Okuyanın Hayatında İz Bırakan Kitap Cümleleri
1) germinal / emile zola
oda yayınları. çev. nesrin altınova
"açık ovada, mürekkep kadar yoğun karanlıktaki yıldızsız bir gecede, marchiennes'den montsou'ya giden ve pancar tarlalarının arasından dümdüz uzanan on kilometrelik yolda bir adam tek başına yürüyordu. önündeki kapkara toprağı bile göremiyordu; engebesiz çevrenin uçsuz bucaksızlığını da, fersahlarca uzanan bataklıkları ve çıplak toprakları süpürüp gelirken buz kesilen mart rüzgarının, denizi döven dalgalar kadar geniş sağanakların soluğundan sezinliyordu. gökyüzüne bir tek ağaç gölgesi vurmuyordu; yol karanlıkların gözleri kör eden su serpintisi ortasında bir dalgakıran düzlüğüyle uzanıyordu."
2) iki şehrin hikayesi / charles dıckens
hasan ali yücel klasikleri. çev. didar zeynep batumlu
“gelmiş geçmiş en iyi günlerdi, gelmiş geçmiş en kötü günlerdi; hem bilgelik çağıydı hem ahmaklık; hem inancın devriydi hem şüpheciliğin; hem aydınlık hem karanlık bir mevsimdi; umudun baharı umutsuzluğun kışıydı; hem her şeyimiz vardı hem hiçbir şeyimiz yoktu;”
3) diriliş / l. n. tolstoy
oda yayınları. çev. samih tiryakioğlu
"dar bir yerde toplanmış yüzbinlerce kişi, üzerinde sıkışık bir halde durdukları toprağı boşuna kısırlaştırmaya uğraşıyorlardı; hiçbir tohum yeşermesin diye taşlarla boşuna kaplıyorlardı; bitmeye başlayan her otu sökmeleri, havayı kömür dumanına, petrol dumanına boğmaları, ağaçları budamaları, kuşları avlamaları da boşunaydı... bahar, kentte bile yine bahardı..."
4) anna karenina / l. n. tolstoy
hasan ali yücel klasikleri. çev. ayşe hacıhasanoğlu
"bütün mutlu aileler birbirine benzer, her mutsuz ailenin mutsuzluğu kendine göredir."
5) değişim / franz kafka
cem yay. çev. kâmuran şipal
“bir sabah tedirgin düşlerden uyanan gregor samsa, devcileyin bir böceğe dönüşmüş buldu kendini.”
6) ölüm bir varmış bir yokmuş / jose saramago
kırmızı kedi / çev. mehmet necati kutlu
"ertesi gün hiç kimse ölmedi”
7) demirciler çarşısı cinayeti / yaşar kemal
toros yayınları
"o güzel insanlar, o güzel atlara binip gittiler."
8) don quıjote / miguel de cervantes
yky çev. roza hakmen
"la mancha'nın, adını hatırlamadığım bir köyünde, fazla uzun zaman önce sayılmaz, evde mızrağı, eski deri kalkanı asılı asilzadelerden biri yaşardı; cılız bir beygiri, bir de tazısı vardı."
9) gülün adı / umberto eco
can yay. çev. şadan karadeniz
"kasım sonlarında güzel bir sabahtı. gece boyunca az kar yağmıştı; ama toprak üç parmak kalınlığını aşmayan soğuk bir örtüyle örtülmüştü. karanlıkta, alacakaranlık duasının hemen ardından, vadideki bir köyde ayini dinlemiştik. sonra, güneş doğarken dağlara doğru yola koyulduk."
10) deliliğe övgü / erasmus
kabalcı yay. çev. nusret hazır
'hakkımda ne derlerse desinler, (zira, deliliğin en deli olanlar tarafından bile her gün nasıl ayaklar altına alındığını bilmez değilim) tanrısal tesirlerimle tanrılar ve insanlar üzerine sevinç saçan gene ben, yalnız benim; öyle ya, bu kalabalık toplantıda ben görünür görünmez, söz söylemeye hazırlanır hazırlanmaz canlı emsalsiz bir neşenin çehrelerinizde birdenbire parladığı görülmedi mi?"
