İnsanoğlu Neden Yüzyıllardır Fal ve Türevi Görüşlere İnanma Eğiliminde?

Okuyunca "fala inanma, falsız da kalma" deyiminin şapkadan çıkmadığını anlamanızı sağlayacak bir yazı.


gök cisimleri yaşamı etkiler. nasıl etkiler?

diyelim ki göçebe hayvancılık yapıyorsunuz. uçsuz bucaksız kuray bozkırında yönünü bulacaksın. nasıl bulacaksın? kuzeye çakılı kalan, gezegen olmayan bir yıldız varsa, ona bakarak örneğin.

Bozkır

yahut tarım yapıyorsun. maarif takvimin yok evde. hasat zamanını, mevsimlerin döngüsünü nasıl bileceksin? yıldızların açısından, gökteki yerlerinden.

(bazen de yıldızlar sana cilve yapacak. sözgelimi venüs, zöhre, nahid yahut çolpan, sürekli yer değiştirecek gökyüzünde. parlaklığına aldanıp onu kutup yıldızı sananın başına onca iş gelecek. o yüzden mutlaka bir kadın ismi vereceksin bu yıldıza, lakabını da kervankıran koyacaksın.)

güneş döngüsü, ay döngüsü senin üzerinde etkili olacak. bunu gözlemleyeceksin.

eski insanların kafası bizden daha az çalışmıyordu. ama bilgileri kısıtlıydı.

o yüzden gayet rasyonel ve "bilimsel" gözlemlerini, bugün mistik kabul ettiğimiz sonuçlarla birleştirdiler. yıldızların bu tesiri, onların günlük yaşantımızda da, hayatın diğer alanlarında da etkili olduğunu düşündürdü bize. o yüzden yıldızlara dalarak fal baktık. yıldızların doğru dizildiği zaman doğanlara (bkz: sahipkıran) dedik.

başka başka fallar da var. mesela aşık atmak deyimimizin kökenindeki aşık falı. (kısa a ile okuyunuz) koyunların aşık kemiğiyle bakılan bir tür fal.


meşhur özbek şeyban han, örneğin, semerkand seferinden önce davulun üzerine aşık atarak fal bakıyor:

"dağ düşse de babırga
çek düşse de babırga
semerkand'ı ben alsam
ona düşsün davulga"

kuran'da "fal okları" diye anılan şeyler bu aşık kemiklerine benzer ve onlarla fal benzer biçimde bakılır. bu cisimler yere atılır ve aldıkları şekiller, birbirlerine göre pozisyonları vs. değerlendirilerek fal okunur. (bkz: urim and thummim)

yahut yine manas destanında kurban kesiliyor, eti kaynatılıyor. köpüğün rengine göre fal bakılıyor.

kahve falını hepimiz biliyoruz. meşhur anabastis'te, defaatle bağırsak falı anlatılır mesela. kurban edilen hayvanların bağırsaklarının aldığı şekiller bir şeylere benzetiliyor. 

Urim ve Thummim

bu ne ola ki?

bu da pareidolia ile ilişkili. insanlar silüetleri, anahatları bir şeylere benzetirler. beynimiz bunun için programlanmış. bu sayede vahşi doğada hayatta kalabiliyoruz: kaplana benzer bir silüet görürsek beynimiz bunun direkt kaplan olduğuna hükmediyor ki, bir an önce adrenalin salgılayalım. kaplan değilse sorun yok, ama kaplansa ve adrenalin salgılamakta geç kalırsak tezeği avuçlardık zira.

benzeten insan bu motiflere bir anlam veriyor. "belirsizlikten kaçınma" dürtümüz ve eşsiz beyin melekelerimiz, motiflere, desenlere anlam vermemizi, onları bir şeylere benzetmemizi ve nihayet bu benzetmelerimizden geleceğe/olaylara dair yorum yapmamızı mümkün kılıyor.

bir nevi beynimizin yan ürünü bu fal, yani. çok zeki ve diğer hayvanlarda olmayan bilişsel melekelerle donanmış olduğumuz için fal bakabiliyoruz. ama aynı zamanda bilgi dağarcığımız genişlediği için, o işin öyle olmadığını da öğrendik. dolayısıyla fal, burç vs gibi zımbırtılar eğitilmemiş zekaların eğlencesi olmaya devam ediyor.

Bu içerik de ilginizi çekebilir