Kazakistan'da Yaşamış Birinden: Ülkedeki Gelir Adaletsizliği ve Yozlaşmaya Dair İçeriden Bilgiler

Kazakistan'da akaryakıt zammı üzerine başlayan protestoların günlük hayata dair diğer güçlükleri kapsayarak büyüdüğünü biliyoruz. Peki nedir bu diğer şeyler? 3 yıl orada yaşamış bir Sözlük yazarı anlatıyor.
Kazakistan'da Yaşamış Birinden: Ülkedeki Gelir Adaletsizliği ve Yozlaşmaya Dair İçeriden Bilgiler
iStock

kazakistan'da 2012-2015 yılları arasında yaşadım. ne siyaset uzmanıyım, ne de büyük oyunu görüyorum. size sadece o dönem yaşadıklarımı anlatmak istiyorum.

gelir adaletsizliği

inşaat sektöründen hatırladıklarımı yazacağım. bir kazak inşaat işçisinin aylık kazandığı para 300-400 dolar civarı. aynı işi yapan türk işçinin maaşı yerine göre 1500-2000 dolar civarında. şimdi empati yapın biraz. sizce o türk orada nasıl davranıyordur? buraya gelen zengin görgüsüz araplar hakkında ne hissediyorsunuz? genelleme yapmayayım ama genel intibanız kötü değil mi? heh. bi de şimdi o insanlarla aynı işi yaptığınızı düşünün. o insanların sizi aşağıladığını düşünün, sizin kızınıza, eşinize, akrabanıza ya da mahallenizdeki kadınlara sırf cebinde para olduğu için istediği gibi sulanabildiklerini düşünün. kötü değil mi? zaten astana'ya dair anılarımın çok tatlı olmamasının en büyük nedeni maalesef türklerdir. fetöcüsünden görgüsüzüne o güzelim yeri berbat etmek için her şeyi yapıyorlar.

ama sırf türk veya diğer milletler olarak bakmamak lazım. bu gelir eşitsizliği kazaklar arasında da çok var. bir şehir düşünün ki, dünyaca ünlü mimarların tasarladığı fütüristik yapılar var, milyon dolarlık evler var. ancak arabayla 2 dk mesafede, kazakistan'ın güneyinden gelen işçilerin (12 kişinin 3+1 evde yaşadığını düşünün) yaşadığı mahalleler var. bir yandan hayatınızda göremediğiniz jiplere binen insanlar varken, bir yandan -35 derecede 12. katta varil başında ısınmaya çalıştığı için fırça yiyen işçiler var.


kültürel farklılık 

şimdi orada iki dil var: kazakça ve rusça. genelde insanlar iki dili de biliyor. kimisi kazakça konuşmayı tercih ediyor, kimisi rusça. ancak ben birbiriyle tercüman aracılığıyla anlaşan iki kazak bile gördüm. biri rusça biliyor sadece diğeri kazakça. ben ülkeye ilk indim. havaalanından şehre doğru gidiyorum. tam olimpiyat zamanı. her yerde dev kazakistan bayrakları. o sene ülkece bir sürü altın almışlar. onun afişleri var billboardlarda. ne bileyim, markette çok güzel bir çikolata var, çikolatanın kabı kazakistan bayrağı. inanılmaz bir ulus bilinci yaratma çabası. bir yandan kiril alfabesinden uzaklaşma çabası, bir yandan yaygın kazak alfabesi, bir yandan latine göz kırpma. bunların oturmasının zaman alacağı, sorunlar yaratacağı belliydi. yarattı da.