11) beyaz geceler / dostoyevski
hasan ali yücel klasikleri. çev. barış zeren
“harika bir akşamdı; böyle bir akşam insana ancak gençken nasip olur sevgili okur. gökyüzü öyle yıldızlı, öyle berraktı ki, onu gören kendine sormadan edemezdi: nasıl oluyor da böyle bir göğün altında türlü türlü suratsız, kaprisli insan yaşayabiliyor?”
12) çanlar kimin için çalıyor / ernest hemıngway
cem yay. çev. güler dikmen nalbantoğlu
“çenesi, kavuşturduğu kollarına dayalı, ormanın kahverengi, çam iğneleriyle kaplı zeminine dümdüz uzandı; yükseklerde, çam ağaçlarının tepelerinde rüzgar uğulduyordu.”
13) yeraltından notlar / dostoyevski
hasan ali yücel klasikleri. çev. nihal yalaza taluy
"ben hasta bir adamım... kötü bir adamım. suratsız bir adamım ben. galiba karaciğerimden zorum var. doğrusu hastalığımın ne olduğunun da farkında değilim ya, hatta neremin ağrıdığını bile iyice bilemiyorum."
14) yüzyıllık yalnızlık / g. g. marquez
can yay. çev. seçkin selvi
"albay aureliano buendia, yıllar sonra idam mangasının karşısına dikildiğinde, babasının onu buzu keşfetmeye götürdüğü o çok uzaklarda kalmış ikindi vaktini anımsayacaktı."
15) notre damın kamburu / victor hugo
hasan ali yücel klasikleri. çev. volkan yalçıntoklu
“bundan üç yüz kırk sekiz yıl, altı ay ve on dokuz gün önce, parisliler cité, üniversite ve kent'in çevrelediği üçgenin içinde hep bir ağızdan çalan çanların gürültüsü ile uyandılar"
16) martın eden / jack london
cem yay. çev. kaya ersoy
“kapıyı anahtarla açıp içeri gireni, kasketini acemi bir hareketle çıkaran bir genç adam izledi. deniz kokusu sinmiş kaba giysiler giymişti ve kendisini içinde bulduğu geniş salonla açık bir uyumsuzluk içindeydi.”
17) paris düşeken / ilya ehrenburg
sosyal yay. çev. attila tokatlı
“andre'nin atelyesi ( cherche – midi” sokağındaydı. eski bir sokaktı burası. sokağı çepçevre saran binalar bir kömür yığını gibi simsiyah ve kirliydiler. evlerin panjurları bile bu karanlığa boyun eğmişlerdi”
18) ateşi çalmak / galina serebryakova
evrensel yay. çev. nurşen özkan
“her şeyi belirleyen 27 temmuz perşembe'nin üzerinden birkaç gün geçmişti. arabalara koşulmuş dermansız kadanalar, paris'in sokaklarında kanlı tarihi kalıntıları sürüklüyordu: kurşunlanmış çuvalları, kırık makineleri, mobilyaları, yırtık döşekleri ve barikat olarak kullanılmış her şeyi. isyancıların silahları hâlâ, yerlerinden sökülmüş kaldırımların üzerinde duruyordu. bıçaklar, tabancalar, süngüler, demir sopalar, kalaslar…”
19) yaşama uğraşı / cesare pavese
e yayınları. çev. cevat çapan
“sözler değil eylem. artık yazmayacağım”
not: burada giriş cümlesi değil, pavese'in intihar etmeden dokuz gün önce yazdığı son sözlerini aldım.
20) ölü canlar / gogol
cem yay. çev. ahmet ekeş
“n… kentinin hanlarının birinin avlu kapısı önüne oldukça güzel, küçük, yaylı bir fayton yaklaşıyordu. bu, genellikle bekârların, emekli yarbayların, kurmay yüzbaşıların, yüz kadar canı olan çiftlik sahiplerinin, kısaca kentlilerin orta halli adını verdikleri kişilerin bindikleri basit bir arabaydı. faytonda ne çok yakışıklı, ne çok çirkin, ne çok şişman, ne çok zayıf sayılamayacak, yaşlı denilemeyeceği gibi genç de denilemeyecek bir adam oturuyordu.”