Joni Mitchell'ın Doğrudan Leonard Cohen'e Yazdığı A Case of You'nun Hikayesi

Mitchell'ın 1971 tarihli efsane albümü Blue'da yer alan, albümün kalbi niteliğindeki A Case of You'nun hikayesi, buyrun.

Şarkıyı önden verelim

joni mitchell'in leonard cohen'e yazdığı 4 şarkıdan biridir. diğerleri:

(bkz: rainy night house)
(bkz: that song about the midway)
(bkz: the gallery)

bu iki çok büyük efsanenin ilişkisi, cohen-mitchell aşkı, birkaç sebepten müzik dünyasının efsane aşklarından biri olmamıştır.

öncelikle bu ilişki yaşandığı sırada her ikisi de müzik kariyerlerinin başındadır ve çok dar bir çevre dışında tanınmamaktadır. dolayısıyla baez/dylan aşkı gibi magazinsel bir tarafı olmamıştır bu ilişkinin.

ilişkinin bir seneden uzun kök salmaması ve kısa sürmesinin sebeplerinin izini ise bu şarkılarda sürebilmek, bu harika şarkıları belki daha da değerli kılıyor.

bu dört şarkıdan yola çıkarak mitchell ve cohen'in ilişkisi ile ilgili şu üç şeyi kesin olarak söyleyebiliriz:

1) joni mitchell cohen'e aşktan da öte aslında büyük bir hayranlık beslemektedir.

2) cinsel devrimin tadının çıktığı o yıllarda, cohen bayağı hızlı biridir.

3) bütün hayatı boyunca olduğu gibi o dönemde de cohen yine kendini aramaktadır ve bunun sebep olduğu kafa karılıklıkları vardır.

aslında bu aşkın temeli öyle sağlam çatılmamıştır. her iki ismin ilişkiden bekledikleri çok farklıdır. bir kere aralarında ciddi bir yaş farkı vardır o 1967 yılında. ve bir o kadar da tecrübe farkı vardır.

her ikisi de şarkıcılıkları ile değil de yazdıkları fakat başkaları tarafından seslendirilen birer şarkı ile tanınır oldukları zamanlarda mitchell 20'lerinin ilk yarısındadır, cohen ise 30'larının. cohen aynı zamanda o sıralarda kanada şiirinin yükselen yıldızı olarak entelektüel çevrelerde popüler de bir isimdir.

işte genç yaşta başından geçen başarısız evliliği yeni bitmiş olan mitchell'ın cohen'e duyduğu ilginin içinde aşktan da öte, onun bu entelektüel birikimine, sanatına ve donanımına hayranlığı belki daha ağır basmıştır. mesela rainy night house'da şöyle der mitchell:

"i am from the sunday school
i sing soprano in the upstairs choir
you are a holy man
on the f.m. radio"

ya da

"you are a refugee
from a wealthy family
you gave up all the golden factories
to see, who in the world you might be"

üstelik sadece cohen de değil, joni mitchell ondan sonra da bir süre böyle ikonik adamlarla sırf onlara hayranlık duyduğu için aşk yaşayacaktır. bunların en önemlileri graham nash ve james taylor'dır. haddim olmayarak bir psikolojik analiz yapacak olursam; joni mitchell, planlı olarak değersiz hissettirildiği evliliğinin bitişiyle birlikte, sırf yanlarında olmasının bile kendini değerli hissettireceği adamlarla olmuştur.

üstelik ona duyduğu hayranlık ve elbette aralarındaki bu yaş farkının da etkisiyle mitchell, cohen'i bir mentor olarak da görür. bir defasında cohen'e; insanların sürekli kitaplardan bahsettiğini ama kendisinin hiç okumadığı için eksik hissettiğini söyler ve ondan kitap tavsiyelerinde bulunmasını ister. cohen ise ona eğer kitap okumadan bu kadar iyi söz yazabiliyorsa, belki de hiç okumaması gerektiğini söyler şakayla karışık. ardından da camus, i ching, magister ludi ve siddhartha'yı önerir.

cohen'in hala kendini aradığı zamanlardır bunlar. kendiyle ilgili kafası karışıktır. tüm hayatı boyunca olacağı gibi, ki bunu bencillik olarak ifade etmiyorum, o dönemde de kendine odaklanmıştır. yaptığı her muhasebenin içinde öncelik kendisindedir. the gallery'de cohen'in ağzından durumu şöyle aktarır mitchell:

"lady, don't love me, now i am dead
i am a saint, turn down your bed
i have no heart, " that's what you said
you said, "i can be cruel
but let me be gentle with you"

ya da a case of you'da yine cohen'i konuşturur:

"just before our love got lost you said,
i am as constant as a northern star
and i said, "constantly in the darkness,
where's that at?
if you want me i'll be in the bar."


sanatsal bir not eklemek gerekirse bu noktaya

sonradan cohen bu şarkılarda kendi sözlerinin kullanılmasından rahatsız olduğunu söyler mitchell'a. kendi sanatının kendi iradesi dışında kullanıldığını düşünmüştür. mitchell'ın ise tavrı çok rahattır bu konuda. der ki; "bir kitaptan çalmadım o sözleri. hayattan aldım. hayat zaten alıp sanata katmamız için var."

kanadalı bu iki sanatçının ilişkisi araya mesafelerin de girdiği bir yıl kadar sürer. dört şarkıya bütüncül olarak baktığımızda mitchell'ın ilişkinin aşık, hayran, fedakar ve affedici tarafı olduğunu anlıyoruz. cohen ise ilişki yaşadığı hiç kimseye doğrudan şarkı yazmadığı gibi, mitchell için de yazmış değildir. ama onun bu ilişkiye bakışını sonraki yıllarda verdiği bir röportajda görüyoruz ve bir bakıma mitchell'ın şarkılarının sağlamasını yapıyoruz. cohen o röportajında, joni mitchell'ın sanatına ve entelektüel kişiliğine o yıllarda da büyük hayranlık duyduğunu, onu yetenekli bulduğunu fakat ilişkideki ana motivasyonunun mitchell'ı cinsel olarak çekici bulması olduğunu söyler.

cohen ve mitchell arasındaki ilişki sonraki yıllarda arkadaş olarak da inişli çıkışlı olarak sürmüştür. gerçi mitchell'ın, cohen'in onunla bir süre sonra arkadaş ortamlarında bile fazla konuşmadğından yakındığını biliyoruz. bir seferinde doğrudan bunu sorar cohen'e: "benden artık insan olarak da mı hoşlanmıyorsun da konuşmuyorsun?" der. cohen, "galiba bir süre sonra eski sevgiliye söylenecek bir şey sonra kalmıyor" der.

cohen ile mitchell arasındaki ilişki bittikten sonra bir de komik ve ilginç bir yanlış anlama yaşanmıştır aralarında. gerçi bu yanlış anlamanın müsebbibi cohen'in o sıralar birlikte takıldığı zen rahibi roshi'dir. roshi aynı ortamda bulunduğu partilerde mitchell ile çok iyi anlaşır. mitchell onu komik ve ilgi çekici bulup sohbet ederken, yoshi bunu kadının ona olan aşkına yorar ve cohen vasıtasıyla kadının yanına taşınmak istediğini mitchell'a iletir. mitchell adamın niyetini anlamaz ama evine davet eder. ilk akşam yemeğine ise cohen ve roshi ile birlikte o zamanki erkek arkadaşını da davet eder doğal olarak. roshi mesajı alır, taşınmaktan vazgeçer ve konu kapanır...