Final Sezonuyla Veda Eden BoJack Horseman'ın Temelindeki Sevgisiz Büyüme Sorunsalı
bojack horseman'ın açmazı neydi?
çok entelektüel bir soru gibi durdu. yani neydi lan bu adamın sıkıştığı boktanlık? bence dizinin son sezonunun yamulmuyorsam son bölümünde aslında bir özeti izledik. dizi tam vaktinde, tam da olması gerektiği gibi bitti. ne eksik ne fazla.
diziyle ilgili olarak ekşi sözlük başlığında arama yaptım ve sadece bir entry gördüm şu ifadenin geçtiği: "sevgisiz büyüyen çocuk." tüm diziyi bunun üzerinden okumak yan karakterlere haksızlık olur, biz bojack'e odaklanalım...
başlamadan evvel "bira icelim on yaşında, arkadaşları ona einstein diyor." yorumuna mahal vermemek için bir şey belirtmek istiyorum. esir alındığımız kültürden dolayı biliyorsunuz bir insana hemen o anda notunu vermek gibi bir eşşeklikle boğuşmaktayız. adam/kadın seni, bir erkeği ya da bir kadını hemen çözeyim bitsin diye uğraşıyor. dolayısıyla üzerine saatlerce düşünmek gereken trajedileri sanki çok olağan bir şeymiş gibi hemen geçiyor ve şunu diyor: "haa bu şey ya, anası babası sevmemiş, ondan bu böyle." ulan dalyarak, sevgisiz büyümek öyle hemen geçebileceğin, üzerinden insanlara not verebileceğin basit bir şey mi? nedir abi sevgisiz büyümek? hiç abartmıyorum, ben bunu altı ay düşündüm. yüce, bilge kral, filozof olmamdan dolayı değil. askerdeydim. bir insanın sevgisiz büyümesinin ne ve ne kadar büyük bir trajedi olduğunu tam altı ay boyunca hem izledim, hem deneyimledim ve hem de düşündüm. dolayısıyla bojack'e bakıp "haa çözdüm ya ben, işte sevgisiz büyümüş ondan hep" demek sadece basitlik değil, kişinin şu son dönemdeki kültürle nasıl yozlaştığının da bir göstergesidir. çünkü her şey bir tüketim nesnesi olabilir ama insan olamaz. bojack bir insan değil, kurgu karakter elbette ama bir insan, ne demek istediğimi anladığınıza inanmayı tercih ediyorum. yeter. başlayalım artık.
Uyarı: Buradan sonrası spoiler içerir.
sevgisiz büyümüş bir çocuğun trajedisi üzerinde durmam metnin devamı için önem arz ediyor. bunu iyi anlamak zorundayız. umarım iyi anlatabilirim. sevgisiz büyümüş çocuk kalp katılığına mahkûm edilmiş çocuktur babaerenler. onda insani hiçbir bağ kökleşmez. bu bir yargılama değildir, saf trajedidir amına koyayım. şeye benziyor: bir çocuk diğer çocuklar gibi değil, okuyamıyor lan. yapamıyor bunu. ne yaparsanız yapın bu çocuğa okumayı öğretemiyorsunuz. okumayı sökmek için gerekli olan yeteneği vardı ama 0-6 yaş arasındayken anası ve babası tarafından budanmış. sevgisiz büyüyen çocuğun insanlarla kurduğu bağın kökleşmemesi, tedavisi olmayan bir hastalıkla ömür boyu yaşamak demektir. sevgisiz büyüyen bir çocuk için insani sıcaklık, bir insana gerçekten dokunmak sobaya dokunmaktan farksızdır. dokunamazlar. en fazla şöyle bir elleyip kaçarlar. bu, hayat pratiğinde karşıdaki insanı hırpalamaya tekabül eder ve insanların çoğu eşek olduğu için onun bu hareketini bir saldırı olarak algılar. değildir. onun hırpalayan tavrı, karşısındakine dokunma biçimidir. başka türlüsünü yapamadığı için böyle yapıyordur. ve ne olur? anlaşılmadığı için onun tavrına insanlar tepki gösterir. sert bir tepki. ve o çocuk sürekli anasının ve babasının haklı olduğunu düşünmeye başlar. çünkü annesi ve babası da ona aynısını yapmıştır. birbirleriyle güzel ilişkiler kuran insanlara bakar, onları izler, hafif, sakin insanları, mutlu insanları, gülen ve güldürenleri, dolayısıyla ortadaki durumun yaşamın bir kuralı değil, kendisindeki bir yarraklıktan kaynaklandığına hükmeder. bu, sevgisiz çocuğun kendisine küstüğü andır. kendisini sevmemeye başladığı andır. çünkü eğer kabullenmezse, eğer boktan olan benim aq demezse, baş edemeyeceği bir sorunu dert edinmiş olacağını bilir. şunun gibi: gidip de bir binayı kaldırmaya çalışmazsınız. çünkü kaldıramayacağınızı bilirsiniz. dolayısıyla "vay ben niye binayı kaldıramıyorum" diye dert etmezsiniz. sevgisiz büyüyen çocuk da "ulan ben de iyi ilişkiler kurayım, ben de yapayım" diyemez. budanmıştır. tek çaresi kabullenmektir. bojack'in bir bölümde "bir sızıntıyla doğdum, her şey oradan akıp gidiyor" demesi tam olarak bunun ifadesidir. her neyse abi. sevgisiz büyüyen çocuk kabullenir, boktanım ben der, zehirliyim, ben lanetli doğdum, yapacak bir şey yok.
