Rüzgarlı Havalarda Motosiklet Kullanmanın Risklerini Azaltmak İçin Yapılması Gerekenler
çayınızı kahvenizi hazır ettiyseniz hadi gelin şu ayrılmaz ikiliden etraflıca bahsedelim: "motosiklet ve rüzgar."
motosiklete yeni başlamış sürücülerin -bilhassa uzun yol deneyimlerinde- yüzleştikleri ilk konu genelde rüzgarın sürüş üzerindeki olumsuz etkisidir. bilhassa uzun yol diyorum çünkü, şehir içi sürüşleri zaten çoğunlukla kapalı bir kutunun içinde sürmeye benzer. hızlar nispeten düşüktür hatta çoğunlukla dur-kalkla geçmektedir. bir de etrafınızı çevreleyerek, sizi şiddetli rüzgarlardan koruyan yapılar içerisinde olduğunuzdan, onun üzerinizdeki etkisini genelde şehir dışı sürüşlerinde olduğu kadar ürkütücü hissetmezsiniz.
pek tabii ki bu önerme şehrin yapısı ve konumuyla da ilgili olmakla beraber; şehir sınırları içerisinde rüzgarın etkisinin yoğun hissedildiği çevre yolları, ana arterler vb. gibi hızla 'akmakta' olan lokasyonların esasen şehir içi sürüşüyle değil, daha çok karayolu sürüşü dinamikleriyle açıklanması gerektiğinin de altını çizelim.
konu karayolu sürüşü olduğundaysa, rüzgara karşı yapılması gerekenleri bilmedikleri için sırf rüzgar korkusundan dolayı motosikletten soğuyan çokça sürücü tanıyorum. çünkü dağda-bayırda laylaylom gezerken ansızın öyle bir rüzgar tokadı yersiniz ki, -eğer buna hazırlıksız yakalandıysanız- kendinizi bir şeritten öteki şeride, ılık bir sonbahar akşamında oradan oraya savrulan gazel birikintilerinden hallice bulabilirsiniz. dibimizde uçurum olmasa, ah bir de karşı şeritten tır gelmese aslında çok romantik...
dolayısıyla rüzgar tehdidinin; etrafınızın uçsuz bucaksız açık olduğu ovalar-platolar, tepe noktaları, dağların yamaçları ve boğazları, köprü ve viyadükler, bir tarafınızın deniz veya göl olduğu sahil şeridi vb. yerlerde yoğunlaşmakta olduğunu biliniz.
bunlara ek olarak, uzun bir aracı sollamaya yaklaşırken aracın sizi önce rüzgar koridoruna alarak kendine doğru çekmesi, sollamayı bitirmek üzereyken de karşıdan gelen hava akımıyla çarpışarak tekrar bir taraflara itelenmeniz gibi, çok güçlü türbülans anları da bu rüzgar tehditleri içerisinde ele alınmalıdır.
zira bir otomobilin içerisinde şimdiye dek pek de farkında olmadan geçip gittiğiniz hava sirkülasyonları ve türbülanslar; artık bir motosiklet sürücüsü olduğunuza göre 'plan yapmanızı' gerektiren durumlar haline gelmişlerdir. neden? çünkü hayat boyu motosiklet kullanabilmek gayesi, başkalarının planlarının bir parçası olarak üstesinden gelebileceğiniz bir konu değildir de ondan. evet, bu anlamda rüzgara dahi inisiyatif vermemeniz gerekir.
(hey okur! eğer kontrolcü kişilik bozukluğun varsa hiç üzülme. hiçbir şey olmuyorsa bile gördüğün üzere harika bir motorcu olursun)
mevsimsel gelişen rüzgarları anlayabilmek içinse; etrafınızdaki ağaçlardan, toz hareketliliğinden, sallanan flamalardan ve bilhassa sizden ileride seyretmeke olan araçların vereceği saçma tepkilerden çokça faydalanmak mümkündür. trafik bir motosikletçinin satranç tahtasıdır. diğer araçları bir piyon gibi kullanmaktan çekinmeyiniz. şaka şaka, ne yaptıklarını izleyin sadece.
