Bazı İnsanlar Cenaze Gibi Ciddi Bir Olayda Neden Gülmeye Engel Olamaz?

Cenazede gelen kahkaha isteği, ilk bakışta saygısızlık gibi algılansa da aslında insan psikolojisinin derinliklerinden doğan bir savunma mekanizması.
Bazı İnsanlar Cenaze Gibi Ciddi Bir Olayda Neden Gülmeye Engel Olamaz?

dün başıma bir gelen bir olay neticesinde, uzun yıllardır bildiğim ama nedenini pek de araştırmadığım bir olay vuku buldu. trafik kazasında vefat eden arkadaşımızın cenazesine katıldık. herkes merhumun ailesine taziye dileklerini iletmeden evvel malum, sık sık fatiha okunuyordu. herkes gayet ciddi, gayet üzgün ve donuk beklerken, başı eğik yere bakan yanımdaki arkadaşımın gülmemeye çalıştığını fark ettim ve bu beni de tetikledi. derken kafile olarak bu duruma düştük. ne yaptıysak kar etmedi. birbirimizin yüzüne dahi baksak kahkaha atma hissi geliyordu. gülmemek için konuyu değiştirmeye, türlü taklalar atmaya başladık ama bir türlü gitmiyordu bu hain gülme isteği. işin ilginç yanı; taziyeden ayrıldıktan sonra bu isteğimiz bir anda sona erdi. ve bunun nedenini araştırdım.

şüphesiz ki, hiç kimse bir cenazeye kahkaha atmak için gitmez. yüzler ciddidir, gözler doludur, ortam ağırdır. fakat bazen olur… içeride bir yerlerde garip bir dürtü kıpırdanmaya başlar. gözyaşı beklenen yerde kahkaha gelir. içinden “ne yapıyorum ben?” diye geçirirsin ama o gülme hissi boğazına oturur, bastırmaya çalıştıkça büyür. peki neden böyle zamanlarda - tam da en gülünmemesi gereken yerde - gülme isteği gelir?

öncelikle bu durum son derece insanidir ve psikolojide bu duruma bazen incongruous affect ya da nervous laughter denir. yani duygu durumuyla uyumsuz bir tepki verme hali. bu durumu açıklamak için esasen beynin savunma mekanizmalarına odaklanmak gerek. yoğun stres ve aşırı duygusal baskı altında beyin bazen kısa devre yapar. tıpkı bir sigortanın atması gibi. gülme, burada bir tür psikolojik sigorta işlevi görür. yani gülmek, aslında ağlamamak için verilen bir tepkidir. çünkü beyin, bu kadar yoğun bir acıyı kaldıramadığında, onu “ters yüz” ederek dışa vurur.

bir diğer sebep de ortamın fazlasıyla ciddi oluşudur. herkesin aynı anda ağlamaya, hüzne boğulmaya çalıştığı bir anda, durumun kendisi absürt gelmeye başlayabilir. içinde şöyle bir ses belirir: “burada gülünmez.” ama işte tam da o cümle, beynin içinde komik bir şeyleri tetikler. yasak olanı düşünme arzusu, insan psikolojisinin eski bir numarasıdır. ne kadar baskı varsa, o kadar taşma ihtimali doğar.

toplumsal kurallar da bu işin tuzu biberi. çocukluğumuzdan beri “cenazede sessiz olun”, “gülmeyin”, “saygılı durun” gibi tembihlerle büyürüz. ama insan zihni, bazen bu kuralların tersine gitme ihtiyacı duyar. gülmek, orada olmaması gereken bir şey gibi görünür ama aslında bastırılan duyguların su yüzüne çıkışıdır. belki de bir tür duygusal isyandır: “bu kadar acının içinde ben de varım!”

biyolojik olarak da gülmek, stresin panzehridir. stres anında vücut kortizol salgılar. beyin ise bu hormonun etkisini azaltmak için kahkahayı devreye sokar. kahkaha, kasları gevşetir, kalp ritmini dengeler, hatta acıyı azaltır. yani istemsiz gülme aslında vücudun kendini rahatlatma refleksidir.

son olarak, bazen gerçeklikle bağ kopar. özellikle ani bir ölüm ya da çok yoğun bir tören sırasında insan, kendini bir film sahnesinin içinde gibi hissedebilir. bu “gerçek dışılık” hissi, bazı insanlarda kahkahaya yol açar. sanki biri sahne kurmuş, herkes rolünü oynuyormuş gibi gelir. bu absürtlük hali gülme dürtüsünü tetikleyebilir - en olmadık anda.

ve evet, bu dürtü bir kere geldi mi, onunla savaşmak daha da zor olur. gülme geldi diye utanırsın, ama bu utanma yeni bir stres yaratır ve içindeki kahkahayı daha da büyütür. kısır döngü başlar. bastırmaya çalışırsın, daha çok gelir.

özetle: cenazede gülme hissi, tuhaf ama çok insani bir şeydir. beynin, kalbin, hormonların -hepsi birden “bu kadar acıya bir çıkış kapısı lazım” der. ve bazen o kapı, istemsiz bir kahkaha olur. saygısızlık değildir. ruh bozukluğu da değildir. bu sadece beynin, trajik olanla başa çıkmaya çalışırken düştüğü komik bir çelişkidir.