TARİH 16 Ağustos 2021
97,7b OKUNMA     1188 PAYLAŞIM

Tarihte Hakkı Verilmeyen Kadınların Başında Gelen Sitti Hatun'un Hikayesi

Dulkadiroğulları hükümdarının kızı, Fatih Sultan Mehmet'in nikahlı eşi, resmi çizilen ilk Osmanlı kadını Sitti Mükrime Hatun'un hayat hikayesi.

tarihte, hakkı yeterince verilmeyen kadınların başında sitti mükrime hatun geliyor. mesela an itibarıyla ekşi sözlük'te hürrem sultan başlığına 215, sitti hatun'a sadece 3 entry girilmiş! halbuki sitti hatun'un, hürrem sultan'dan fazlası var, eksiği yok: dulkadiroğulları hükümdarının kızı, fatih sultan mehmet'in nikahlı eşi, resmi çizilen ilk osmanlı kadını, osmanlı'da düğünü yapılan son hanedan mensubu, edirne'ye gömülen ilk osmanlı... dahası osmanlı'nın beylikten imparatorluğa, başkentin edirne'den istanbul'a, ikinci mehmed'in fatih'e dönüşmesinin birebir tanığı!

bütün bunlara rağmen sitti hatun, tarihi belgelere düğünüyle geçmiş; ama ne geçme! bütün osmanlı tarihi boyunca gerek bizans gerekse de osmanlı kaynakları tarafından düğün süreci sitti hatun kadar en ince ayrıntısına kadar anlatılan ikinci bir kişi daha yok. başta aşıkpaşazade ve franz babinger olmak üzere neşri'de, düstürname-i enver'de, ibn kemal'in tevarih-i al-i osman'ında, hoca saadeddin efendi'nin tacü't tevarih'inde, oruç beğ tarihinde falan kız isteme, nişan, gelin alayı, çeyiz vb. bütün aşamalar tek tek anlatılmış. nasıl anlatılmasın ki! 1449 yılında bütün anadoluyu boydan boya defalarca kateden acayip bir yolculuk söz konusu. bu yolculuğun ne bir romana ne bir filme ne de bir diziye konu olmaması çok garip. hadi bunları geçtim. bari bir youtuber, diyelim orkun ışıtmak çıksa ve sıfır tl ile at sırtında 6372 km'lik sitti hatun challenge falan yapsa ya! neyse tekrar konumuza ve hikayenin en başına dönelim.

ikinci murat, oğlu şehzade mehmet'i (yani fatih'i) evlendirmek isteyince aklına hemen elbistan'da bulunan dulkadiroğulları hükümdarı süleyman bey'in kızları geliyor. bunun nedeni, müstakbel çiftin birbirlerini görüp sevmesinden ziyade dulkadiroğulları'nın memlüklüler ile osmanlılar arasındaki stratejik önemini haiz bir tampon devlet olmasında. süleyman bey'in kızını vermek istemesinin nedeni ise bu sayede hem karamanoğulları'na hem de memlüklüler'e karşı osmanlı'yı yanında tutma arzusu. yani olay bütünüyle politik. nitekim dulkadiroğulları sadece fatih'e değil, fatih'in dedesi mehmet çelebi'ye de kız verdiği gibi (emine hatun) fatih'in oğlu ikinci bayezit'a da kız vermiş (ayşe hatun ki kendisi, sitti hatun'un kardeşi alaaüddevle’nin kızı ve yavuz sultan selim'in de annesi).

fatih ile sitti hatun'un düğününün en ilginç tarafı, katedilen mesafenin uzunluğu. 15.yy'ın ortasında at üstünde yapılan bu destansı yolculuk hakkında bir fikir vermesi için google maps'i açıp -o zamanki güzergahların farklı olduğuna falan takılmaksızın- kabaca bu yolculuğu kafamızda canladırmaya çalışalım:

- padişah ikinci murat, oğluyla evlendireceği kız için amasya beyi hızır ağayı görevlendiriyor (edirne-amasya arası: 915 km).

