EDEBİYAT 2 Eylül 2016
333b OKUNMA     2206 PAYLAŞIM

Okudukça Zihnimizi Berraklaştıran Adam: Jiddu Krishnamurti'den Enfes Alıntılar

Hayatı boyunca farkındalığın ışığını yaymaya çalışmış olan Hindistan asıllı düşünür, konuşmacı ve yazar Krishnamurti'den ufuk açıcı alıntılar.

"bir öğretmen öğrencileriyle her sabah iyilik, güzellik ve sevginin doğası üzerine konuşuyordu. bir sabah, tam konuşmasına başlarken, pencere pervazına bir kuş kondu. bir süre şakıdı ve uçtu. öğretmen öğrencilerine şöyle dedi: "bu sabah ki konuşma sona erdi."

(bkz: farkındalık)
(bkz: 4 33)

"sizce yere düşen bir yaprak ölümden korkar mı? bir kuşun ölümden korkarak yaşadığını düşünür müsünüz ? kuş ölüm ne zaman gelirse ölümle o zaman tanışır. ama ölümden endişe duymaz. böcekleri yakalaması, yuva yapması, şakıması, uçmanın tadını çıkara çıkara uçmasıyla, daha çok yaşamakla ilgilenir. hiç kanatlarını çırpmadan rüzgar tarafından taşınarak gökyüzünde süzülüşünü izlediniz mi ? ne kadar ebedi bir zevk içinde görünüyorlar. ölümden endişe duymuyorlar. ölüm gelirse problem değil, yok olurlar. ne olacağı ile ilgili endişeleri yoktur, bir andan diğerine doğru yaşarlar. değil mi ? biz insanoğlu, bizler her zaman ölümden endişe ederiz. çünkü biz yaşamıyoruz. sorun bu. biz ölüyoruz. yaşamıyoruz..."

“bu denli hastalıklı bir topluma iyi eklemlenmiş olmak, sağlıklı olmanın bir ölçüsü olamaz.” 

"disiplinli bir zihin, asla özgür bir zihin değildir"

"kendiniz için öğretmensiniz ve öğrencisiniz, efendi, yol gösterici, lider sizsiniz. siz her şeysiniz! ve anlamak, değişimdir."

"zekasız sevgi olamaz köleliği yaratır;sevgisiz zeka olamaz diktatörlüğü yaratır."

"üzüntü, arzunun gölgesidir."

"sorun tanrının olup olmaması değil, onu nasıl bulacağımızdır..."

"sevgi, sadece kendi başına bir ilişkiye çok radikal bir devrim veya değişim getirebilir, ve sevgi bir akıl işi değildir. planlanması ve istenmesi sadece çatışmaya, karmaşaya ve sefalete götürür. ancak kendiliğindenlik onu saf yapar."

''her şeye baş kaldırıyorum. başka insanların kendilerini üzerimde yetke saymalarına, başkaları tarafından egitilmeye, başkalarının bildiklerini bana kabul ettirmeye çalışmalarına baş kaldırıyorum. kendim bulmadıkça hiçbir şeyi doğru kabul etmiyorum. başkalarının benden farkli düsünmesine karşı değilim, ama onların bana düşüncelerini, yaşamla ilgili görüşlerini zorla kabul ettirmeye çalışmalarına katlanamıyorum. daha küçük bir çocukken de baş kaldırıyordum. dinliyor, izliyor, ama bir yandan da sözlerin yanılsamasının ardindaki hakikati arıyordum.”

"hiçbir kitap, hiçbir gita, giçbir unpanişad size kendinizi öğretemez. aynı şekilde, hiçbir filozof, hiçbir profesör, hiçbir psikolog da size kendinizi öğretemez. onların size öğretebileceği tek şey ne olduğunuz veya ne olmanız gerektiği hakkında kendi düşünceleridir. bu ise onların görüşü, çıkarımı, algısıdır, sizin değil.

asırlar boyunca başkalarının otoritesini, guruların otoritesini, geleneğinizin otoritesini kabullendiniz. işte bu yüzden hiç enerjiniz yok; bu yüzden köreldiniz, duyarsızlaştınız; işte bu yüzden ikinci el insanlarsınız... bu yüzden otorite sizi mahvetti, dinler sizi yıktı. lütven bu gerçeği görün. bütün tapınak zillerine kulak verip tapınaklara gitseniz de aslında tapındığınız şey haz ve paradır."

"her insanın geçimini doğru yoldan sağlamanın ne olduğunu bilmesi gerekmez mi? 

eğer biz açgözlü, kıskanç ve güç peşindeysek, o zaman geçimimizi sağlama yollarımız içsel isteklerimize bağlı olacaktır ve bu nedenle eninde sonunda savaşla sonuçlanacak yarışmacı, acımasız ve baskı dolu bir dünya doğuracaktır..."

"sizi hiç kimse tuzağınızdan çekip çıkaramaz... hiçbir gurur, hiçbir ilaç, hiçbir mantra... hiç kimse... ben dahil hiç kimse...
bütün yapmanız gereken, başlangıcından sonuna kadar farkında olmak ve arada dikkati yitirmemek...
farkındalığın bu yeni niteliği dikkattir... bu dikkatin içinde ben tarafından çekilmiş hiçbir sınır yoktur...
bu dikkat erdemin en yüce biçimidir... bu yüzden aşktır... bu en yüksek derecedeki zekadır...
eğer insan elinden çıkmış tuzakların yapısına ve doğasına duyarlı değilseniz bu dikkat var olamaz..."

"peki ya, bir kimseyi sevmenin ne demek olduğunu biliyor musunuz?
bir ağacı, bir kuşu ya da bakıp gözettiğiniz bir hayvanı sevebilir misiniz?
size hiçbir karşılık vermese, gölgesinden de yararlanamasanız, arkanızdan da gelmese, size bağımlılık duymasa gene de sevebilir misiniz?...

"dünyayı ve dünyadaki şeyleri sevmediğimiz, onlardan yalnızca yararlandığımız için... yaşamla bağımızı yitirdik...
şefkat duydugumuzu, duyarlığımızı, güzel şeylere tepkimizi yitirdik;
doğru ilişkinin ne olduğunu ancak bu duyarlılığın yeniden kazanılmasıyla anlayabiliriz."

"insanın dramı sanki başka türlüsü de olabilirmiş gibi görünmesine rağmen yaşamın tadına varamaması yaşamın keyfini gereği gibi çıkaramamasıdır. karmaşık çelişkili düşünceler ve duygular arasında korkular ve kaygılar içinde bocalayan ne istediğini ne istemediği tam olarak bilemeden tatsız bir yaşamı sürükleyip duran insanın bu durumu gerçekten acıklı… ya da şöyle söyleyelim: insan kendi kendinden habersiz koşar adım ölümüne yol alıyor".

"şiddet sadece bir başkasını öldürmek değildir. bir keskin söz kullandığımızda, bir kişiyi dikkate almayan bir davranış yaptığımızda, korkuyu hissettiğimiz için itaat ettiğimizde bunlar da şiddettir. öyleyse şiddet tanrı adına bir katliam yapmak, bir toplum ya da ülke adına öldürmekten ibaret değildir. şiddet bunlardan daha da çok kez ustaca, daha derindir ve bizler bunlarla şiddetin daha derin olanlarına başvururuz".