"Seni Leylekler Getirdi" Efsanesi İlk Olarak Nereden Çıktı?
historydaily, bu efsanenin çıkış hikayesini şöyle anlatıyor:
"yunan mitlerinde anlatılan efsaneye göre hera, kusursuz güzelliğe sahip kraliçe gerena'yı aşırı derecede kıskanıyordu ve gerena'nın zeus ile ilişkisi olduğuna dair söylentiler vardı. kızgın hera, intikam almak için gerena'yı uzun boyunlu bir leyleğe dönüştürdü ve uçup gitmesini emretti. gerena, babası zeus olduğu tahmin edilen yeni doğmuş bebeğini bırakmak istemedi. bebeğini güvenli bir şekilde battaniyeye sardı ve gagasında taşıyarak uçup gitti...
bazı araştırmacılar, leyleklerin bebek getirme fikrinin bu efsaneden geldiğini iddia etse de başka olası efsaneler de vardı.
eski mısırlılar leylekleri reenkarnasyonla ilişkilendirdi. bir kişinin ruhu -ba- genellikle bir leylek tarafından temsil edilirdi. bir leyleğin dönüşü, ruhun dönüşü anlamına geliyordu ve bu noktada kişi tekrar canlanıyordu.
iskandinav mitolojisinde leylek, aile değerlerini ve birbirine olan bağlılığı temsil ederken, orta doğu'da leylekler saflığı sembolize ediyordu, amerikan yerlilerinin kültürlerinde leylekler genellikle iyi şans ve doğurganlıkla ilişkilendirilmiş.
eski avrupa hikayelerinde leylekler sadakatin ve tek eşli evliliğin sembolü olmuş çünkü leyleklerin ömür boyu çiftleştiklerine inanılır. gerçekte, ömür boyu çiftleşmezler, ancak her yıl aynı yuvalara dönme eğilimleri olduğu için genellikle aynı eşle çiftleşirler.
leylekler, insanlara iyi bir rol model olmuşlar. doğurganlık, ebeveynlik ve tek eşlilikle ilişkilendiren bu hikâyeler, eski insanların kuşların alışkanlıklarını gözlemlemesinin ardından ortaya çıkmış olabilir. ilk olarak, leylekler avrupa, orta doğu, kuzey afrika ve amerika'nın birçok bölgesinde bol miktarda bulunuyordu. ikincisi, kuşlar insanlardan çekinmez ve yuvalarını genellikle insan yerleşimlerinin yakınına yaparlardı. kuşları izleyebiliyor ve onlar hakkında bilgi edinebiliyorlardı. kuşkusuz leyleklerin tek eşli olduklarını -hayatlarının büyük bölümünde eşlerine sadık kaldıklarını- ve iyi, özenli ebeveynler olduklarını fark etmişlerdir.
orta çağ döneminde leyleklerin bebek getirdiği fikri özellikle kuzey avrupa'da yaygındı ve birçok tarihçi leyleklerin göç alışkanlıklarının bu hikayelere katkıda bulunduğunu iddia etmektedir.
avrupa'da çoğu çift yaz gündönümü gününde, güneşi, bereketi ve refahı onurlandıran festivaller sırasında evlenirdi. leylekler de yıllık göçlerine tam bu zamanlarda başlarlardı. bu büyük kuşlar norveç, almanya ve kuzey avrupa'nın diğer bölgelerinden afrika'ya kadar göç ederlerdi. dokuz ay sonra, tam da yeni evliler balayı bebeklerini doğururken kuzey avrupa'ya geri dönerlerdi.
hans christian andersen leylek-bebek bağlantısının güçlenmesine yardımcı oldu.
danimarkalı masal yazarı hans christian andersen, leyleklerin bebekleri getirmesi konusunu ele almış ve bu konuda popüler, ancak karanlık bir kısa öykü yazmıştır. basitçe leylekler olarak adlandırılan öykü, leyleklerin bir göletin derinliklerinden uyuyan bebekleri nasıl seçtiklerini ve onları yakın köylerdeki ailelere nasıl teslim ettiklerini anlatır.
hikayenin konusu kısaca şöyledir:
"bir köyde, leyleklerle alay eden ve onlara taş atan kötü ruhlu küçük bir çocuk yaşarmış. leylekler bu şımarık çocukla ödeşmek için ailesine ölü bir bebek teslim etmiş." bu hikâye, yaramaz çocuklara davranışlarının sonuçları olduğunu ve genç ebeveynlere de çocuklarını disipline etmeleri gerektiğini göstermek için ibretlik bir masal olarak tasarlanmıştı.
andersen'in masalının bir varyasyonunda, doğmamış bebekler bir gölette değil, almanca leylek taşı anlamına gelen adeborteines adlı bir mağarada tutulmaktadır. bu hikayeye göre, bebekler bu mağaradaki taşlardan yumurtadan çıkarılır, kurumaya bırakılır ve daha sonra leylek aracılığıyla bekleyen ailelere teslim edilir.
olası bir doğal açıklama da şöyledir:
bir araştırmacı, insanların neden leyleklerin gagalarında yeni doğmuş bebekleri taşıyabileceklerine inanmış olabileceklerini açıklamak için makul bir teori sundu. chichester üniversitesi'nde ingiliz edebiyatı profesörü ve folklor ve masallar üzerine akademik bir araştırma dergisinin editörü olan paul quinn, eski insanların önce uzun gagasıyla uçan bir leyleği, sonra da keseli gagasıyla uçan bir pelikanı gözlemlemiş olabileceklerini belirtti. bu sonuncusu, sanki aynı kuş gagasında bir bohça taşıyormuş gibi görünebilir.
leylek hikayeleri ebeveynlere kolay bir kaçış hikayesi sağladı. viktorya dönemi ingiltere'si, özellikle seks, hamilelik ve doğum gibi konularda oldukça tutucu bir dönemdi. küçük çocukların doğal olarak bu konularla ilgili soruları vardı. ebeveynler bu utanç verici sorulardan kaçınmak için leyleği bir örtbas hikayesi olarak kullandılar. çocuklara leyleğin bebekleri getirdiğini söylemek, onlara tüm karmaşık gerçeği söylemekten çok daha derli toplu bir cevaptı. andersen'in leylekler adlı kısa öyküsü yayınlandığında, mütevazı ebeveynlerin anlattığı masallara güven duyulmasına yardımcı oldu."