yozlaşma 

rüşvet çok fazlaydı. çok ama çok fazla. tatil günüm. evimden börek fırınına gidecektim. 500 metre mesafe. cebimde 1000 tenge var. neye denk geliyor hatırlamıyorum ama büyük bir para değil öyle söyleyeyim. normalde yabancı biri olarak yanımda her zaman pasaportumu taşımam lazım. kısa mesafe diye almadım. şansa beni bir polis çevirdi. tipim kazaklara benzemediği için kimlik kontrolü yapmak istedi. kimlik yok dedim. beni klübeye aldı. bir cep telefonu getirdi kulağıma dayadı. telefonda bi türk vardı. "abi nooldu anlat" dedi. anlattım olayı. "500 tenge bırak klübenin içine, polise bakmadan devam et" dedi. ettim. bir diğer örnek. kazakistan'a ilk giriş yaptığınızda 1 ay kalma hakkınız var. oturumunuz dolmak üzereyse, orayı mesken tutmuş türk çakallar sizi bir otobüse dolduruyor, rusya ya da kırgızistan sınırından dışarı çıkarıyolar. mesela rusya sınırından içeri girdiniz. 100 metre gidip u yapıyorsunuz otobüsle. geri geliyorsunuz. haydi 1 ay daha kazandınız. memurlar tanıdık, herkes tanıdık. bi kere dedim bu olmasın. firmamdan aradılar beni, iş çıkışı bişkek'e giden uçağa bineceksin, o uçaktan ineceksin, aynı uçakla astana'ya geri döneceksin dediler. tamam dedim. üst baş toz toprak içinde. cebimde 5 kuruş para yok. tam şantiyeden havaalanına gideceğim, ofisten bir avuç şeker aldım attım cebime. bayram zamanıydı. meybon şekerler var ya. onlardan. kontrolü geçtim. oturumun bitmesine birkaç gün kaldığından şüphelendiler. beni içeride kamera olmayan küçücük bir odaya aldılar. bir sürü sordular. paramın olup olmadığını sordular. yok dedim. inanmadılar. ceplerimi boşalttırdılar. absürd komedi gibi. masaya bir avuç meybon koydum. onları aldılar.

özetle, devlet dairelerinden yapı denetim ofislerine kadar rüşvet diz boyu. bu benim gündelik hayatta gördüğüm minör şeyler. yüksek kurumlarda neler dönüyor hiçbir fikrim yok.


potansiyel 

kazakistan'ın potansiyeli gerçekten çok fazla. periyodik cetvelde bulunan her elementi kazakistan topraklarında bulabilirsiniz. teknolojik gelişimi çok üst düzeyde. benim 2014 yılında astana'daki internet hızım, 2022 yılında istanbul'un göbeğindeki internet hızımdan hem çok daha fazla hem çok daha ucuz. özellikle büyük şehirlerde yaşayan gençleri çok vizyonlu, çok kültürlü. insanlar laik ve medeni. türkiye'yle kıyaslanamayacak kadar çok. fetöcüler ve onların etkisinde olanların haricinde hiç kimsenin dini inancı yüzünden senin hayatın etkilenmiyor.

halkın büyük bir potansiyeli var. ama bu potansiyelden halk faydalanabiliyor mu? hayır! sorun tam olarak da bu. ülkenin iyi üniversitelerinden mezun olmuş bir yeni mimar, bir türk işçi kadar para alıyor. ve orada yaşayan türklerin saygısızlıkları işleri daha da beter yapıyor.

daha fazla uzatıp buralara kadar hala sabretmiş olanları sıkmak istemiyorum. maalesef o zamanlardan hiç kontağım kalmadı. ancak oradaki değer verdiğim insanları düşündükçe üzülüyorum. hayır mı olacak şer mi olacak bilemiyorum. bu eylemler manüpile edildi mi, bu eylemlerden kim çıkar sağlıyor bilemiyorum. şimdilik ne desek boş. nazabayev gerçekten ülkeyi terk edip etmediği sorunsalı, tokayev'in kendi iktidarını koruması için kendi halkına karşı yabancı ülke askerlerini topraklarına davet etmesi anlaşılır gibi değil.

arap baharından dilim yandığı için hiçbir "aneliz" yapmadan biraz beklemek istiyorum. tek dileğim, her şey oranın halkı için eskisinden daha iyi olsun.