SİNEMA 19 Temmuz 2019
71,2b OKUNMA     768 PAYLAŞIM

Sinema Tarihinin En Psikopat Karakterleri

Kötü karakterler, iyi-kötü çatışmasını işleyen her hikayede en önemli unsur oluyor ve haliyle daha derin iz bırakıyorlar. Sinema tarihinin en sağlam psikopat karakterlerinden on tanesini inceliyoruz.

psikopat kelimesinin kısaca tanımı ile başlayalım. çok sevdiğimiz etimolojiden gelsin: antik yunanca’dan psukhe-ruh ve (patoloji kelimesinin de kökeni olan) pathos-acı çekmeden gelir.

bu kişilerde kurnazca yalan, manipülasyon, duygu sömürüsü, kibir, ahlak ve vicdan örgüsünü hiçe sayma gibi belirtilere empati yoksunluğu ve pişman olmama hisleri de eklendiğinde nurtopu bir gibi psikopat karşımıza çıkar. bu “hasta”lar genelde iyi eğitimli, soğukkanlı olup çocukluk travmalarından beslenir. yazımızda , sinema dünyasınındaki en psikopat on “karakteri” inceleyeceğiz.

uyarı: aşağıda talented mr. ripley, american psycho, a clockwork orange, the dark knight, the silence of the lambs, the skin i lived in, no country for old man, skyfall, full metal jacket, se7en, filmlerinden spoiler'lar bulunmaktadır.


10. tom ripley

patricia highsmith’in 1955 yılında yazdığı aynı adlı eserden uyarlanan filmde, matt damon’un canlandırdığı tom karakteri, 50’lerde amerika’dan italya’ya uzanan bir hikayenin baş kahramanı. yetenekleri, insanları taklit edebilmesi, teknede dickie’yi öldürdükten sonra otel görevlilerinin fark etmemesi ile onun yerine geçen tom’u zekice planları ve foyasını ortaya çıkarmaya çalışan herkesi öldürmesiyle/öldürmeye çalışmasıyla hatırlıyoruz.

9. patrick bateman

bret easton ellis’in 1991 tarihli american psycho adlı kitabından uyarlanan filmdeki ana karakterimiz patrick. new york'lu züppe broker patrick’in etrafında gelişen olaylarda en çok ortaya çıkan duygu kibir. izleyenler kartvizit sahnelerini hatırlayacaktır. “hip to be square” şarkısı eşliğinde ve doğaçlama olarak sahne çekilirken sergilediği dansıyla allen’i öldürdüğü an ve iş arkadaşlarını onun londra’ya gittiğine ikna edişi, yine birçok psikopat özelliklerini kendisinde barındırdığını görüyoruz.

8. alex

anthony burgess’in 1962 yılında yazdığı aynı adlı romandan uyarlanan filmde malcolm mcdowell tarafından canlandırılan alex’i stanley kubrick “bakışı” ile bolca görürüz. (kubrick bu bakışı daha sonradan the shining ve full metal jacket’ta da işlemiştir) burgess’in yarattığı ahlaksız ve distopik dünyayı yansıtan kubrick’in eserinde alex’in kendi çete arkadaşlarına bile acı vermekten hoşlanması, sudan çıkarken yardım eli uzatacak gibi yapıp ellerini kesmesi gibi yaptıkları ve tedavi sahnesi damgasını vuruyor. filmde alex’in ruhunu besleyen en büyük besteci beethoven. hatta tedavi sırasında ona beethoven dinletirlerken “yapmayın o kimseyi öldürmedi” demesi ve tüm filmde çalan “hırsız saksağan” uvertürü ve tedaviden sonra alexander’in evinde “singin in the rain”i söylemesi de yine çok güzel ayrıntılar. filmin sonunda “tamamen iyileştim” diyen alex doğru mu söylüyordu? kim bilir...

7. robert ledgard

içinde yaşadığım deri filmimizin canı doktoru robert var sırada. filmden yaklaşık on yıl kadar thierry jonquet’in tarantula kitabını okuyan ve oradan esinlenen almadovar’ın kült filminde doktorumuz, kızına tecavüz ettiğini düşündüğü vicente’i bir dizi ameliyat sonrasında cezalandırarak eski karısına benzetir yani kadın yapar. oxford üniversitesinde çalışan professor kevin dutton, psikopatların en çok görüldüğü beşinci alanı cerrahlar olarak tanımlamış. birinci sırada ise finans sektörü çalışanları yer alıyormuş.

