Bilinenin Aksine 'Aşırı Özgüven'den Çok Daha Farklı ve Derin Altyapısıyla Narsisizm

Herkesin aşırı özgüvenli, kendini beğenmiş olarak tanımladığı narsist kişilik bozukluğuna sahip insanlar hakkında aslında yanıldığımız, çok ilginç detaylar varmış. Öfke durumundan empati yeteneğine kadar birçok bilinmeyeniyle yaygın görülen bu kişilik bozukluğunu yakından inceleyelim.
Bilinenin Aksine 'Aşırı Özgüven'den Çok Daha Farklı ve Derin Altyapısıyla Narsisizm
iStock


narsistler genelde dikkat çekici, ayırt edici bazı özellikleri olan kişilerdir. gerçekten de dışarıdan bakınca da, genelde sıradan tipler değillerdir dış görünüş, zeka, yetenekler vb. açısından.

cluster b altında sınıflandırılır, borderline'la birlikte. borderline kişilik bozukluğu ile sıkcana karıştırılır. gerçekten de pek çok açıdan benzeşirler.

kendine aşırı hayran olma, sevme, özgüven duyma şeklinde yalapşap ve hatalı tanımlanmış olsa da aslında psikiyatride npd bunun tam aksi bir duruma işaret etmektedir. 

npd kendini çok seviyormuş, kendisiyle çok barışıkmış ve özgüveni çok yüksekmiş gibi hareket edebilmek için yollar geliştiren ama iç dünyasındaki özgüvensizliği, muhalefeti içselleştirerek, "gayya" kuyusunda debelenen insanların muzdarip olduğu bir "hal"dir.

narsisizmin covert ve overt diye iki türü vardır. 

overt narsist fazla dışa dönük, spotlar altında olmaya bayılan, tüm dikkatlerin üzerinde olmasından haz duyan tiptir. covert ise içe dönük, utangaç, çekingen yapıdadır. dışarıdan şak diye fark edilmesi zordur. covert narsist süper egosunu zaman zaman kendini cezalandırmak için kullanır. (self punishment)


yukarıda da değindiğim üzere narsistler, buzdağının görünen yüzünün aksine, hakikatlar dünyasında, özgüveni tavan yapmış, kendini aşırı beğenen-aşık insanlar değillerdir. derinde yatan derin bir özgüven eksiklikleri vardır ve iç dünyalarında barış değil, öfke, kırgınlık, boşluk, kaos vardır. bu durum onların aşağılık kompleksi ve üstünlük kompleksi arasında gidip gelmelerine, dalgalanmalarına neden olur.

yine kimi zaman iddia edilenin aksine, tüm narsistler yalancı, alavereci birer pislik değillerdir, ellerinden geldiği ölçüde yani "k e n d i l e r i n e olabildikleri ölçüde" ya da ona yakın bir düzeyde size karşı dürüst de olabilirler. 

süper egosu doğru temeller üzerine inşa edilmişleri iyilik yapmayı sevebilir. yine pek çok zaman iddia edilenin aksine, bu iyiliği sırf gösteriş olsun diye de yapmazlar, kimse bilmeden/ görmeden de yapabilirler. yalnız, yaptıkları iyiliklerin pek empatiden kaynaklandığı söylenemez. daha rasyonel gerekçelerle yaparlar iyiliği. bunun içinde zaman zaman dışarıdan iyiliksever birisi gibi algılanma ve takdir edilme arzusu olmaz demiyorum (ki bu npd olmayan biri için de asla hiçbir zaman böyle olmaz denemez ki zaten) ama salt bu sebeple olmak zorunda değildir yaptıkları yardımlar, iyilikler. büyük tablodaki fayda için, cennete gitmek için, insanlık için doğrusu bu olduğu için vs. yapabilirler.


empati yoksunluğu ya da az olması ya da kah gelen kah giden bi empatiye sahip olmaları yakınları için başa çıkılması en zor olan durumdur. 

