UZAY 12 Aralık 2018
23,2b OKUNMA     682 PAYLAŞIM

Uzaylı Mikroorganizmalar, Dünya Dışı Yaşamın Varlığına Bir Kanıt Olabilir mi?

Dünya dışında yaşam var mı? Çeşitli mikroorganizmalar var da bildiğimiz gibi işlemedikleri için mi onlara uzaylı demiyoruz? Uzay keşiflerimiz neleri kapsıyor? Bu sorulara dair aklınızda bir ışık yakması kuvvetle muhtemel bir yazı.
iStock

mikroorganizmalar ve diğer gezegenlerde hayat ihtimali

- arsenik
- civa
- kükürt
- karbonmonoksit
- siyanür
- radyasyon

bu zehirli ve tehlikeli olan maddeler ile hayatta kalabilecek mikroorganizmalar olabilir mi?
bu mümkünse, dünya dışında yaşanamaz dediğimiz gezegenlerde aslında bizim tahminlerimiz ve bilgimiz dışında bir şekilde yaşamın sürüyor olabileceğini de kabul etmemiz gerekmez mi? yoksa gittiğimiz her yerde protein bulamazsak "yaşam yoktur" kaşesi vurup geliyor muyuz ?

evet bu maddeler ile yaşamını sürdüren canlılar mevcut. öncelikle insana bakalım.

insan bedeni için geçerli olan senaryo bu;

"her birimiz, yani insan, hayvan, bitki dahil olmak üzere tüm çok hücreli canlılar, aslında bir bakteri ile bir arkeanın 1,6 ile 2,1 milyar yıl önce içe içe geçmesinden türeyen ve evrimleşen varlıklarız. bilim adamları evrimin en erken duraklarından biri olan bu ilk ökaryotun ortaya çıkış hikâyesinin, bir arkeanın içine yerleşen bir bakteri sayesinde olduğunu tahmin ediyorlar. arkea bu birliktelikte taşıyıcı çerçeve görevini üstleniyor, bakteri de bu yeni mikroorganizma oluşumu içinde mitokondriye dönüşüyor.

Arkea: Canlı organizmaların bir ana bölümü. Arkeler, Bakteriler ve Ökaryotlar, üç-saha sisteminin temel gruplarıdır.

8 evrimsel perspektiften bakıldığında, bu bizim yaratılış hikâyemiz; her birimiz tek hücreli mikroorganizmaların simbiyotik ittifakından doğma varlıklarız. kaynak: mikrobiyota ve insan vücudu


"vücudumuzun yaklaşık üçte ikisi sudan oluşur. neredeyse her 18 gram suyun içinde 16 gram oksijen atomu (o) bulunur. oksijen sadece vücudumuzdaki suda değil, proteinler gibi başka moleküllerin yapısında da var olduğu için vücudumuzda %65’lik oranıyla kütlece en çok oksijen bulunur. karbonhidrat, protein ve yağ moleküllerinin yapısında çokça rastlanılan karbon atomu (c) %18’lik oranıyla oksijenden sonra vücudumuzda kütlece en çok bulunan element. sıralamadaki üçüncü element ise vücut sıvılarının, proteinlerin, dokuların ve kemiklerin yapısında bulunan hidrojen (h). hidrojenin vücudumuzdaki kütlece oranı yaklaşık %10. daha çok dna ve proteinlerin yapısında görülen azot (n) dördüncü sırada. kemiklerimizde ve dişlerimizde bulunan kalsiyum (ca) ise vücudumuzda kütlece en çok bulunan beşinci element. dna ve kemiklerde bulunan fosfor (p) sıralamada altıncı. bu altı element vücut kütlemizin yaklaşık %99’unu oluşturur. geri kalan %1’lik kısımda ise içlerinde potasyum (k), kükürt (s) ve sodyumun (na) daha baskın olduğu 50’den fazla element bulunur." kaynak: insan vücudu

bedenimizde 39 trilyon mikroorganizma olduğunu ve birlikte yaşadığımız gördük. tüm bunlar yine bizim yaşam şeklimize uygun maddeler ile hayatta kalıyorlar veya bir şekilde bundan esinlenerek farklı bir zincirleme reaksiyona girerek devamlılık sağlıyorlar. tüm bunları yaşamın ön koşulu olarak kabul edebiliriz. 

fakat farklı şekillerde ve farklı koşullarda yaşamayı başaran başka mikroorganizmalar olduğu da bilinmektedir. bazısı dayanamayacağımız sıcaklıkta yaşayabilirken, bazısı dayanamayacağımız kadar soğukta yaşayabiliyorken, bazısı bize zehirli gelen siyanürle bile yaşamını sürdürebiliyor.

"bizim ölümcül kimyasal maddeler içeren ortamlar olarak gördüğümüz koşullar bazı canlılar için ideal yaşam alanları olabiliyor. bazı organizmalar arsenik, cıva gibi ağır metallere bağlı yaşarken bazıları da siyanürü tercih ediyor. rusya’nın kamçatka bölgesindeki kaplıcalarda bazı mikroorganizmaların insan için zehirli olan kükürt ve karbon monoksite bağlı yaşadığı görüldü."

x gezegendeki radyasyon oranı veya oksijen oranından dem vurularak bir yaşamın kesinlikle olmayacağını kabul etmek doğru mudur? aşağıdaki örnekte görüleceği üzere, bizim dayanamayacağımız radyasyon miktarının kat ve katına dayanabilen mikroorganizmalar var.

