Hayal Kırıklığının Dibi: Evlenenlerin, Bekar Arkadaşları ile Görüşmeyi Azaltması
bekar arkadaşlarıyla görüşmesine izin verilmeyen erkek, toplumsal baskıdan payını almış bir arkadaştır
bunlar birey olamazlar; çünkü birey olursa kendi kararlarını vermek zorunda kalır ve ne yapacağını şaşırır. ailesinin, karısının, akrabaların ona söylediği şey "bak artık evlendin, koca adam oldun. biraz ağırbaşlı ol. bekar arkadaşın seni evinden uzaklaştırır. onlarla görüşmesen daha iyi olur" tarzı şeylerdir. o da bunlara kulak verip doğrusunun bu olduğuna kendini iknâ ederek yaşantısına devam eder.
bir de bunlar çoğalırlar. sosyalleşmeleri de yine kendi aralarındadır. bekar olan genç akrabaya da baskı yaparlar, şaka yollu "hadi artık senin de yaşın geliyor, yok mu birileri?" gibi sorularla genci daha da bunaltırlar. yani, mahvolmuş yaşamlarının girdabına başkalarını da çekmek isterler. böyle insanlarla arkadaşlık yapmak ve bir süre sonra o kişinin birey olmadığını görmek her ne kadar üzücü olsa da herkes kendi hayatını nasıl yaşayacağı tercihinde özgürdür.
bunca zaman yardım istemesine ve yıllarca anlatmanıza rağmen sizi dinlemeyip baskıcı düşünceye teslim olmasıyla daha iyi tanıyabiliyorsunuz insanları. bir şey kaybetmediniz merak etmeyin.
kronolojisi şöyledir
1- evlilik meraklısı kadınla, evlilik meraklısı olduğunu kendisi de bilmeyen erkek tanışırlar. ilişkilerinin ilk dönemlerinde erkek bütün arkadaşlarına “evlilik ne yeeaaa, ne evlenmesi abiiiee?” der ve evli arkadaşlarını yerden yere vurur.
2- kadın kişisi zamanla erkeğin sosyal alanlarını kısıtlar, tüm vaktini kendine harcamasını sağlar. bunu profesyonelce yapabilirse son aşamaya kadar ilerleyebilir, mühim olan erkeğin içinde -varsa- evlilik canavarını çıkarabilmektir.
3- erkek kişi önce gece dışarı çıkmalardan, akabinde türlü aktiviteleri yaptığı arkadaşlarından kopar. kadın, ilmek ilmek işlediği planda sona gelmiştir.
4- evlilikten asla bahsetmeyen ve konusu açıldığında “ne evliliği ya saçmala ufff bunlar hep toplumun dayatması, varoş musun sen?” diyen kadın gidilen düğünlerde, arkadaşlarının sosyal medya paylaşımlarında erkeğe gerekli mesajı verir.
5- erkeğin arkadaşları ciddi giden bir ilişkiye müdahale etmenin ayıp olduğu sanrısıyla ses etmez ama hafiften taşak geçmeye başlar. işte kadının asıl kazandığı nokta burasıdır: şamar oğlanı edilen erkeğe “onlar senin ilişkini kıskanıyorlar, bak hepsi yalnız başlarına ölüp gidecek...” minvalinde sözler eder. erkeğin kabuğu kırılmış, eski dostlar düşman olmuştur. kadın onun kurtarıcısıdır.
6- evlilik fikri erkeğin de kafasında da filizlenir. bulunduğu ortamlarda evliliği savunan, makul bulduğunu belirten ifadeler kurmaya başlar.
7- kadının arkadaşları tarafından hiç beklemediği bir anda, durup dururken sorguya çekilir. mevzu uzatılmadan en yakın olanlarla yüzük bakmaya gidilir, kadının haberi olmadan (?) en beğendiği yüzük alınır ve evlilik teklif edilir.
8- erkek bir gün kendini evliliğe, düğüne ve tüm bu saçmalığa sonuna kadar karşı olan kadınla düğünün yapılacağı mekandaki masaların üstünde duracak şamdanlar incelerken bulur. artık çok geçtir, organizasyon firmasıyla en iyi şamdan için pazarlık yapıyordur.
9- evlilik gerçekleşir, eski dostlar son bir vefa gösterisi yapıp düğünde ayılar gibi içerler. bu gece veda gecesidir; erkek her ne kadar “olum be farkı var lan sadece aynı evde yaşayacağız, ben yine aynı ben!” diye sinirlense de iki tarafın da bildiği gibi o iş hiç öyle değildir.
10- erkek artık evlidir. rastgele akşamlar arkadaşlarıyla bara gidip 2 bira atan adam evde mandalina yiyip survivor izliyordur. hayattaki en büyük derdi akşamki dizinin özetinin uzun sürmesidir. yoktur artık öyle “bugün içelim de pazar yatarız ehehe” dünyası.
tüm bu süreçten sonra kısacık sürede tüm ömrünce inşa ettiği benliği bütünüyle değişmiş erkekten eski performansını beklemek ahmaklıktır. elbette evli barklı insanın bekar gibi yaşaması doğru değildir fakat bi insan da böyle 180 derece değişemez. zaten bu farklılığın sonucunda da ya aldatmalar başlar ya da kavgalar. en kötüsüyse ikisinin de birlikte başlaması, kahırbela. evlerden ırak.