"yani rüzgara karşı ilk önlem; önce rüzgarın potansiyel olarak nerede saklandığını bilmek ve onu okuyabilmektir."
bu arada rüzgarın sürüş üzerindeki psikolojik etkileri de, en az fiziksel etkileri kadar önlem alınması gereken bir konudur. bu anlamda, kaskın içindeki uğultuların sürüşünüz üzerinizdeki olumsuz etkisini azaltmak için kulak tıkacı kullanmayı alışkanlık haline getirmeniz gerek. rüzgarlı-rüzgarsız hava, kısa-uzun mesafe demeden kullanınız, kullandırtınız... çünkü, normal hava koşullarında bile kaskınızın içerisinde 110 db'in üzerine çıkabilen uğultular, eğer rüzgarlı havadaysanız 80km/h ile girdiğiniz bir virajı adeta 180km/h ile girmiş gibi tedirgin hissetmenize neden olabilir. en kötüsü ise, sürekli olarak bu 'konser ortamı' gürültüsüne maruz kalan sürücü er veya geç kalıcı işitme kaybı yaşayacaktır. yani kulak tıkacını keşfetmemiş 40 yıllık motosiklet sürücüsü bir abiyle, dağda-bayırda falan karşılaşırsanız kendisiyle bağırarak konuşunuz, çünkü az işitir. (not: sürüş için üretilen kulak tıkaçları trafiğin sesini duymanıza mani olmazlar.)
ufaktan teknik konulara girelim
rüzgara karşı ne yapılması gerektiğini bilmek için, önce rüzgarın neden bizim üzerimizde bu kadar etkili olduğunu anlamamız gerekir.
ilk olarak motosiklet, otomobil gibi aksları olan bir araç değildir. sahip olduğu iki tekeriyle, trajectory'sini -yani bir nevi çizgisini- koruyarak seyredebilmesi amacıyla tasarlanmış, yanal kuvvetlere sadece ürettiği jiroskopik efektlerle karşılık verebilen şahsına münhasır bir makinedir. aynı zamanda hafif ve yerden yüksekçedir. bir de üzerinde havuç gibi durmakta olan bir sürücüsü ve onun üst bedeni vardır. motosiklet lastiği, otomobilinki gibi dış tarafı dümdüz bir yapıda değildir. oval bir profildir (radius), bu da aracınızın yerle temasının minimal olduğu anlamına gelir vs. yani biz bir nevi uçarak giden kereste gibi bir şeyiz. bu yüzden bilhassa yanal rüzgarlara karşı bir otomobile kıyasla daha savunmasızız. siz yoksa, supersport yarışlarındaki sürücülerin seksi pozlar vermek için mi kulaklarını dizlerine değdirircesine eğilerek sürdüğünü sanmıştınız?
alınacak tedbirlerin en başında söyleyelim ki; motosikletteki 'doğru oturuş pozisyonu kuralları' sizin bütün hakimiyetinizi belirleyen çok temel bir husustur. fakat konu rüzgarlı havaysa, bunun önemini en az 100'le çarpın.
doğru oturuş pozisyonları başlı başına bir yazı konusu olmakla beraber, yine de bazı ana kurallara değinmemiz şart
selenin önüne doğru oturmak, hatta mümkünse kasıklarınızla depoya değmek; motosikletinizin ağırlık merkeziyle 'bir olmak' anlamında fevkalade önemlidir. çünkü motosikletinizin ağırlık merkezi (horizontal), dingil mesafesinin ortası değil, motor bloğunun olduğu kısımdır. ki bu da neredeyse bütün motosiklet sınıflarında depo hizasına tekabül eder. depoya mümkün olduğunca yakın konumlanın tavsiyesinin esprisi budur. öne doğru konumlanmanın faydaları saymakla bitmez, ama bunları da başka bir yazıya saklayalım.
buna ek olarak, bacak ve ayak içlerinizin motorla temasını sürekli hale getirerek adeta bir centaur olmaya çalışmak, üst bedeninizin kendiliğinden rahatlama imkanı bulmasını sağlar ve kollarınız da böylece istenilen gevşeklikte kalır.
eğer kollarınızda bir gerginlik varsa, gövdenize alacağınız rüzgar basıncı direkt olarak kollarınız vasıtasıyla gidona ve ordan da olumsuz anlamda sürüşünüze yansır. bu yüzden, daha motosiklete doğru oturmayı öğrenememiş bir sürücü, motosiklet denen icadın rüzgarlı havalarda zaptedilmesinin imkansız bir araç olduğundan kendi çapında emindir. çünkü deneyimlerine göre bu böyledir (?). gevşek ve rahat kollar ise rüzgarın gövdenizdeki etkilerini, gidona iletmeme noktasında bir amortisör gibi çalıştırarak işleri kolaylaştırır.
gelelim biraz daha teknik kısımlara
"rüzgara zayıf karnın açılmaması gerekir." onun size bir taarruzu varsa, sizin de ona karşı bir cevabınız olmalı. unutmayın ki bu karşılıklı bir mücadele. temel fizik bilgisi göz önüne alındığında (p=m.v), momentumunuzu artırabilmek ancak daha fazla hızlanarak elde edebilirmiş gibi görünse de, o anki zorlu koşullarda yapılacak en güvenli şey hızlanmak olmayabilir! hava yoğun rüzgarlı, ne hızlanması? rüzgar gücünü artırırsa daha da mı hızlanacağız yani? fırtına çıkarsa 200km/h ile mi gideceğiz? size rüzgarlı havalarda hızlanmanızı söyleyenlere bu soruları sorunuz. yok öyle bir genelleme çünkü...