6. james bond

ian fleming’in ölümsüz karakteri şaşırtıcı gelebilir. ancak soğukkanlılığı, zekası ve rumuzundaki, “licence to kill”i sembolize eden çift 0’i ile james bond, sinema dünyasının en psikopat karakterlerinden biri. geçenlerde tekrar izlediğim skyfall filminde, bir gece önce aşk yaşadığı severine’in, raoul’un adasında, yine raoul tarafından öldürülmesinden sonra gözünü dahi kırpmaması ve kızın başındaki viskiye ithafen “viskiye yazık oldu” demesi, neredeyse kimseye aşık olmaması (casino royale’de vesper’dan etkilenmişti elbette) sinema dünyasının en psikopat karakterlerinden biri yapıyor.

5. çavuş hartman

full metal jacket filminde, lee ermey tarafından canlandırılan (lee ermey se7en filminde sommerset’in şefini de oynamıştır) karakter, vietnam savaşı öncesinde bir grup askeri eğiten psikopat bir çavuş. sabah kosularındaki marşları, nizam ve intizam sapkınlığı, en ufak şeyde bile tüm bölüğe ceza vermesi, empati eksikliği ve kendisinin de soru olacak pyle’i her fırsatta çıldırtması kendisinin oldukça başarılı bir psikopat karakteri çizmesine yol açıyor. 1988 yılında golden globe’a aday olduğunu da hatırlatalım...

4. john doe

se7en filminden hatırladığımız ve kevin spacey tarafından hayat bulan john doe. iyi eğitimli, zengin, öldüreceği kişileri bir sene besleyecek kadar sabırlı ve sonunda öleceğini bilmesine rağmen müthiş planlı. kendi parmak izlerini yakacak kadar hasta, inandığı şey için yüzlerce, binlerce kitap okuyacak ve 2500 sayfa not yazacak kadar da paranoyak. bıraktığı ipuçları, ölüme giderkenki sakinliği onu unutulmazlar arasına sokuyor.

3. dr. hannibal lecter

the silence of the lambs filminde anthony hopkins tarafından canlandırılan “hannibal cannibal” aslında direkt psikopat değil. onun tanısı bir nevi; dissosyatif kişilik bozukluğu. zekası, gözlem yeteneği, bilgisi, planlama kabiliyeti takdire şayan. clarice ile ilk tanışmasını onlarca kez izlemişimdir, detaylara dikkat: ilk görüşmede onu etki altına alması, anagramlı cevaplarla onu bill’i bulmaya yönlendirmesi muazzam. hiçbir şekilde empati yeteneği ve merhamet duygusu yok. 92’de hopkinsin bu performansla oscar aldığını da hatırlatalım. (bu arada şu anda okuduğum kitap olan wilhelm reich’in – karakter analizi kitabı, lecter’in müthiş gözlem yeteneğini edinmeniz için müthiş bir kaynak, şiddetle tavsiye)

2. anton chigurh

no country for old men filmindeki anton karakteri... cormac mccarthy’nin aynı adlı eserinden beyazperdeye uyarlanan bu film ile bardem’in oscar aldığını belirtelim. havalı tüple adam öldürmesinden ziyade, benzincide kasadaki adam ile konuşması, o diyalogdaki her detay, adama karşı verdiği cevaplar ve sorduğu sorular ve hayatını bir yazı-turaya bağlaması muazzam. tüm film boyunca brolin’in peşinden gitmesi, hedefe inancı, asla pes etmemesi, zekası, merhamet acıma duygusundan yoksunluğu, stabilitesi ile çok başarılı bir karakter. kazadan sonra çocuğun t-shirt'üne karşı para vermesi biraz yumuşak göstermiş olabilir. ama bence sinema dünyasının en altın “psikopat”larından biri anton'dur.

1. joker

the dark knight'tan gelsin. çalıştığı adamları gözünü kırpmadan öldürebilen, milyonlarca doları anında yakabilen, bir insanın karnına bomba yerleştirebilen, en yakın iki hasmının sevdiği kadını diri diri yakan, zeki, alaycı, empati ve acıma duygularından nasibini almamış ve tüm bunları babasının küçükken ağzının kenarına kondurduğu yaralara borçlu olan joker. psikopat teriminin tam karşılığıdır. heath ledger bu rolü ile öldükten sonra oscar almıştı, zaten biliyorsunuz.

iki not

birincisi: neden norman bates yok denebilir? filmin adı zaten psycho ama bates direkt psikopat değil, onunkisi bipolar kişilik bozukluğu, yani annesine bürünmesi vs. o yüzden listeye alamıyoruz.

ikinci olarak: taxi driver'ın travis bickle'ı neden yok? bickle, psikopattan ziyade sosyopat, onun derdi daha çok toplumla. bu iki karaktere yer vermememin sebebi bunlar.

Film ve Dizilerde Neden Bazı Kötü Karakterleri İyilerden Daha Çok Seviyoruz?

Nightcrawler, Sosyopat Başrolü Üzerinden Medya Sektörünün Günahlarını mı Aklıyor?