Galatasaray Tarihinde Değeri Hiçbir Zaman Tam Olarak Bilinmemiş I. Georghe Hagi Dönemi
galatasaray'da ne zaman hagi'nin teknik direktörlüğü konuşulsa, eşsiz başarısızlıklarından söz edilir
oysa ki ilk dönemi için ben buna hiç katılmıyorum. gheorghe hagi göreve geldiği 2003/04 sezonunda terim'den adeta enkaz devralmıştı. takım mircea lucescu zamanında kazandığı kimliğini yitirmiş, içerde rize'den 5 yiyecek seviyeye gelmişti. bir maça üçlü, ertesi maça dörtlü, sonraki maça yine üçlü savunmayla çıkılan kötü bir dönemdi işte.
ardından gelen sezon, hagi'nin yönetiminde hazırlanılan bir sezondu, fakat ekonomik nedenlerden dolayı yeterli transfer bütçesi yoktu galatasaray'ın. yapılan transferler de bu minvalde oldu. canaydın'ın bu şartlarda verdiği üç yıldız sözünden yalnızca ahı gitmiş vahı kalmış flavio conceicao alınabildi. o da kısıtlı oranda katkı verdi. flavio dışında ise yine bitik hakan yakın, istanbulspor'dan alioum saidou, adanaspor'dan ibrahim yavuz alındı. en büyük katkıyı ise lens'ten alınan rigobert song sağladı. bu transflere ek olarak devre arasında anelka'nın bonusu franck ribery geldi.
bu şartlarda hagi, son demlerini oynayan eski takım arkadaşlarına sarıldı. takımın iskeleti hakan ünsal, hakan şükür, ergün penbe, hasan şaş gibi oyuncular üzerine kuruldu. yine arif erdem ve bülent korkmaz rotasyon oyuncusu olarak kadroda yer alıyordu.
hagi'nin kadro yapılanmasındaki belki de en büyük hatası ümit karan oldu. golcü oyuncudan bir türlü faydalanamayan romen hoca, onu devre arasında ankaraspor'a gönderdi. o ümit bir sezon sonra gerets yönetimindeki galatasaray'da şampiyonluğa damga vuran oyunculardan biri olacaktı. hagi, arif'e duyduğu güveni ümit'e duyamamıştı. kadronun geri kalan temel öğeleri, gençler sabri, cihan, eski fenerli stjepan tomas, elvir baljic, eski beşiktaşlı ayhan akman gibi oyunculardı.
işte bu tecrübeli ama yeterliliği sorgulanır kadroyla sezona çok iyi bir giriş yapıldı
ikinci hafta son dakika golüyle kaybedilen gaziantep deplasmanı dışında ilk 11 haftada mağlubiyet yoktu, tek beraberlik 0-0'la inönü'den çıkarılmıştı. 10. haftada deplasmanda trabzonspor'u 1-0'la geçen galatasaray, 12. haftada deplasmanda diyarbakırspor'a 2-0 kaybediyor, 13. haftada ise içerde malatyasporla 1-1 berabere kalıyor ve o sezon çokça yapacağı gibi okyanusu geçip derede boğuluyordu. devre sonuna kadar olan zorlu fikstürde ise toparlanıyor, önce iki ankara deplasmanından altı puan çıkarıyor, ardından derbide fener'i ateş basıyordu. devrenin kapanışı denizli'de 0-0'la oldu.
toplanan 38 puan umut vericiydi.
ikinci yarıya da iyi girdi hoca
4 maçta alınan 4 galibiyet, atılan 11 gol gole karşın yenilen tek gol, şampiyonluk konusunda iddiayı ortaya koyacak cinstendi. 22. haftadaki samsunspor mağlubiyeti seriyi sekteye uğratsa da ardından 3 galibiyet daha alındı. son 9 haftayı iyi dönebilirse, galatasaray şampiyonluğa yakındı. fakat olmadı. iki çok önemli kırılma yaşandı bu süreçte. ilkinde kayseri'de son dakikada genç gökhan ünal'ın golüyle maçın 2-2 bitmesi ve bırakılan iki puan, ardından kader maçlarının ilkinde ali sami yen'de trabzonspor'a karşı 2-0'lık mağlubiyet. sonrasındaki dört maçlık seri galatasaray'ı ligin finaline götürse de, son üç haftada önce içerdeki 2-1'lik gençlerbirliği, ardından kadıköy'de alınan 1-0'lık mağlubiyetler şampiyonluğun kaçmasına sebep oldu.
türkiye kupası ise unutulmaz 5-1'lik fenerbahçe zaferiyle kazanıldı. 76 puanla gelen üçüncülük, sanıyorum lig tarihinin en yüksek puanlı üçüncülüklerinden biridir.
rakiplerin çok iyi bir dönemden geçen fatih tekkeli, gökdenizli, szymkowiaklı, yattaralı trabzonspor ile, alex - anelka - van hooijdonk'u aynı anda kadrosunda bulunduran, tuncaylı aureliolu fenerbahçe olduğu gerçeğini de akıllardan çıkarmamak gerekir.
ben hagi'nin ilk döneminin kesinlikle bugünlerde anıldığı kadar başarısız olmadığını düşünüyorum.