Cannes Film Festivali'nin 2023 Şampiyonu, Anatomie D'une Chute Filminin İncelemesi

Anatomie D'une Chute (Bir Düşüşün Anatomisi) filminin röntgenini çeken bir kritik, buyrun.
Cannes Film Festivali'nin 2023 Şampiyonu, Anatomie D'une Chute Filminin İncelemesi

anatomie d'une chute... bu seneki cannes film festivali'nin şampiyonu, altın palmiyenin sahibi, güzel film. türkçe'ye "bir düşüşün anatomisi" olarak çevirebileceğimiz film, yönetmen justine triet'in 4. uzun metraj draması. bu filmden önce en son 2019 yılında sibyl isimli filmi yöneten triet, aynı o filmde olduğu gibi, bu filminin de senaryosunu, eşi arthur harari ile birlikte yazmış.

yazının başında belirteyim; anatomy of a fall, son 10 ödül töreninde, cannes'da altın palmiye kazanan en iyi üç filmden biri. 2019 şampiyonu parasite'i bir, 2014 şampiyonu kış uykusu'nu ikinci sıraya koyarsam, bu film de kendi listemde üçüncü sırada yer alır. bu beni memnun etti. çünkü altın palmiye kazanan filmler genelde senenin en iyilerinden olmuyor. bir düşüşün anatomisi'nin bunun tersi olarak, senenin en iyi filmlerinden biri olduğu tartışmasız bir gerçek.

yönetmen justine triet, piano filmiyle jane campion ve titane filmiyle julie ducournau dan sonra, altın palmiye kazanmayı başaran 3. kadın yönetmen. triet'in bundan sonra çekeceği film, elbette çok yakından mercek altına alınacaktır.

filmin spoiler'lı olarak inceleneceği kısma geçmeden önce, aslında korku ve gerilim unsuru barındırmayan bu filmin, tuhaf biçimde stanley kubrick'in 1980 tarihli korku başyapıtı the shining ile akrabalıkları bulunduğunu belirteyim. tesadüf olamayacak kadar yoğun benzerliklerin var olduğuna dair detaylar, her iki filmi izleyen seyirci için ilgi çekici olacaktır.

şimdi diyeceksiniz ki, the shining bir korku filmi, oysa bu film bir suç draması. içinde eser miktarda gerilim de bulunan bir düşüşün anatomisi, courtroom drama denilen türde ve içinde yoğun miktarda mahkeme sahnesi de barındırıyor. bununla beraber film, the shining'in çağımıza uydurulmuş ve somut bir gerçekliğe büründürülmüş hali. eğer stanley kubrick hayatta olsaydı, yönetmen triet'i tebrik ederdi. çünkü triet, shining'in içinden metafizik ögelerin hepsini çıkartmış ve son derece gerçekçi bir film ortaya koymuş.

şimdi 2023'ün en iyi filmlerinden olan bir düşüşün anatomisi'ni spoiler şemsiyesi altında ve the shining filmine benzeyen yönleri açısından da inceleyelim.

Uyarı: Spoiler içerir.

bi düşüşün anatomisi'nde yer alan ana karakterler;
anne = sandra, baba = samuel , çocuk = daniel

the shining (cinnet) filminde yer alan ana karakterler;
baba = jack , anne = wendy , çocuk = danny

a. her iki aile de, para biriktirmek için hayattan izole bir yere yerleşir. samuel, eski bir dağ evini, kendi imkanları ile yaptığı tadilatla yeniler ve ailesini buraya yerleştirir. jack ise para kazanmak için, kışın tamamen ıssız olan bir otelde bakıcılık yapmaya başlar. iki aile de mutsuzdur. anne-baba sürekli kavga etmektedir ve evin çocuğunun huzuru yoktur.

b. iki aile de asosyal bir yerdedir. diğer insanlardan uzakta, yalnız ve sessiz bir yerde yaşamaktadırlar. cabin fever (yani uzun süre belli ortamda birlikte kaldığınızda cinnet getirme ve şiddetli kavga etme olasılığının artması) tehlikesi, ıssız/izole bir yerde bulunan ve kışın kimselerin olmadığı bir otelde, jack karakterinin yaşadığı cinneti anlatıyordu. bu filmde de aile dağ evinde kalıyor. görece izole bir yer ve sürekli 3 kişi, yoğun olarak bir arada. yani “cabin fever” tehlikesi maalesef bu aile için de bir risk teşkil ediyor.

