Hitler, Türkiye'ye Neden Saldırmadı?
türkiye, tam anlamıyla savaşın orta yerinde stratejik bir geçiş noktası olarak konumlanıyordu. boğazlar, almanya için bal gibi değerliydi çünkü bu geçitler sayesinde hitler, sovyetler’in üzerine daha kolay yürüyebilirdi. işte tam bu yüzden türkiye, almanya için "bir yanda dursun, boğazları kullanmaya çalışırız" denecek kadar kritik bir bölgeydi. türkiye’nin dostane/tarafsız kalması, savaşa katılmasından çok daha faydalıydı, yalnız hitler için değil, rakipleri için de öyleydi.
hitler'in başında yeterince dert vardı. sovyetler’le giriştiği büyük savaş, barbarossa harekâtı, almanya’nın kaynaklarını yutmaya başlamıştı. sibirya'dan berlin'e uzanan bir cephe, milyonlarca asker, tonlarca mühimmat… bu devasa kaynak israfı sırasında hitler'in bir de türkiye’ye saplanmak istememesi gayet anlaşılır. çünkü böyle bir hamle, kaynakları iyice zorlayarak tüm cephelerdeki dengeleri sarsabilirdi. almanya’nın petrol ihtiyacı da cabasıydı. türkiye'yi savaşa dahil edip kendine bir düşman daha eklemek yerine, türkiye'yi nötr bırakmak daha mantıklıydı. o zamanlar türkiye, orta doğu petrollerine daha yakın bir pozisyondaydı ve hitler’in zaten orta doğu petrolleri için ingiltere'yle başı dertteydi.
bir de hitler, türkiye’nin kendisine katılabileceğine dair bir ihtimal üstünde çok durdu. türkiye o dönem almanya’ya yönelik dostane bir duruş sergiliyordu, hatta almanya’yla olan ekonomik ilişkileri iyiydi. türkiye'nin savaşa girmeyip tarafsız kalması, hitler için hem ekonomik hem de diplomatik açıdan daha kârlıydı. diplomasi ustası ismet inönü, iki tarafa da açıktan cephe almadan denge politikasını sürdürmeyi başardı.
bir de işin duygusal boyutu var. "söz konusu hitler be pegassi, ne duygusallığı ?" demeyin. türkiye, osmanlı imparatorluğu’nun varisi olarak görülüyordu ve osmanlı, almanların gözünde, özellikle 1. dünya savaşı'ndaki ittifak sayesinde bir dost olarak anılıyordu. bu dostluk algısı, hitler gibi liderlerin gözünde büyük önem taşırdı. hitler, osmanlı mirasına duyduğu bu saygı dolayısıyla türkiye'ye saldırmayı son seçenek olarak görmüş olabilir, yani bir nevi "atsan atamazsın, satsan satamazsın!" durumu. türkiye ile almanya arasında yıllardır süren o ince bağ, bir bakıma bu saldırıyı da engelledi. yani türkiye'nin stratejik konumu, almanya'nın savaş yükünü daha da ağırlaştıracak bir cepheyi açmak istememesi, türkiye’nin uyguladığı dengeli dış politikası ve osmanlı-alman ilişkilerinin kalıntısı, türkiye’yi saldırıdan uzak tuttu. eğer hitler, türkiye’ye saldırmak gibi bir risk alsaydı, bu hareket tüm savaşın seyrini değiştirebilirdi.
hitler, türkiye'ye saldırmak gibi bir niyetinin asla olmadığını bulgar sınırlarına dayanınca ismet inönü'ye yazdığı bir mektupla açıklamıştı zaten. ismet inönü'ye bulgar sınırlarındaki nazi askerleri için yazdığı mektupta "bulgar sınırlarındaki askerlerimizin varlığını kendinize tehdit olarak algılamayınız, asla ve asla türkiye'nin bağımsızlığına karşı bir niyetimiz yoktur" tarzında hem bilgilendirici hem de üstü kapalı sanki isterlerse bir niyetleri olabilecek tarzda söylemleri vardı. ismet inönü bu mektubu da diplomasi ustalığıyla çok güzel bir şekilde yanıtlayıp, "isteseniz de olamaz!" tarzında gereken cevabı vermişti.
zaten bu mektuplaşmaların üzerine adolf hitler, ismet inönü'yü almanya'ya davet etmişti fakat inönü ziyaretin yanlış anlaşılabileceği için orgeneral cemil cahit toydemir'i gönderdi. hitler, cemil cahit toydemir'le bizzat ilgilendi, görüşmeler gerçekleştirdi.