- hızır ağa ise karısını, hadım ağaları ve hizmetlileriyle birlikte dulkadiroğulları hükümdarı süleyman bey'in beş yetişkin kızından en münasibini seçmesi için amasya'dan elbistan'a yolluyor (437 km).

- kızlar arasından sitti hatun'u görüp beğenen hızır ağa'nın karısı, kızın şekli şemali ve huyu suyu hakkında padişahı bilgilendirmek için elbistan'dan başkent edirne'ye gidiyor (1230 km).

- padişahtan alınan onay üzerine hızır paşa’nın hanımı, yanına vezir saruca paşa ile fatih'in sütannesi daye hatunu, rumeli beylerinin hanımlarını, osmanlı’nın en seçkin soylularını, çeşitli yöneticileri, eşraf, ayan ve en iyi askerlerden oluşmuş silahlı bir birliği de alarak gelin almak için edirne'den tekrar elbistan'a gidiyor (1230 km).

- elbistan'da kız alındıktan ve korteje kızın erkek kardeşi malik aslan da eklendikten sonra tekrar elbisttan'dan edirne'ye gidiliyor (1230 km).

- düğünden hemen sonra çiçeği burnunda çift edirne'den, şehzadenin sancak beyi olarak
görevli olduğu manisa'ya geçiyor (edirne-manisa: 665 km).

- manisa'ya gelmelerinden kısa bir süre sonra 1451'de ikinci murad'ın ölmesi üzerine çift tekrar edirne'ye dönüyor (manisa-edirne: 665 km) (bu son yolculuktan sonra sitti şah hatun bir daha hiçbir yolculuk yapmayacak, ölünceye kadar edirne'de kalacak ve ne 1453'te ne de sonrasında istanbul'a adım dahi atmayacaktır).

yani toplarsak, sitti hatun ile şehzade mehmet'in evlilik sürecinde 6372 km yapılmış! üstelik at sırtında! ben google map'ten bakarken yoruldum, kim bilir o insanlar nasıl helâk oldu! peki üstlerindeki onlarca kiloluk ağırlıkla o zavallı hayvanların yorgunluğu... at sırtında 1 günde 40 ilâ 55 km yapılabildiği düşünülürse, bütün bu yolculukların aylarca sürdüğü ve hayli renkli geçtiği anlaşılıyor. renkli, çünkü düğün kortejinin bizatihi kendisi, osmanlıların gücünü kortej güzergahında bulunan izleyecilere göstermeyi amaçlamış. düşünün bir: 15.yy ortalarında anadolu bozkırında yaşarken birden bire şehrinizden, padişaha gelin olan bir hükümdar kızının düğün alayı geçiyor: at sırtında gösterişli elbiseleriyle yüzlerce erkek, kadın asilzade ve yanlarında askerler, silahlar, atlar, develer (hatta belki filler), davullar, zurnalar. bu görüntünün abartı olmadığını anlamak için sitti hatun ile fatih'in düğününden 15 yıl önce, 1433'te, fatih'in babası ikinci murad ile üvey annesi maria despina'nın (mara hatun, sırp hükümdar george brankoviç'in kızı) kız isteme konvoyuna şahit olan seyyah bertrandon de la broquiere'ın yazdıklarına bakalım:

