Doğu ve Batı Kültürlerinin Zaman Anlayışları Neden Birbirinden Farklı?

Batı'da zaman neden lineer, Doğu'da neden döngüseldir? Yeni yıla henüz girdiğimiz bu günlerde sorgulaması ayrıca zevkli bir konu.
Doğu ve Batı Kültürlerinin Zaman Anlayışları Neden Birbirinden Farklı?

yeni yıl gerçekten yeni mi? dünyadaki insanların büyük çoğunluğu böyle düşünmüyor

doslarım, yeni yıla henüz girmişken sizlere çok ilginç bir konuda sohbete davet ediyorum. keyifli okumalar...

fark etmiş olmalısınız. ramazan ayının başlangıç tarihi sürekli değişir. ve 33 yılda bir başladığı noktaya döner. ya da her yıl 10 şubatta çin’de yeni yıl kutlamaları başladı. bu sene çin takviminde ejderha yılı tarzı haberler okuruz. ya da hindu’larda kalpa’lar, yuga döngüleri gibi şeyler söylenir. bir dönem popülerdi maya takvimi ve döngüleri... bu işin aslı nedir? batıya gittiğimizde bu tarz takvimler neden yok oluyor? doğuda ise neden var?

doğu uygarlıkları / batı medeniyeti

doğu uygarlıkları ile günümüz batı medeniyetlerini ayıran en temel fark; aslında hiç beklemediğiniz bir yerden gelir. yılı nasıl ölçtüklerinden? çok iddialı bir cümle, ama büyük ölçüde gerçek. çünkü takvim, insanın bu dünyayı algılayışın, evrenle insanın temasının nasıl yorumlandığının göstergelerinden biridir.

lineer zaman

bizimde şu an kullandığımız gregoryen (miladi) takvim, zamanı lineer bir çizgi üzerinde ilerleyen bir kavram olarak düşünür. bir yılı, dünyanın güneşin etrafında bir tam dönüşünü gerçekleşmesi ile hesaplar. bir başlangıcı vardır. ve sürekli ileri doğru giden bir yapı olarak kavramlaştırır. zamanın sürekli ileri doğru gidiyor oluşu rast gele düşünülmüş bir konu değildir. zamanın lineer oluşu, temel bir fizik yasası olan entropi ile ilgilidir.

entropi

ısınmış bir tavayı, soğuk bir taşın üzerine koyarsanız ve bir süre beklerseniz. ılık bir tava, ılık bir taş elde edersiniz. bu günlük hayatta gözlemlediğimiz bir durumdur. fakat günlük hayatta şunu görmeyiz. ılık bir tava, ılık bir kayanın üzerinde dururken bir süre bekledikten sonra, sıcak bir tava, soğuk bir taş olmaz. çünkü zaman ileri doğru akar. ve entropi hep minimum enerji maksimum düzensizlik yönünedir. bu yönün aksine gidiş olmaz.

gregoryen (miladi) takvimde başlangıç hz.isa’nın doğumu olarak kabul edilir. ve genel olarak batı uygarlığının düşünce yapısına göre gelişmiş, newton fiziğinin temel felsefi alt yapısını oluşturduğu günümüz bilim dünyası ise zamanın başlangıcını big-bang olarak görür. zaman bir başlangıç noktasında ileri doğru akar. ve entropi yasaları uyarınca bu akış tek yönlüdür. ve neden-sonuç bağlantıları vardır.

determinizm

her olayın bir nedeni olur. her neden bir sonuca yol açar. ve insan sonuçlara bakarak nedenleri anlar. nedenlere bakarak da olası sonuçlar hakkında gerçekçi tahminlerde (ön görülerde bulunur.) örneğin bir kişi kumda yürüyorsa, kum üzerinde ayak izi bırakır. bu ayak izine bakarak buradan bir insanın geçtiğini anlayabiliriz. zaten olay dediğimiz şey, simetrik evrende oluşan asimetrik adalardır. kumsalda düm düz sıralanmış kum tanelerinin üzerindeki ayak izidir olay. simetrinin bozulması. ya uzay boşluğundaki bir gök adadır. ve her olayın bir başlangıcı, bir nedeni vardır. ve bu neden bir sonuç oluşturmuştur.

