SİYASET 1 Temmuz 2020
58,2b OKUNMA     619 PAYLAŞIM

Los Angeles'taki 10 Şeritli Otoyollar, Irk Ayrımcılığını Güçlendiriyor Olabilir mi?

Hemen "ne ilgisi" var demeyin, modern Los Angeles inşa edilirken yapılan otoyolların ırk ayrımcılığına nasıl hizmet ettiğini okurken fikrinizi değiştirecek ve hak vereceksiniz bu başlığa.
iStock

"ülke çapında konfederasyon heykelleri yıkılıyor. müzeler, eski ırkçı başkanların heykellerini depolara kaldırıyor. burada, los angeles’ta yaşayan amerika'nın yerli (kızılderili) aktivistleri, onları geleneklerinden koparmak için misyonerlik sistemini kurarak kuşaklar boyunca köleleştirip kötü muameleye maruz bırakan aziz junipero serra’nın heykelini yıktılar.

george floyd’un polislerce tutuklanması sırasında gerçekleşen ölümü, radikal bir doğruları söyleme anı yaratmayla sonuçlandı. işte size los angeles şehrine dair çirkin bir gerçek: otoyol sistemimiz, ülkedeki ırkçılık ve ayrımcılığın en dehşetengiz anıtlarından biri.

pek çok los angeles’lı, a noktasından b noktasına giderken şehir boyunca salınan karbonmonoksit hakkında düşünmezken zehirli egzoz gazları neredeyse bir yüzyıldır kaynayan ırkçılık kazanını besliyor. bunun hangi biçimde gerçekleştiğini tam olarak anlamak için, otoyolların los angeles siluetine hakim olmasından önce işlerin nasıl yürüdüğünü öğrenmeniz gerekiyor.

los angeles hiçbir zaman farklı ırkların hoşgörüyle karşılandığı bir cennet olmadı, ancak 1910’da los angeleslı afrikalı-amerikalıların %36’sı ev sahibiydi – ülkenin en yüksek oranı (new york’ta ise bu oran %2,4’tü.) bölgenin gelişen ekonomik fırsatlarına ırklara göre ayrım yapmadan (unsegregated) kolay erişim sunan los angeles’ın geniş kapsamlı red car transit sistemi, bu başarıda birincil öneme sahipti. kucaklayıcı ve ırksal çeşitliliğe sahip watts ve boyle heights gibi bölgeler, bu ulaşım koridorlarında ortaya çıktı ve gelişti.

ancak los angeles’ın 1910’da 320.000 olan nüfusu, -güneydoğu eyaletlerinden gelen on binlerce afrikalı-amerikalı da dahil olmak üzere- 1930’da 1,2 milyonu aşınca, beyaz los angeles kendi jim crow ayrımcılığını uygulamanın zamanının geldiğine karar verdi.

bu çabalar pek çok farklı şekilde hayata geçti – en çok bilineni ırklara yönelik kısıtlayıcı emlak satış anlaşmalarıydı (covenant), ki bunlar afrikalı-amerikalılar ya da diğer etnik azınlıkların “beyaz” kabul edilen ev ve bölgelerde yaşamasını engelliyordu. bu anlaşmalar, ırkları ayrı ve farklı statüde tutmada başarısız olunca, yükselen ku klux klan şiddeti, topluma entegre olan afrikalı-amerikalı aileleri hedef aldı. bombalamalar, haç yakmalar ve hatta hareket halindeki araçtan açılan ateşler siyahileri, kuzeydoğu los angeles’taki eagle rock gibi “beyaz” yerleşkelerden uzak tutmada çoğunlukla başarılı oldu. sonra manhattan beach vardı, afrikalı-amerikalıların sahip olduğu her eve kamulaştırma yoluyla el konuldu ve bu evler yıkıldı. ardından bu alan sadece beyazların girebildiği bir parka dönüştürüldü.

ancak ne klan (ku klux klan) ne hukuki açıdan şaibeli emlak satış anlaşmaları ne de aleni bir şekilde anayasaya aykırı olarak arazilerin ele geçirilmesi los angeles’ı bilerek ayrımcı bir şehre dönüştürmede otomobil ve ona bağlantılı altyapı kadar etkili olmadı.

1944 federal otoyol yardım antlaşması, kaliforniya'da 3119 km (1938 mil) uzunluğundaki otoyol için bütçe ayırdığında, planlamacılar, tam federal destekle, ırkların doğal biçimde bir araya gelmesini mümkün olduğunca engelleme fırsatını kullandı.

yerel yetkililer, çeşitli ırkların yaşadığı binlerce evi – çoğunlukla büyük masraflar karşılığında – yıkmak için otoyol mühendislerinin özenli tasarımlarının yönlerini değiştirdiler. gilbert estrada’nın “if you build it, they will move”’da detaylandırdığı gibi, karışık ırkların yaşadığı boyle heights bölgesi otoyollar tarafından mahvedildi. ne olursa olsun parklara zarar vermeme konusundaki emre rağmen, planlamacılar, hollenbeck parkının ortasından şeritler geçirirken san dimas’ın beyaz banliyösündeki bir parkın etrafından dolaşmak için milyonlar harcadılar. boyle heights’taki düzinelerce ev, sadece banliyöde yaşayan beyazların sears mağazasına otoyolla daha kolay erişim sağlamaları için yıkıldı.

yetkililer bu hareketleri “gecekondu temizliği” olarak gerekçelendiriyordu – şehrin talebi karşılamada zorlanan konut varlığını güçlendirmek amaçlanmıştı. ancak hissedilen ırkçı kötü niyetler, yetkililerin santa monica otoyolunun yerini değiştirip bu sayede yolu şık afrikalı-amerikalı orta sınıf mahallesi sugar hill’in tam ortasından geçirerek onu haritadan silince ayyuka çıktı (sugar hill için "gecekondu mahallesinden başka bir şey değil" denmiştir.)

