Karşıdan Karşıya Geçmek İçin Basılan Butonlar Neden Aslında Çalışmaz?
yaya geçitlerinde, tren kapılarında ve otellerdeki termostatlarda bulunan düğmeler aslında işe yaramayan ve işlevi olmayan düğmelerdir. dünyada da bunlara "teselli düğmeleri" deniyor. bu düğmeler, mekanik olarak sesli ve basılabilir görünüyor fakat işlevsel olarak hiçbir işe yaramıyor. teselli ilaçları gibi teselli düğmeleri de yine de bir hedef uğrunda işlev görüyor olabilir. (bkz: placebo etkisi)
harvard üniversitesi'nde görevli psikolog ellen langer, bu teselli düğmelerinin psikolojik etkileri olduğunu ve düğmeye basan kişide, kontrolü ele alma hissi yarattığını söylüyor. langer'e göre bu tip "düğmeye basmak" gibi basit şeyler yapmak, bireyi hiçbir şey yapmamaktan daha rahat ve huzurlu hissettiriyor.
aslında bu düğmeler, bir sistem üzerinde hiçbir kontrol sağlamayan, ancak kullanıcıya en azından psikolojik olarak basmak için tatmin edici olan bir araç. hiçbir şey yapmayan çok sayıda düğme örneği ve aslında bizi aldatmak için özel olarak tasarlanmış başka teknolojiler olduğu ortaya çıkmış zamanla. ama burada gerçekten şaşırtıcı olan şey, bir şeyin kontrolünün bizde olduğu yanılsamasının insanlar üzerinde gerçekten de moral verici bir etkisi olduğu.
harvard'da profesör olan psikolog ellen langer, 1975'te onu çok ünlü yapan bir makale yazdı ve bu makale ile literatüre “kontrol illüzyonu” olarak geçecek olan bir terim icat etti. bu terimle langer, inançların önemini tanımladı ve insanlar üzerindeki etkisini açıkladı. bu durumu da “dünyanız üzerinde kontrol sahibi olduğunuzu hissetmek arzu edilen bir durumdur” cümlesi ile pekiştirdi.
langer, bu yanıltıcı ve çalışmayan trafik ışığı düğmeleri ile ilgili, plasebo etkisinin iyi bir şey olarak sayılmasının birçok nedeni olabileceğini söylüyordu. “bir şey yapmak hiçbir şey yapmamaktan daha iyidir, bu yüzden insanlar buna inanıyor. düğmeye basmaya gittiğinizde dikkatiniz eldeki aktivitededir. köşede durursam ışık değişimini göremeyebilirim veya değişimin sadece son kısmını yakalayabilirim, bu durumda kendimi tehlikeye atabilirim.” diyordu.
ayrıca, yayalar yaya geçidinde birlikte beklerlerse ve birkaç kişi sabırsızca düğmeye basarsa; bu, yabancılarla aksi takdirde bulunamayacak bir birliktelik duygusu yaratır. bütün bunlar zihinsel durumumuz üzerinde olumlu etkiler ve hatta sosyal olarak güçlendirici olarak alınabilir.
gerçek şu ki, teknoloji uzun zamandır bizi aldatıyor. bazen bu etik olarak sorgulanabilir ancak diğer durumlarda kullanıcı, sistemin gerektiği gibi çalıştığına dair bir kontrol ve güvence duygusundan da yararlanıyor. sonuçta düğmeler aktif olarak bir işe yaramasa da "en azından psikolojik bir amaca hizmet ediyorlar" diye ekliyor langer, "ve bazen bir etkisi oluyor." diyor.
karşıdan karşıya geçmek için kullanılan bu butonlar her zaman o şekilde işlemezler. hatta, ışığın zamanlamasını ayarlamak için veri elde etmek üzere de kullanılırlar.
kadıköy'ü bilenler, göztepe parkı'na (60. yıl parkı) aşinadır. sahilyolu üzerinde göztepe ışıklara çıkmak üzere girdiğiniz yolunda bir adet trafik lambası bulunur. bu trafik lambasının hemen gerisinde, vakıfbank'ın az ilerisinde ise, otomobiller için hiç kırmızıya dönmeyen bir adet trafik lambası daha vardır.
işte bu trafik lambası bir gün yine burada yazar olan yakın arkadaşım ile benim enteresan bir denememize konu olmuştur. neden kırmızıya dönmediğini merak ettiğimiz için üşenmeden arabadan inmiş ve birkaç deneme yaparak otomobil sürücülerinin sinirlerini sınamıştık.
yaya butonuna her bastığımızda ışık, 10 saniye içerisinde kırmızıya dönüyordu. bunu birkaç kere (sayıyı ben de hatırlamıyorum, o ara çok işsizdik) denediğimizde ışığın sadece butona basılınca kırmızıya döndüğünü gördük.
butonun çalışması bir yana, hemen 2-3 gün sonrasında bu trafik lambası otomobillere otomatik olarak kırmızı olarak yanmaya başladı. o güne kadar hiç kırmızı yandığını görmediğimiz ve durmadığımız trafik lambasında, buton kullanım verilerinin alındığını ve yoğunluk nedeni ile zaman ayarlaması yapıldığını düşünüyoruz. (bu, otomatik olarak işleyen bir sistem de olabilir.)
özetle, bugün dahi o ışıkta (ki sürekli kırmızıda denk geliyoruz) durduğumuzda eserimizle gurur duyar (yalan, sinir oluyoruz) o malum geceyi anarız. siz de denk gelirseniz kulaklarımızı çınlatabilirsiniz zira biz kendi kendimize sövmeden geçmiyoruz.
ayrıca, londra ve edinburgh'da neredeyse kullandığım tüm butonlar aktif olarak çalışıyordu. gecenin körü de olsa, gün içi de olsa butona bastığınızda (bazıları anında, bazıları kısa bir gecikme sonrası) trafiği durduruyorlardı.