c. hem jack hem samuel, iki karakter de öğretmenlik mesleğini bırakıp, tam zamanlı yazar olmayı istemektedir. ancak bu istek için ne yazık ki ikisi de gereken yeteneğe sahip değildir. kendini gerçekleştirmek ve ideallerine kavuşmayı bu yolla sağlamaya çalışırlar. ikisi de öğretmenliği, düşük seviye insanların mesleği olarak görür. oysa tanınmış bir yazar olmak, dünyanın her yerinde geçer akçedir.

d. evin çocuğu daniel, bir kaza sonucu görme engelli olmuştur. ancak daniel'ın görme engeli, o'nda daha değişik yeteneklerin gelişmesine sebep olmuştur. cinnet'teki torrance ailesinin çocuğu danny ise, babasının o'na uyguladığı şiddet sonrası, bir tür bilinç altı savunma mekanizmasıyla, medyumluk yeteneği geliştirmiştir. iki danny'nin de filmin hem finaline, hem de akışına etkisi çok büyüktür.

e. sandra, çocuğunun geçirdiği kazadan ve görme engelli oluşundan eşini sorumlu tutar. o'na göre eğer eşi sorumluluğunun bilincinde olsaydı, daniel asla böyle bir yıkımla yüzleşmeyecekti. wendy de aynı şekilde, danny'nin arkadaşlarından farklı olmasını ve tuhaf sesler çıkarmasının nedeninin, eşinin o'na uyguladığı şiddet olduğunu savunur.

f. samuel genel olarak ezik yapıda, aşağılık kompleksli bir adamdır. eşini de zamanla sevmemekte ve o'na bağırıp, o'nu hor görmektedir. jack de aynı samuel gibi aşağılık kompleksine sahip bir adamdır ve eşini sürekli olarak aşağılar. her iki karakter de kendi başarısızlıklarını, hem eşlerine hem de çocuklarına yıkmaya çalışır. sanki onlar ideal eş ve çocuk olsalar, samuel ve jack çok başarılı birer insan olacaktır.

g. sandra seyirciye gösterilen olası cinayet anında, kocası samuel'in kafasına sert bir cisimle vurur ve adam düşerek ölür. shining'te ise wendy, kocası jack'in kafasına beyzbol sopasıyla vurur. burada da adamın kafası yarılıp, adam merdivenlerden yuvarlanır ve yaralı/baygın olarak kurtulur.

h. bir düşüşün anatomisi'ndeki çocuğun adı "daniel", cinnet'teki çocuğun adı ise "danny" dir.

i. son olarak, her iki filmde de evin babası karlar üstünde ölür. samuel çatı katından düşer, kafasını yarar ve karların üstünde can verir. jack ise danny'nin zekasına karşılık veremez. danny'nin izini kaybeder ve gece vakti labirentte donarak ölür.

iki filmi birbirinden ayıran detaylar ise şunlardır

a. sandra yazarlıkta başarılı bir kadındır. hatta kocasının elde edemediği başarıları elde edebilmiştir. oysa wendy, herhangi bir yeteneği olmayan bir ev hanımıdır. dolayısı ile wendy, jack tarafından sürekli olarak hor görülür. samuel'in sandra'yı aşağılaması ise, kıskançlıktandır. çünkü sandra, samuel'in başaramadığı bir ideali gerçekleştirebilmiştir. filmde geçen bir replik bunu çok iyi anlatır. sandra’nın avukatı hakimin karşısında şöyle der ; “sandra suçludur. sandra’nın tek suçu, eşinin başarısız olduğu bir alanı seçmesi ve bu alanda, eşinden çok daha fazla başarılı olmasıdır.”

b. ikinci ve daha önemli farklılık ise, filmin sonunda sandra'nın suçlu olup olmadığını, kesin olarak anlayamamamızdır. yani samuel'in ölümünden sandra mı sorumludur, samuel intihar mı etmiştir, yoksa adam yanlışlıkla düşerek mi ölmüştür? filmde bu açık bir şekilde anlatılmaz. sadece sandra'nın beraat etmesinden ve oğlu daniel'in mahkemeye sunduğu son ifadesinden, hakimin maddi delil yetersizliği sebebiyle, sandra'ya beraat verdiğini anlarız. ancak bu yine de izleyiciyi tam olarak tatmin etmez. çünkü babasını kaybetmiş olan daniel'ın, bir de annesini kaybetmeyi göze alamayacağını varsayarsak, daniel'ın ifadesi, akıllıca dizayn edilmiş ve sandra'nın kurtulmasına yol açabilmiştir. dolayısı ile adamın ölümünün belirsizliği, filmdeki ölümü the shining'ten farklı kılar. çünkü her ikisi de cinnet getirip, samuel sandra'ya saldırmış ve sandra o'nu öldürmüş de olabilir. ancak bu hikaye, filmde sadece bir "olasılık" olarak yer alır. ben mesela, son sahnede daniel'in annesini affeder gibi o'na sarılmasından (başını üstte tutarak) ve sandra'nın o'ndan af dilercesine, o'na şükranlarını sunarcasına yaptığı sarılış şeklinden epey bir huylandım. bu sahnede sanki daniel, o'nu ipten almış gibiydi. adeta günahlarını çıkaran bir aziz gibi. yani annesini "her şeye rağmen", "tüm günahlarına rağmen" kurtarmayı seçmiş gibi. mükemmel bir sahneydi. <3