bu onları tutarsız-dengesiz yapar. zaten muhtemelen bu yönlerini bir şekilde kuvvetlendirebilseler, sıkıntı baya rahatlayacaktır hem kendisi hem yakınları açısından çünkü aslında teorik olarak doğru olanın/ ideal olanın ne olduğunu bilseler de pratik olarak bunu gündelik hayata sistematik ve tutarlı bir şekilde geçirebilmelerinin önündeki en büyük engel belki de bu empati yoksunluğu / kıtlığıdır. yani aslında bencilliklerinin kaynağı da empatinin yeteri seviyede olmamasıdır. pek çok zaman başkalarının hatalarını güzel gözlemleseler ve doğru olanı bilseler de iş kendilerine geldi mi kural tanımaz kesilebilirler. bu da aslında bence onların empati yoluyla doğru bağlantıyı kuramamalarından ve bunun sonucunda kısa devre yapmalarından kaynaklanıyor. yani bir narsistin bencil, kural tanımaz vs olmasının sebebi yeterince empati kuramamasındandır diyebiliriz. yeterince empati kuramamasının sebebi de muhtemelen fi tarihinde survive edebilmek, hayatta kalabilmek için duygusal zeka butonunu off yapmış olmasındandır, biz empati kuracak olursak:)


sense'ler konusunda ise duygularla aynı şeyi söylemek pek mümkün değil. 

hani derler ya mesela bir görme özürlünün diğer sense'leri gören bir insana göre kuvvetlidir. burada da emotion'lar minimal düzeyde olduğundan galiba, sense'ler daha bir kuvvetlidir (6th sense dahil) gelişmiştir. ya da belki de aslında yaratılış itibariyle emotion'lar çok kuvvetli olacakken baskılanmak zorunda kaldığından olay bu yöne kaymıştır. bu da benim şahsi gözlemim, bir bilimsel kanıtım yok hani. ama sıkıntı şu ki bazen sense ettikleri şeyi duygusal zeka süzgecinden pek geçiremediklerinden doğru yorumlayamıyorlar. narsistler kendi duygularına da pek aşina değillerdir. yine iddia edildiği gibi, onlar kimseyi sevemezler demek istemiyorum, sevebilirler bence ama karşılığında bir bebek gibi koşulsuz sevilmeyi isteyerek. yetişkin dünyasında tamamen koşulsuz sevgi mümkün degildir, ebeveyn değilsen eğer.

çok alıngan ve çok kırılganlardır. 

aklınıza gelmeyecek çok çok ufak birşey, bir kapı gıcırtısı, bir meltem esintisi bile onların zayıf olan egosunu zedeleyebilir. (ego burada gündelik hayatta kullandığımız anlamda değil, psikiyatrinin kullandığı anlamda, benlik/ self/ true self anlamında kullanılmıştır) ve narsist bilhassa ikili ilişkilerde ilginin odağında hep kendisi olsun ister. bir annenin, kocası yerine bir süre bebeğiyle ilgilenmesi bile narsist bir eşle büyük sıkıntı doğurabilir. kendi çocuğunun bile kendisinden daha fazla ilgi odağı olmasını hazmedememe ihtimali kesinlikle vardır. işte bu yüzden, birkaç paragraf sonra aşağıda değineceğim nedenlerden ötürü, narsist bi anne ya da babaya sahip olması bir çocuğun ileride narsist olması riskini beraberinde getirebilir, olayı kan davası, kısır döngü gibi devam ettirebilir. 


sürekli otorite kurmak isterler, bu bağlamda kontrol manyağıdırlar. 

