TARİH 9 Eylül 2019
37,6b OKUNMA     616 PAYLAŞIM

Muazzam İşler Yapmasına Rağmen Pek Bilinmeyen Sovyet Devlet Adamı: Nikolay Rıjkov

1985-1991 yılları arasında Sovyetler Birliği'nde Başbakan olarak görev yapan Rus devlet adamı Nikolay İvanoviç Rıjkov, 'underrated' diye tabir edebileceğimiz, hakkı yenmiş siyasilerden biri.

nikolay ivanoviç (rıjkov yoldaş mı desek acaba) 1929'da, ukrayna ssr sınırları içinde kalan donbassa bölgesinde bir madenci köyünde dünyaya gelmiş. ukraynalı değil etnik rus ama. babası, dedesi, yedi sülalesi madenci imiş. kendisinden birkaç yaş küçük erkek kardeşi de maden işçisi olmuş. böyle gayet proleter bir kökenden çıkıp sscb'nin başbakanlığına kadar yükselmiş. röportajlarda neden madenci olmadığını sorduklarında "madencilik meslek değil yaşam tarzıdır, ben okumak istedim, o yaşam tarzı bana göre değildi" diye cevap veriyor. e adam haklı tabii, 8 kilo beyinle doğmuş, fotografik hafıza var, zehir gibi. gitmiş bir yandan kaynakçılık yaparken bir yandan makina mühendisliği okumuş, yüksek mühendis olmuş (o arada ustabaşı, daha sonra da 600 kişilik ekibin başına şef yapmışlar. 600 kişilik ekibi yönetirken bir yandan akşam derslerine gidip okumuş. 60 yaşında, başbakanlık yaparken ekonomi doktorası almış, bir sürü ekonomi ve tarih kitabı yazmış. 14 tane kitabı var. adam dur durak bilmiyor, üretkenliğin zirvesine çıkmış...)

bu kadar yüksek bir pozisyonda bu kadar sene görev yapması, hem de çernobil faciası ve 1988 spitak depremi gibi felaketlerin ikisinde de başbakan olarak müdahale etmesi ve bütün sscb'nin kaynaklarını bunların likidasyonu için ışık hızıyla organize etmek gibi muazzam işlere imza atmasına rağmen ismi hiç bilinmiyor. hadi nesil değişti falan, gorbaçov'u bile yeni nesil bilmiyor ama bizim eski kulağı kesikler nesli gayet iyi bilir. rıjkov'u ise komünist doğu bloğu dışında büyümüş olanlar ya hatırlamıyor ya da anca ismen hatırlıyor. rusya'da ise hala siyasette aktif olmasına rağmen genç nesil pek bilmiyor (benden öğreniyorlar! tamam tarih entryleryle sözlükte biliniyorum falan da, rus gençliğine kendi yakın tarihlerini öğreteceğim kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi monşer...)

rıjkov baba şu an halen hayatta

hayatta olmasını bırak, canavar gibi; senden benden sağlam, maşallahı var. emekli olmamış, olamamış. birkaç yıl duma'da vekillik ettikten sonra rusya federasyonu belgorod oblastı senatörü olmuş, senatörlük yapıyor halen. öyle adamlar emekli olup evde oturamaz zaten, kafayı yer. 90 yaşında ama amcamda hafıza zehir gibi, bende 20 yaşında bile öyle hafıza yoktu, hiç olmadı. tanrılar daha da uzun ömür versin. millet valery legasov'u, şerbina'yı chernobyl dizisinden öğrendi hayran oldu ama onlardan hiç geri kalır tarafı olmayan rıjkov amcayı hayatta olmasına rağmen bilmiyorlar -çünkü dizide yoktu (aslında tip ve kalıp olarak stellan skarsgard dayı kel ve kısa boylu sherbina'dan çok rıjkov'u canlandırmaya müsait ama rıjkov reis çernobil'de fazla takılmayıp uzaktan kumandayla telefonla işleri idare ettiğinden senaryoya uymuyordu.)

