İstiklal Caddesi Eski Cazibesini Neden Kaybetti?
gezi eylemleri
taksim cumhuriyet tarihinin en büyük sivil eylemlerine ev sahipliği yapmış bir yerdi. ülkenin her kesimine çalışmaları gereken yeni yeni dersler vermiş bu eylemler silsilesi sırasında gözden kaçan önemli bir durum oluştu;
gezi eylemlerinin çekirdek tayfasında zaten taksim müdavimi olan bir kitle vardı, bu kitle uzayan eylemler sırasında sık sık uğradığı, alış verişini yaptığı, artık kanıksadığı, arkadaşı saydığı esnafla yüzleşmek zorunda kaldı. o "hoşgeldin yeğenim" diye karşılayıp ufak tefek ikramlarla babacan imajını çizmiş esnaf, aldı eline sopayı-palayı dikildi karşılarına. eylemcinin dost saydığı çevre bir kaç gün iş yapamadığı için gerçek yüzü ile karşıladı eylemciyi. eylemci bir baktı ki, o x abiler, y dayılar ne abisi, ne dayısı, sadece 3-5 kuruş parasını aldığı sürece iyi gibi görünen esnaflar. (esnaflık tam olarak budur, yüzünü menfaate dönmektir, romalı tüccarlar şehirleri selçuklu tarafından alındığında, ticaretin iyileştiğini gördüklerinde romaya sırtlarını dönmüşlerdi.)
eylemciler bir çok sebeple birlikte çevrenin, kültürün, esnafın da korunması için verdikleri savaştan bu şekilde ihanete uğramış şekilde ayrılıp, kendilerine kollarını açmış bekleyen kadıköy'e kırdılar rotayı.
eylemcilerin terki sonrası taksim'in savunmasız kalması
açık konuşalım; şu ülkede herhangi bir şeyi savunabildiğimiz zaten yok, genelde tek yapılabilen yavaşlatmak oluyor. lakin vakit nakittir, iş dünyası (esnafın iyice büyümüş haline iş dünyası denir, prensipler aynı) zaman kaybetmeyi sevmez, bu yüzden tepki alabilecek projeler için biraz çekimserdir, gücü kılı kılına yetecek adam proje tepki görebilecek bir şeyse girişmez, zarar edebilir zira. boş kalan taksim projelerin hızlıca hayata geçebileceği bir mekan durumuna geldi.
çehre değişimi
kabul edelim, bir zamanlar istiklali istiklal yapan en önemli şeylerden biri her biri birbirini tamamlayan çevresel unsurlardı. hasır sandalyeli çaycı, tarihi binalar, tramvay, çevreye yayılan müzik... bu unsurlar zamanla kayboldukça istiklal'in verdiği o yarı nostalji hisside kayboldu.
arap akını
üstte saydıklarımız olup bittikten sonra değişen çehreye uygun müşteri çıkması çok zaman almadı. istiklal'in ve taksim'in bir önceki kültürü yok olma seviyesine gelince oluşan boşluk arapları çekti. yanılmayalım; taksim her zaman yabancı turist için cazibe merkezi idi, araplar eskisinden çok değiller, sadece eski cazibesinden geriye fazla bir şey kalmadığı için diğer ziyaretçiler azaldı, bu yüzden araplar ve nargileci tayfası görünür oldu o kadar.
terör olayları ve sonrasındaki darbe girişimi
bunlarla beraber batı'dan gelen turist ve öğrenci sayısı radikal şekilde azaldı. türkiye'yi darbeden sonra terk eden yerleşik yabancı sayısının da oldukça fazla olduğunu ekleyelim. sonuç olarak caddenin farklı kültürlerden gelen karışık yapısı türklere ve orta doğulu turistlere bırakılmış oldu. halbuki istiklal caddesi'nin kozmopolit yapısı karakteristik niteliklerindendi.
yeni gelen kullanıcı nitelikleri de caddedeki işletmeleri ve dokuyu şekillendirdi. daha doğrusu caddenin ziyaretçisi kitle ne isterse o satılır oldu. kitapçılar, barlar ve gece kulüpleri yerine nargile kafeler, baklavacılar ve arap restoranları açıldı.
markaların istiklal caddesi rantına saldırıp orayı bir tür avm'ye çevirmesi
insanlar istiklal'e neden giderdi? sadece orada olan 150 yıllık şarapçıda bir şarap içmek için veya sadece orada olan ve ermenilerden kalma çikolatalardan yemek için. istiklal'i istiklal yapan gayrımüslimlerdi. gayrımüslimler ailece barları ve lokantaları işletiyordu. şimdi barları kim işletiyor? mafya veya it köpek. samimi bir hava vardı. anne baba içeride içkiyi mezeyi hazırlar oğlu kızı servis ederdi. insanlar üçüncü kattaki garo'nun meyhanesine çıkmaya üşenmezdi. ben bunları nereden biliyorum? hürriyet'te bir köşe yazısında okumuştum. yoksa bunlar biteli zaten 40-50 yıldan fazla oldu. istiklal'in kurucusu yahudiler işletmecisi de ermenilerdi. git şimdi kudüs'ün işlek bir çarşısına istiklal'e çok benzediğini göreceksin.