Beklenenden Önce Biten The Marvelous Mrs. Maisel, Neden Geniş Kitleleri Bir Türlü Çekemedi?

Prime Video'nun kaliteli dizilerinden The Marvelous Mrs. Maisel final yaparak defteri kapattı. Hak ettiği ilgiyi çekmeyen bu dizi nasıl bir şeydi peki?
Beklenenden Önce Biten The Marvelous Mrs. Maisel, Neden Geniş Kitleleri Bir Türlü Çekemedi?

the marvelous mrs. maisel... bana kalırsa her yönüyle muhteşem bir dizi ama ana akım izleyiciden yeterince ilgi görmedi diye düşünüyorum. bu sebeple de bir sezon erken veda etti ekranlara. bu dizinin neden çok iyi olduğunu ve buna karşılık neden pek de tutmadığını anlatmaya çalışayım.

evvela arkasında çok ciddi emek olduğunu daha ilk bölümünden belli eden bir dönem dizisiydi bu. ikinci dünya savaşı sonrası new york'unda giderek sekülerleşen yahudi cemaatinin hikâyesini izledik. bu cemaatin içinde farklılıklarıyla öne çıkan bir ailenin hikâyesiydi aynı zamanda. ve o aile içinde de "kadın komedyen" olarak genel geçer kuralları ters yüz eden genç bir yahudi kadının (annenin) hikâyesi merkezdeydi. ki annelikle ilgili mesajları da sıkıydı.

hikâyenin o kadar çok aksı vardı ki, bir noktadan sonra takip etmekte zorlanmışsınızdır

miriam'la susie'nin tuhaf arkadaşlığı, susie'nin dönemin eğlence sektörünün içinden geçen arsız yaklaşımları, miriam'la joel'in inişli çıkışlı aşkı, miriam'ın anne babasıyla yaşadıkları... hem diyalog yoğun ve her diyalogu dikkatle dinlemenizi gerektirecek kadar nüanslı metni, hem de bütün bu karakterlerin dönüşümlerini özenle bir araya getiren olay örgüsü, takibi zorlaştırıyor.


yani 1960'ların new york'una, komedi dünyasının nasıl bir anda yahudilerin elinde kaldığına, televizyon ve eğlence dünyasının hızlı yükselişine azıcık vakıf olsanız, bütün bu anlatılan hikâyeden daha çok keyif alabilirsiniz kanımca. ama bir dönem dizisinin izleyicisinden bu kadar talepkâr olmaması da gerekir. mad men'le kıyaslarsak mesela, orada da dönem çok iyi çalışılmış ve yansıtılmıştı ama orada anlatının merceği o kadar derinden derine karakterlere odaklıydı ki, kaçırdığınız şeyleri fark etmiyordunuz bile.

tabii takibi zorlaştıran bir diğer unsur da miriam'ın sürekli iğneleyici, nüanslı, lafı dolandırarak konuşma ve düşünme biçiminin anlatımı da kuşatmasıydı. başlarda "tamam bu kız evden kaçıp komedyen olacak" diye girdiğiniz hikâye çatallandı, dönüştü, bir ileri bir geri gitti ve dolambaçlı bir labirente döndü. bu arada espriler giderek inceldi. adeta her sahnesi kendi başına bir şova dönüştü bazı bölümlerde. bu da ortalama izleyiciyi iten şeylerden. neticede biraz da kafa dağıtmak için dizi izliyoruz.

diziye her sezonda giren çıkan karakterler bence çok iyiydi ve hikâyeyi dönüştürücü etkileri oldu ama zaten merkezinde bir hayli çok karakter olan bir dizide bir de onları akılda tutmak epey zordu. bir de komedinin akılda tutması zor tarafları var. her yeni sezona başlarken bir önceki sezonu pek de hatırlamadığınızı hissetmişsinizdir. bazen geçen sezon ne olmuştu diye dönüp bakıyordum ve aslında hem çok şey olduğunu hem de olayların pek ilerlemediğini ama arada çok eğlendiğimi fark ediyordum.


oyunculukların teatral değeri de bunu etkiliyor diye düşünüyorum

yani iyi bir müzikal seyrediyorsanız mesela hikâyeye değil de performanslara odaklanırsınız çoğu zaman. tabi her sezon benzer performanslar izlediğinizi düşünürseniz -- ki neticede her sezon aynı ana karakterleri izliyoruz -- bunun tekrara sardığı fikri uyanır içinizde. bu bakımdan da diziyi başlarda çok beğenenler bile bir süre sonra sıkıldığını hissetmiştir. yine de son iki sezonda tony shalhoub (abe weissman) ve marin hinkle (rose weissman) ara ara beklentileri aşan performanslarla öne çıktılar.

son sezon bu bakımdan hikâyenin "sonrasını" da gösterdiği için ayrıca hoşuma gitti ama evet biraz aceleye getirildiği kısımlar da vardı. özellikle finalde miriam'ın "ben şan şöhret istiyorum" tiradının altı yeterince dolmadı sanki. zira şan şöhret değil de "iyi komedi" peşinde bir ana karakter gibiydi önceki sezonlarda. susie'nin yükselişiyse tam kıvamındaydı ve alex borstein'in oyunculuğu dizinin en önemli kazanımıydı bana kalırsa. yani o karakteri başka birinin oynayabileceğini düşünmüyorum. dizinin son sahnesi de, bu iki benzersiz arkadaşın "cennetteki beraberliği" idi bir bakıma.

sırf performanslar için tekrar tekrar izlerim sanırım. bu da diziyi tek cümlede anlatıyor herhalde.