anlayacağınız, underrated'in tillahı bu amcam, öyle böyle değil. wikipedia sayfası bile eksik gedik. neden mi böyle? adamın ruhu tam anlamıyla lekesiz olduğu, boddhisattva gibi bir şey olduğu için. hayattayken değeri bilinmiyor böyle insanların. 

rıjkov amcanın kitabından paragrafları ingilizceye çevirip çevirip amerikalılara, avrupalılara gösteriyorum dipleri düşüyor (benim vasat çevirime rağmen), orijinalinden kitap sayfalarının fotolarını çekip ruslara gösteriyorum, onların on kat dibi düşüyor aslından okudukları için. malum; çeviri, aslı gibi olmaz. bir de stili çeviremezsin, o profesyonel çevirmen işi, adam evokatif tarzdan tut 19. yy romantikleri tarzına her tür döktürüyor, kimi yerleri lirik yazıyor kimi yerleri sürükleyici bir roman gibi. milletin de dibi düşüyor haliyle.

çernobil faciası konusunda chernobyl dizisinde göstermedikleri, senaristin kendisinin de bilmediği gerçekler var, tam merkezinde de rıjkov

valery legasov uluslararası atom enerjisi kurumuna sunacağı raporu bitirdiğinde bir telefon geliyor, komünist parti merkez komitesinden bir takım dinozorlar raporun sansür edilmesi ve yerine partinin hazırlayacağı resmi bir rapor koyulmasını, legasov ve bilim ekibine devlet sırlarını ifşa suçundan soruşturma açılmasını talep ediyor. bunu legasov'un ekibinde yeralan ve o raporun hazırlanmasına yardım eden, şu an halen hayatta olan nükleer fizik profesörü vladimir asmolov, "legasov'a başımız büyük belaya mı girdi? diye sordum, ikimiz de epey korkmuştuk. sonra bir telefon daha geldi, nikolay ivanoviç, başbakan, 'siz onları kaale almayın gidin raporunuzu sunun, ben onay verdim, ben sizin arkanızdayım kimse karışamaz' dedi, rahat bir nefes aldık" diye anlatıyor. rıjkov kendisi de anılarını ve sovyetler birliği'nin dağılma sürecini yazdığı kitapta bunu anlatmış, o sansürcü dinozorlara laf sokmayı da ihmal etmeden.

"sovyet sistemine laf ediyorlar ama 1986 yılında politbüro ne derse o olurdu, politbüro olmasa o kadar kaynağı o kadar hızlı bir şekilde mobilize edemezdik. bir örnek vereyim: legasov reaktörü söndürmek için kurşun istediğinde benim bir telefonumla sovyetler birliği demiryollarında kurşun taşıyan bütün trenler çernobil'e yönlendirildi, kimse emre uymamaya cesaret edemezdi." diyor. dizideki şerbina karakterine karizma katan sahnedeki 5000 ton kurşun, 6000 ton boron ayarlama işini aslında rıjkov yapıyor yani. bunu da hem kitapta hem röportajlarda "bilim ekibi ne istediyse hiç ikiletmeden anında yolladım, legasov ve ekibinin uzmanlığına, tecrübesine sorgusuz sualsiz güveniyorduk" diye aktarmış.

legasov'u çekemeyen fizikçiler gorbaçov'a çıkıp ödül listesinden ismini sildirdiklerinde de rıjkov ona sahip çıkmış, bütün politbüro'yu örgütleyip gorbaçov'a hesap sormuşlar. "normalde sakin biriyimdir, kolay kolay sinirlenmem ama listede legasov'un olmadığını görünce tepem attı, gittim gorbaçov'a bu ne iştir? neden legasov yok? diye çıkıştım. bütün politbüro onun en büyük ödülü almasına oybirliğiyle karar vermişti, legasov çok büyük hizmet yaptı, kendi hayatını riske attı. ödülü en çok hakeden oydu" diye anlatıyor. legasov'un trajik intiharından ve ona yapılan ayak oyunlarından bahsederken de gözleri nemleniyor, acı acı iç çekiyor. (bunları da millet dizide olmadığı için bilmiyor tabii.)

