları