Mustafa Kemal Atatürk'ün Hastalığın Pençesindeki Son Günlerinde Yaşadıkları

Atatürk'ün manevi kızı Afet İnan'ın kaleminden, Ulu Önder'in hastalıkla boğuştuğu son günlerinde yaşadıkları.
Mustafa Kemal Atatürk'ün Hastalığın Pençesindeki Son Günlerinde Yaşadıkları


1938 yılı, yaz aylarının sonu, dolmabahçe sarayı'nın denize bakan odalarından biri

duvarlarında mavi zemin üzerine sarı yaldızlarla boyanmış, irili ufaklı yıldızlar, ortada duvara dayalı ceviz oymalı bir karyola ve komodin, ayakucunda şezlong, onun karşısında geniş kristal aynalı dolap, odanın denize bakan panjurlu pencereleri önünde mavili hereke kumaşıyla kaplı hafif koltuk ve sandalyeler, köşede yastıklı bir sedir... sofaya çıkan iki kapı arasında bir tuvalet masası, üzerinde nuri conker'in atatürk'e hediye ettiği fosforlu, dört köşe, büyükçe bir masa saati, bunun üzerinde, yakın bir süre önce zekai apaydın tarafından hediye edilmiş bir tablo. tablonun arka planında karlı bir dağ, önde ağaçlı bir orman ve ön plandaki düzlükte çimenli bir alan. sofada bir radyo ve gece gündüz devir teslimi (bir işi başkasına bırakan) yapan nöbetçilerden biri... yatak odasının yanındaki pembe salonda ise, daima nöbetleşe bekleyen yakın arkadaşlarından biri veya ikisi. son aylarda oraya bir nöbet defteri koydurmuştum. her günkü sağlık durumu bu deftere kaydedildiği gibi, atatürk'ün yanına girenlerin, ne kadar müddetle yanında kaldıkları da işaret ediliyordu. çünkü doktorların önerilerine göre, kendisinin çok yorulmaması gerekiyordu. daima konuşmak ve dinlemek âdetinde olan bir insan için, bu halin çok sıkıcı olduğuna şüphe yoktu.


ben, her gün gazeteleri okuyor ve özetleri kendisine söylüyordum. bazen şeklinde okuduğum kitapları, hikâyeleri ve seyahatnameleri de anlatıyordum. bunların bir kısmını anlatır ve yorulmasın diye geri kalan kısımlarına başka günler devam ederdim. hastalık günlerinde, günlük haberleri ve ayrıca resmi bilgiler kendisine verildikçe, yeni siyasi ve askeri gelişmeler üzerinde düşünce ve görüşlerini ifade eder ve gelecek için ulusça kuvvetli olmamızı dilerken, dünya barışının sarsıntıda olduğuna işaret eder ve endişe duyardı. nitekim o'nun ölümünden bir yıl sonra ikinci dünya savaşı patlak vermedi mi?

bu sıralarda kendisini en çok meşgul eden ve üzerinde hassasiyetle durduğu siyasi olay, hatay sorunu idi. bu işin halledilme şekli kendisine en büyük sevinci vermişti.

günler geçtikçe hastalığı ağırlaşmasına ve doktorların kesin istirahat şekli üzerinde durmalarına rağmen, yine genel konularla meşgul olmak, devlet işlerinin normal gidişini izlemekten geri kalmamıştır.

bir gün başbakan celal bayar, kendisine ikinci beş yıllık iktisadi program için, açıklamalarda bulunmak üzere gelmişti. dr. neşet ömer irdelp beni bularak:

"atatürk biraz fazla yoruldu, yanına girseniz de, izahatın bir kısmını başka bir zamana bıraktırabilseniz" diye rica etti.

odaya girdiğim zaman, atatürk yatağında oturuyor, celal bayar da anlatıyordu. atatürk bana, "otur, sen de dinle" dedi. bir müddet sonra, doktorun önerisini yerine getirmek için araya girmek istediğim zaman, karşımda hasta bir atatürk kalmamıştı. o, tamamen ülke işlerine kafasını vermiş, maddi ıstırabını unutmuş bir halde:

