Jül Sezar'ın Ne Seviyede Bir İdari Deha Olduğunu Gösteren Şahane Bir Örnek

Harika bir stratejist ve taktisyen olan Jül Sezar'ın (Gaius Julius Caesar) aynı zamanda nasıl etkin bir hitabet becerisine sahip olduğunu ve kelimenin tam manasıyla ne seviyede bir idari deha olduğunu gösteren bir tarihi anı.
Jül Sezar'ın Ne Seviyede Bir İdari Deha Olduğunu Gösteren Şahane Bir Örnek

julius caesar, tarihin en bilinen romalısıdır. aslında kaisar ama biz sezar diyip standardı bozmayalım.

kendisinin nasıl bir stratejist olduğunu ya da nasıl bir taktisyen olduğunu açıklamaya zaten gerek görmüyorum, bunlardan haklı olarak defalarca bahsedilmiş; lâkin, kendisinin nasıl etkin bir hitabet becerisine sahip olduğunu ve kelimenin tam manasıyla ne seviyede bir idari deha olduğunu göstermesi açısından bir örnek paylaşmak istiyorum.

sezar ile galya'da yıllar yılı birlikte hizmet etmiş ve en seçkin lejyonlardan biri olarak bilinen onuncu lejyon, iç savaşta da hamileri olan komutanlarının yanında yer alarak dyrrhachium muharebesi ve farsala muharebesi'nde üstün ve onurlu bir şekilde savaşıp görevlerini yerine getirdikten sonra, doğrudan sezar'ın emirleriyle italya'ya dönme talimatı alıyorlar. bu emir üzerine, muhtemelen italya'da kendilerini arazi, ev, ödül vb. şeylerin beklediği inancına kapılıp yola koyuluyorlar. aradan aylar geçiyor. onuncu lejyonla birlikte pek çok diğer lejyon da roma yakınlarına yerleşiyor.

öte yandan sezar, iskenderiye'de batlamyus xiii ile olan savaşını kazanıp peşinden bir de zile'de pontus ordusunu hacamat edip italya'ya dönünce adeta şoke oluyor. zirâ, roma'yı yönetsin diye orada bıraktığı markus antonius adeta beceriksizliğiyle şehri isyan noktasına sürüklemişken sezar lejyonlarının tamamını da "nerede bizim mükafatlar?" diyerek isyan bayrağını açmış ve roma'nın hemen dışında tehditkâr bir biçimde konuşlanmış vaziyette buluyor.


işte burada sezar'ın kişiliği, cesareti, hitabet becerisi, politikacılığı ve karizması bayrağı devralıyor ve kendisi tek başına lejyonlarıyla görüşmeye gidiyor. bunu yaparken de marcus antonius'tan isyanı başlatanların legio x equestris olduğunu öğreniyor. lejyonların kampına geldiğinde yüksek bir yere çıkan sezar, lejyonlarına adeta "anlatın ben dinlerim" diyerek dertlerinin ne olduğunu soruyor. birlikte senelerce sırt sırta, göğüs göğüse çarpıştığı askerlerinin kendisinden açık açık toprak ya da mükafat isteyemeyeceğini ön gören sezar, haklı çıkıyor ve her lejyondan söz sahibi birkaç centurion kendilerinin terhis edilmesini talep ediyor. bunu yapan lejyonerlerin esas gayesi ise sezar'ı kendilerine para, mülk, mükafat vb. vermeye ikna etmek ya da olası yeni bir seferde yer almak. lâkin, sezar bu kez de "tamam serbestsiniz kıymetli vatandaşlarım" diyerek kendilerini terhis ettiğini duyurup roma'ya dönmek için atına doğru yöneliyor.

kendilerine yoldaş değil sıradan birer vatandaş gibi hitap eden sezar'ın çekip gidecek olmasına çok şaşıran ve de yaptıklarının pişmanlığını derhal yaşamaya başlayan lejyonerler, centurion'larını bir kez daha koşar adım sezar'a gönderip af dilenmeye başlıyor. sezar ise bütün lejyonları affedip yalnızca onuncu lejyonu affedemeyeceğini söyleyip atına binip yola koyuluyor. onuncu lejyondaki askerlerin büyük kısmı, sezar ile roma'ya yürümeye başlıyor ve yol boyunca sezar'dan af dilemeye devam ediyorlar. en nihayetinde, usta işi manevrası istediği sonucu veren sezar kendilerini de affediyor ve afrika ile hispania'da cato ve şûrekası ile yapmayı planladığı kapışmaları için kendisine tek bir görüşmeyle 30 bine yakın askeri yeniden bağlamış oluyor. hem de bu askerlerin bir kez daha isyanı akıllarından bile geçiremeyeceğine emin olarak ve kendisine olan bağlılıklarını inanılmaz zekice bir hamleyle nirvana seviyesine çıkararak!

bir taşla sayısız kuş vurabilen büyük bir dehadır kendisi. tarihte ve günümüzde dünyanın dört bir yanında gördüğümüz diktatör özentilerinin öykündüğü ama asla olamadığı ve olamayacağı kişidir. çok büyüktür. roma'dır.