kurmak istedikleri otorite, karşı tarafın istediği şey olsun üzerinden de olabilir kimi zaman. o zaman da karşısındaki onun istediği olsun isterse krizler yaşanabilir. sanırım otorite yani feeling of being in charge onlara, güvenilmez bir dünyada, kendilerini güvende hissettiriyor. öyle çok otorite kurmak isterler ki en ufak bir karşı geliş yahut kendilerinin bildiği yönteme itiraz ediş, egolarını incitip, onları fazlaca kızdırabilir, benlik algılarını tehdit edebilir.

yukarıda yazdıklarım gibi şimdi yazacaklarım da her seviyede npd'yi kapsamıyor olabilir ama genellikle iddia edildiği üzere öz eleştiri asla yapmazlar diye bir şey yok. ama öz eleştiri yapabilmeleri için saçmaladıkları- hakikatle kopuklukları oluştuğu zaman karşısında dağ gibi durabilecek ve söylediklerini kişiselleştirmeden, üzerine alınmadan ve o an onunla iddialaşmadan durabilecek kadar kendini bilen, kendinden emin, sabırlı ve üstelik de samimi insanlar lazım. eğer bir narsistle kamyoncu dövüşüne girerseniz, hatasını görmez, ama siz kendi tavrınızdan, benliğinizden ödün vermeden, aklı selim, erdemli, dağ gibi durursanız, o an olmasa da daha sonra özeleştiri yapma ihtimali gayet olasıdır. ha bu öz eleştiri sonrasında kendini değiştirir mi kısmı tartışmalı... pek değiştiremez, onun değişimleri milimetrik adımlar şeklinde olabilir. ama yine de en azından hatasını bilen, gören, kabullenen bir insan evladı, kabullenmeyenden çok daha iyi ve çekilirdir değil mi?


npd'de "narcisissistic boredom" önemli bir kavramdır. yani narsistik can sıkıntısı. hani biz avam halk, hafta içi eve yorgun argın gelmiş, tv karşısında kahve içip muhabbet ederken sıkılmazken, her gün birilerinin zil takıp oynamasını ya da sıradışı birşeyler olup eğlendirilmeyi beklemezken, bunlar sıkıldıklarını iddia ederler. ama bu da yine basit bir şımarıklıktan ziyade, bir iç huzursuzluk ve boşluğun sonucu gibi görünüyor.

gelelim bence en yıpratıcı şeye, narsistik öfke (rage). 

bu öfke türü irrasyonel bir öfkedir. ortada illa somut, elle tutulur birşey olması gerekmez. dış faktörler genelde öfkeyi rasyonalize etmek üzere ortaya sunulan bahanelerdir. evet ortada bir takım gerçek sebepler, sudan sebepler yani bahaneler olabilir ama olmayadabilir. bu durum bu öfkenin bir iç öfke olduğuna işaret etmektedir. bence npd kişi burada olayı kendisi de kavrayamıyor, anlamlandıramıyor, deli ve aptal olmadığıma göre böyle hissetmemin bir sebebi olmalı diye düşünerek çaresizlik içinde öfkesini rasyonalize edecek dış şeyler bulmaya çabalıyor. e zorla arayan da bulur elbet birşeyler, cennette, kusursuzluk diyarında, meleklerle ya da cennet halkıyla iletişim ve etkileşim halinde yaşamıyoruz malum; gözümüzün üstünde kaşımız var. 

kendisine değer verilmediğini hissettiği en en en ufak bir durumda bu öfkenin fitili alev alabilir. bu bir bakış olabilir, servisten memnun kalmama olabilir, samimiyetsiz gelen (belki gerçekte öyle olan belki de öyle olmayan) tek bir kelime olabilir, her şey olabilir. o an empati devreye sağlıklı bir şekilde otomatikman giremediğinden başka insanların da kendine göre kafasında başka şeyler olabileceğini, karşısındakinin de kötü bir anında olabileceğini, o davranışın/bakışın/sözün kendisiyle ilintili olmama ihtimali olduğunu pek idrak edemez. işte narsisistlerin herkesi kendi hizmetçisi gibi gördügü iddiasının kaynağı da bence budur. öyle görmez aslında ama olan biten herşeyi kendi üzerine alınması, dünya salt kendi çevresinde dönüyormuş da herkes her an yalnız onu düşünerek hareket ediyormuş gibi reaksiyon ortaya koyması, insanları sinir edip "tavşan dağa küsermiş de dağin haberi olmazmış" dedirtir mi, dedirtir...


