Unforgiven Filminde Basit Gibi Görünüp Çok Şey Anlatan O Kritik Sahnenin Analizi
eastwood'un bu hakiki başyapıtında çok mühim bir sahne var
biri beyaz adam (eastwood), diğeri siyahi (morgan freeman), öbürü de kızılderili üç amerikalı kıraç bir mizansende bir araya gelirler. eskinin acımasız silahşörü beyaz adam, şiddet gören kasabalı sermayelerin intikamını almak için siyah adama ortaklık önermektedir. siyah adamın karısı ise hiç konuşmaz, hatta bir mimik veya jest gösterisinde bile bulunmaz. sadece beyaz adama gözlerini diker ve gözleriyle her şeyi anlatır.
gayet basit bir sahnedir ama göründüğünden daha zengindir
kızılderili kadının beyaz adama bakışı hiç de dostça değildir çünkü içinde bulundukları 19. yüzyıl boyunca rezervasyonlarda aç bırakılan, bedava dağıtılan çadır ve battaniyeler aracılığıyla virüs bulaştırılan, civardaki hayvanların öldürülmesiyle kaderine terk edilen esas amerikalılar, yani kızılderililerin sönmeyen kini suskun kadının gözlerinde dile gelir. durumun farkında olan beyaz adam sevilmediğini bilir. ve elbette eski silah arkadaşı da bunun farkındadır. beyaz adamın yasadışı kanlı yaşamı ile amerikan ordusunun kanlı zaferleri aynı düzlemde buluşturularak ilk eleştirel kanal açılmış olur. siyah adamın karısının nezdinde kızılderililerin "dost canlısı" olmadığını belirtmesi ise siyahi sınıfın tarihsel bilince henüz ulaşamadığının sahih bir göstergesidir. beyaz adam ise eski dostundan çok daha bilinçlidir ve karısının kendisine niçin "kötü" baktığını kendince açıklayarak günah çıkartır. beyaz adamın itirafıdır bu. artık içkiyi bırakmış, eski zalim geçmişinden kurtulmuştur. bunda ona yardımcı olan ise şimdi toprak altında bulunan karısıdır.
ikinci eleştirel kanal ise şudur
ortaklık önerilen siyahi ise amerikan iç savaşı'na ve büyük yıkımlara neden olmuş köleliğin kaldırılması hadisesinin baş aktörlerinden biridir. o da bir bakıma kızılderili karısı gibi uzun müddet hakir görülmüş, ku klax klan barbarlarınca ağaçlarda sallandırılıp diri diri yakılmış, mısır tarlalarında karın tokluğuna çalıştırılmış bir ırkın ardılıdır. şimdi aynı beyaz adam onlara amerikan doları önermektedir.
ordudan da olsa kanun dışı da olsa her hadisenin altında beyaz adam vardır, mottosu bu anlamda filmin merkezi konularından biridir. nitekim ana olayı başlatan da beyazlardır. yani fahişelere şiddet uygulamışlardır. benzer biçimde sadistik kasaba şerifi de acımasızdır. önce eski bir silahşör arkadaşını, sonra da ana kahramanımız beyaz adamı öldüresiye döver. siyah adamı da işkencelerden geçirir.
kasaba ve çevresini saran aşırı şiddetin ardından ne siyah adam kalır geriye ne de diğerleri. kızılderili kadın ise dul kalmıştır artık. bu detay, rezervasyonlarda izole edilerek kaderine terk edilen bir halkın serencamının trajik boyutudur. kocasının gördüğü ölümle sonuçlanan şiddet de beyaz adamın yıllar yılı ölümlerden ölüm beğendirdiği siyah ırkın trajedisinin görselleştirilmesidir.
ama beyaz adam hayatta kalmayı başarır. çünkü modern amerika'yı o kurmuştur. şiddet tuğlalarından yapılan bir amerika'nın yasa dışı bir figürüdür ama paradoksal biçimde kurtarıcı rolünü de o üstlenmiştir. sayesinde şerif öldürülmüş, mazlum sermayeler de huzura ermiştir.
özetle
eastwood, sadece basit bir sahne planlayıp beyaz adamı, siyah adamı ve kızılderiliyi buluşturarak amerikan tarihindeki iç savaşı, ırk çatışmalarını ve gergin ırklararası ilişkileri, toplu katliamları, rezervasyonları, buffalo avcılığını ve intikam, kin, sadizm, rekabet gibi birçok insani detayı gösterir, ima eder, alegori yoluyla betimler.
bu film 90'lı yıllarda amerika'da çekilen western filmlerinin başyapıtıdır. nitekim ardından çekilen birçok westernde onun izlerini görmek mümkündür. çünkü aynı zamanda western janrını sorunsallaştırıp parodisini yapmaktadır. ford'un meşhur anıt-filmi the searchers (kanımca western türünün başyapıtıdır) sinema tarihi için ne ifade ediyorsa, unforgiven da o derece önem arz eden doruk bir anlatıdır.