los angeles’ın siyahi (colour) toplulukları bu bölgelerin yıkımına karşı protestolar düzenlediklerinde görmezden gelindiler. bu sıralarda beverly hills ve south pasadena gibi alanlarda yaşayan beyazlar, bölgelerinden geçmesi planlanan otoyollara karşı başarılı bir şekilde karşı çıktılar. bunun sonucu olarak, estrada tarafından da belirtildiği gibi, los angeles’ın planlanan otoyol ağının sadece %61’i inşa edilebildi. bu da sistemde çok geçmeden trafik tıkanıklığına yol açtı ki bugüne değin etkisi geçmedi.

bu otoyol inşasının çoğunluğu, açıkça ayrımcı bir banliyö konut patlamasına hizmet ediyordu.

otoyollar los angeles’ın arabaya bağımlı olan banliyölerinin dışa doğru genişlemesine olanak sağlarken planlamacılar, bu bölgeleri sadece beyazlara ait kılabilmeyi, federal ve yerel politikaların rehberliğinde gerçekleştirdi. tarihçi richard rothstein’ın kitabı “color of law”da da belirttiği gibi, yüklü federal finansal yardım almayı garantileyen müteahhitlerin farklı ırkların bir arada yaşadığı evler inşa etmesi, dönemin jim crow federal kredi politikaları gereği yasaklandı. los angeles metropolitan bölgesinde (los angeles county) 1950 ila 1954 yılları arasında inşa edilen 125.000 federal konut idaresi dairelerinden sadece %3’ü (3570 adedi) siyahi insanlara açıktı.

otoyollar fiziksel bariyerler yaratarak yolun “beyaz” tarafında, herhangi bir beyaz-olmayan mevcudiyetin göze batmasını sağladı – bu da kolluk kuvvetlerinin onları hedef almasını daha kolay hale getirdi. inşa edilen yeni bölgelere taşınmada isteksiz olan beyazları kazanmak için hazırlanan bir 1943 otoyol tanıtım kitapçığında, otoyolun kaleye benzetilen geçit vermezliği ve “mahalle karakterini” koruma yeteneği öne çıkarılıyordu.

2017’de rohstein’ın npr’a dediği gibi: “federal konut idaresi ‘taahhüt kılavuzu’, afrikalı-amerikalıları beyaz bölgelerden uzakta tutmak için otoyolların iyi bir yöntem olduğunu salık vermişti. bu… bir tür devlet talimatıydı.”

los angeles’ın el değmemiş yeni banliyölerine taşınmaları engellenen, otoyol sebebiyle yerlerinden edilen siyahiler ve jim crow kanunlarınca güneyden gelen siyahi göçmenler, los angeles’ın halihazırda tıka basa dolu olan ve ayrımcılığın uygulandığı güney ve doğu bölgelerinde, yerleşik ve yeni gelişen iş merkezlerine uzak ve otoyolların kirlilik koridorunun ortasında kalan alanlarda ev bulmaya zorlandı.

bu ayrımcı konut modeli günümüze dek büyük ölçüde etkisini sürdürdü.

1950’lerin ortasına gelindiğinde, otoyol trafiği, şehri boğmaya başlayan kirli dumanı zaten üretmekteydi. kamunun öfkesiyle karşılaşan los angeles ulaşım planlamacıları, güney los angeles’taki afrikalı-amerikalı toplulukların yaşadığı alanları da içerecek biçimde, şehrin en yoğun koridorlarındaki yoğunluğu azaltmak için yüksek hızlı monorail'in tasarım planlarını oluşturdular.

kamuda daha da büyük bir öfke meydana geldi. bu plan asla hayata geçirilmedi.

on yıllar sonra bile bu kararların etkileri aynı şekilde hissedilmemektedir. siyahi fakir topluluklar, ayrımcılığın mirası ve bölgelerinde ırkçı sebeplerle hayata geçirilen otoyol inşası sebebiyle, acıyı en çok çekenler olmaya devam ediyor. bu bölgelerdeki sağlık sonuçları da kötü durumda. kirlilik öldürür. otoyolun sebebiyet verdiği kirliliğe direkt olarak maruz kalan çocuklardaki astım ve bilişsel zayıflık oranları daha yüksektir. ayrımcılık var olmaya devam eder.

los angeles bu konuda benzersiz değil. ülke çapındaki diğer şehirler de benzer seçimler yaptılar. ama sonuçları hiçbir yerde bu denli derinden hissedilmedi.

on yıllarca süren aktivitizm, konfederasyon heykellerinin kabul edilemez bir biçimde ırkçı olduğu hususunu, beyaz amerikalıların çoğunluğuna hala kabul ettiremedi. beyazların diğer ırklardan üstün olduğu fikrinin (white supremacy) süregelen etkilerini onarmak zorlayıcı olacak – ilerici los angeles’ta olduğu kadar alabama ve mississippi’de de. ve eğer durumu bu hale getiren tarih hakkında dürüst davranmazsak imkansız bir hal alacak – ve bunları onarmak için kitlesel düzeyde sorumluluk almak gerekecektir.

bir sonraki sefer 10’daki (i-10) trafikten şikayet ederken üzerinde düşünmeniz gereken bir konu."

kaynak: los angeles şehrindeki 10 şeritli otoyolların ırk ayrımcılığına nasıl hizmet ettiğine dair mükemmel bir yazı.

yazarı: matthew fleischer
çeviri: ben