Çanakkale Savaşı'nın 250 Yıl Önceki Atası: 1657 Venedik-Osmanlı Deniz Muharebesi

Çanakkale Savaşı'nın çok benzerinin 250 yıl önce de yaşandığını biliyor muydunuz?
Çanakkale Savaşı'nın 250 Yıl Önceki Atası: 1657 Venedik-Osmanlı Deniz Muharebesi

1915 çanakkale ablukasının ve savaşının bu tarihten tam 258 yıl önce adeta bir provasının yaşanması hadisesini öğrenmek şaşırtıcı olabiliyor. öyle ki seyit onbaşı adeta 258 yıl önce de yaşamış gibi hissediyorsunuz bu olayları okurken. ne demek istediğimi yazının devamında anlayacaksınız.

zikrettiğim tarih, 17. asır osmanlı ile venedik savaşlarının patlak verdiği bir dönem ve venedik, akdeniz boğazı'ndan (çanakkale) geçmek suretiyle tamamen istanbul'a ulaşıp, istanbul'u gemilerle topa tutmak ve gövde gösterisi yapmak istiyor. tıpkı 1915'te ingilizlerin yapmaya çalıştığı gibi. bunun için akdeniz boğazı'nı, dolayısıyla da çanakkale'yi muhtelif zamanlarda en az birkaç defa geçmeye çalışıyor ve abluka gerçekleştiriyor. bunlardan dördüncüsü ve bizim şu an üzerinde duracağımız abluka, 1657 tarihinde vuku bulan ablukadır.

venedik donanması bu saldırı için öncesinde bozcaada'yı tamamen işgal ediyor ve burayı kendi askeri üssü haline getiriyor, tıpkı 1915'te bir benzerini göreceğimiz gibi zira ingilizler de çanakkale saldırısında bozcaada ve gökçeada'yı işgal etmiş, iaşe ve ikmali bu iki ada üzerinden sağlamaya çalışmıştı.

1657 tarihinde ise henüz gelibolu yarımadası'nın en güney ucunda bulunan ve onun da tam karşısında yer alan seddülbahir kalesi ile kumkale yok, bu iki kale söz konusu ablukadan sonra ders çıkartılıp savunma amaçlı 1659 tarihinde inşa edilecekler. dolayısıyla venedikliler, giriş kısmında herhangi bir savunma yapısı olmadığından boğazdan içeri kolayca girmeye başlıyor ve geldikleri istikamet çanakkale merkeze çok yakın olan, bugünkü kepez-soğanlıdere hattına kadar ulaşıyorlar (haritada çizgi çektiğim yer):


bizimkiler, o tarihlerde venedik saldırılarının ardı arkası kesilmediğinden, işaretlemiş olduğum hattın hem rumeli hem de anadolu yakasına, tıpkı 1915'teki gibi tabyalar inşa etmişler ve toplar yerleştirmişler. amaç bir savunma hattı oluşturabilmek.

gelelim işin enteresan detaylarına... o dönem venedik filosunun başında amiral lazzaro mocenigo var. daha önce girmiş olduğu çatışmalarda hem elinden hem de gözünden yara aldığı için elini de gözünü de kaybetmiş bu genç arkadaş ve kendisine ''capitano orbo'', yani ''kör kaptan'' denmiş. 1657'deki dördüncü abluka için çanakkale önlerine yaklaştığı sırada, köprülü mehmet paşa'nın epeyce kalabalık askerleriyle birlikte boğazın her iki yakasına da konuşlandığını gören mocenigo, saldırı başlatıp başlatmama hususunda tereddüte düşse de, yardımcı kaptanların gazlamasıyla donanmayı boğazdan içeri sürükleme kararı alıyor.

ancak kilitbahir önlerine gelen hem bizim donanmamız hem de karadaki tabyalardan başlatılan topçu ateşi, venedik filosuna adeta 1915 olaylarını yaşatıyor. devamını, o dönem yaşamış olan ve olaylara doğrudan şahit olan saray görevlisi mehmet halife'nin kendi yazması olan ''tarih-i gılmanî'' kroniğinden okuyalım:

''şevval ayının yedinci (miladi 19 temmuz) günü, gün devrilirken dinsiz düşman kaptanı (kör kaptan lazzaro mocenigo) atlas ve çuhalarla donatılmış yirmi beş çektirme, üç mavna ve börtenlerle (top taşıyabilen büyük mavna) ve başka gemilerle davullarını çalarak, baştankara etmiş gemilerimizi tamamen ele geçirmek umuduyla geliyordu. islam askeri bunu görünce her biri şaşkın ve perişan halde bağırıp çağırmaya, 'ah, halimiz nice olur?' diye allah’a yakarmaya başladı. hâlbuki bizden imdada gidecek bir gemi yoktu. düşman ise korkusuzca, başı alınmaz domuz gibi saldırıp top atmaya başladı. evvelce anadolu yakasına yerleştirilen topçulardan biri, allah’ın lütfu ile düşman kaptanının üç fenerlisinin (paşa baştardalarının kıç tarafında üç fener bulunurdu, bu nedenle üç fenerli diye anılırlardı) barut deposuna bir top güllesi isabet ettirdi...''

