TARİH 4 Haziran 2018
79,8b OKUNMA     840 PAYLAŞIM

Orta Çağ'da On Binlerce Kişinin Katledilmesine Sebep Olan Tarihi Olay: Cadı Avı

1480-1750 yılları arasında Avrupa'da 40-60 bin insanın öldürülmesine neden olan Cadı Avı'nın tarihsel gelişimi.

dünya üzerinde yaşanmış en acı olaylardan biridir cadı avı. her ne kadar öldürülenlerin sayısının milyonları bulduğunu söyleyenler varsa da gerçek sayının 40.000-60.000 arasında olduğu düşünülmektedir. cadılık ilk olarak 1736 yılında suç olmaktan çıkarılmıştır ama cadı avı ne yazık ki henüz bitmiş değildir.

işin içine paranın girmesi ile cadı avları korkunç boyutlara ulaşmıştır. cadı avcılarına verilen ödül, gardiyanların şarabı, cadıların asıldığı ipin parası, yakıldıkları odunları parası hep infaz edilen kişiden ya da kurbanın ailesinden alınmıştır. her cadı avı kurbanının yakılmasından sonra mahkeme üyelerine ikramiye verilmiştir. eğer hala kişinin parası kaldıysa, o kalan para da devlet ve kilise arasında bölüştürülmüştür. tam da bu yüzden; başta yoksul ve köylü kadınları hedef alan bir hareketken daha sonrasında zenginleri de hedef almaya başlamıştır.

bu avlar kutsal kitaba dayandırılmıştır ve kilise eli ile dünyanın birçok yerinde katliamlar gerçekleştirilmiştir. (mısır'dan çıkış 22. bölüm, 18. ayet) bu ölümlerin engizisyon aracılığı ile gerçekleştiğini düşünürsek ve bunun da dini bir kuruluş olduğunu hesaba katarsak cadı avlarına kurban giden binlerce kadının katilinin din olduğunu söylemek yanlış olmaz. papa onayıyla, iki rahip tarafından yazılmış olan malleus maleficarum kitabı tam olarak 'işkencecinin el kitabı' özelliği taşır. ayrıca işkence aletleri de rahipler tarafından kutsanmıştır.


cadı avı'na dair en yaygın yanlış bilgilerden biri sanıyorum ki cadıların hepsinin kadın olduğunun düşünülmesidir

öldürülmüş cadılar dörtte üçü kadındı. cadı avları sadece yetişkinleri değil, çocukları da hedef almıştır. anne ya da babası cadı olarak yakılan çocukların büyüdüklerinde öç almak isteyebilecekleri korkusuyla bunların çocukları da beraber yakılmıştır.

cadı avı kurbanlarının hepsi kadın değildi ama dörtte üç gibi bir çoğunluğu oluşturuyordu kadınlar. neden kadınlar sorusunun cevabı yaratılış hikayesine kadar uzuyor aslında. havva o yasak elmayı yediğinden beri kadınlar erkeklere göre daha çabuk kandırılabilir canlılar olarak görüldüler. dolayısıyla bir kadının şeytanla iş birliği yapma ihtimali erkeklere oranla daha güçlüydü. yine yaratılış hikayesinden biliyoruz ki kadınlara işlediği günah için bir ceza veriliyor. o ceza doğum yaparken acı çekmek. orta çağ'da kadınlar elde ettikleri karışımlarla doğum sancısını azaltmanın yolunu da buluyorlar. oysa kadınların ne haddine acısız doğum? 'acıyı yok ediyorsa bunlar kesinlikle şeytanla işbirliği yapıyor olmalı!'

o zamanlar cadıları nasıl tanıyorlardı dersiniz? 

uçan süpürge, uzun burunlu, yaşlı, çirkin, siyahlara bürünmüş kadınlar geliyorsa aklınıza çok yanılıyorsunuz. cadı avına kurban gitmeniz için şunlardan birinin olması yeterliydi;

kızıl saç, çil, kürtaj yapmak, komşu ile kavga ettikten sonra komşunun başına kötü bir iş gelmesi, ağrısız doğum yaptırmak, erkeğin üreme gücünü elinden almak (menopoza giren kadının vay haline), birden zengin olmak, dinine aşırı bağlı olmak, yaşlılık, delilik, hastalık, sağlık, çirkin olmak, zayıf olmak, vücudunda doğum lekesi bulunması, çok hamarat/titiz/çalışkan olmak, çok tembel olmak, evinin üzerinde bulut olması ya da evinin üzerinde açık hava olması, ayin sırasında esneme (esniyor çünkü şeytan ayini dinlememek için içinden çıkıp kaçmak istiyor, tek başına ormanda çiçek toplamak (o otlarla gidip büyü yapacak sanılıyor) vs vs, liste çok uzuyor.