şimdi de shining'ten bağımsız olarak filmde dikkatimi çeken diğer detaylara değineyim

1. filmi izledikten sonra, uzun zamandır izlediğim en iyi kadın performanslardan birine şahit olduğumu anladım. çünkü sandra hüller, bu filmde oyunculuğun sınırlarını test etmiş. ortada limit/sınır bırakmamış. onunla ağladım, güldüm, o’na kızdım, acıdım. kendisi ile ileri seviye empati kurdum. sandra hanımın oscar adaylığı, şimdiden hayırlı olsun diyebiliriz. kazanırsa da ne mutlu o’na, ben de kendisini alkışlamak isterim.

filmden bir replik: sandra'nın arabanın içinde ağlarken söylediği o cümle : “elbette para sizi mutlu etmez. yine de arabada ağlamak, metroda ağlamaktan daha iyidir. “

2. savcı rolündeki antoine reinartz'ın‘ oyunculuğuna bayıldım. baş karakterden epey bir rol çalan performansıyla, filmin dinamizmini sağlamış. ayrıca oyuncuya yazılan metinlerde kullandığı kara mizah ve ironi dolu cümlelerin, mahkemede izleyicileri güldürdüğü anlar muazzamdı. oyuncunun bu kadar zor bir rolün altından hakkıyla kalkmasına, elbette büyük bir alkış!

filmden bir replik: sandra: " görmediğiniz birinin niyetini anlamak zordur."
savcı: " ben bu sayede para kazanıyorum."

3. yönetmen triet ve eşi, bu filmin senaryo yazarları. ancak altın palmiyeyi kazanan, doğal olarak filmin yönetmeni olan justine hanım. elbette bu bir yönetmen için çok büyük onur. ancak filmde de çiftin, başarının sahiplenilmesi yüzünden tartıştığını gördük. yani demem o ki, -umarım gereksiz yere dert ediyorumdur- yönetmen ve eşinin, justine'in başarısından dolayı aralarının açılmasını istemem. çünkü filmde de sandra'nın kendi hayatından romanlarına geçen, bir sürü hikayesi olduğunu tecrübe ettik. justine ve arthur'un iki tane de evlatları varmış. beraber daha bir çok filme imza atmalarını temenni ederim.

4. filmin en başında çalan şarkı; 50 cent ve snoop dogg'un söylediği, 2000'lerin meşhur çalışması; "p.i.m.p." türkçeye. "p**evenk" olarak çevirebileceğimiz şarkının enstrümental versiyonunu dinlerken, evin köpeği "snoop" un topla oynadığını görüyoruz. ilk önce köpeğin isminin "snoopy" den geldiğini düşünsem de, bu sahnede snoop dogg'un şarkısı kullanıldığı için, "herhalde snoop'un ismi, şarkıcıdan gelmiş olmalı" dedim. yani "snoop the dog" un buradaki versiyonu insan olan değil, köpek olan snoop :) (tabii hepsinin esin kaynağı snoopy)

5. filmin afişinde ise, coen kardeşler başyapıtı “fargo” ile olan benzerliği fark ediyoruz.

anatomy of a fall


fargo


sonuç

bir düşüşün anatomisi, 2023'ün en iyi filmlerinden ve büyük ödüllü bir yapım olarak anılmayı, hak eden bir film. filmin büyük bölümünün geçtiği mahkeme sahneleri, bazı seyirciler için sıkıcı olabilir. ancak filmin çok iyi oyunculuklar içermesi ve birçok karakterin altının sağlam bir şekilde doldurulmasıyla, eleştirmenlerden aldığı yüksek puanların sebebini anlamak, pek de zor değil. özellikle oscarlık performans görmek isteyen tüm sinemaseverler, bu filmi mutlaka izlemeli.