"biliyorum doktorlar yine istirahat tavsiye etmişler" dedikten sonra sert olarak, "memleketin en mühim ve esaslı işlerini konuşuyoruz, bunlar beni yormuyor, bilakis hayat veriyor. bunları otur da sonuna kadar sen de dinle" dedi.

bütün hastalığına rağmen, ülkenin yeni gelişmelerini işitmekle dahi memnun olmuş ve kaygıdan kurtulmuş bir devlet adamına, velev ki doktor önerisi olarak dahi, ufak bir uyarıda bulunmuş olmamdan dolayı üzüntü duydum ve sonuna kadar ben de dinledim. atatürk, başbakan'a çekilmesi için izin verirken, çok müsterih ve tatmin olmuş bir durumda idi.

celal bayar gittikten sonra, bu meseleler üzerinde ve dünya durumu hakkında benimle uzun uzun konuştu.

"dünyanın bir harbe doğru gittiği bu devirde, bizim iktisaden çok daha kuvvetli olmamız lazımdır" diyordu.

atatürk o gün, bütün bu hükümet planlarının tamamen yapılmış olduğunu görür gibi, sevinç içinde idi. nitekim o gün atatürk'ün tahlil ettiği, geleceğin siyasi ve askeri olayları, ölümünden sonraki yıllarda gerçekleşmiştir.


atatürk'ün son günlerine ait birkaç noktayı daha kaydedeceğim

26 eylül 1938, dil kurumu bayramı gecesi idi. atatürk radyoyu dinlemiş ve kendisi tarafından orada söylenmek üzere bazı emirler vermişti. bunun gecikmesi, hırslanmasına neden olmuştu. o geceyi rahatsız olarak geçirdi. ilk hafif komayı o zaman atlatmıştı. ertesi sabahki izahlarında, "demek ölüm böyle olacak" diye uzun uzun gördüğü rüyayı anlattı. rüyadaki olay, selanik'te ihtilale ait bir komitecilik vakası idi. "salih'e söyle, ikimiz de kuyuya düştük. fakat o kurtuldu" demişti.

atatürk'ün bundan sonraki günleri, daha hazin oldu. cumhuriyet'in on beşinci yıldönümü için, ankara'da bulunmak isteği o kadar kuvvetli olmasına rağmen, hastalığın esiri olmaktan büyük ıstırap çektiği belli idi. fakat o'nun sabır ve iradesi dahi etrafındakilerin keder ve endişelerine teselli vermeye yetiyordu.

22 ekim'de atatürk, şiddetli ve üç gün süren komayı atlatmıştı. fakat eskisinden daha düşkün ve halsizdi. artık tamamen yatağında kalmaya mecbur oluyordu. çok sevdiği denizi görmek istemiyor, odasının panjurları hemen daima kapalı kalıyordu. iyi olduğu saatler, ankara'ya gidebilmek için hasret çekiyordu. hastalığının son aylarında hep ormanlık yerlere gidebilmek arzusu kendisini meşgul etmişti. fakat komayı geçirdikten sonra, bu gibi dilekler de artık kalmamıştı.

türkiye'de cumhuriyet rejimini kuran atatürk, onu on beş yaşına getirmişti. on beşinci yıldönümüne, hastalığının en ıstıraplı günlerini yaşarken ulaşıldı. bu yıl dönümü anılarımın en acısını oluşturur. istanbul şehri, bu töreni kutlamak için büyük hazırlık yapıyordu. bunlardan bizim görebildiğimiz, sarayburnu'ndaki su ve ışık düzenleri fevkalade olmuştu.

