Avrupa Süper Ligi Tam Olarak Hangi Sebepler Yüzünden Başladı ve Sona Erdi?

Avrupa Süper Ligi'nin kurulmasına sebep olan şeyler neydi? Peki neden hayata geçirilemeden sona erdi? Bunlara biraz daha vakıf olmanızı sağlayacak bir ekonomi yazısı.
Avrupa Süper Ligi Tam Olarak Hangi Sebepler Yüzünden Başladı ve Sona Erdi?

yeni bir yıl, yeni bir süper lig projesi daha ölü doğdu

bu son projeyi diğerlerinden farklı yapan, covid'in, endüstriyel futbolun zar zor dönen çarkına çomak sokarak ispanyol kulüplerini iflasın eşiğine getirmesi ve amerikalı takım sahiplerinin ellerini cebine atmak zorunda bırakmasıydı. süper lig diye ortaya atılan şey, aslında futbolla pek alakası olmayan, elit kulüplerin yatırım bankalarından sıcak para alabilmek için kendi markalarını ipotek etme denemesinden başka bir şey değildi ve bu yönüyle hiç kimseyi ikna edememesi de sürpriz olmadı. süper lig projesi iptal edildi, ama bu süper lig fikrinin tamamen ortadan kalktığı anlamına gelmeyecek. çünkü, uefa ve fifa gibi kokuşmuş organizasyonlar, futbolu öyle bir noktaya getirdiler ki, bugünkü atmosferde futbol para kazandıran bir yatırım olmaktan tamamen çıktı. eğer aklanacak milyar dolarınız ya da global imaj çalışması için kullacağınız petro-dolarınız varsa, futboldan daha güzel bir araç yok. ancak, kroenke, henry, glazer gibi bir yatırımcıysanız önünüzü görmeniz mümkün değil.

mesela, yakın takip ettiğim için arsenal'den örnek vereyim

arsenal'in sahibi olan stan kroenke, amerikan spor franchise'larına yatırım yapan bir milyarder. denver nuggets, la rams ve colorado rapids gibi takımların olduğu portfolyosuna arsenal'i de ekledi ve premier lig'in son 10 yılda artan değerinden dolayı, elindeki arsenal hisselerinin değer 3-4 kat arttı. (liverpool'un sahibi john henry de, aynı kroenke gibi franchise portfolyosu sahibi milyarder ve hemen hemen aynı durumdalar). premier lig kulüp hisseleri, tv ve ticari gelirlerlerle orantılı olarak son 10 senede süratle arttı ancak şu an bir platoya girmiş durumdayız. izleyici profilinin geleneksel televizyon yayınlarını talep etmemesi nedeniyle gelir artışında yavaşlama başladı ancak masrafflar hala katlanarak artmaya devam ediyor. avrupa'daki elit kulüplerin neredeyse hiç birisi kar edemiyor ve barça ve real gibi takımlar iflasın eşiğindeler. buna arsenal ve man utd gibi kulüplerin sportif başarıdan uzak kalışını da eklerseniz, portfolyo yatırımcıları açısından futbol kulüpleri, aşırı riskli yatırım araçları halini alıyor.

Stan Kroenke

bu noktada, hem gelir artışının azalmasında, hem de masrafların katlanarak artmasında, uefa/fifa gibi futbol yöneticilerinin kontrolsüz bir şekilde önüne gelene futbol kulübü peşkeş çekilmesine izin vermesinin de etkisinin büyük olduğunu söyleyebiliriz. şu an katar ve uae gibi ülkelerin futbol kulüpleri var ve bu adamların bu kulüpleri hiç bir finansal mantığa uymayacak şekilde yönetmesine izin veriliyor. abramoviç gibi servetinin nerden geldiği belli olmayan adamlar sisteme para pompalayıp, kaynağı belirsiz parayı bir güzel aklıyorlar ve milan ve inter gibi ne idüğü belirsiz yatırım konsorsiyumları tarafından satın alınan kulüpler resmen spekülatif yatırım aracına dönmüş durumdalar.

bu noktada kroenke örneğine döneyim. ben stan kroenke'yim ve denver nuggets'ın sahibiyim. nba'in işleyişine göre, ligin gelirinden eşit pay alıyorum ve salary cap sayesinde masraflarımın üzerinde bir limit var. o masraf limitini paşa gönlüm isterse aşıyorum. (kroenke, nuggets'ı aldığından beri 1 lira aşmadı o limiti mesela). nba oyuncuların maaşları, takım sahibinin isteğine göre değil, nba gelirlerinden aldıkları yüzdeye göre değişiyor. yani covid gelip gelirleri %30 indirirse, oyuncuların maaşları da %30 iniyor. takım sahibi olarak bütün gelir kaybını tek başına göğüslemek zorunda kalmıyorum. aynı şekilde, nba yeni tv kontratı yapıp gelirlerinin %20 arttırırsa, bu paranın yarısı oyunculara gidiyor.


