Oyun Şirketi Nintendo'yu Sektörde Farklı Bir Konuma Getiren Detaylar
Nintendo'nun 2000'lere kadar yaptıklarına değinen bir yazı
nintendo'nun enteresan bir oyun kültürü anlayışı vardır; tarihte süregelip bir süre sonra devrettikleri.
nes zamanında oyun piyasaya çıktığında, kartuşunu nintendo üretir ve üzerine damgasını basıp dağıtımı üstlenirdi. burada maksimum kâr elde etmeye çalıştıklarını düşünebilirsiniz. tabii, belirli bir kaliteyi sürekli korumayı istedikleri için de böyle bir strateji izledikleri düşünülebilir. aslında mesele kartuşun üretilip dağıtılması ile bitmiyor. hatta asıl uygulamalar yanında bu, detay kalıyor.
nintendo, nes'e oyun yapacak firmaya, senede sadece 5 oyun yapma izni vermekle beraber, aynı oyunun başka bir sistemde iki sene içerisinde çıkmaması için teminat ta istiyor. satışlar peynir-ekmek mode'una girdikten sonra yapımcılar bu şartları kabul ederek oyunlarını sunuyorlar. ancak bu arada ortaklık açısından en çok gelişen taraf yine nintendo oluyor. her sattığı oyundan azami kar etmekle kalmayıp sunduğu konsolu da daha alınası bir hale getirmeyi başarıyor.
ilerleyen yıllarda, 16bit yılları girdiğinde, nintendo ilk etapta kartuş üretimi konusunda sınıfta kalsa da, oyun yapımcılarını kendine has kurallarla bağlamayı başarıyor. bu arada biz, nintendo'dan başka hiçbir sistemde göremeyeceğimiz oyunlar ve oyun yapımcı firmaları ile karşılaşıyoruz. snes zamanında dikkat çeken regülasyon sadece oyunların lisans anlaşmaları değil aslında. bir de nintendo'nun daha sonra da değineceğim 'ev/aile konsolu' olma yolunda uyguladığı bazı enteresan şeyler de var. oyunlar piyasaya çıkmadan ve nintendo damgasını yemeden evvela, uzun uzadıya oynanıp, nintendo'nun sansüründen geçiyorlar. bu arada nintendo vahşet veya uygunsuz içerikli oyunların çıkaracağı beladan çok feci tırsıyor da böyle yapıyor diye düşünmeye gerek yok zira o dönem sega pek de sansür uygulamıyor. kaldı ki yine nintendo, konami'nin sunset riders'ındaki kadın barmenleri ve bir bölümde öldürülen kızılderileri oyundan pat diye kaldırtıyor. mortal kombat'ten kan efektlerini kaldırıp piyasaya sürüyorlar ve sega'da 2 milyon satan oyun snes'te 400 bin anca satıyor.
esrb'nin kurulması ile beraber, nihayet nintendo'nun sansüründen kurtuluyor konsol dünyası. mortal kombat 2 çıktığında, sega ile başabaş satışlar elde edilebiliyor bu sayede. aslında bu da tartışılan, oyunlardaki vahşet konusu açısından hayli enteresan bir detay. ama konu o değil.
snes'in muazzam yetenekleri ve oyunlarının en az nes oyunları kadar rafine edilmesi sayesinde, nintendo çok büyük bir kâr elde ediyor ama yetinmiyor, gameboy'u çıkararak para basmaya başlıyor.. gameboy'un öne çıkan özelliğinin sadece taşınabilir olması olduğunu reddediyorum. gameboy'u istisnai bir el konsolu yapan şey kablo bağlantısı ve gameboy color'lardaki infrared bağlantı port'udur. ve nintendo, aslında 'bu fikir tecmo'nundur (monster rancher)' diyebileceğimiz monster breeding konseptini pokémon oyunları ile birleştirmeyi başarmakla kalmayıp, her oyuncuya iki versiyonu da (pokémon red, pokémon blue) aldırtmayı başarmıştı. zira her sürümde, toplam 150+1 olan pokémondan 139 çeşit bulunuyordu ve bu çeşitlerden 20 kadarı sürüme göre farklıydı. kalan 11 pokémondan birisi gizli, diğer onu ise ancak takas yolu ile elde edilebiliyordu. yani, bir pokémonu yetiştirip arkadaşınız ile takas etmek zorundaydınız ki, pokémon takas esnasında evrim geçirip başka bir stage'e geçebilsin..
ardından gelen nintendo 64, üstün 3d kabiliyeti ve devam ettirilen klasik nintendo tasarımı çizgileri sayesinde piyasada tutundu. 3d'nin verdiği yetenekler ile yeni evrenler geliştirildi. ama aslında bu sonun başlangıcı gibi bir şeydi..