bu yüzden evlenen insanlar bekarlarla az görüşüyorsa ben o şeye evlilik demem. bırakın evlilik iki insanın anlaşmalı köleliği değil de; ömür boyu birlikte, yaptıkları her şeyden -ve birlikte yapabilerek- keyif aldıkları bi şey olsun. evlenince aramayan arkadaşlarınızı da aramayın amk sonra boşanıp “eeooo konko noroyo godoyoroz? :)” diye aç köpek gibi ortamınıza tebelleş olurlar.
bizim lojmanda çok sevdiğim bir arkadaşım/abim vardı
bir süre eşiyle farklı şehirlerde yaşamak zorunda oldukları için de yalnızdı burada. aşağı yukarı bir yıl boyunca en yakın arkadaşım oldu, çoğu zaman yemeği dahi beraber yerdik falan filan. uzun lafın kısası, yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi. dört beş ay önce arkadaşın eşi ve çocuğu da geldi, aile tamamlandı. eşiyle de tanıştım sonra, şeker bir insana benziyor evet ama haliyle eskisi kadar sık görüşemez olduk.
neyse efem, kaseti fast forward tadında şimdiki zamana alalım. dün gece arkadaşımın eşinin whatsapp'ında bir hikaye gördüm. bunlar dört beş evli çift toplanmışlar, arkadaşımın doğumgününü kutluyorlar, abla bir de alta şunu yazmış: "iyi arkadaşlar, güzel çiftler toplandık".
az önce arkadaşıma mesaj atıp doğumgününü kutladım, bir de sordum hayırdır hacı çağırmamışsın diye yarı şaka yarı ciddi takıldım. o da "bizde durum artık maalesef böyle gardaş" yazdı geri. gardaşını sikeyim dedim, çıktım whatsapp'tan...
bu duruma bekarların evli arkadaşları ile az görüşmesi olarak da bakabiliriz
üç aşamadan oluşur.
giriş: özellikle evlilik hazırlıkları sürecinde araya soğukluk girmeye başlar. mobilyalarından, yemek takımından, hayalindeki gelinliğinden, düğün organizasyonundan, vb ıvır zıvırdan başka hiç bir şey konuşmazlar. sabırla dinlersin. ne de olsa kaç yıllık arkadaşlık, dostluk var, vefalı olmak lazım, heyecanını paylaşalım dersin.
gelişme: evlendi hadi gözümüz aydın dersin "kocişko" hikayeleri bitmez. vıcık vıcık romantizm hikayeleri, yeni gelin ablaklıkları, koca nasıl eğitilir, kayınvalde, görümce nasıl yola getirilir taktikleri hikayeleri hiç bitmez. evliliği sadece iki kap yemek ve hijyenik barbie evi gibi algıladığından hep yoğundur. sürekli evinden ve evliliğinden bahseder kısıtlı sürede. şikayetler bitmediği gibi bir de iyi biri karşına çıkarsa evlen akılları bitmez. sürekli dedikodu. tahammül etmek zorlaştığından mesafe koyarsın.
sonuç: arkadaşınız o muhteşem evliliğini bir bebekle taçlandırmak ister. sohbetlere artık bebek yapma çalışmaları da eklenmiştir.
hamilelik gerçekleştikten sonra nasıl ki erkeklerin askerlik anıları bitmez kadınların da hamilelik ve doğum anıları bitmez. bebek cinsiyet duyurma partisinden sonra bir daha görüşülmez.
eğer görüşmeye devam ederseniz daha baby shower, doğum organizasyonu, kokulu sabunlar, çiçek kurabiyeler, bebek mevlidi, diş partisi, doğum günü, ilk kaka partisi vb. bir çılgınlık dünyasında bulursunuz kendinizi. yol yakınken kaçın kurtulun.
işin garibi bunları sadece varoş, sonradan görme kezbanlar yapar sanıyordum. festivalden festivale koşan, sergileri gezen, kariyer delisi eğitimli, kültürlü kadınlar da bunları yapıyor. galiba yüzük takınca bir yerimizde bir şeyler aktive oluyor sözlük, çok korkuyorum.
kadınlarda, evlenince bekar arkadaşları ile görüşememe durumu pek olmaz
nedenini tam olarak bilemiyorum.
ancak bildiğim bir şey var ki benim eşimin hala bekar olan arkadaşı ile biz sürekli görüşürüz hatta benim ailem bile tanır, kendisini evlat edindiğimiz esprileri döner. bazen eşimin keyfi olmadığında onu ararım, lütfen koalayı (edepsiz koala) dışarı çıkar tavlaya, içmeye gidin havası değişsin derim.
daha da gelişmişi, benim 15 yıllık arkadaşlarım ve eşleri ile hafta sonu gaziantep gezisi yaptık, söz konusu bekar arkadaş da plana sonradan dahil oldu ve geldi bizimle.
sonuç olarak söyleyeceğim şudur ki: sevgili kadınlar, kocalarınızın en ufak bir ayartmada kaçıp gideceğini, sizi aldatacağını ya da yanlış bir şeyler yapacağını düşünüyorsanız, yani bu adama güvenmiyorsanız neden evlendiniz?
ve siz erkekler, kadının güvenini sarsacak kadar ne yaptınız? bir şey yapmadıysanız neden psikopat bir kadınla evlendiniz?
evlilik birlikte mutlu olmak, birbirine hayatı kolaylaştırmak olmalı bence, bir de bu açıdan bakmayı deneyin.