npd'de bazı zamanlarda delusion(kandırma) olabilir. 

bence bazı kaynakların bu rahatsızlıktan muzdarip insanları yalancı olarak yaftalamasının altında da bu sebep yatıyor olabilir. elbette yalancı npd vardır, yalancı bipolar da vardır, yalancı psikolojisi sağlıklı insan da vardır. ama yalancılık bence npd'nin illa şuurlu yaptığı birşey olarak algılanmamalı; özellikle de süper egosu ve ahlak sistemi kuvvetli olan bir npd'nin... o yalan söylerken, başta "kendisine" yalan söylemektedir, bence karşısındakine söylediğinin farkında değildir. çünkü zihni kendi lehine olacak- kendisini haklı çıkartacak şekilde hatırlatmaktadır ona olayı, zaten kırılgan ve aşırı hassas-zayıf olan egosunu paramparça un ufak etmemek, korumaya almak için. bu da bazen delusional olmasına sebep olur. 

işte tabi buradaki en büyük sıkıntı, npd özellikler gösteren kişinin karşısında kendisinden çok emin birisi yoksa masum olan kişinin kendini sorgulaması ve manipulasyona açık hale gelmesidir. o sebeple kendinden çok emin olmayan insanların, kendi integritylerini korumak adına bunlarla fazla bi etkileşim halinde olmamaları kendi hayrınadır. çok uzun maruz kalındığında kendinden emin olan bir yetişkin de kendinden şüpheye düşer mi bilemem, olabilir. bir çocuk ise elbette çaresizdir npd karşısında. ebeveyni npd ise onun kurbanı olmaması zor bir ihtimaldir.


narsistler projeksiyona sıklıkla başvururlar, kendi özelliklerini ya da içlerinden gelen öfkeyi karşılarındakine yansıtabilirler. 

özellikle o iç huzursuzluk-güvensizlik-öfke boyutuna sert geçiş yaptıklarında karşınızda yetişkin bir insan zekasında ve vücudunda olan 5 yaşında huysuz, şımarık, asabi ama kırgın bir çocuk var hissine kapılırsınız. şefkatle yaklaşıp empati kurmak, anlamaya çalışmak bir seçenek, "bana ne lan ölümlü dünya ben mi uğraşacam" demek de yine saygı duyulası bir diğer seçenek. tabi onlar kendilerin içlerinde patlamaya hazır hırçın-kırgın-öfkeli çocuksu bir bomba ile yaşadıklarını anlık gardları düştüğünde görseler de genelde pek kabul etmezler, ağırbaşlılık ve olgunluk kavramlarını birbirine karıştırmaktadırlar. olgun olduklarını zannetmelerinin sebebi, çocukluktan beri ağırbaşlı davranmak yönünde manipule edilmiş olmaları, ancak belli kriterlere uygun olurlarsa sevilmeyi hak ettiklerini hissetmiş olmaları olabilir belki. 

