Gizemli Deniz İnsanlarının Ortaya Çıkışıyla Hakim Devletlerin Yıkıldığı Dönem: Bronz Çağı Çöküşü

Dünyanın en güçlü devletlerinin patır patır yıkıldığını ve neredeyse otorite diye bir şeyin kalmadığını düşünün. MÖ 1200-MÖ 1150 arasındaki bronz çağı çöküşü, işte böyle bir dönem.
Gizemli Deniz İnsanlarının Ortaya Çıkışıyla Hakim Devletlerin Yıkıldığı Dönem: Bronz Çağı Çöküşü

Nedir, ne değildir? Neden büyük bir yıkım olmuştur bu dönem?

bronz çağı çöküşü (mö 1200-mö 1100) sonuçları bakımından roma'nın yıkılıp ortaçağa girilmesine benzese de nedenleri bakımından roma'nın yıkılışından tamamen farklıdır. çünkü bronz çağı çöküşü sırasında çöken krallıklar ve imparatorluklar en güçlü dönemini yaşıyorlardı. hitit, mısır, asur ve babil uygarlıkları küresel ticaretin başkentleri idi. roma'nın yıkılışı ise zayıflayan merkezi sistem, idari yönetimin yozlaşması sonucunda gerçekleşmiş ve tarihte bolca örneği olan kaçınılmaz bir sondu.

hititlerin ortadan kaybolması tarihte eşi benzeri görülmemiş bir ulus kıyametidir. tek bir imparatorluğun ya da roma, maya, moğol gibi tek bir uygarlığın çöküşü değil, batıda yunanistan ve italya'dan mısır, kenan ve mezopotamya'ya kadar çok sayıda uygarlığın geniş küreselleşmiş bir dünya sisteminin çökmesinin belki de ilk parçasıydı. bu yüzden tarihçi robert drews, bu dönemi “antik tarihin en kötü felaketi, batı roma imparatorluğu'nun çöküşünden bile daha feci” olarak tanımlıyor.

mö 1800'den mö 1200'e kadar bölgedeki ticaret, küresel ticaretin bilinen en eski örneği olarak tanımlanabilecek ölçüde gelişti. bunu 1982'de uluburun açıklarında keşfedilen ve bahsi geçen döneme ait bir ticaret gemisi enkazından anlıyoruz. arkeoloji profesörü eric h. cline enkazda bulunan ürünleri "inanılmaz bir ürün yelpazesi" olarak nitelendirir. çünkü gemi enkazında bulunan muhtelif maden ürünlerini günümüz ticaret ürünü ile ifade edecek şey ancak petrol olabilir. gemideki bakır, kalay ve terebinth reçinesi ile abanoz kütükler ve ham camı düşündüğümüzde tarihin ilk küresel ekonomik sistemini görürüz. işte bronz çağı çöküşü dediğimiz apokoliptik çöküş bu sistemin çökmesi ile başlayan bir süreçtir. günümüzde birçok tarihçinin sistem çöküşü teorisine sıkı sıkıya bağlı olmasına rağmen o dönem ege, akdeniz, anadolu ve mezopotamya'yı etkileyen deniz kavimleri istilası doğrudan bu çöküşün bir nedeni değil, bir sonucu ya da hızlandırıcı bir parçasıdır. nitekim mısır, asur ve babil deniz kavimleri istilasını atlatmayı başarmışlardır. burdan şunu anlıyoruz ki deniz kavimleri bronz çöküşünü başlatan bir etken olmaktan öte bu etkenin bir sonucuydu. ancak deniz kavimlerinin (ki bu kavimlerden birinin dna ve tevrat'taki bilgilerden filistinliler olduğunu görürüz) devletlerin idari yapılarını oluşturan orduları yok ederek devletleri savunmasız bırakarak yok olmalarına neden olmuş, ayrıca var olan aristokrasi ve soylu sınıfını yok ederek kültürel aktarımın önüne geçmiş, tüccar sınıfını yok ederek de ticaret merkezlerinin yok olmasına ve sonucunda da bu ticaret merkezlerinin etrafında toplanmış yoğun nüfusun göç ederek anadolu'nun demografik yapısını bozması ve belli yerlerde yoğunlaşmış nüfusun açlık ve hastalıklara yol açması yüksek ihtimaldir.