işte bu gibi saçma nedenler sizin soruşturulmanıza neden oluyor. ve soruşturma başlatıldıysa siz artık bir ölü sayılırsınız. çünkü ne yapıp edip size cadı olduğunu itiraf ettirecekler. bunlardan biri nedeni ile soruşturulan kadınlar çırılçıplak soyuluyor. vücutları traş ediliyor. sonra kadının vücuduna bıçaklar ya da sivri bir şeyler batırılıyor, eğer hissiz bir bölgeye denk gelir de kanamazsa ya da her idamda para alan bu kişiler yaylı bir bıçak kullanırsa o kadın cadı ilan ediliyor. eğer kan yoksa demek ki o bölge şeytan tarafından yalanmıştır deniliyor. bu sırada bir kadının bakire olup olmadığı da kontrol ediliyor. tabii ki kadına tecavüz ederek yapıyorlar bunu.

bir diğer yöntem ise kadını suya atmak. kadın eğer boğulursa bu onun günahsız olduğunu gösteriyor ve boşuna ölmüş oluyor. yok eğer boğulmazsa bu da kadının şeytanla işbirliği yaptığını gösteriyor ve kadın yakılıyor. burada yine önemli bir ayrıntı var; suya bırakılan kadınlara bir elbise giydiriyor, elbisenin şeritleri var, sorgulayan kişiler o şeritlerden tutup çekiyor kadını, dolayısıyla kadının batması engelleniyor. zira eğer batarsa bu onlara para kazandırmaz. o yüzden batmasındansa yakılmasını tercih ediyorlar!

tartı deneyi var bir de. kadına şöyle alıcı gözü ile bakıyorlar, bu kadın olsa olsa 60 kilodur diyorlar. tartıyorlar kadını ve 60 kilo üzerinde çıkarsa bu onun cadı olduğunun kanıtı sayılıyor. (sanırım içindeki şeytana ait olduğu düşünülüyor fazlalığın)


en can sıkıcı olan da tabii ki cezalar

bu cezaları sonlandırmanız için tek bir şansız var. o da suçu itiraf etmek, evet ben cadıyım demek ve başka cadıların ismini vermek. bunu yaparsanız eğer işkence görmeden yakılıp öldürüleceksiniz. yok direnir de ben cadı değilim derseniz işkence çeke çeke ölürsünüz. işte bu durumda kalan kadınlar mecburen ben cadıyım demek zorunda kalıyorlar ve işkence son bulsun diye eşinin, dostunun, komşunun ismini veriyorlar onlar da cadı diye. sonra o ismi verilenlere uygulanıyor aynı şeyler ve bu böyle sürüp gidiyor. işkence yöntemlerinden bazıları şunlar:

su işkencesi: zorla ağzınıza huni ile su boşaltılır. bu işlem sindirim organlarınız patlayıncaya kadar devam ediyor.

metal tıkaç: ağza metal bir tıkaç takılıyor, bunu vida yardımıyla açıyorlar. o arada dişler kırılıyor. konuşacağınızı işaret edene kadar çeneyi birbirinden ayırmaya devam ediyorlar.

ayaklık: demir nemgene ile kan damarları çatlayıncaya kadar ayaklarınızı sıkıştırıp, kemiklerinizi kırıyorlar.

dört atla çekme: eller ve ayaklar dört ata bağlanıyor. ve bu dört at farklı dört yöne doğru gidiyor. (adi herifler)

işkence çarklarında canlı canlı parçalanma, diri diri yakılma, diri diri gömme gibi bir sürü iğrenç şey...

bu işkencelerin başpiskopos tarafından onaylandığını da belirtmek lazım.

Bu içerik de ilginizi çekebilir