bu topçunun adı kara mehmet. kara mehmet, tıpkı seyit onbaşı'nın rumeli yakasındaki mecidiye tabyası'ndan ocean zırhlısını vurması gibi, kör kaptan mocenigo'nun içinde bulunduğu amiral gemisini barut deposundan vurmak suretiyle gemiyi ve içinde bulunan herkesi havaya uçuruyor. ingilizce vikipedi'de de bahsedilen olay için şu sözler yazılmış (burdaki tek farklılık geminin barutla beraber infilak etmediği yönünde ancak osmanlı ve venedik kaynaklarında tamamen battığı yazıyor): ''...daha sonra 1657'de dördüncü çanakkale savaşı'na katıldı. türk kıyı bataryasından atılan bir top, bir yelkenin düşmesine neden oldu ve ona çarparak onu öldürdü. o, çanakkale boğazı'na yapılan tüm seferlere, değişen derecelerde de olsa katılan birkaç venedikli deniz subayından biriydi. onun ölümü osmanlı karşıtı ittifakın kaderi açısından ölümcül oldu. onun ölümüyle savaş kaybedildi, venedik ablukası kırıldı, venedik; malta ve papalık devletleri arasında bir sürtüşmeye neden olurken, türklere başarılı bir karşı saldırıya hazırlanmaları için zaman tanıdı.''

mocenigo'nun gemisinin hasar aldığı ana dair çizilen tasvir


kör kaptanımız mocenigo'nun büstü


yine 17. yüzyıl tarihçisi naima da bu savaştan ve mocenigo'nun nasıl bir ''baş belası'' olduğundan şu ilginç sözlerle bahseder:

''aklı başında olanların yanında bu fetih, mel’unların bütün donanmalarının zaptedilmesinden daha faydalı oldu. çünkü kör kaptan mocenigo dedikleri mel’un, hile fenninin ebu ali’si, insan kılığında yaratılmış bir şeytan olup, hem kendi milleti arasında akıl ve tedbir ile meşhur ve aynı zamanda gayet cesur ve bahadır bir kâfirdi…bütün düşman donanmaları müslümanların ellerine geçmiş olsaydı da, yalnız adı geçen mocenigo tek olarak savaş meydanından sağ olarak kurtulsaydı, az zamanda yine mükemmel donanma tedarik edip, müslümanları huzursuz ve rahatsız ederdi.''

ablukayı güzel resmeden bir çizim

(bu görselde karşılıklı yer alan kilitbahir ve kale-i sultaniye kaleleri de görülüyor.)


savaş sonrası topçu kara mehmet, tıpkı 1915'te seyit onbaşı'nın ve ona yardım eden diğer 30 kadar askerin taltif edilmesi gibi taltif edilip aldığı maaş yükseltiliyor. osmanlılar, venedik filosunu püskürtüp bozcaada'yı kuşatıp geri alıyor.

son olarak bahsetmem gereken şey ise, venedik'in 17. yüzyıl boyunca çanakkale'yi zorlaması hadisesi sadece denizden değil; tıpkı 1915'te olduğu gibi karadan da gerçekleşmiş... yüzyılın sonlarına doğru yapılan 1696'daki son büyük taarruzda venedik filosu tekrar boğaz önüne geldiğinde, bu sefer şiddetli rüzgarın etkisiyle bugünkü şehitler abidesi'nin bulunduğu kısımdaki morta koyu ile atatürk'ün 1915'te anafartalar muharebelerini yönettiği, anafartalar ovası'ndaki kemikli burnu'na kadar sürüklenip burada karaya asker çıkartan venedikliler, yine osmanlı güçleri tarafından püskürtülmüş. bunu da haritada kabaca işaretledim:


sözün kısası, akdeniz boğazı ve elbette çanakkale, 1915'te yaşadığı hadiselerin çok benzerlerini yüzyıllar öncesinden yaşamış bir bölge... sürekli geçilmek istenen, ama bir türlü geçilemeyen, her iki yakası da tabya ve kalelerle örtülü muazzam bir savunma merkezi, adeta istanbul'un kapısı. kara mehmet'ten seyit onbaşı'ya, köprülü'den cevat paşa'ya, kör kaptan mocenigo'dan 1915'te birleşik filonun başında yer alan amiral de robeck'e kadar... sayısız şahsiyete ve olaylara ev sahipliği yapan bir yer çanakkale, tabi ki anafartalar kahramanı'na da.

"ecdâdımızın heybeti ma'rûf-i cihândır,
fıtrat değişir sanma, bu kan yine o kandır."

kara mehmetlerden seyit onbaşılara selam olsun...

bu tarz içerikleri kanalımdan da takip etmek isteyenler varsa beklerim


güzel günler.