Idrissa Gueye, Galatasaray'a Gelirse Beklenen Katkıyı Verir mi?

Senegalli orta saha Idrissa Gueye modern orta sahalar düşünüldüğünde ne tarafta kalıyor? Okan Buruk'un sistemine uyar mı? Taktik açıdan takıma vereceği katkı nasıl olur? İnceliyoruz.
Idrissa Gueye, Galatasaray'a Gelirse Beklenen Katkıyı Verir mi?

bu yaz transfer döneminde merkez orta sahada yaşanan piyasa hareketlenmelerini göz önüne aldığımızda galatasaray'a gelme ihtimalini düşük görmediğim oyuncu.

üst düzey takımların çoğu yeni sezonun kaderini değiştirecek transferler yaptı; real madrid aurelien tchouameni'yi, man city kalvin phillips'i, bayern ryan gravenberch'i, barcelona franck kessie'yi, tottenham yves bissouma'yı aldı. daha paul pogba'nın juventus'a, frenkie de jong'un manu'ya, jude bellingham'ın liverpool'a gitmesi ihtimalleri var.

çoğu yeni nesil teknik+fizik+savunma katkısı formülünün üst kesişiminde yer alan oyuncular. bu dalgalanmaya kadar giden merkez orta saha stili gelişimine en büyük katkıyı şüphesiz fransız futbolu verdi; modern zamanlarda üst düzey futbol pazarına sayıca en fazla örneği sunarlarken 3 ana model yarattılar:

1) patrick vieira stili

3 model içinde en değerlisi diyebileceğimiz, komple merkez oyuncusu, boyu posu yerinde-fiziksel özellikleri üstün, tekniği (ilk kontrol, topu sırtı dönük alıp ileri taşıma, hızlı top dağıtma...) sayesinde tempoyu belirleyen, üstüne hücum becerisini (çalım, uzaktan şut, uzak menzilli yerden keskin pas) asgari miktarda ekleyebilen çoğu oyuncu, birbirinden ayrılan bazı özellikleri olsa da, genel anlamda bu çatı altına giriyor:

- paul pogba
- eduardo camavinga
- aurelien tchouameni
- boubakary soumare
- yves bissouma
- abdoulaye doucoure
- ibrahim sangare gibi gibi...

teknik gerektiren anlarda/hücum aksiyonlarında ağırlık koyamayan, yeterli seviyeye ulaşamayanlar üst düzey futbol atmosferinden yavaş yavaş aşağı düşmekte; tiemoue bakayoko veya seko fofana gibi. teknik becerileri hala yerinde olan ancak oyuna etki anlamında kendini aşamayan tanguy ndombele hala tutunmaya çalışırken benzer yoldan daha önce geçen giannelli imbula ile mario lemina düşüşte. piyasadan daha da aşağı düşenler içinde ligimize gelen younousse sankhare ile abdoulaye toure son örnekler.

2) morgan schneiderlin stili

top kontrolü-pas dağıtma gibi belli başlı teknik becerileri gayet yeterli olsa da fiziğini topa sahipken hızlı oynamaya uyduramadığı için zaman içinde görev olarak öncelikle merkezi tutması istenmiş, tempoyu belirlemekten ziyade ayak uyduran, bu yüzden hücum-savunma dengesi yakalamayı başaranların parladığı oyun stili:

- adrien rabiot
- matteo guendounzi
- etienne capoue
- maxime gonalons
- baptiste santamaria
- michael cuisance

savunma konusunda (saha içi çalışkanlık veya mücadele hırsı) yeterli özveriyi gösteremeyenler üst seviyelerden düşmekte/veya oralarda iyi performanslar sergileyememekte; bir zamanların büyük potansiyeli olan ama şimdi adanaspor'a kadar düşen youssef ait bennasser aklıma gelen ilk örnek. iki sezondur süperlig'de oynayan rayane aabid de bu stil çatısı altına giren bir orta saha.

3) claude makelele stili

boy dezavantajını çok koşarak, mücadele ederek, anlık pozisyonlarda çabuk davranarak, ve tüm bu enerjisini 90 dk boyunca sarfederek telafi eden, hücum katkısı daha çok koridor girişleri / iç-dış bindirmeler gibi topsuz oyun eforu, toplu oyun katkısı ise belli mesafe top taşıma, uzun pas veya uzaktan şut gibi daha kısa süreli aksiyonlar olan stil:

- n'golo kante
- blaise matuidi
- rio mavuba
- maxence caqueret
- nampalys mendy
- lassana coulibaly

üst seviyelerde izlediklerimiz bu stilin başat özelliklerini çok keskin şekilde (çalışkanlık, inatçılık, maçtan kopmama...) barındırıyor, hem de hücum katılımlarında hata yapmama kalitesine asgari düzeyde sahipler. bu modelin düşük çapta örneği babında ligimizde andre poko akılda kalıcı performanslar sergilemişti. diğer ülkelerde de değerli örnekler mevcut -hücum becerileri değişkenlik gösterse de- lucas torreira (ki gs ile ismi geçen diğer eleman), diego demme, xaver schlager, leandro barreiro gibi (son yıllara ligimize damga vuran manolis siopis de fransız futbolu dışından başka bir örnek). ancak bu model daha marjinal olduğu için merkezde tek olmamaları, yanlarında mutlaka daha kontrollü birinin olması daha mantıklı oluyor.