sony playstation'a kaptırılan birçok tasarım, oyun ve oyun serisinin ardından, hızla kızışan konsol piyasasına gamecube gibi bir konsolla giren nintendo, benim nes'te dahi gördüğüm 'ev/aile konsolu' imajına fazlasıyla sığınıldığı izlemini veriyordu. bu arada konami'nin sanki eski günlerden kalan 'vefa borcu' gibi bir hamle ile bir metal gear solid oyununu gamecube'a çıkartması veya capcom'un, resident evil zero'su, konsolu daha da radikalleştirip mainstream piyasadan uzaklaştırıyordu. nintendo'nun n64 ile başladığı düşünülen dominasyon kaybı bu sefer daha belirgin bir şekilde okunacak hale gelmişti.
günümüze bakalım. playstation'ın rakipsizliği, xbox'ın 'hafif radikal olması' ve sega'nın rekabetten silinmesinden sonra, nintendo, karşımıza wii gibi bir 'icat'la çıkmaya karar verdi. ve aslında bu yapabilecekleri en iyi hamleydi. oyunculuğu bir adım öteye götürmek ve cihazı olduğundan daha eğlenceli ya da sadece 'farklı' hale getirebilmek, bence nintendo'ya, kısaca, 'adına' yakışan bir hareketti. ancak...
taa 90'lara kadar giden bir imaj açığı var nintendo'nun. artık adından mıdır, nedir bilinmez. bu aletler hiçbir zaman 'cool' olamamışlardır. seganın tasarımları alabildiğine havalı ve zor alışılabilir olmasıyla beraber, kendine ait bir kitle oluşturmasını tetikleyebilen etkendir. ancak, ilk 16bit anaakım konsolun sega olmasına rağmen, nintendo'nun ne yapıp edip satışlarda sega'yı geçebilmesini sağlayan da işte bu 'ağırbaşlı' tasarım değildir de nedir? super mario world ile yarışabilen sega oyunu bulunamazken, final fantasy iii ile yarışabilecek konsol rpg'si hâlâ parmakla gösterilebilir durumdadır. sega ise bir nevi, arcade salonu aksiyonunun evde yaşanması hülyasını gerçekleştirmektedir.
ilerleyen zamanın neler getireceğini gerçekten merak ediyorum. eskiden nintendo, tasarımındaki heyecan yoksunluğunu çok sağlam ve tekelleştirdiği oyun tasarımcıları ile giderebilirken, şu an elinde bu imkan bulunmadığından dolayı, rekabet edebilmek için ya wii'nin özelliklerini yeni oyunlarla sonuna kadar kullanacak, ya da 'sıkı' bir konsolla gönülleri geri kazanmanın yollarını arayacak. bu arada logo değişir mi, neler yaşanır, zaman gösterecek.
Bu yazı 2007 tarihlidir. Akışı bozmamak adına değiştirilmemiştir.
Günümüzden bakan bir perspektifle bitirelim
hedef kitlesini en doğru şekilde seçen, estetik anlamında her zaman tatmin eden ve oluşturduğu özel oyuncu kitlesiyle bir asırdan fazla hayatta olan başarılı firmadır. bir dönem nintendo wii sahibi biri olarak ve başka firmalardan da hemen her konsolu edinip takip ettiğim için birkaç şeye değinebileceğime inanıyorum bu firmayla ilgili.
öncelikle nintendo yaptığı oyun konsollarında; güce en az şekilde önem veren ama yine de size performans olarak dandik deneyimler de yaşatmayan bir firmadır. nintendo daha ziyade fikirlere ve eğlencenin ne kadar farklı olabilme ihtimaline önem verir, reklamını da her zaman bu tema üzerinden yapar. ps ile xbox yarışını ele alalım; ikisi de güç odaklı, sermaye odaklı birbirini yerken aradan switch sıyrıldı gitti farkında değiller. çünkü switch yine bir fikir verdi insanlara, farklı bir anlayış sundu, bu aynı wii gibi farklı bir eğlence anlayışıydı. hem misafirini çağırıp çocuk yaşlı fark etmeksizin oynayabileceğin bir şeydi, hem de evde tek başına pokemon da avlayacağın bir şeydi. başına oturduğunuzda aman şu bölümü geçeyim diye yorulmayacağınız, sadece oyununuzu oynayıp kalkacağınız pek çok oyun vardır nintendo dünyasında. insanlar bazen akıcı ve yorulmayacağı eğlenceyi arıyor. işte bunun gibi dertlerin şifası nintendo'dur ve bu durum onlara çok sadık bir kitle yarattı. biz ergenliğimizde deli gibi pes cafedir guitar hero'dur takılırken, playstation3'ü xbox 360'ı dünyada en iyi konsollar zannederken (ki güç olarak öylelerdi), nintendo wii satış rakamlarını incelediğinizde bu yukarıdaki iki kült konsolu da ezip geçmişti o dönem. bunun sebebi de dünyanın en farklı anlayışını bize sunmuş olmasıydı, kabul edelim wii bir çağ açıp kapattı.
ben de yazımı kapatacak olursam, nintendo'nun bu farklı politikasına da, verdiği eğlence anlayışına da her zaman saygı duyacağım. şu an bir xbox kullanıcısı olarak, maalesef bir switch'im olmasa da satış rakamlarında nintendo'nun iyi yerlerde olmasını hep isteyeceğim.