"bir gün büyük türk [sultan] tarafından yunanistan beyi [rumeli] beylerbeyi'nin kızına düğün için gönderdiği hediyeyi gördüm. paşalardan birinin hanımı, hediyeyi teslim etmeye gitti. hepsi çok iyi giyimli, bazıları kırmızı kadifeden pahalı kaftanlar içinde, diğerleri altın rengi giysiler içinde otuz ya da daha fazla kadınla birlikteydi. bazılarının çok pahalı eyerleri vardı. hanımın kendisi kırmızı altın bir elbise giymişti ve yüzünü, taşlarla kaplı çok güzel ve pahalı bir kumaşla kapamıştı. kadınların yüzlerini çok pahalı malzemelerle örtmeleri adettir. tıpkı krallar gibi bacakları iki yana açık olacak şekilde ata binmişlerdi. önlerinde on iki ya da on dört adam vardı: iki halk ozanı, bir trompet ve büyük bir davulun yanı sıra sekiz çift kastanyet. at sırtındaki tüm bu insanlar büyük bir şamata ve çok büyük gürültü çıkarıyorlardı. onları takip eden hediye ise haşlanmış meyve ile dolu otuz büyük kalaylı tabaktı. daha sonra ise derisi yüzülerek sinilere konmuş ve kırmızı ve beyaza boyanmış on sekiz koyun geldi; her birinin kulak ve burunlarında birer tane olmak üzere üç gümüş yüzük vardı. işte bu şekilde hediyeyi teslim etmeye gittiler."

fatih ile sitti hatun'un bu gösterişli ama uzun ve de çok yorucu kız görme ve alma yolculuğu bir tarafa, bizatihi düğünleri 2-3 ay sürmüş. hiçbir masraftan kaçınılmayan, paranın, yiyecek ve içeceğin su gibi aktığı bu düğünden kısa bir süre sonra kayınbabanın, yani padişahın ölmesinden midir nedir osmanlı'da bir daha hiçbir saltanat düğünü yapılmamış. yani sitti hatun ile fatih sultan mehmet’in bu düğününden sonra bir daha hiçbir padişaha evlilik nedeniyle düğün merasimi yapılmayacaktır.

1449'ların sonu ile 1450'lerin başına tarihlenen bu düğün, politik bir birliktelik olduğundan onlarca beylikten ve de bizanstan seçkin konuklar gelmiş. nitekim bizanslıların verdiği düğün hediyelerinden biri sayesinde gelinin ve kardeşinin şeklini şemalini gayet iyi biliyoruz. zira verdikleri hediye, iskenderiyeli yunan matematikçi, coğrafyacı ve astronom batlamyus'un coğrafya adlı kitabının yunan bir katip tarafından kopya edilen ve 15.yy'a tarihlenen elyazması nüshasıdır ki damadın tam bir kitap kurdu olduğu, yabancı dile hayli meraklı olduğu, yunanca bildiği ve el yazması koleksiyoneri de olduğunu düşünülürse hediyenin mükemmelliği ve bizanslıların, fransız sosyolog marcel mauss'tan neredeyse beşyüz yıl önce hediyeleşmenin stratejik ve pragmatik önemini yalayıp yuttukları anlaşılır. damadın, hediye mediye dinlemeyip düğünden 3 yıl sonra, 1453'te bizans'ı duman etmesi ise mauss'u da aşan başka bir mevzu.

hediye edilen kitabın iç kapağında gelin sitti hatun ile kardeşi malik arslan'ın (ki düğünden dört-beş yıl sonra dulkadiroğulları beyliğinin hükümdarı olacak) bizanslı bir sanatçı tarafından bizans sanatına uygun şekilde yapılmış bir resmi vardır. kardeşi başında sarığı, üstünde işlemeli kaftan ve elinde asasıyla resmedilmişken, sitti hatun ise file benzer garip bir hayvan üzerinde taht-ı revanda oturur halde resmedilmiş.