(oyun stili olarak karma diyebileceğimiz, bu 3 modelin arasında gezinen orta sahalar da var; 1 ve 3. model arasında bir stili olan ismael bennacer, yaşadığı sakatlıklar sebebiyle ritmi bozulup 1'den 2. modele sarkan corentin tolisso, 1. model kökenli ve gayet fizikli olup da seneler içinde 3. model gibi davranmaya başlayan moussa sissoko veya geoffrey kondogbia gibi...)

işte bir türk takımı eğer bu 3 ana modelden birine mensup bir orta saha alacak, ve bu oyuncu halen piyasada değerli denebilecek bir haldeyse, en kolay makalele familyası'ndan alabilir çünkü "çokyönlülük" anlamında en düşük stil bu stil. ve bir üst paragrafta bahsettiğim üzere idrissa gana gueye de bu familyanın alınabilecek en iyi üyelerinden biri. nitekim psg onun bölgesine gueye kadar olmasa da yine savunma bilinci yüksek koşan mücadele eden + ama hücum becerileri çok daha fazla olan portolu genco vitinha'yı aldı.

üst seviyelerde görece az yönlü kalan bir oyuncu bizim lige geldiğinde hem takım içinde daha üst mertebeden başlıyor, hem de üst seviyelerde gösteremediği birtakım özellikleri de sergileyebilmeye başlıyor. ki bu aynı zamanda türk takımlarının edinmesi gereken "yıldız oyuncu" anlayışına da cuk oturuyor:


üst düzey kulüplerin hamallığını yapan oyuncuları türk takımlarına getirip başrol yapmak anlamına gelen bu anlayış, zamanında türk futbolunda merkez orta saha mevkisinde -birbirinden farklı rollerde olsalar da- önceki görüntülerini aşma konusunda örnekler gösterdi; appiah, melo, fernando, atiba...

dolayısıyla eğer gelirse gueye'nin de psg'deki görüntüsünün ötesine geçeceğini düşünüyorum

ilk sezonunda (19-20) korona arası girene kadar takımın gediklisiydi, korona arası bitince tek maç üzerinden oynanan son şl turlarında (çeyrek-yarı-final) ise sadece çeyrek finalde 11'de oynayıp, yarı final ve finalde oynamamıştı (ki final öncesinde, bayern gibi rakibinin geçiş anlarını bozup ceza kesebilen bir takıma karşı aynı çabuklukta cevap verebilecek bir gueye'siz maça başlayıp orta sahanın savunma yükünü marquinhos'un üstüne bindirmenin mantıklı olup olmadığını kendimce tartışmıştım:


sonraki sezon (20-21) ortasında pochettino gelince de gueye psg'nin yarı finale kadar geldiği şl macerasında yine kadronun önemli bir tutkalı olmuştu; son 16'nın ilk ayağında 4-1 yendikleri barcelona'ya karşı ilk 45 dk oyuna kattığı enerji:


bayern'i eledikleri çeyrek finaldeki oyunu, 2-1 yenildikleri man city'nin gegenpress'inden çıkaran hızlı paslaşmalara ayak uydurabilmesi:


ancak bu man city maçı gueye'nin hem 2. gole sebep olan frikiği doğuran faulü yaptığı, hem de sonrasında kırmızı kart gördüğü, ve dolayısıyla psg'de ufak ufak yaşadığı kişisel düşüşünün kıvılcımını çakan maç oldu.

gueye'nin galatasaray'da yapabileceklerini esas olarak thomas tuchel'in 19-20 sezonunda görece düşük rakiplere karşı oynattığı baskın oyundan yola çıkarak tahmin edebiliriz:

psg beklerin de katılımıyla rakip yarı sahada yoğun bir pas örgüsü kuruyordu ve birden bire ne olduğunu anlamadan pozisyon yiyordunuz. savunma çizgisi çok önde kuruluyor (bekler zaten epey önde), mauro icardi de geriye fazla gelip oyuna ortak olunca çok kompakt bir hale bürünüyorlardı. pas örgüleriyle kaleye hep beraber yaklaşıyorlar, bu paslaşmaları sol taraftan sol iç marco verratti ve sol bek juan bernat önderliğinde sakin yapıyorlardı. o bölgede yoğunlaşan oyun di maria - sarabia ikilisinin çarpraz koşularıyla önlem alınması zor hale geliyor, sağ tarafta boşluk yaratan bu düzende de sağ bek thomas meunier ve sağ iç idrissa gueye ceza sahası kenarına şok girişler yapıyordu.