atatürk, büyük millet meclisi'nde söyleyeceği "cumhuriyet'in on beşinci yılı kutlamalarının açılış nutku" üzerinde meşgul olmuş, hükümetin hazırladığı notları okumuş ve onlara ilaveler yapmıştı. fakat 29 ekim gününü, hastalığının ağırlığından dolayı, istanbul'da geçirmeye mecbur kalmıştı. yıldönümü günü kendisi sakin fakat ıstıraplı idi. düşüncelerinin çeşitli ve derin olduğu, alnındaki hareketlerden anlaşılıyordu. saray önünden vapurla geçen gençlik kafilesinin coşkun gösterilerine o, odasındaki pencerenin önünde yerleşik sandalyesinden bakarak karşılık verebilmiş ve göz hareketleriyle duygularını belli etmiştir. fakat maddi ve manevi ıstırabın bir insan üzerindeki en hazin alametlerini, o gün büyük bir üzüntü ile atatürk'ün kişiliğinde görmüştüm.

nihayet, 6 kasım pazar günü, kendisine hatırını sorarken kalkmak, yatağında doğrulmak istemişti. yardım ettim, "daha iyisiniz değil mi?" dedim. zayıf omuzları çok halsizdi. yalnız elleri bu genel düşkünlük içinde bozulmamıştı. değişmeyen bir başka şey de gözlerindeki canlılık ve bakışı idi. soruma "evet daha iyiyim ve iyi olacağım" diye karşılık verdi ve yanında bulunanlarla beraber bana da elini uzatarak öptürdü. işte, bu elini öpüşüm son olmuştu. 7 kasım pazartesi günü ponksiyon yapılarak karnından su alınmıştı. ölüm ile neticelenen komaya 8 kasım salı akşamüzeri girmiş ve bir daha ayılmamıştır. 10 kasım 1938, saat 9.05'te ruhunu teslim etmiş, tanrı'nın verdiği ömür böylece sona ermiştir. doğanın değişmez yasasına boyun eğen atatürk, hastalığının en ağır devrelerinde dahi, iyilikten bahsetmiş, devlet ve ulus işleriyle uğraşmış ve daima olduğu gibi olumlu konuşmuş ve etrafına güven vermek istemiştir.


atatürk'ün kendi hastalığını anlatan bir mektubuna burada yer vermek istiyorum

cenevre'de üniversite öğrenimimi bitirmek üzere idim. bu mektubu atatürk mersin seyahatinden sonra haziran ayında istanbul'da demirli olan savarona yatından göndermiştir.

14. vi. 1938
savarona yatı

afet,
h. r. soyak ile benden mektup beklediğini bildirmiştin. arzun her gün hatırımdadır. şifahen celal'e telefonla bildirmek üzere söylemekteyim. ancak henüz kendim bir şey tespit edemedim.

vaziyetim şudur: bence doktorların yanlış görüş ve hükümleri sebebiyle hastalık durmamış, ilerlemiştir. vakitsiz ayağa kalmak, yürümek, hususu ile burunda yapılan atuşman üzerine gelen kusma neticesi; yapılan istirahatlar hiçe inmiştir. istanbul'a gelince, hükümet reyimi almaya lüzum görmeksizin, fissenger'i getirtti. yeniden tetkik, muayene yapıldı. karaciğeri eski halinden farksız ve karnı birkaç kiloluk müterakim su ve gaz dolayısı ile şişkin ve defigüre bir halde buldular. şimdilik temmuz on beşe kadar yeni tiretman ve yeni rejim tahtında repo absolüyü zaruri buldular. bunun esası da yatak ve şezlong istirahatıdır. bu müddet sonunda fissenger tekrar gelecektir.

ahvali umumiyem iyidir. tamamen iadeyi afiyet ümit ve vaadi kuvvetlidir. senin için asla mucibi merak ve endişe olmamalıdır.

serinkanlılıkla imtihanlarını vererek muvaffakiyetle avdetini bekler ve muhabbetle gözlerinden öperim.

ikamet için savarona'yı tercih ettiler. yat şimdilik saray karşısında demirlidir.

malumun olan devlet işleri için başbakan ve diğer bakanlar sık sık gelip yatta misafir olmaktadırlar.

nutkunu şükrü kaya türkçe'ye çevirmektedir, matbuat'a verilecektir.

k. atatürk

kaynakatatürk hakkında hatıralar ve belgeler - afet inan