ancak gördüğümüz kadarıyla deniz kavimlerinin kuzeyde bulunan görece daha savunmasız halklara saldırmak yerine mısır, hitit gibi ticaret merkezlerine saldırmış olmasının avrupa'da bir kıtlığın olabileceğini göstermektedir. bu mısır ve hitit merkezlerinde kıtlık olmadığı anlamına gelmez. ancak mısır ve hititlerde ambar kültürü olduğunu, kıtlık ve savaş durumları için gıdaların depolandığını biliyoruz. dolayısıyla günümüzde insanlar nasıl ki orta doğu veya ortaasya ülkelerine göç etmek yerine abd ve avrupa'ya göç ediyorsa o dönem de göç ve talan merkezleri mısır ve hitit idi.

bu kıtlığın nedeni çok büyük ihtimalle uzun süreli bir kuraklıktır. nitekim tortul kanıtlar uzun süreli bir kuraklığın varlığını gösteriyor. kanıt, kıbrıs'ta hala sultan tekke camii yakınlarındaki larnaka tuz gölü'nde bulundu. kıbrıs, tunç çağı boyunca gelişen, güçlü bir medeniyete ev sahipliği yapmıştır. tortu, mö 1450 civarında başlayarak, denize bağlanan göl sadece 100 yıl sonra karayla çevrili hale gelene kadar, deniz planktonunda ve deniz otlarından gelen polenlerde belirgin bir düşüş olduğunu göstermektedir.

bu, o dönemde aşırı yağmur suyu eksikliğini gösterir. gölden gelen tortu ayrıca, mö 1200'de, bronz çağı çöküşü döneminde, bölgedeki tarımın durma noktasına geldiğini ve ancak mö 850 civarında yeniden başladığını gösteriyor.

deniz kavimlerinin çöküşe neden olduğuna dair inanış günümüzde yavaş yavaş terkedilmekte. bunun en önemli göstergesi deniz kavimlerinin gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelere saldırmış olmasının tarihin olağan akışına aykırı olmasıdır. nitekim mısır ve hitit imparatorlukları yıkıldıkları dönemde bile dönemin en büyük iki küresel gücüydüler.

hastalık teorisi ise en zayıf teorilerden biridir. savaşlar hastalıklara neden olabilir ancak hastalıkların savaşa neden olması pek rastlanan bir durum değil. zira hastalıklar asker ve işçi gücünü sekteye uğrattığı için ülkeler salgın sırasında savaşmayı göze alamazlar. nitekim 2020 korona pandemisi süresince dünyanın savaşan birçok ülkesi ateşkes ilan etmek zorunda kalmıştır. dolayısıyla deniz kavimleri saldırıları bir salgın hastalık teorisini ortadan kaldırır.

zayıf teorilerden biri de demirin kullanımının yaygınlaşması teorisidir. teori demirin silah olarak kullanımının yaygınlaşması ile güçlü ülkelerin savunmasız hale geldiğini savunur. ancak hititlerin demir kullanma merkezi olmasına rağmen yıkılmalarını, mısırın ise demir madeninin az olması nedeniyle daha çok bronz silahlar kullanmasına rağmen deniz kabilelerini yok etmesini göz önüne aldığımızda bu teori desteksiz kalmaktadır.

sonuçta mö 1200'den mö 1100'e kadar yaklaşık 100 yıl boyunca, yukarıda ele alınan ticaret ve diplomasi ağları ya kesintiye uğradı ya da tamamen yok edildi. mısır toparlandı ve yeni firavun hanedanları bazen inşaat projelerinde geçmiş mısır krallıklarının ihtişamından bazılarını ve ordularının gücünü yeniden ele geçirebildiler, ancak uzun vadede mısır bu noktadan itibaren yabancı istilasına karşı savunmasız olduğunu kanıtladı. miken uygarlığı tamamen çöktü ve üç yüzyıl kadar süren bir yunan "karanlık çağına" yol açtı. hitit imparatorluğu anadolu'da bir daha toparlanamadı, mezopotamya'da ise çöküşten sağ kurtulan en dikkate değer devlet olan asur devleti, bölgenin o güne kadar gördüğü en büyük güç haline geldi.

