Kendini Alman Prensesi Gibi Tanıtarak Müthiş Bir Hayat Süren Dolandırıcı: Mary Carleton

17. yüzyılda kendini soylu bir Alman prensesi olarak tanıtarak birçok kişiyi kandıran ünlü dolandırıcı Mary Carleton'ın hikayesi.
Kendini Alman Prensesi Gibi Tanıtarak Müthiş Bir Hayat Süren Dolandırıcı: Mary Carleton

1635 yılında ingiltere'nin canterbury kentinde doğan mary carleton, kılıktan kılığa girerek üst düzey soylu erkekleri kandırıp, hırsızlık yapan kurnaz bir dolandırıcıydı. daha 18 yaşındayken thomas stedman adında bir ayakkabıcı kalfasıyla evlendi ve daha sonra kocasını terk ederek dover'a taşınıp thomas day adında bir cerrahla evlendi, ancak burada daha önce evlilik yaptığı anlaşılınca çift eşlilik suçundan yargılandı. ceza almak üzereyken kocasının ölüm haberini verdiklerini söyleyerek paçayı sıyırdı. duruşmadan sonra almanya, köln'ü ziyaret etti ve burada yerel bir asilzade ile kısa bir ilişki yaşadı. adam ona değerli hediyeler vermeye başlayınca, düğüne kısa bir süre kala tüm hediyeleri ve parasını alarak almanya'dan kaçıp ingiltere'ye döndü.

1663'te londra'da kölnlü yetim bir prenses van wolway'in kimliğine büründü. köln'de doğduğunu, babasının holmstein lordu henry van wolway olduğunu ve psikopat sevgilisinden kaçtığını iddia etti. açıkçası onun bu kültürlü tavırları da soylu erkekleri ikna etmeye yetmişti. nisan 1663'te, sık sık gittiği bir taverna sahibinin kayınbiraderi olan cerrah john carleton ile evlenmek için bu numarayı kullandı fakat düğünden sonra gelen isimsiz bir mektupla ifşa oldu. john onu mahkemeye verince, mary, john’un kendisine statüsü hakkında yalan söylediğini iddia ederek bir şekilde beraat etti. mary daha sonra kendi adıyla doğrudan prens rupert'e hitaben the case of madam mary carleton isimli bir kitap yazdı ve bu şekilde kendisine daha değerli hediyeler veren bir kitle elde etti. yine aynı evlilik yöntemiyle, evlendiği bir hayranının parasını ve değerli eşyalarını alarak kayıplara karıştı.


carleton daha sonra, babasının kendisi için ayarladığı istenmeyen bir talipten kaçan zengin bir bakire gibi davrandı. bir suç ortağı edinerek, kendisine sözde zengin ailesinden mektuplar göndertti. yeni ev sahibi bunları görünce, carleton ile yeğeni arasında çöpçatanlık yapmaya başladı. işte tam o esnada, mary carleton yeni bir mektup alarak ağabeyinin öldüğünü, babasının her şeyi kendisine bıraktığını ancak kendisinin de nefret ettiği bir taliple evlendirileceğini öğrendi, bu tabii ki tezgahtı. mary’in o dönemki sevgilisi bu duruma sinirlenerek bütün mal varlıklarıyla kimsenin kendilerini bulamayacağı bir yere taşınma kararı aldı fakat sonuç değişmedi…. bu yeni adam da sadece parası ve mal varlığı için kullanılan bir kurbandı. mary yıllar boyunca benzer yöntemlerle yüzlerce erkeği dolandırdı, hatta bazı erkekler dolandırıldıklarını açıklayamayacak kadar da utanıyorlardı.

fakat, hayatta her şeyin bir sonu vardı elbette… mary içinde sonun başlangıcı gümüş bir kadeh çalmasının ardından tutuklanmasıyla başladı. 1671 yılında port royal, jamaika'ya sürgün edildi ve burada hayat kadını olarak çalışmaya başladı, ancak kısa sürede berbat yaşam koşullarından bıkarak gizlice bir gemiye binip londra'ya döndü. aralık 1672'de mary carleton, newgate hapishanesinden bir gardiyanın etrafı kolaçan ederken onu tanıması üzerine tekrar yakalandı. 16 ocak 1673'te old bailey'de yargılanarak ülkeye izinsiz döndüğü için ölüme mahkum edildi. kendisini savunmaya çalıştıysa da, bu sefer kimse yalanlarına inanmadı ve 22 ocak 1673'te asıldı.

‘’ umuyorum ki tanrı beni de affedecek, tıpkı düşmanlarımı affettiği gibi’’
r.i.p

kaynak