bu resimde sitti hatun yüzünü bütünüyle açıkta bırakan bir baş örtüsü takmış, bütün vücudunu kaplayan bol dökümlü bir elbise giymiş, ayaklarından biri hafifçe dışarı taşmış, dizlerinden biri altına kıvrılmış diğeri ise göğsüne doğru çekilmiş şekilde oturur vaziyette ve iki elini dizinin üzerinde kavuşturmuş şekilde taht içinde arz-ı endam ediyor. lâkin üzerine oturduğu hayvan bir garip: fil kafalı, gergedan vücutlu, tapir toynaklı kalınderililer sınıfına ait bir tür gibi. gerçi, zavallı hayvancağız üzerindeki yükün ağırlığı altında bel verip şeklini şemalini kaybetmiş de olabilir. bunca yolu bu hayvanın sırtında gelmiş olması ihtimal dışıysa da sitti sultan'ın yüzündeki sinirli ifadenin nedeni demiş de olabilir. bu arada resimde üzerine oturduğu filin kurgu olduğunu düşünsek bile sitti hatun'un şehzade mehmed'le evlenmek için edirne'ye geldiği dönemde filler, ahırları ve bakıcılarıyla birlikte çoktan başkentin egzotik unsurlarından biri olmuş zaten. çünkü memlûkler, ittifak stratejilerinin ve güçlerinin bir göstergesi olarak dört bir tarafa -ve tabi osmanlılara- elçilerler birlikte fil de göndermeyi adet haline getirmişler. yani bugün diplomatik misyonların birbirlerine hediye olarak plaket, tabak çanak vermelerine benzer bir durum söz konusu ama memlûkler olayı biraz, ne birazı bayağı bir abartmışlar!

bu arada kırmızıya boyanmış tahtı revanın arka fonunu oluşturan kumaşın üzerinde muhtemelen dulkadiroğulları beyliği'ni sembolize eden bir motif ve resmin üzerinde ise latince "megáli chatun", yani "büyük hatun" yazılı. resmin bütünü, kullanılan ifade, sitti hatun'un resmediliş biçimi tam anlamıyla bir bizans resim sanatının özelliklerini yansıtmakta. yani resmedilenin sitti hatun olduğunu bilmesek, dizini kırmış hz.meryem bile denebilir.

konuklar, hediyeleşmeler, müzik, okunan şiirler, kurân tilavetleri bir tarafa düğünde ilginç olan bir diğer husus, etrafta koşturan çocuklardan birinin damadın oğlu olması. yani fatih, sitti hatun ile evlendiği sırada gülbahar hatun'la birlikte ve bir de çocukları var: 1447 doğumlu ikinci bayezit. yani babası, annesi olmayan bir kadınla evlenirken bayezit 3 yaş civarlarında. şimdi akla şöyle bir soru gelebilir: sitti hatun, gülbahar hatun'un üzerine kuma mı gelmiş? evet ama tam olarak da öyle değil. çünkü gülbahar'ın kökeni kul, yani cariye. nitekim fatih'in babasının oğlunu evlendirmek istemesi, gülbahar'ı "hakiki" bir gelin saymadığını gösteriyor (bu arada malum, fatih'in gönül işleri hayli karışık; fatih sultan mehmet'in eşcinsel olması hakkında yazılıp çizilenleri bir tarafa bırakın, fatih'in 30 yıl boyunca haremine aldığı hatun ve cariyelerin bilinen sayısı 17. bunlara cem sultan'ın annesi çiçek hatun falan da dahil).

fatih ile sitti hatun'ın çocukları olup olmadığına ilişkin herhangi bir kayıt yok. babalarının siyasi emelleri için görücü usulüyle evlendirilen bu iki insanın zaten mutlu bir evlilikleri de yok! istanbul'u fethettikten bir müddet sonra fatih, tası tarağı toplayıp ve sitti hatun'u da edirne'de bırakıp istanbul'a taşınıyor. nitekim sitti hatun'dan bugün geriye kalanlar; yukarıda bahsettiğimiz resmi, edirne'deki sitti hatun camii ve bu cami haziresinde bulunan mezarı (ki osmanlılar'ın erkek ve kadın bireylerinden, -edirne'de ölenler de dahil- bu kentte gömülenlerin ilki sitti mükrime hatun). bu arada ilginçtir, mezarının hemen yanındaki sokağın adı fil yokuşu sokağı ki muhtemelen edirne'deki fillerin bakımının yapıldığı fildamı buradaydı.

olur da yolunuz edirne'ye düşerse, uzunköprü'de yer alan kabartmalara daha dikkatli bakın derim. belki tanıdık birileri olabilir.