Ne oluyor yani bu dönemde?

bu muazzam sistemik çöküşün neden olduğunun tam bilinmesi, ortaya "sea people" diye esrarengiz bir isim atılması vs itibarıyla çok enteresan bir konu bence. bir dönem muazzam kozmopolitleşen bir dünya yok oluyor düşünsenize. 10-15 sene içinde bildiğiniz bütün şehirler yok oluyor, gıda üretimi muazzam azalıyor, kıtlık başlıyor, ortalığı savaş lordları ve çeteler yönetiyor, devlet otoritesi kalmıyor. bir anda medeniyetten vahşi doğada hayatta kalmaya geçiyor insanlık.

bu sebeple abrahamic dinlerin kökünün bu dönemlerden çıkması aslında önemli bir ilişki. bu denli bir yıkım ve umutsuzluk karşısında yeni dinlerin toplumsal hareket olarak oluşması, korku ve belirsizlikten mahvolmuş insanlar için önemli bir dayanak olmuştur diye düşünüyorum.

extra credits kanalı şurada sistemik çöküş teorisi çerçevesinde olayı ele alıyor

"çizgi film gibi bu ne lan" deyip geçmeyin harika bir kanaldır.


sea people'ın saldırılarının vahşetinin yanı sıra oturmuş olan ticaret sistemi ve dönemin temel malzemesi olan bronz'un üretimi için dış bölgelerden ticaretin akması gerektiği gerçeği önemli bir faktör. sonrasındaki demir çağında demir erişimi daha kolay bir malzeme olduğu için daha oturaklı sistemlere temel oldu diye anlıyorum.

bronz çağı çöküşü, tarihin en büyük gizemlerinden biridir

3200 yıl önce insanlığın zirvesini temsil eden kültürler yüz yıldan kısa bir süre sonunda ortadan kalkmışlar. aslında bu durumun sebebini teşkil ettiğine inanılan "deniz insanları" tetikleyici bir güç olmanın ötesinde bir önem arz etmiyor.

küresel olarak birbirine bağımlı , teknolojik olarak birbirine eklemlenmiş, organik bir dünyada ticaret ağlarının ne kadar önemli olduğunun kanıtı sanırım bu olay. dünyada ticaret uzunca bir süre sekteye uğradığında bu durumu ikame edebilecek bir sistem kurulamamış. sonuçta dünyanın ne kadar kırılgan dengelerle döndüğünü fark etmemizi sağlayan bir olay bu.

sonuçları o kadar yıkıcı olmuş ki, yazı dili belki de yüzlerce yıl geriye gitmiş. bilim, kültür, sanat alanlarında insanlık adeta budanmış. zira ekmek yok, kıtlık, açlık... insan açken sanat yapar mı ? evet, yine de yapmış insanlık sanatı icra etmeye devam etmiş ama belki de 500 yıllık bir sanat ve bilim mirası yok olmuş.

bu durumun bir benzerini yaşar mıyız? süveyş kanalındaki kısa süreli evergreen olayını hatırlayalım. küresel dünyamızı sarsmak için bir geminin yolu tıkaması yetmişti. veya kovid salgını veya çok daha kötüsü bir solar fırtına... düşünün, küresel web ağının yok olması sizce dünyayı nasıl etkiler?

bu çöküşün birçok sebebi olabilir. şimdiki dünyamız daha dayanıklı görünebilir. ama bence günümüz dünyası çok daha hantal ve değişime duyarlı. akıllı telefonlarınızı bir ay elinize almasanız neler olurdu? kim kimi hatırlardı, yol bulabilir miydik? eve varabilir miydik?