ağlamayıp, uslu olunca ilgilenilmiştir kendileriyle, bir bebeğin kendini ifade etme hakkı olan ağlama hakkı disipline etme vs gibi bir amaçla, ağladığında mamadan-memeden vs. yoksun bırakılarak elinden alınmıştır (yani aslında dolaylı yoldan cezalandırılmış olmuştur) vs. özetle bir çocuğa ana-babasının vermek zorunda olduğu koşulsuz sevgi kavramında bir kopukluk olmuştur. o sebeple iyi niyetle ya da tecrübesizlikten ya da kendilerince çocuğun iyiliği için öyle yapmış olsalar bile, bebek onu öyle yorumlamış, işlemiştir ne yazık ki. npd kişi karşılıksız sevgiyi layığıyla hissedememiş- öğrenememiş kişidir. onu elde etmek için hep olmak istediğinden-yapmak istediğinden-davranmak istediğinden taviz vermek zorunda kalmış, kendini kısıtlamış olan çocuktur, en basitinden yaramaz-ağlak-huysuz-meraklı bir çocuk olma "hakkı" elinden alınan kırgın ve kızgın kişidir temelde. belki kardeşi-ablası-abisi ile kıyaslanıp, onun gibi olması istenmiş/ ima edilmiş/ hissettirilmiş ve bu yolla disipline edilmiş kişidir.

npd'nin tedavisinin önündeki en büyük engel npd olan kişinin npd olduğunu asla kabul etmemesidir. ederse zaten o kişi ya npd değildir ya da patolojik olarak seviyesi nispeten düşük bi npd'den muzdariptir vs vs.

bu saydıklarımın vız gelip tırs gideceği şefkatli bir duygusal zeka dünya şampiyonu da olsanız bir npd ile baş etmek çok zordur çünkü bu sefer bu yakınınızın kendisini kabullenmeyişinin ve iyileşmeye dair adım atmayışının, "kendine karşı" sıradan bir insanın olabildiği kadar dürüst olamayışının çaresizliğinin altında ezilirsiniz. sonra bunun onu aslında nasıl ezdiğini görerek bir kez daha ezilirsiniz. npd bu yüzden gayyadır, kısır döngüdür, tedavisi çok zordur.

son olarak bağımlılık, alkol-uyuşturucu-kumar vs konusunda çok temkinli olması gereken bir insan grubudur bu. ego güçsüz-kırılgan olduğundan superego ve id arasındaki dengeli iletişimi sağlamakta normal bir insana göre çok zorlanır, dürtüsel davranma eğilimleri (id)
baskın geleceğinden, bağımlılıktan kurtulmaları başka bi disordera göre daha zordur. ayrı bir tedavi gerektirir genelde.

narsisizm, empatik bir yaklaşımla, şu filmde iyi anlatılmış. nefret ettiğiniz npd bir yakınınız varsa bir de bu açıdan bakın, hayatınızda istemeseniz bile en azından bir anlayın bu insanları da, ağızdan köpükler saçarak atıp tutmadan evvel derim. (çocukların narsist ebeveynlerine ağızdan baloncuk saçıp atıp tutma hakkı olsun ama:)
http://www.imdb.com/title/tt0219854/

ben hayatta çözümü olmayan hiçbir şey olduğuna inanmiyorum, o sebeple npd'nin de sabır, emek, gayret istemekle birlikte çözümü var bence. uzun zamana, yıllara yayılmış psikoterapiyle, çocukluk travmalarına inerek kendini artık çok iyi hissettigini söyleyen insanlar yok değil. emdr diye psikiyatrinin sihirli degnek cozumu oldugu iddia edilen bi yöntem var, belki o da daha kısa sürede sonuçlar verebilir. ama işte en temel sıkıntı npd, npd olduğunu kabul etmez, yardım almayı sevmez, biz avamların "düşmez kalkmaz bir allah diyerek" almak için basvurduğu yardımı, o bilinçaltında ben kimseye muhtaç değilim tarzı bir düşünceyle reddeder. evet zamanında belki bebekken aglayıp kendi haline birakildiginda ya da ağlamaması gerektiğini kendine vazife edindiğinde ebeveyne muhtaç olmadan survive etmiştir ama buna sağlıklı survive etmek denebilirse...

son olarak hem narsisizmi dogru anlamak hem de dunyanin haline ışık tutması için değerli bir kaynak:
arno gruen / empatinin yitimi (çitlembik psikoloji)