çernobil'i ise anılarını ve sovyetlerin dağılma sürecini yazdığı kitabında şöyle anlatıyor

"felaketler sıklıkla sert kaderimizden gelir: iç savaş, büyük vatan savaşı -bunlar global facialara örnek. bir de daha küçük olanları vardır: salgın, kuraklık, deprem, sel. çernobil ise bu ikisini bünyesinde birleştiriyor. onu biz inşa ettik, beceriksizce işlettik ve bizden intikam aldı."

"(legasov) beni uyarmıştı, ve bugün sözlerimi inkar etmiyorum: biz hazırladık bu olayı, geleneksel intizamsızlığımızla, tezahüratlarımızla, 'muazzam oranda plan'larımızla, lanet olası 'zamanın talep'leriyle, işin sonunda. atoma plastik oyuncak muamelesi ettik. ama böyle bir yansımayı bekledik mi?"

"çernobil acımasızca binlerce insanın kaderini ezip geçti, daha kaç tanesini bulacak, yakalayacak ve bitirecek! benim hayatımda ağır ve kara bir iz bıraktı." (şu anlatımın güzelliğine bakar mısınız?)

spitak depremi'nde yaptıkları ise kelimenin tam anlamıyla destan yazmak olmuş

depremin üzerinden 30 yıl geçmiş olmasına rağmen ermenistan'da hala kral muamelesi ediyorlar adama. o da her sene facianın yıldönümünden deprem kurbanlarını anma törenlerine katılıyor, ileri yaşına rağmen turp gibi olduğu için kalkıp o kadar yolu gidiyor her sene. "ermenistan'a iki gün için gittim ama ebediyen kaldım" diyordu röportajın tekinde, orada 2 ay boyunca harcadığı insanüstü çaba ve telefon başında günlerce sabahlayıp hem bütün sovyetler birliği kaynaklarını, hem gelen yabancı yardımları organize etmesinden sonra ermeni halkıyla arasında güçlü bir bağ oluşmuş. rusya-ermenistan parlamentoları işbirliği kurumunu kurup yöneticisi olmuş. depremden 10-12 yıl kadar sonra yapılan bir talk show programı izledim, orada sokak röportajı yapıp ermeni bir dayıya soruyorlar, rıjkov hakkında ne düşünüyorsunuz diye, 'o aziz biri, onun yeri ararat'ın zirvesidir' diyor. adamlar yere göğe sığdıramayıp ermeniler için en kutsal yer olan ağrı dağı'nın tepesine layık görüyorlar. 'bunu kendisine göstereceğiz, bir mesajın varsa kameraya bak söyle' diyorlar, dayı gözleri buğulanarak, iyice duygusal bir tonla 'sen bizim her şeyimizsin, bizi sakın ha bırakma' gibi bir şey diyor (kelimesi kelimesine aklımda değil ama bunun gibi bir şey diyor) sonra stüdyoya geri ışınlıyorlar, rıjkov'a zoom yapıyorlar, yüzü gözyaşlarından sırılsıklam olmuş, loş ışıkta bile belli oluyor.

gümrü'nün en merkezi yerinde şekilli bir caddeye ismini vermişler, caddenin girişine de kabartma büstünü koymuşlar. hah işte o çok merak ettiğiniz video da 1988 spitak depremi belgeselinden. depremin 20. yıldönümünde vatandaşlar imza toplayıp ermenistan cumhurbaşkanı ve hükümetine talep mektubu vermiş, normalde sadece ermeni ırkından olanlara verilen, o da charles aznavour dahil hepi topu 12 kişiye verilmiş olan 'ermenistan halk kahramanı' nişanının rıjkov'a verilmesi için talepte bulunmuşlar. o nişanı verdikleri ermeni olmayan tek kişi rıjkov. o kadar seviyorlar, tapıyorlar. hayatta olmasa ermeni ortodoks kilisesi aziz ilan edecekti adamı neredeyse.

diaspora ermenilerinin yeni nesli mesafeden dolayı pek tanımıyor. mevzubahis videoyu amerika'da yaşayan ermeni diasporasından bir arkadaşa gösterdim. herif azılı bir anti-komünisttir, rusları da hiç sevmez. videoyu izleyince "demek ruslardan böyle asil insanlar çıkıyormuş, nalet komünist rejim böyle adamların yüzü suyu hürmetine o kadar ayakta kalabildi herhalde" dedi. sonra gitmiş merak etmiş araştırmış, geliyor bana anlatıyor, 2 günde fanboy oldu eleman. "tanrı uzun ömür versin o güzel ve asil insana" diyor.