buna ek olarak, ligde 30 takım var ve eğer takımlardan birisi satışa çıkarsa, diğer 29 takım sahibi, o 1 takımı alacak yatırımcıya onay vermek zorunda. yani, ne idüğü belirsiz rus oligark ortama girmeye çalışırsa veto hakkım var. hepsinin üzerine, küme düşmek gibi bir durum da yok ki, bu sportif başarının benim hissemin değerine olan etkisini minimuma indiriyor. nba takım değerlerine bakarsanız, takım başarısıyla değil, bulundukları şehrin pazar genişliğiyle ortantılı oldukları görürsünüz. yani bir yatırımcı olarak, denver nuggets'a bağladığım 2 milyar doların karşılığında, nba bana operasyonel risklerin çok azaldığı bir alan sağlıyor.

şimdi bu ortamı avrupa futbolunun atmosferi ile kıyasladığınızda, ortaya aklı başında yatırımcıların girmek istemeyecekleri düzeyde risk barındıran bir pazar çıkıyor ve bu avrupa futbol gelirleri 2'ye 3'e katlanmadığı takdirde böyle kalmaya devam edecek. zaten süper lig gibi projelerinin altında da hep bu gelir artışı gereksinimi yatıyor. futbol, gelirlerini arttıramacaksa, giderleri üzerinde ağır kontrolleri uygulamaya geçirip, para kazanmak isteyen yatırımcıya düşük riskli bir pazar yaratmak zorunda. eğer, futbol, arabın, oligarkın, kara paranın istediği gibi girip, istediği gibi at koşturduğu bir ortam olacaksa, yatırımcıların da bu ortama girmek için bekleyecekleri gelir düzeyi o derece yüksek olacak. ben amerikalı yatırımcıyım 200 milyon dolarlık transfer yaptım, rakibim olan takımın bir silah kaçakçısı tarafından satın alınıp ortama 1 milyar dolarlık kara para sokmayacağının garantisi var mı? kara parayı tamamen engellemek diye bir şey olmadığının farkındayım ancak bu işin futbol kadar kolay yapıldığı bir ortam daha var mı? 

Chelsea'nin sahibi milyarder iş adamı Roman Abramoviç.

süper lig projesinin çöküşü, bana göre futbol için bir yol ayrımını temsil ediyor

ya yukarıda bahsettiğim gibi risklerin düşürüldüğü bir pazar ortaya çıkarılacak ya da temiz yatırımcı parası futboldan elini eteğini çekecek ve futbol, kara paranın, kontrolsüz bir şekilde dolandığı spekülatif bir yatırım piyasasına dönecek. bu piyasada, voleyi vuran olduğu gibi asırlık kulüplerin iflas ettiğini de göreceğiz ve en fazla kara parayı bulanın bulamayanı ezdiği bir pazar ortaya çıkacak. premier lig, buna yavaştan uyanmaya başladı ve suudilerin, newcastle united'ın alma denemesini veto ettiler. yakın gelecekte, daha kapsamlı finansal altyapılarını kurma denemelerini ve hatta salary cap gibi radikal değişiklikleri de görmemiz olası. eğer, piyasadaki riski azaltamazlarsa, man utd, liverpool ve arsenal'in üstüste satışa çıkıp ne idüğü belirsiz konsorsiyumların eline geçtiğini görebiliriz. bu noktada, premier lig'e az da olsa güvenim var ancak uefa gibi kokuşmuş organizasyonların, avrupa futbolunu risksiz bir pazara döndürme ihtimali çok düşük. risk düşmedikçe de, kulüpler ne pahasına olursa olsun gelirlerini arttırmak zorunda kalacaklar ve süper lig gibi projeler tekrar tekrar ısıtılıp önümüze konulacak.

final notu

bu işi bu noktaya, finansal fair play kurallarını tek taraflı sadece güçsüz kulüplere uygulayan, büyük takımların yaptıkları finansal usülsüzlükleri görmezden gelen, avrupa organizasyonlarında 5 büyük lig takımlarını sürekli kayıran uefa getirmiştir. eğer artık süper güç olmuş takımlar, diğer kulüplerle oynarken yeterince izlenme elde edemiyorsa bunun sebebi diğer kulüplerin sürekli fakirleştirilmesidir. para hep belirli liglere ve belirli takımlara akarken, nasıl başa baş izlenilesi bir rekabet oluşturulabilir? hem tüm para belirli kulüplere gitsin, hem de rekabet oluşsun isteyen real madrid başkanı perez, sanırım şizofren olmalı. ilgili kulüp yöneticileri ve patronlarına çok çok ağır yaptırımlar gelmeli ve seneye başlayarak, avrupa organizasyonlarında daha adaletli bir gelir ve temsil dağılımı sağlanmalı. aksi halde bu canavarlaşan kulüpler yine daha da aç gözlü şekilde geride kalan kulüpleri beğenmeyecek ve futbolu öldürmeye çalışacaklardır.