doğu uygarlıklarında işler biraz farklıdır, lineer zamanın yerini döngüsel zaman alır. örneğin çin takviminde her yıl, 12 hayvanlı bir döngüdeki bir hayvanla ilişkilendirilir. bu hayvanlar sırasıyla fare, öküz, kaplan, tavşan, ejderha, yılan, at, koyun, maymun, horoz, köpek ve domuzdur.

bunun yanında beş temel elementin (metal, su, ahşap, ateş, toprak) oluşturduğu bir sapma döngüsü vardır. 12 hayvan ve beş elementten oluşan bu sistem 60 yılda bir kendini tekrar eder.

aztek’lerde döngü 52 yıl sürer. çünkü venüs gezegeninin döngüsünü temel alan 260 günlük bir döngü ve gökyüzündeki en parlak yıldız olan sirius’u temel alan 365,2 günlük bir başka döngüyü takip ederlerdi. ve bunların kombinasyonları 52 yıllık bir büyük döngü oluştururdu.

hicri takvim gibi lunal (ay) temelli takvimlerde ise yaklaşık 33 yılda bir tekrar eden döngüler vardır.

peki zamanın döngüsel olarak yorumlanmasının felsefi altyapısı nedir?

ibn-i arabi ebedi şimdi ve ebedi tekerrür kavramlarından bahsetmişti.

zamanın doğrusal değil döngüsel olduğunu savunurdu. ayrıca asıl olan; geçmişin, şimdinin ve geleceğin esasen tek bir ilahi anda birleştiği sonsuz şimdi'den bahsederdi. ama insan idrakinin buna izin vermediğini söylerdi.

çin felsefesinde de zaman döngüseldir. çünkü ying-yang düşüncesi uyarınca, düzeni takip eden düzensizlik. düzensizliği takip eden düzen döngüleri vardı. bunu şu şekilde düşünebiliriz: durgun bir suya taş attığınızda dairesel olarak dalgalar yayılır. sonrasında suyun kenarına çarpan dalgalar merkezde tekrar birleşir. 60 yıllık zaman döngüsü bunun bir yansımasıdır.

lineer zaman sistemini temel alan batı düşüncesinin entropinin sürekli minimum enerji maksimum düzensiz eğilimi görüşünün aksine, doğuda düzensizliğin belirli bir maksimuma ulaştıktan sonra tekrar düzen yönüne döneceğine inanılır.

ibn-i arabi zamanın döngüsel niteliğinin göstergelerinden biri olarak göçebe kavimlerin belirli tarihi döngüleri takip ederek yerleşik uluslara saldırıp büyük yıkımlar oluşturduğu ama sonrasında belirli bir süre sonra tekrar düzenin tesis edilip yeniden yerleşik nizamın meydana geldiğini söyler. ve buna delil olacak birtakım tarihi olaylar arasındaki benzer döngüleri örnek gösterir.

peki tüm bunların anlamı ne?

anlamı şu; newton fiziği ve determinizm temel alan dünya görüşünde olaylar ve olgular neden sonuç bağlantıları kurularak algılanır. ama doğu uygarlıklarında determinizm mutlak kesinlikte değildir. çünkü neden-sonuç ilişkisi kısa süreler ve kesitsel gözlemlerde doğru olsa da, perspektif büyüdüğünde döngüsellik ağırlık kazanır.

kumsal yürüyen insanın ayak izi kalması, oradan bir insan geçtiğine işaret eder demiştim.

döngüsel zamanı temel alanlar ise, zaman uzadığında kumsaldaki ayak izlerinin çok artacağını ve bir noktada tüm kumsalda hiç ayak izi kalmayacak kadar her yer ayak izi ile dolacağını söyler.