"radyasyonlu ortamlarda da canlılara rastlamak mümkün. örneğin çernobil’deki nükleer santralin patlaması sonucu yayılan radyoaktif sızıntı ortamında ve radyoaktif atıkların bulunduğu konteynerlerde bile mikroorganizmalara rastlanıyor. deinococcus radiodurans adı verilen bu canlılar 15000 gray radyasyona dayanabiliyor. 5 gray radyasyon insanda ölümle sonuçlanıyor. kaynak: farklı koşullarda yaşayabilen canlılar


peki bu noktada aşağıdaki soruları sorabilir miyiz?

- yaşamımızı sürdürmeye yarayan temel maddelerin olmadığı gezegenlerde hayat var mı? 

- diğer gezegenlerde yaşam ararken, hangi elementlerin varlığını, "burada hayat var" kanıtı olarak kabul etmeliyiz?

- sırf oksijen yok diye, diğer gezegenlerde yaşam yoktur demek doğru mudur? yoksa sadece bizim için mi uygun değil?

- bizim için zehirli ve ölümü ifade eden bazı maddeler farklı canlılar için yaşam kaynağı olabilir mi?

- hiç bilmediğimiz birkaç madde, oradaki canlıların yaşam kaynağı olabilir mi?

- yaşam sadece bize özgü bir süreç mi? yaşamı ararken sadece kendi varoluş mekanizmamızı mı baz alıyoruz?

- zehirli sayılabilecek maddeler ile bir hayat mümkün mü?

buraya kadar baktığımızda "falanca gezegende x madde yok, orada hayatta yoktur" demenin çok da mantıklı olamayacağını düşünebiliriz. yani x yerde yaşamın olması bizim alışık olduğumuz çevre koşullarından öte, oradaki canlıların kendisini nasıl hayatta tutabileceği ile alakalı bir senaryo üzerine kurulu olabilir. ki verilen örneklere göre de bu mümkün. zehirle ya da radyasyona rağmen veya aşırı sıcak-aşırı soğuk bir iklimin olması, orada canlıların olmayacağı anlamına gelmiyor. şu an için bilmediğimiz tek şey, ancak farklı yerlerdeki canlıların evrim süreci olabilir. bunları tahmin etmek veya bilmek farklı şeyler ama 200 yıl sonra birileri size "kediler konuşuyor" dediğinde, biz de ona "kediler zaten konuşuyordu, sen anlamıyordun" diyeceğimizi unutmayın.


hayatın sadece dünyada olması veya insanlığın sadece dünyada var olmasını kimi ilahi sebepler ile açıklasa da, big bang'ten sonra dünyamızın edindiği konum, güneşe uzaklığı, soğuma hızı, arta kalan maddelerin ve oluşan iklimin ortaya çıkardığı mikroorganizmalar ve sonrası malum bir hayat... tüm bunlar bizi bir senaryoya götürebilir. bunun dışında dünya ile aynı özelliklere yakın, güneşe uzaklığı yine varlığını stabil şekilde tutabilir düzeyde olan ve uygun sıcaklığı sağlayacak olan yeni yerlerin keşfi de biliniyor. bunlarda bir hayat olmadığını düşünmek çok bilinçli ve mantıklı olmaz. bizde varsa her yerde vardır. bilimsel olarak düşünülebilecek olan budur.

"belçikalı ve amerikan gökbilimciler hayatın olabileceği üç gezegen keşfettiler. gezegenlerin çevresinde döndükleri güneşle aralarındaki mesafenin suyun sıvı halini koruyabilmesine elverişli, yani ne çok sıcak, ne de çok soğuk olduğu tahmin ediliyor. gezegenlerin kütlesi de dünyanınkinden farklı değil. kütle, yüzeydeki yerçekimi açısından önem taşıyor" kaynak: big bang ve yeni yaşam şüphesi

henüz çok fazlasını keşfetme imkanı olmasa bile, birkaç ışık yılı uzaklıktaki bir gezegende bir yaşamın olabileceğini düşünmenin çok delice olmadığını kanısındayım. nihayetinde canlıların tek düze bir yaşam prensibi olmadığını artık biliyoruz. x gezegende uranyum ile beslenen bir canlı, magnezyum ile hayatını sürdüren bir canlı olma ihtimali, yukarı da bahsedilen "siyanürle yaşamını sürdüren" canlılar kadar imkansız değil. sanırım bu noktada bize düşen teknolojinin de gelişimi ile sadece oralara ulaşabilmek.

Uzayda Dahi Yaşayabilen En Dayanıklı Canlı: Tardigrad

NASA'nın Mars'taki Yaşama Dair Heyecan Yaratan Açıklaması Neleri Açıklığa Kavuşturdu?

Artık Uzun Zamandır Bizi Delirten O Soruyu Cevaplandırma Zamanı: Dünya Dışı Yaşam Var mı?