şimdi bu heriflerin/kadınların yaşadığı trajik döngüye bakalım
sevgisiz büyüyen ve kendisinin lanetli doğduğuna inanan insanlar için sahici bir sevgi saldırı etkisi yaratır. bunu şöyle daha iyi anlarsınız: herifin birisinden hepi topu 100 lira borç istemişsinizdir ama adam bunu size öyle cömertçe, öyle harika sunmuştur ki siz sanki 100 lira değil de 1000 lira borçlanmış gibi hissetmişsinizdir. bu fazla iyilik aslında bir saldırıdır size. arkadaşınızın size bir kitap değil de ev alması saldırıdır. o iyiliğin altında ezilirsiniz çünkü. şöyle bir savunmasızlık doğar: size ev alan adam aradığında ve sizi bir yere çağırdığında ona "hayır" deme şansınız yokmuş gibi hissedersiniz. saldırı budur. sevilmemiş, sevilmeyi tatmamış, daha doğrusu çocuklukta tatması gerekirken tadamamış her insan sevildiğinde saldırıya uğradığını hisseder ve saçmalamaya başlar abi. olayı bozmaya oynar (tam da burada sevgisiz büyümüş çocuklarda insani bağların kökleşmediği tezini aklımıza getirelim, kökleşmediği için bozabiliyor kolayca) ve öznemizin bu hâllerini izlemek dünyanın en iç parçalayıcı şeyidir gerçekten. bir çırpınmayı izlersiniz: nihayet sevildi, biri onu sevdi ama iki şey var, ilki sevgisiz büyümüş adam/kadın bir görgüsüzdür. daha fazlasını isterler. beni daha çok sevsin isterler. saçmalamak burada başlar. bokunu çıkartırlar. karşı tarafta bir şüphe uyandırırlar. o kuşkuyu yakalarlar ve geri adım atacakları yerde, o dediğim saldırı bitsin diye, biraz da kontrolü yitirmenin etkisiyle devam ederler. siz onu daha çok sevin diye karşınızda bebek taklidi yapan kırk yaşında sakallı bir erkek düşünün. ayıp olmasın diye güldünüz ama herif devam ediyor. "osman tamam abi" dediniz ama devam ediyor. "osman gülmüyorum" dediniz ve devam ediyor. yerlere yatıyor. olay artık size acı vermeye başlıyor ama osman devam ediyor çünkü insani bağlar osman'da kökleşmiyor, orada siz yoksunuz, o var sadece, ilk defa sevildi, şımarıyor. nereye varıyoruz? trajik bir çırpınmaya. saldırı altında hisseden bir insanın kontrolden çıkmasına. kopuşa oynamasına. bunu bilmeden yapmasına. sevgiye duyduğu açlığın yarattığı görgüsüzlüğün de tüm olaya tuz ve biber ekmesine. dolayısıyla ortaya bir döngü çıkıyor: sevgisiz büyüyen çocuk sevilemez. onu sevmek adamı/kadını bozguna uğratır ve panikledikleri için sizi sikmeye kalkarlar. görgüsüzlükleri bencilliğe evrilir. her şeyi istemeye, neyi nasıl istiyorlarsa her şeyin öyle olmasını doğrudan, hiç utanmadan talep etmeye başlarlar. onların bu hâli de seven kişiyi mesafeye zorlar. seven kişi uzaklaşır ve heriflerin kahrolası tezi bir kez daha doğrulanır: "lanetli doğdum ben, bak olmuyor işte, herkeste tutan maya bende tutmuyor."