ve bu noktadan sonra yeniden biri tamamı ayak izleri ile düzeltilmiş kumsalda yürüdüğünde, bu kişinin ayak izi yine tam hali ile görünür der. bu bir döngüdür. her neden sonuç artık etkisinden dolayı birikimli olarak meydana gelir.

miladi takvimde dünya ve güneşin etkileşimi vardır ve sadece bu iki etkileşim göz önüne alınır. ama aztek takviminde venüs, sirius ve güneş vardır. ya da hicri takvimde ay, dünya, güneş...

olaylar ve olgular neden-sonuç bağlantısında sadece bakılmaz. üçüncü bir faktör daha devreye girer. ve bu üçüncü değişken neden-sonuç bağlantılarına belirli döngüler halinde karakterini etkiler.

aslında antik yunan uygarlıklarında ve tüm kadim öğretilerde benzer yaklaşım vardır. döngüsellik, deterministlik dünya görüşü ortaya çıkana kadar tüm insanlığın ortak yapısını oluşturmuştur.

çünkü dünyaya ve kendimize baktığımızda bu döngüselliği hissederiz. ve bu hissimiz uyarınca zamanı da böyle algılarız.

mesela eşinizle ya da çocuğunuzla olan ilişkinizi düşünün. belirli bir döngüselliğe sahiptir. kavgaların arttığı ve barışın hakim olduğu dönemler vardır... her şey süt liman giderken bazen ufak bir şey olur ve birden büyük bir kaosun kapısı aralanır. neden-sonuç ilişkisi gözüyle bakarsak, bardağı taşıran son damlaya sadece odaklanırsa açıklamakta zorlanacağımız bir takım durumlar söz konusudur.

çünkü her neden sonuç bağlantısı, dış halkada daha büyük bir döngüye pozitif ya da negatif enerji yükler ve böylece büyük döngüde ilerlemeler olur. tıpkı yelkovanın döndükçe akrebin yavaşça ilerlemesi gibi... bu kaçınılmazdır. bu kaçınılmazlığı bilmek, ilişkinin ve yaşamın iniş çıkışlarında yaşadığımız kaybolma duygusuna ve güvensizlik hissine yardımı olur. bu bütünüyle senin ya da onun suçu değil. kainat böyle bir yer. döngüsel.

bu kavrayışın ikinci kazanımı ise, döngülerde yaşanan dalgalanmayı azaltmaktır. suya atılan taş örneğini hatırlarsın. su derin olursa döngünün dalgası su yüzeyinde olur. ama derinler hala sakin ve sukut içindedir. ama su sığ ise, ilişki sığ ise bu döngüsel dalgalanmalar tüm ilişkiyi etkiler. bu yüzden ilişkilerimizde (insanla, bilgiyle, işle vs) döngüsellikten kaçınmak yerine derinliği artırmayı hedeflemeliyiz. bir de neden-sonuç bağlantılarına güvenirken döngüleri de gözden çıkarmayın.

son bir ipucu daha: fikir, beyin daha çok küçük döngüleri görür ve ilgilenir. duygular ve sezgi ise büyük döngüyü... bizler salt beyinden oluşsaydık, dünyayı deterministik bir perspektiften yorumlar ve bu doğrular ile uyumlu yaşamlarımız olurdu. ama bizler aynı zamanda duygusal canlılarız. bu nedenle dünyaya sadece deterministik olarak bakarak doğru yaşamlar elde edemeyiz. hep doğru olanı yapsan bile döngüsellikten kaçamaz canlı olan. nefsi olan. nefes alıp veren... bu yüzden insana düşen, acıdan kaçmak ya da mutluluğa koşmak değildir sadece, ya da hep doğruyu yapmak değildir amacı insanın. insanın asıl amacı derinleşmektir. her şeyde. ilişkisinde, işinde, bilgisinde...

bu ve benzeri çocuk sağlığı, psikoloji ve felsefe alanlarında yazdığım yazıları paylaştığım instagram hesabım

https://www.instagram.com/devlettekicocukuzmanim/