eğer o andaki hızınız bulunduğunuz trafik için optimal ise, momentumunuzu daha efektif kullanabilmek şununla mümkündür: devri artırmak yani, vites küçültmek...
rüzgarlı bir havada 100km/h ile seyrederken 3. viteste olmakla, 6. viteste olmak arasında üretilen mukavemet anlamında büyük farklar söz konusudur. çünkü 100km/h ve 6.vitesle giderken gaz açıp hızlansanız bile rüzgara karşı istediğiniz direnci muhtemelen üretemezsiniz. çokça yanlış bilinenin aksine, burdaki püf nokta hızlanmak değil, doğru vites seçiminin sağlayacağı çevirme kuvvetidir!
yüksek devir çevirmek, motosikletinizi rüzgara karşı deyim yerindeyse 'diri' tutar. bir rampayı çıkarken vites küçültme ihtiyacınıza benzer bir şekilde, itme kuvvetini artırarak ilerleyebilmenizi kolaylaştırır. şiddetli bir rüzgar dalgasına yüksek vites ve düşük devirle yakalanırsanız, aynen boş kamyon kasası gibi ordan oraya savrulursunuz. hele sürücü acemiyse, şiddetli bir rüzgar yediğinde zaten refleksif olarak gaz kapatmaya meyillidir, ki inanın bu yapılabileceklerin en kötüsüdür. bundan, motosikletin rüzgara karşı elindeki tek silahı olan momentumundan yoksun bırakılması anlamı çıkar, hatta saksıya fesleğen gibi oturturum anlamı da çıkar.
kedi dostları olanlar iyi bilirler; kediniz size kendini sevdirmeye geldiyse, hiç alışkın olmadığınız bir hareketle kendini önünüzde küt diye yere atar ve size göbeğini açar. bildiniz değil mi o tatlış anı? hah, işte rüzgarda gaz kapatmak da tam olarak bu demektir; "gelin beni sevin."
bu arada, günümüzde sayıları hızla artmakta olan 'otomatik vitesli' motosiklet sürücülerinin, böyle durumlarda vites tercihlerini manuel'e alarak, devri her daim yüksek tutmaları hakimiyeti sağlayabilme anlamında daha doğru olacaktır.
ve scooter'cı dostlarım! evet biliyorum, motorunuzda vites denen bir şey olmadığı için kompresyonunuza gönlünüzce hükmedemiyorsunuz. dolayısıyla bilhassa sizler; yolu herkesten daha iyi planlamalı, gaz kolunu hayata tutunurcasına stabilize etmeli ve adeta bir su damlasına dönüşmelisiniz.
yol üzerindeki konum tercihlerinizi belirlerken, rüzgarın yaratacağı irili ufaklı savrulmalara karşın sağlı-sollu makul paylar bırakın ve sürüş planlamalarınızda buna öncelik verin. (bu son kısım sadece scooter için değil, bütün kullanıcılar için hayati.)
usta sürücülerin bile dikkatle okuması gereken önemli bir konuyla devam ediyorum
mevzu eğer rüzgarın motosiklete etkisiyse, bilin ki bu iki aşamayla gerçekleşir:
1. şiddetli rüzgarın motosikleti ilk tokatladığı an.
2. bu şiddetin stabil hale gelmesinden sonra motosikletin yaptığı hareket.
bu iki aşamada da yapılması gerekenler farklılık gösterir. detaylandıralım... bu bağlamda bir soru: rüzgar sürekli olarak bir yönden esiyorsa motosiklet hangi yöne gitmeye meyillidir?
mesela, bir sahil şeridinde gitmektesiniz diyelim. denizin olduğu sağ taraftan 'kesintisiz' bir şekilde rüzgar esiyor, motosiklet sola mı gider, sağa mı? "sol" dediğinizi duyuyorum, ama ilginçtir ki motosiklet aslında pek de sola gitmez...
olay şöyle cereyan eder: eğer rüzgar sağdan tokat şeklinde geldiyse evet, önce sizi sola doğru savurur. (ama sağa yatık vaziyette (kontra dinamikleri gereği)) hemen akabinde, motosiklet rüzgarın geldiği yöne doğru yatık pozisyonda durduğu için, tokadın o ilk etkisi azaldığı anda rüzgarın geldiği yöne doğru, yani rüzgarın içine doğru hücum etmeye çalışır.
motosikletin altından geçen rüzgarın adeta onu vakumlarmışçasına oluşturduğu bu etki, aslında motosikletin mühendisliği sayesinde kendiliğinden ürettiği bir yönlendirme komutundan (kontra tekniği) başka bir şey değildir.