bojack'i diğer sevgisiz büyüyen çocuklardan daha trajik kılan şey ise şu
bojack yaşama dair birçok şeyi biliyor.
zeki bir adam. biraz abartılı bir nitelemeyle filozof bir yanı var. çok güzel konuşuyor. harika önerileri var. birinin diğerini sevmesi üzerine yaptığı bir konuşmada "böyle birini bulduysan tırnaklarını geçir ve bırakma. ileride herkesin sevdiği ama kimsenin hoşlanmadığı birisi olacaksın, bu dünyanın en yalnız duygusudur" diyebilen birisi. işte senaryo başarısı budur. bir karakter daha trajik noktaya nasıl çekilir? böyle. bojack, her şeyi bilmesine rağmen bokun içinden çıkamıyor. trajedinin katsayısı artıyor böylece. sevgisiz büyüyen çocuğun sevgiyi gördüğünde yaşadığı bilinç yitimine benzer saçmalamaların büyüklüğünü daha iyi anlıyoruz. bu, öyle büyük ve acı bir zehir ki her şeyi bilen insanı bile bozuyor. bojack'in şu ilk doksanlar dizisini parantez içine alırsak izlediğimiz bölümlerde yer aldığı her projede sorun yaratan değil, sorunun kendisi olması bir tesadüf değil yani. işi gereği adama bir ihtimam gösteriyorlar. ateşle barut yan yana geliyor ve patlama kaçınılmaz. bojack bir şekilde projeleri bitiriyor ama çevresindekileri de bezdiriyor. mutlaka projeyi patlamanın eşiğine getirecek bir vukuatı oluyor ve prenses karolin olayı tekrar normale çeviriyor.
son bölümde ne oluyor?
o kadar tekrar ki artık komik. bojack, içten bir konuşma yaparak sarah lynn gizemine dair gerçekleri ortaya koyuyor. düzelmeye çalışıyorum, rehabilitasyondaydım, yeni çıktım, akademide ders veren bir hocayım artık vs. saklamıyor hiçbir şeyi. eroini benim arabamdan aldı vs. sonra abi bu müthiş bir etki yaratıyor herkeste. insanlar bojack'i çok seviyorlar. -etik mi değil mi gibi şeyler ayrı bir konu- bojack ne yapıyor peki? tadında bırakması gerekirken, yine ve yeniden daha fazlasının peşine düşüyor. sevgisiz büyümüş çocuk olmanın trajedisi onu ele geçiriyor. en karanlık tarafı buraya sakladım, söyleyebilirim: bojack'in bunu yapması görgüsüzlük tabii en başta. daha fazlası olsun. bu hiç bitmesin gibi bir şey.
ancak asıl olay şu babaerenler: bojack'in, yani sevgisiz büyümüş çocukların sevilmeleri, onları bıçaklama yaralamak gibi bir şey. annesinin ve babasının onu sevmediğini hatırlıyorlar. nefretin norma dönüştüğü ev ortamlarını. kabalığı. pisliği. dolayısıyla bu adamlar/kadınlar aslında sevilememeyi bayraklaştıran kişiler ve onları sevmek onlara işte asıl bu yüzden saldırmak. hatırlatıyorsun çünkü. ona her içten dokunuş doğrudan kalbine gelen bir darbe, öfkeleniyorlar, insani bağlar kökleşmediği için onu kim seviyorsa onu sikmeye, ortam onu seviyorsa ortamı sikmeye oynuyorlar. bunu tahminim fark etmeden yaptıkları yönünde. tam bir trajedi. her neyse. bojack hadi devam edelim, bir röportaj daha yapalım diyor. sonra televizyonda bunu sikip atıyorlar. bitiriyor kendisini. işte sevgisiz büyümüş çocukların hayatları böyledir. son bölümde, o röportaj olayı ve sonrası, bojack karakterinin hayatının özetidir. her şeyiyle. trajedisiyle, inişi ve çıkışıyla tam bir özet.
konu dokunaklı, son bir şey daha söylemek istiyorum biraz yumuşamak pahasına, girişte bu insanları altı ay izledim ben demiştim. sevgisiz büyümek öyle büyük bir sorundur ki, orada, askerde gerçekten hiç şaka yapmadan, kanatları olan çocuklar gördüm abi, harika çocuklar, uçabilirlerdi ama uçamıyorlardı. çünkü sevgisiz büyümüşlerdi. hiçbir zaman uçamayacaklar. hiçbir şey söylemeden ve yapamadan uzaklaşmanın sızısı.
söyleyecek bir şey yok. anne ve baba adayları izlemeli bojack'i. hepsi bu.