1988 Spitak Depremi'nde Rıjkov (Türkçe altyazı seçeneğiyle izleyebilirsiniz.)

yardımına koştuğu bir tek ermeniler değil tabii

sovyetlerin dağılma sürecinde bir takım provokatörlerin etnik çatışmaları ateşlemesi sonucu fergana'da pogroma uğrayan (bkz: fergana olayları), yerleşimleri yakılıp yıkılan ahıska türklerinin de hızır gibi yardımına yetişmiş, onları kıyıma uğradıkları fergana'dan kurtarıp ata topraklarına geri dönmeleri için bir sürü uğraşmış, diplomasi yapmış. ancak stalin'in yaptığı sürgünden beri köprünün altından çok sular aktığı, oralara yerleşen gürcüler ahıskalıları katiyen istemedikleri için bu girişimler başarısız olmuş. sonunda rusya federasyonu içinde ahıska türklerini kabul eden, kucak açan başka yerler bulup onları oralara yerleştirmiş.

bu korkunç olayları " ilk önce beyinlerin yıkanması ve 500-1000 kişilik kalabalığın toplanması. daha sonra da türklerin evlerine baskınlar, yağmalar, kundaklamalar ve cinayetler... ben diğer ilçe, fabrika, kolhoz ve sovhozlarda yaşananların üzerinde durmayacağım. inanın bana oralarda yaşananlar anlattıklarımdan daha az korkunç değildi. benim gördüklerimi kimsenin görmesini arzu etmezdim." diye anlatmış. merak edenler kendisiyle bu konuda yapılan röportajların türkçe çevirisini pdf olarak şuradan okuyabilir:
link

ekleme: bu yazıyı yazdıktan sonra birçok ekşi sözlük yazarı kitaplarını sordu

ekonomi kitaplarından 2 tanesinin ingilizce çevirisini gördüm amazon'da, ama otobiyografi ve sovyetlerin dağılışını anlattıklarının çevirisi maalesef yok. onlarda edebi olarak cidden muhteşem pasajlar var. andropov'un ölümünü anlattığı bölüm vardı, yok böyle bir şey. robin hobb gibi über yazarların yüzlerce sayfayla yaptığı damardan vurma işini 2 sayfada yapıyor. hiç bilmediğin tanımadığın birinin ölümüne üzülüp acısını hissediyorsun. kendi satırları yazarken çektiği acıyı sana da aynen hissettiriyor. bazen böyle oturup konyak içip dertleşiyormuş gibi anlatıyor, içini döküyor, alabildiğine samimi. onlardan çevirip çevirip buraya koyarım, o kitapların çevirisi yok malum, hiç bir yabancı dile çevrilmemiş ama talep olursa çevirirler.

millet gidip yayıncılara sorsa, müşteri görürlerse gayet çevirirler. haberleri olmadığı, milletin de haberi olmadığı, talep olmadığı için çevrilmiyor yani. rıjkov da aşırı derecede mütevazı olduğundan kendi reklamını yapmıyor. bu anlattığım şeylerin bir çoğu resmi biyografilerinde, wikipedia sayfasında falan yok mesela, kendisi de reklam etmez. ben bile bazılarını tamamen tesadüf sonucu arşiv didiklerken buldum. ermenilerin imza topladığı falan devletin arşiv envanterinde vardı, imzaların toplandığı dosyalar, halkın devlete talep mektubu falan orada listelenmişti. bu kadar underrated adam yani düşün, koskoca sscb başbakanlığı yapmış kaç sene ama karakterinden dolayı sormadılarsa anlatmıyor.

Çernobil'in Nedenlerini Açıklamasından 1 Gün Önce İntihar Eden Kimyager: Valery Legasov