bu oyun düzenini okan buruk galatasaray'a uyarlayabilir zira hem sadece ligde oynayacaklar, hem de o. buruk'un yönettiği takımlar hep cesur ve meydan okuyan bir şekilde oynadı:


iddialı bir kadro kurulacağını varsayarsak; rakip yarı sahayı ele geçirmek isteyen bir düzende gueye gibi o.buruk'un agresif oyuncu ihtiyacını karşılayabilecek, toplu oyunda lig standartları içinde asgari tekniğe sahip, topsuz oyunda ise hem hücumda şok girişler yapacak hem de savunmada dinamoluk yapabilecek bir eleman cuk oturur bence.

ancak bu dinamoluk özellikle oyunu önde oynayan takımlar adına, bir nevi kontra-kesicilik, ama kesemezse sıkıntı. gueye rakibin kontralarının ilk hamlesiyle ilgilenen, sonrasında koyverebilen biri, öyle kopup giden rakip hücumunu 40-50 metre aynı azimle kovalamaz. zaten geniş alanda hızlı bir oyuncu da değil, evet ayakları çabuk ve dar alanda savaşıyor, ama uzun mesafede çok süratli değil.

dolayısıyla savunma ile gueye arasına dolgu olacak biri lazım

çünkü gueye yer tutması istenebilecek biri de değil, geride dur rakibi karşıla demek onun becerilerini kısıtlamak - ve hakkıyla yapamayacağı bir şeye zorlamak demek. psg'de ne zaman ki şartlar gereği bunu yapması gerekti o zaman aksadı; gerek bek kademesini tutarken, gerekse savunma önünde ceza yayı civarında... önden düşünerek davranıp rakibin hücum aklını sönümleyemiyor, reaktif bir stili olduğu için en kritik bölgelerde bile pozisyonu önce izlemek-sonra aksiyona geçmek istiyor, bu da kumara dönüşüyor, zaman zaman artık çok geç oluyor.

o yüzden onu bir tık önde (tuchel dönemi gibi) rakip yarı sahaya salıp dönen topları toplamasını istemek, süperlig standartlarını da düşünürsek bombastik sonuçlar verebilir. o yüzden orta sahada merkezi tutan başka bir partneri olmalı, ister oyun kurucu stilde isterse savunmacı farketmez, yeter ki oyunu asgari ölçüde okuyup iyi pozisyon alsın. galatasaray'da bu tip bir orta saha profili yok, berkan kutlu ve taylan antalyalı her ne kadar temkinli -ve daralan- oyunda iyi yer tutsalar da ofansif oyunda yeterli mental dirayeti gösteremiyor, hem geçişlerde hem de geniş alan hakimiyeti gerektiren anlarda pozisyondan kopuyorlar. dolayısıyla bence gueye'nin yanı sıra mutlaka pozisyon bilgisi yüksek bir oyuncu gerekiyor (o.buruk'un ofansif oynatacağını varsayarsak tabii).

bu partner ihtiyacı aynı zamanda oyun kurarken de gerekecek çünkü gueye pas kalitesi fena olmasa da, ondan bir mili-saniye öncesinde beceriksiz; yani topu ayağına aldığında eğer arkadaşları iyi pas açıları yaratmazsa o topu iyi kullanamıyor, üstüne bir de rakip önde baskıdaysa tehlike doğuyor, en iyi ihtimalle gueye paldır küldür geriye oynuyor. gs gibi oyunu öne yıkmak isteyeceğini düşündüğümüz bir takım için de bu en son istenecek şey. dolayısıyla gueye savunma önünde tek başına hele ki baskı varken oyun kurabilecek biri değil; ya oyun kurma görevi verilmeyecek, ya da savunma önünde top aldığında hemen diğer seçenekler devreye girecek.

uzun lafın kısası

gueye tek başına orta sahayı çekip çevirmekten ziyade iskelete eklemlenecek şahane bir kolluk kuvveti olma potansiyeline sahip biri, o yüzden gs'ye gelirse orta sahaya alınacak ikinci elemanın oyun tarzına bağlı bir kaderi olur bence. hem geçen ayki lgbt temalı forma giyme olayına olan tepkisi sebebiyle avrupa'da kendisiyle çalışmak isteyecek kulüp bulma şansının azalması, hem de şu anki transfer döneminde üst düzey kulüplerin yarattığı merkez orta saha dalgalanmasının kelebek etkisinden türk takımlarının faydalanma ihtimalini göz önüne aldığımızda belki de iyi bir fırsat olabilir.

ekleme: fikrinizi merak ettiğim soru için anket