eğer kontra tekniğinin ne olduğunu bilmeyen bir motosiklet sürücüsüyseniz, yazının devamına lütfen aşağıda linkini verdiğim açıklamaları okuduktan sonra devam ediniz.
o ilk savrulma anında gidonunuzda bir dirençle karşılaşırsınız. bu aslında rüzgarın motosiklet üzerindeki üstünlük çabasıdır. o anda deyim yerindeyse; sürücü, rüzgar ve motosiklet üçlüsü arasında ufak bir tatsızlık yaşanıyor. siz motosikletinizin tarafını tutun, çünkü o bir hacıyatmaz.
tam olarak savrulma anında, rüzgarın geldiği taraftaki elciği iterek uygulayacağınız kontra basıncı, sizin yatış açınızı daha da arttırarak dışa savrulmanızı azaltacaktır. yani şiddetli bir tokat geldiği anda geliş tarafındaki elciği iterek kontra verin.
ilginçtir ki yukarıda bahsettiğim elciklerde oluşan o direnç de aslında sürücüyü farkında olmadan bu kontrayı vermeye yönlendirir. yani kontra tekniği nedir bilmeyen bir sürücü bile çoğunlukla o anda doğru şeyi yapar. ama ne yaptığını bilen biri gibi mi olur? sanmam...
tokat savuşturulduktan sonra ikinci aşama başlar. o anda ne yöne komut vereceğinize ve bu komutların dozajlamasına dikkat edin. neden? çünkü motosiklet şu an mühendisliği gereği rüzgara doğru yatık duruma geçmiş durumda. rüzgarın ilk etkisi geçtikten sonra siz hala ısrarla o tarafa doğru komut vermeye devam ederseniz bu uçuruma gitmek istiyorum anlamına gelir. ve inanın motosikletiniz de bu talebinizi kimsenin gözünün yaşına bakmadan yapar. onun bu huyu çok meşhurdur.
sahil şeritlerinde, platolarda ve köprü geçişleri gibi yerlerde rüzgar sürekli olarak bir yönden kesintisiz eser. böyle yerlerde yukarıda anlattığım sebeplerden dolayı, motosikletiniz hep rüzgarın geldiği yöne doğru bir miktar yatık vaziyettedir. şimdi anladınız mı köprüyü geçerken neden rüzgara doğru yıkıldığınızı? işte sürekli bir yönden stabil esen rüzgarın olduğu durumlarda, bu kez de rüzgarın geldiği yönün tersindeki elciğe hafifçe bir 'düzeltme kontrası' vermeniz gerekir ki, rüzgar sizi habire uçuruma veya denize vakumlayıp durmasın! tam o anda sizi arkadan izleyen biri olursa "yandan çarklı" gibi bir görüntü söz konusudur. tersteki elciğe düzeltme kontrası verilen motosiklet hala rüzgara doğru bir miktar yatıktır ama düz bir çizgide gitmektedir (?)
evet, rüzgarın itme kuvvetini kompanse etmeye çalışan motosiklet bunu yapar. dakikalar ve kilometreler boyunca bu düzeltme kontrasını vererek de devam edebilirsiniz, ama bu bir süre sonra sinir bozucu ve yorucu bir hal almaya başlar. tecrübeli sürücüler bu bahsettiğim durumu iyi anlamışlardır.
işte bu düzeltme komutu ihtiyacını ortadan kaldıracak çok basit teknik söyleyeceğim şimdi
rüzgar sağdan kesintisiz geliyorsa, sağ omuzunu hafifçe rüzgara doğru çıkart.
rüzgar soldan kesintisiz geliyorsa, sol omuzunu hafifçe rüzgara doğru çıkart.
şu an ne oldunuz biliyor musunuz? bir tür yelkenli.
rüzgara hafifçe gösterilmiş omuz, rüzgarı daha iyi karşılayacak ve motosikleti kendiliğinden doğrultacaktır. böylece sürekli olarak dıştaki elciğe düzeltme komutu vermek zorunda kalmadan yolunuza devam edip gidebilirsiniz. (not: tekrar edelim, bu uygulama sadece rüzgarın belli bir yönden ve kesintisiz geldiği durumlarda kullanılır.)
sözü bitirirken unutmayalım ki, bu anlattıklarım ancak hafif-orta şiddette rüzgarlara üretilen çözümlerdir. eğer bir fırtınaya yakalanırsanız motosiklet sürmeye inat ederek ne kendi canınızı ne de başkalarının canını tehlikeye atın. motosiklet sürüş becerilerinizi geliştirmeyi ertelemeyin. eğitime önem verin, bilerek sürün...
good riding is an art.
İng. "iyi sürüş bir sanattır."